YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/242
KARAR NO : 2022/1495
KARAR TARİHİ : 10.11.2022
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda … Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı istemi:
4. Davacı vekili, müvekkilinin … Noterliğinin 07.01.2013 tarih ve 106 yevmiye numaralı araç satış sözleşmesi ile vekil vasıtasıyla araç aldığını ancak satış işleminde sahte nüfus cüzdanı ile davalı noterlikte düzenlenen 04.01.2013 tarihli ve 69 yevmiye numaralı vekâletnamenin kullanıldığı gerekçesiyle ceza soruşturması kapsamında araca el konulduğunu, yapılan işlem ile düzenlenen sahte vekâletname nedeniyle zarar gördüğünü, sahte vekâletnamenin düzenlendiği davalı noterin gerekli özen ve dikkati göstermediğini ileri sürerek araç satış bedeli olan 20.500TL’nin ödeme tarihi olan 07.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevabı:
5. Davalı vekili, sahte olduğu iddia edilen nüfus cüzdanının iğfal kabiliyetinin olup olmadığının uzman bilirkişilere tespit ettirilmesi gerektiğini, gereken dikkat ve özenin gösterildiğini, yapılan kontrol ve incelemeden sonra gerçeğe ve hukuka uygun olarak vekâletname düzenlendiğini ve illiyet bağının kesilmiş olması nedeniyle noterin sorumluluğunu gerektiren bir durumun söz konusu olmadığını, soruşturma dosyası sonucunun beklenilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.03.2015 tarihli ve 2013/193 E., 2015/99 K. sayılı kararıyla; iğfal kabiliyeti bulunan nüfus cüzdanını kullanan üçüncü kişinin eyleminin kusursuz sorumlu olan davalının sorumluluğunu gerektirecek illiyet bağını kestiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı :
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 02.03.2017 tarihli ve 2016/20433 E., 2017/2370 K. sayılı kararı ile; “…Dava; Noterlik Kanunu’nun 162.maddesine dayalı noterin kusursuz sorumluluğuna ilişkin maddi tazminat davasıdır.
Noterlik Kanunu’nun 1.maddesinde; noterliğin bir kamu hizmeti niteliğinde bulunduğu, hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendiren bir kurum olduğu belirtilmiştir.
Görevi belge ve işlemlere resmiyet kazandırmak olan noterlerin yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir zorunluluk olarak kendini göstermektedir. Hâlen yürürlükte bulunan 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde noterlerin hukukî sorumlulukları hüküm altına alınmış ve bu maddede kusurdan söz edilmemiştir. Bu sebeple noterlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. (Nart, Serdar, Noterlerin Hukukî Sorumluluğu, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt. 11 Özel s. 2009, s.425-452, Düzgün Aslan Ülgen, Noterlerin Meslekî Sorumluluk Sigortası s. 492, 494- Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XVII, Y. 2013, s. 1-2)
Uygulamada; noterler aleyhine, en çok otomobil ve taşınmaz alım satımlarında meydana gelen zararlar bakımından dava açılmaktadır. Bu davalarda; aracın haksız zilyetleri tarafından kullanılan sahte kimlik, vekâletname veya araç trafik tescil belgelerinin sahteliğinin noterlerce ve çalışanları tarafından belirlenip belirlenmediği hususları araştırma konusu olabilmektedir. Tüm bu durumlarda noterin veya çalışanının kimlik veya belge üzerinde yeterli incelemeyi yapıp yapmadığı, dolayısıyla özen yükümlülüğüne uygun davranıp davranmadığı araştırılmaktadır. Noterin ilgililerin hukukî menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevi vardır. Noterlik Kanunu’nun 72.maddesine göre; noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerinin tamamını öğrenmekle yükümlüdür. Bu cümleden olarak noterin veya çalışanının her zaman belgenin sahte olup olmadığını anlamasını ve tetkik etmesini yani grafolojik bir inceleme yapması beklenemez. Ancak; belgenin veya kimliğin ilk bakışta sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hâllerde noterin veya çalışanının gerekli özeni göstermesi beklenir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlâlidir.
