Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2021/1011 E. 2023/215 K. 15.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/1011
KARAR NO : 2023/215
KARAR TARİHİ : 15.03.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın da kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı-karşı davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı-karşı davalı vekili 16.02.2015 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 2008 yılında internet üzerinden tanıştıklarını, 20.03.2010 tarihinde evlenerek Yunanistan’da yaşamaya başladıklarını, evlendikten kısa süre sonra eşler arasında anlaşmazlıkların başladığını, davalı tarafın sürekli olarak huzursuz, anlayışsız, saygısız, kıskanç tutum ve davranışlar sergilediğini, lüks yaşama hevesi ile eşine manevi ve psikolojik şiddet uyguladığını, davalının en ufak tartışmada Yunanistan’da bulunan eski bir erkek arkadaşı ile buluştuğunu, müvekkilin aramalarını cevaplamadığını, 2012 yılı Mayıs ayından itibaren her ay …’a gitmeye başladığını, eşinden habersiz çocuk aldırdığını, 2012 Aralık ayında ise Yunanistan’daki evini terk ederek Türkiye’de kalmaya başladığını, müvekkilin ısrarı sonucu eşlerin Yunanistan’a döndüğünü, ne var ki davalının olumsuz davranışlarının devam ettiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 20.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP VE KARŞI DAVA
Davalı-karşı davacı vekili 02.04.2015 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, müvekkilinin Türkiye’de üst düzey sosyal ve ekonomik durumda bulunduğunu, Bilgi Üniversitesi mezunu olduğunu, sahip olduğu bu şartları bırakarak davacı ile evlendiğini, eşinden asla maddi katkı beklemediğini, tüm ihtiyaçlarını kendisinin karşıladığını, eşler arasındaki anlaşmazlığın davacının ailesinden kaynaklandığını, müvekkilinin Türk olması nedeniyle aileye kabul etmek istemediklerini, davalıyı dışladıklarını, müvekkili çağırmaksızın ailecek tatile gittiklerini, davacının güven sarsıcı davranışlar sergilediğini, eve geç saatlerde geldiğini, eşini sürekli olarak yalnız bıraktığını ve yine sürekli olarak boşanmak istediğini dile getirdiğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 3.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası, 500.000,00 TL maddi, 500.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 22.09.2017 tarihli ve 2015/116 Esas, 2017/616
Karar sayılı kararı ile; boşanmaya sebep olan olaylarda kadının evlenmeden önce eşinin ekonomik durumu hakkında bilgisi olmasına rağmen evlendikten sonra ekonomik yönden sorun çıkardığı, aşırı kıskanç davranışlar sergilediği, tartışma anlarında ev eşyalarına zarar verecek boyutta sinirlendiği, eşini kıskandırmak amacıyla telefonlarını açmadığı, eşinden habersiz çocuk aldırdığı, sonrasında böyle bir durum olmadığı yönünde çelişkili beyanlarda bulunduğu, buna karşılık erkeğin de ailesinin eşini Türk olması nedeni ile beğenmemelerine ve çevrelerine evli olmadıkları yönünde yaptıkları söylemlerine göz yumduğu, işi ve hayat tarzı nedeniyle eşinin gece geç saatlere kadar evde tek kalmasına neden olduğu, eşi ile yeterince ilgilenmediği, en son eşini uçak ile ailesinin yanına gönderdiği ve sonrasında bir araya gelmek için girişimde bulunmadığı, gerçekleşen olaylara göre tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kabulü ile tarafların boşanmalarına, eşlerin şartları oluşmayan tazminat taleplerinin reddine, kadın yararına 600,00 TL tedbir-700,00 TL yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 31.01.2019 tarihli ve 2018/238 Esas, 2019/111 Karar sayılı kararı ile; davalı-karşı davacı kadın eşin kendisine yüklenen kusurlu davranışlar yönünden istinaf kanun yoluna müracaat etmemiş olduğu gözetildiğinde mahkemece belirlenen kusur tespitinin maddi gerçeğe uygun olduğu, boşanmaya sebep olan olaylarda mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; sürekli eve geç gelerek eşini yalnız bırakan erkek eş ile tartışma sırasında eşyalara zarar veren ve eşini kıskandırmak için telefonlarına cevap vermeyen kadın eşin eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…Taraflar arasında görülen evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı karşılıklı boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda; ilk derece mahkemesince boşanma davalarının kabulü ile taraflar eşit kusurlu kabul edilerek karşılıklı tazminat taleplerinin reddine ve kadın yararına tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir. Hükme karşı erkek tarafından kusur belirlemesi ve nafakalar yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesi, tarafların eşit kusurlu olduğundan bahisle erkeğin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
İlk derece mahkemesi, davacı-karşı davalı erkeğe ailesinin eşini uyruğundan dolayı beğenmemelerine ve çevreden evli olduklarını gizlemelerine göz yumduğu, işi ve hayat tarzı nedeniyle eşinin gece geç saatlere kadar evde tek kalmasına neden olduğu, eşine ilgisiz davrandığı ve eşini uçak ile ailesi yanına göndererek biraraya gelme girişiminde bulunmadığı vakılalarını, davalı-karşı davacı kadına da eşinin ekonomik durumunu bilmesine rağmen evlendikten sonra sorun çıkardığı, kıskanç davrandığı ve eşini kıskandırmak için telefonlarını açmadığı, evdeki eşyalara zarar verecek derecede sinirli olduğu ve eşinden habersiz çocuk aldırdığı vakıalarını kusur olarak yüklemiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı davacı-karşı davalı erkek tarafından kusur belirlemesi ve nafakalar yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinde erkeğin sürekli eve geç gelerek eşini yalnız bıraktığı ve kadının da tartışmalarda eşyalara zarar verdiği ve eşini kıskandırmak için telefonlarına yanıt vermediği vakıaları taraflara kusur olarak yüklemiştir. Bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinde, istinaf kanun yoluna başvuran erkeğe ilk derece mahkemesince kusur olarak yüklenen bazı vakıalar kusur olarak yüklenmemiştir.
Bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinde davacı-karşı davalı erkeğin istinaf talebinin kusur belirlemesine yönelik olarak kısmen kabulü kanaatine varıldığı halde, kararın hüküm kısmında istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmıştır. Gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çelişki tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerekmiştir,…”
gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; eldeki davada evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; sürekli eve geç gelerek eşini yalnız bırakan erkek ile tartışma sırasında eşyalara zarar veren ve eşini kıskandırmak için telefonlarına cevap vermeyen kadının eşit kusurlu oldukları, kadın eşin kendisine yüklenen kusurlar yönünden istinaf kanun yoluna müracaat etmediği gözetildiğinde mahkemece belirlenen kusur tespitinin maddi gerçeğe uygun olduğu, vakıalar farklı olsa dahi sonuç olarak kusur oranın değişmediği, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı-karşı davalı vekili, kusur belirlemesi ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanma kararlarının gerekçe kısmında yer alan ve tarafların boşanmaya sebep olan olaylardaki kusurlu davranışlarını gösteren kusur belirlemesi bölümündeki ilk derece mahkemesince tespit edilen kusurlu davranışlara ilişkin istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yapılan incelemede kusur belirlemesinin yeniden düzenlemesi hâlinde, hüküm kısmında kusur belirlemesine ilişkin esastan ret kararı verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1.Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 nci maddesi şöyledir:
“(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”

2. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353 üncü maddesi şöyledir:
” (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması (…)(40)
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, (…)(40) karar verilmiş olması.(40)
6) (Değişik:22/7/2020-7251/35 md.) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında,
duruşma yapılmadan karar verilir.”

3. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373 üncü maddesi şöyledir:
“(1) Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.
(2) Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir.
(3) Bölge adliye mahkemesi, 344 üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
(4) Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
(5) İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır. Direnme kararı öncelikle incelenir. Daire, direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.
(6) (Ek: 17/4/2013-6460/1 md.) Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.
(7) Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur.”

2. Değerlendirme
1. 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesindeki yasal düzenlemeye göre bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hâkimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuki sebepleri) kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.

2. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz ve uygulanabilir olmasının yanında, kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyan, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösteren nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

3. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.03.2008 tarih, 2008/15-278 Esas ve 2008/254 Karar; 21.10.2009 tarih, 2009/9-397 Esas ve 2009/453 Karar; 07.05.2014 tarih, 2013/4-1121 Esas ve 2014/626 Karar; 13.04.2016 tarih, 2014/11-638 Esas ve 2016/501 Karar; 31.05.2017 tarih, 2017/12-1151 Esas ve 2017/1053 Karar; 08.11.2017 tarih ve 2017/13-1699 Esas, 2017/1300 Karar; 04.04.2018 tarih, 2015/9-2883 Esas ve 2018/675 Karar sayılı kararlarında yazılı hususlar aynen benimsendiği gibi 07.06.1976 tarih ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Karar gerekçesinde yer alan “…Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir,…” şeklindeki açıklama ile gerekçenin önemine vurgu yapılmıştır. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesi işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Anılan hususlar kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama gerek yargı erki ile hâkimin, gerek mahkeme kararlarının saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.

4. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun duruşma yapılmadan verilecek kararlar kenar başlıklı 353 üncü maddesinde belirtilen sebepler usul ve esas açısından ikiye ayrılmıştır. Diğer bir ifadeyle bölge adliye mahkemesinin iki hâlde duruşma yapmadan karar verebileceği düzenleme altına alınmıştır. İlk olarak (HMK md. 353/1-a) özellikle bazı önemli usul eksikliklerinin bulunması hâlinde bölge adliye mahkemesine, duruşma yapmadan, davayı yeniden görmek üzere dosyayı ilk derece mahkemesine gönderme yetkisi tanınmıştır. Burada ilk derece mahkemesi kararında ağır usul hatalarının varlığı nedeniyle, bölge adliye mahkemesi kararın esasına girmemekte, kararı kaldırarak dosyayı geri göndermektedir. İlk derece mahkemesi, bölge adliye mahkemesinin belirttiği eksikliği tamamlayıp yeniden bir karar vermek zorundadır. 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının a bendi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar verilir. Gönderme kararına karşı direnme kararı verilemez. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki Anayasa Mahkemesi, bölge adliye mahkemesinin HMK md. 353/1-a bendinde öngörülen durumlarda kesin karar vermesi ve bu karara karşı ilk derece mahkemesi hakiminin direnememesine ilişkin kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığına karar vermiştir (Anayasa Mahkemesinin 28.03.2018 tarihli, 2017/120 Esas ve 2018/33 Karar).

5. İkinci durumda ise (HMK md. 353/1-b) üç olasılık öngörülmüştür. Buna göre ilk