Yargıtay uygulamasına göre; belgenin sahteliği hususundaki en önemli kıstas belgenin veya kimliğin aldatma yeteneğine (iğfal) sahip olup olmamasıdır. Yargıtay bir çok kararında; aldatma (iğfal) yeteneği bulunan belgelerin kullanılmasını üçüncü kişinin ağır kusuru olarak nitelendirmiş ve noterin sorumluluğu bakımından illiyet bağını kestiğini kabul etmiştir. Zarar doğuran işlem veya eylemde aldatma (iğfal) kabiliyetine sahip bir kimlik veya belgesinin kullanılması hâlinde noterin sorumluluğunun doğmayacağının kabul edilmesi gerekir. Ancak detaylı bir incelemeyle ortaya çıkacak sahteliğin fark edilmesi noter veya çalışanından beklenemeyecek bir durumdur.
Somut olayda; … adlı kişinin kimlik bilgileri kullanılarak tanzim edilen sahte nüfus cüzdanıyla … Noterliğinden 04.01.2013 tarihli … adına vekaletname çıkarılmış ve sözkonusu vekaletnameye istinaden davacı, …’den … plakalı aracı … Noterliğinin 07/01/2013 tarih ve 106 yevmiye numaralı araç satış sözleşmesi ile 20.500,00 TL bedelle satın almıştır. Dosya kapsamından; …’e ait kimlik bilgilerinden ‘birey sıra nosu’ ile sahte olarak düzenlenmiş ve davalı notere ibraz edilmiş bulunan nüfus cüzdanındaki bilgilerin farklı olduğu anlaşılmaktadır.
Resmi işlem yapma görevini üstlenmiş ve teknolojinin gelişmesi ile kimlik paylaşım sistemi gibi kolaylıklara kavuşmuş olan noterin daha fazla bilgi ve tecrübeye sahip olması nedeni ile daha üst düzeyde dikkat ve özen görevi bulunmaktadır.
O halde mahkemece; 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162/2. maddesi uyarınca, noter katibinin eylemi ile davacının zararı arasında uygun illiyet bağının bulunduğu ve zararın tazmininde, davalı noterin kusursuz sorumluluğunun olduğu kabulü ile yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yukarıdaki gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.03.2018 tarihli ve 2017/263 E., 2018/58 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, …’ün UYAP sisteminden alınan nüfus kaydı ile sahte olarak düzenlenmiş ve davalı notere ibraz edilmiş bulunan nüfus cüzdanındaki bilgiler karşılaştırıldığında birey sıra numarası dahil hiçbir farklılığın tespit edilemediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
10. Mahkemenin direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2018 tarihli ve 2018/3-962 E., 2018/1701 K. sayılı kararı ile; usulün aradığı nitelikleri haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulmadığı gerekçesiyle hükmün usulden bozulmasına karar verilmiştir.
11. Mahkemenin 21.07.2020 tarihli ve 2019/5 E., 2020/73 K. sayılı kararı ile; Hukuk Genel Kurulunun usul bozması doğrultusunda önceki gerekçeyle davanın reddi yönünde direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davacının zararından davalı noterin sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce genel olarak noterlerin verdiği hizmete, hukukî sorumluluğuna ve ilgili mevzuata değinmek gerekir.
15. Türk Hukuk Lûgatında “işlemleri belgeleyen kamu görevlisi” olarak tanımlanan noter (Türk Hukuk Lügatı, Ankara 2021, Cilt I, s. 853) ve noterlik ile ilgili düzenleme 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nda yapılmış olup bu Kanun’un 1. maddesine göre; “Noterlik bir kamu hizmetidir. Noterler, hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirir ve kanunlarla verilen başka görevleri yaparlar”. Buna göre noteri; hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek amacıyla çeşitli belge ve işlemlere resmîyet kazandıran ve kanunların öngördüğü diğer görevleri yerine getiren, belli nitelikleri ve kendine özgü bir hukukî statüsü olan kamu görevlisi şeklinde tanımlamak mümkündür.
16. Noterlik Kanunu’nun 72. maddesine göre, noterler hukukî işlemlerin belgelendirilmesini ve bu belgelerin düzenli bir şekilde saklanmasını sağlamakla görevlendirilmişlerdir. Bu yönüyle noterler hukukî güvenliği sağlamakta, anlaşmazlıkları önleme görevini yerine getirmektedirler. Düzenledikleri ve sakladıkları belgelerle, uyuşmazlıkların yargı organlarına intikalini önlemekte, yargıya intikal eden uyuşmazlıkların da daha çabuk sonuçlanmasını sağlamaktadırlar. Çünkü noterler tarafından düzenlenen belgelerin kesin delil olma niteliği bulunmakla birlikte bu belgeler sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli sayılmaktadırlar [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 204, Noterlik Kanunu m. 82/1].
17. Noterin senedin düzenlenmesine bir şekilde (düzenleme veya onaylama şeklinde) katılması, bu senetleri normal senetlerden çok daha fazla önemli kılmaktadır. Çünkü noterler Kanun’un kendisine verdiği konumdan dolayı emin ve tarafsız kişilerdir veya öyle olmaları gerekmektedir. Noterler bu çerçevede senet düzenledikleri veya düzenlemeleri gerektiği için bu durum noter senetlerini daha da önemli kılmaktadır. Noter senetleri bu özelliği sayesinde belirsizlikleri ve güvensizlikleri ortadan kaldırır (Deliduman, Seyithan: Noter Senetleri, Ankara 2001, s. 40).
18. Noter sahip olduğu hukuk bilgisiyle tarafları gerekli konularda aydınlatacak, işlemin olası hukukî etki ve sonuçları hakkında onları bilgilendirecek ve gerektiğinde sorduğu sorularla daha dikkatli düşünmeye yönlendirecektir. Noterliğin bir itibar (güven) mesleği olması, işlem yapmak için noterliğe başvuran kişilerdeki bilgi ve tecrübe eksikliğinin noterce giderilmesi konusunda, aynı zamanda notere bir aydınlatma ödevi de yüklenmektedir (Özbek, Mustafa Serdar: Noterlik Senetlerinde Sahtelik, Ankara 2013, s. 49).
19. Noterlik Kanunu’nda noterlerin cezai sorumlulukları ile ilgili düzenlemelerin yanı sıra, aynı Kanun’un 162. maddesinde; “Noterlerin hukuki sorumlulukları” başlığı altında; “Stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar.
Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, yahut eksik yapılmasına sebep olan stajyer veya noterlik personeline rücu edebilir” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu anlatımla Kanun noterlerin hukukî sorumluluğu ile ilgili olarak kusursuz sorumluluk hâlini düzenlemiştir.
20. Sorumluluk, genel anlamda, bir kişinin kendisinin veya başka bir kişinin davranışından veya olağan bir sebepten ya da tipik bir tehlikeden doğan zarar nedeniyle zarar görene karşı tazmin yükümlülüğü olarak tanımlanmıştır (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, … 2011, s. 79).
21. İlk başlarda sorumluluk için kusurun varlığına çok fazla önem verilirken, daha sonraları sanayileşme, makineleşme ve toplumsal gelişmeler sonucu kusurun varlığı tek başına yetersiz kalmaya başlamış ve artık kusura dayanmayan sorumluluk türlerinin gereği ortaya çıkmıştır. Kusur sorumluluğunun sonucu olarak, kusurlu olan kimse fiili ile meydana getirdiği zarardan sorumlu olur, ancak kusur yoksa sorumluluk da yoktur prensibi zaman içinde doğan ihtiyaçlara cevap veremez olmuş, sorumluluk kavramı modern toplumlarda sosyal düşünce yönünde gelişerek zararın mutlaka tazmin edilmesi, zarar görenin üzerinde bırakılmaması düşüncesi zamanla önem kazanmıştır.
22. Bazı durumlarda ise kusurun ispatlanabilmesinin güçlüğü ve zarara uğrayanları korumak amacıyla kusursuz sorumluluk düzenlenmiş ve kusurun ispatlanması gereği ortadan kalkmıştır. Kusursuz sorumluluğun ana dayanağı, zararın tazmini için kusurun gerekli olmadığına ilişkin olup zarar gören kusurun varlığını ispatlamak zorunda değildir.
23. Zarar verici fiil ya da olay ile zarar arasında sebep – sonuç ilişkisi bulunduğu takdirde, ayrıca kusur aranmadan sorumluluk doğmuş olacak, zarara sebep olma sorumluluk için yeterli sayılacaktır.
24. Modern hukuk sistemlerinde olduğu gibi, hukuk sistemimizde de kusur ve sebebiyet ilkelerinden biri mutlak olarak tek başına yer almamıştır. Hukuk sistemimizde esas itibariyle kusur ilkesi kabul edilerek, kusura müstenit sorumluluk düzenlenmiş ve istisnai olarak muayyen bazı hâllerde sebebiyet ilkesine dayanan kusursuz sorumluluk (objektif-sebep sorumluluğu) hâlleri kabul edilmiştir (İnan, Ali Naim: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 1979, s. 263).
25. Kusura dayanmayan sorumluluk, genellikle olumsuz bir biçimde, sorumlu kimsenin kusurunu gerektirmeyen bir sorumluluk olarak tanımlanmaktadır. Böylece, sorumlu kişinin kişiliğine, irade zayıflığına yönelik sübjektif nitelikte bir kınamayı gerektirmeyen bu sorumluluk çeşidine, objektif sorumluluk da denilmektedir (Tandoğan, Haluk: Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku, Ankara 1981, s. 7).
26. Noterlik bir kamu hizmeti olduğundan, noterlik kurumuna ayrı bir önem verilmiştir. Noterlik kurumuna olan güvenin sarsılmaması, noterlikte işlem yapan ilgililerin bu kurumda herhangi bir yanlışlık yapılmayacağı yolunda güven duymaları nedeniyle noterlikte yapılan bir işlemden dolayı meydana gelen zarardan noterin sorumluluğu bir olağan sebep sorumluluğu olarak düzenlenmiştir. İşlem ister bizzat noter tarafından ister noterin yanında çalıştırdığı yardımcısı tarafından yapılsın, kuruma olan güvenin sarsılmaması için noterin kusursuz sorumlu olması gerektiği prensibinden hareket edilerek Noterlik Kanunu ile özel bir düzenleme yapılmış ve noterlerin sorumluluğu ile ilgili olarak ağırlaştırılmış olağan sebep sorumluluğu kabul edilmiştir.
27. Noterin, yapmış oldukları işlemler nedeniyle iş sahiplerine vermiş olduğu zararlardan dolayı sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmayıp olağan sebep sorumluluğudur. Buradaki sorumluluk, zararın doğumuna sebep olmaktan kaynaklanmaktadır. Ancak bazı olağan sebep sorumluluğu hâllerinde Kanun, sorumluluğu ağırlaştırmış ve böylece sorumlu kişiye özen kanıtını ve dolayısıyla sorumluluktan kurtulma imkânını (kurtuluş kanıtı) tanımamıştır. Noterlik Kanunu’nun 162. maddesiyle getirilen sorumluluk da bu şekildedir (Eren, s. 574).
28. Noterin hukukî sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için, sorumluluğun unsurlarını teşkil eden fiil, hukuka aykırılık, zarar ve illiyet bağının bulunması gerekmektedir.
29. Öncelikli koşul; Noterlik Kanunu’nun 162. maddesi anlamında bir yapma ya da yapmama fiilinin bulunmasıdır. Buradaki fiil, işlemin usulüne uygun olarak yapılmaması, eksik yapılması ya da hatalı yapılması anlamında olabilir.
30. İkinci koşul; zararlı sonucun hukuka aykırı bir eylemle meydana gelmesidir. Hukuka aykırılık, hukuka uygunluk sebeplerinin bulunmaması hâlinde, başkalarına zarar vermeyi yasaklayan ya da doğacak bir zararlı sonucun doğmasını önlemek üzere bir davranışı emreden hukuk kurallarına aykırı her tür davranıştır.
31. Noterin, noterlikte yapılan bir işlem nedeniyle meydana gelecek zarardan sorumlu olabilmesi için, kendisinin ya da yanında çalışan kişinin eylemi hukuka uygunluk sebeplerini taşımayan hukuka aykırı bir eylem olmalı, emredici hukuk kurallarına aykırı, başkasına zarar verici eylemleri yasaklayan, hukuk normuyla çatışan bir fiil olmalıdır. Burada, doğrudan veya dolaylı olarak kişilerin mal ve şahıs varlıklarını koruma amacı güden yazılı ya da yazılı olmayan emredici davranış kurallarının ihlâli söz konusudur.
32. Üçüncü koşul; hukuka aykırı fiille meydana gelmiş bir zararın varlığıdır. Eğer, zarar doğmamışsa, sorumluluk da söz konusu olmayacaktır. Ancak, burada söz konusu olan geniş anlamda zarardır. Kişinin hem mal hem şahıs varlığında meydana gelecek bir eksilmenin söz konusu olması zorunludur. Ayrıca, mal varlığında meydana gelen zararı, hem fiili zarar hem de yoksun kalınan kâr şeklinde anlamak gerekir.
33. Noterin doğan zarardan sorumlu olabilmesinin son şartı ise; meydana gelen zarar ile hukuka aykırı fiil arasında uygun illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağı, zarar ile hukuka aykırı fiil arasında bir neden – sonuç ilişkisinin bulunmasına denir.
34. Doktrinde illiyet bağı “Somut olayda gerçekleşen türden bir sonucu, olayların normal akışına ve hayat tecrübelerine göre, niteliği ve ana temayülü itibariyle meydana getirmeye genel olarak elverişli olan veya bu türden bir sonucun gerçekleşme ihtimalini objektif olarak artırmış bulunan zorunlu şartla söz konusu sonuç arasındaki bağa uygun illiyet bağı denilir” şeklinde tanımlanmaktadır (Eren, s. 492).
35. Noterlerin, Noterlik Kanunu’nun 162. maddesi uyarınca sorumlu olmaları için kusurlu olmalarının gerekmediği tartışmasızdır. Diğer bir anlatımla, tüm kusursuz sorumluluk hâllerinde olduğu üzere, zarar gören, davalı noterin kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Kusursuz sorumluluğun, kusurlu sorumluluktan tek farkı bu noktada toplanmaktadır.
36. Kusursuz sorumluluğun tüm hâllerinde, zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusuru ile beklenmeyen bir hâlin varlığı durumunda uygun illiyet bağının kesileceği, gerek teoride ve gerekse yargısal kararlarla kabul edilmiş bulunmaktadır. Aksi hâlde risk veya şart nazariyesi öne çıkacak ve zararın var olduğu her hâlde, kusursuz sorumlu olanın sorumluluğu yoluna gidilecektir ki böyle bir sonuç, hukukumuzda kabul edilmemiştir.
37. Noterin, Noterlik Kanunu’nun 162. maddesi ile getirilen sorumluluktan kurtulabilmesi için en önemli etken illiyet bağının kesilmesidir. İlliyet bağının kesilmesi hâlinde artık noterin sorumluluğundan söz etmek de mümkün olmayacaktır.
38. Noterin sorumluluğu ağırlaştırılmış bir olağan sebep sorumluluğu olarak kabul edildiğinden artık noter, kusursuz olduğunu değil, zarar ile eylemi arasında uygun bir illiyet bağının bulunmadığını ya da illiyet bağının kesildiğini kanıtlayacaktır. Noter, ancak illiyet bağının zarar görenin ağır kusuru sonucu kesildiğini veya üçüncü kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun bulunduğunu ya da hakkında zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir hâlin bulunduğunu ispat ederek sorumluluktan kurtulabilecektir.
39. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.02.2022 tarihli ve 2019/3-491 E., 2022/149 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
40. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının, vekâleten satış işlemini gerçekleştiren dava dışı …’den 07.01.2013 tarihinde araç satın aldığı ancak işleme dayanak vekâletnamenin aracın sahibi …’ün kimlik bilgilerinin kullanılmasıyla hazırlanan sahte nüfus cüzdanı ile düzenlendiği, yapılan ceza soruşturması kapsamında davacının elindeki araca el konulduğu, davacının ise doğan zararını sahte vekâletnamenin düzenlendiği davalı noterden talep ettiği anlaşılmaktadır.
41. Satış işleminde kullanılan sahte vekâletnamenin davalıya ait noterlikte düzenlendiğinin anlaşılmasıyla davalı noterin kusursuz sorumlu olması gerektiği açıktır. Bu durumda davalı noter ancak üçüncü kişinin eylemiyle illiyet bağının kesildiğini ispatladığı takdirde sorumluluktan kurtulabilir.
42. Özel Dairece her ne kadar, …’e ait kimlik bilgilerinden “birey sıra nosu” ile sahte olarak düzenlenmiş ve davalı notere ibraz edilmiş bulunan nüfus cüzdanındaki bilgilerin farklı olduğu, noterin gerekli dikkat ve özeni göstermediğinin anlaşıldığı, bu nedenle illiyet bağının bulunduğu ve kusursuz sorumlu olduğu gerekçesiyle bozma kararı verilmişse de, dosya arasında bulunan …’e ait gerçek kimlik belgesi olduğu belirtilen belgedeki bilgilerde birey sıra no (…), aile sıra no (…), cilt no (…), doğum tarihi (1.5.1981) iken, sahte vekâletname düzenlenmesi için davalı notere ibraz edilen kimlik belgesi bilgilerinde birey sıra no (…), aile sıra no (…), cilt no (…), doğum tarihi (01.05.1981) şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Sayıların başında bulunan sıfırların daha önceki sistemde bilgilerin manuel girişinden kaynaklandığı, teknolojik gelişme ile bilgisayar ortamında sayıların başına getirilen sıfırların anlam ifade etmemesi nedeniyle yeni düzenlenen kimlik belgelerinde bulunmadığı ancak eski kimlik belgelerinde hâlâ mevcut olduğu bilinmektedir. Bu nedenle anılan husus sahteciliği ayırt etmek için bir kıstas kabul edilemez.
43. Davacı temyizinde, sahte nüfus cüzdanında soğuk mühür bulunmadığını ve düzenleyici nüfus memurları arasında farklar olduğunu iddia etmişse de, somut olayda anılan hususların Özel Daire ve Mahkeme tarafından sahteciliğin tespiti noktasında ayırıcı unsur olarak görülmediğini ve Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlıkta çekişme konusu yapılmadığını belirtmek gerekir.
44. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, birey sıra no vs. bilgilerdeki sıfırlara noterin dikkat etmesi, en azından şüphe duymak suretiyle ayrıntılı araştırmaya girmesi gerektiği, bu nedenle illiyet bağının kesilmediği ve davalı noterin davacının zararından kusursuz sorumlu olduğu, direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
45. Hâl böyle olunca; usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 10.11.2022 tarihinde oyçokluğu ile ve kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık somut olayda davacının zararından davalı noterin sorumlu tutulup tutulmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece igfal kabiliyeti bulunan nüfus cüzdanını kullanan üçüncü kişinin eyleminin kusursuz sorumlu olan davalının sorumluluğunu gerektirecek illiyet bağını kestiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, Özel Dairece; 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162/2 maddesi uyarınca, noter katibinin eylemi ile davacının zararı arasında uygun illiyet bağının bulunduğu ve zararın tazmininde, davalı noterin kusursuz sorumluluğunun olduğu kabulü ile yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece …’ün uyap sisteminden nüfus kaydının alındığı, buradaki bilgiler ile sahte olarak düzenlenmiş ve davalı notere ibraz edilmiş bulunan nüfus cüzdanındaki bilgilerin karşılaştırıldığı ve birey sıra numarası dahil hiçbir farklılığın tespit edilemediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Dava, 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesine dayalı noterin sorumluluğuna ilişkin maddi tazminat davasıdır.
Noterlik Kanunu’nun, 162. madde hükmüne göre noterler zarar görenlere karşı kusursuz sorumludurlar. Çalışanların sorumluluğu ise kusurlu sorumluluğa dayanmaktadır. Çalışanların yaptığı işle, zarar meydana gelmişse, noter kusursuz sorumlu olacaktır. Noterin kusursuz sorumluluğundan, kastedilen zarar görenin kusuru kanıtlamak zorunda olmamasıdır.
Sorumluluk hukukunun önemli ögelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. Ancak illiyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu kimse de sorumluluktan kurtulacaktır. Mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve 3. kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir. Noterlerin yaptığı işler bakımından söz konusu işlemin gereği gibi yani özen yükümlülüğüne uygun şekilde yerine getirmiş olsaydı zarar oluşmayacaktı denilebiliyorsa noter sorumlu olacaktır. Örneğin; noter işlemi yaparken gözle görülebilecek bir sahteliğe rağmen işlemi devam ettirmişse ve bu işlemden bir zarar doğmuşsa, noter doğal olarak sorumlu olacaktır. (HGK 2013/3-2329E.-2015/1444K.) Belgenin sahteliği hususundaki en önemli kıstas, belgenin veya kimliğin aldatma yeteneğine sahip olup olmamasıdır. Noterlik Kanununun 72/3. maddesi; Noterle iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerini tamamen öğrenme yükümlülüğü getirdiğine göre, noter kimlik tespiti işine özen göstermek zorundadır. İşin uzmanı olan noterden beklenen özen, onun kimlik tespitinde kullanılan belgelerin doğruluğunu, başka kayıt veya belgelerle teyit etmesini gerektirir.
Dosya içeriğinden, davalı noterde, sahte olarak düzenlenen nüfus cüzdanı kullanılarak düzenlenen vekâletnameye dayanılarak satış sözleşmesi ile araç satışı yapıldığı, kendisini aracın sahibi olarak tanıtan kişi (satıcı) tarafından ibraz edilen sahte nüfus cüzdanında doğum tarihi 01.05.1981, Cilt No:…, Aile Sıra No:… ve sıra no:… yazılı olup, aynı kişinin Noter Katibi tarafından işlem yapılmadan önce Nüfus ve Vatandaşlık işleri Genel Müdürlüğü Kimlik Paylaşım Sistemi kullanılarak yapılan kimlik sorgulamasında ise doğum tarihi 01.05.1981, Cilt No:… Aile Sıra No:… Sıra No:… olarak yazılı olduğu, davalı noter çalışanının nüfus cüzdanı ile kimlik sorgulama sistemindeki bilgiler arasındaki farklılığı gözetmeden vekâletnameyi tanzim etmiş, vekâletnameyi de ibraz edilen nüfus cüzdanındaki bilgiler yerine, kimlik sorgulama sisteminden elde edilen bilgileri kullanarak yapmıştır. Hâl böyle olunca sahte nüfus cüzdanı ile başkasına vekâlet veren kişinin ibraz ettiği nüfus cüzdanındaki doğum tarihi Cilt No, Aile Sıra No, Sıra No gibi hanelerde nüfus kaydı ile çelişen bir durum olmasına rağmen, bu hususu gözden kaçırması nedeniyle noterin tazminat sorumluluğunun doğduğunun kabulü gerekmektedir.
Açıklanan gerekçelerle yerel mahkemenin direnme karanının bozulması düşüncesinde olduğumdan Sayın çoğunluğun düşüncesine katılamıyorum.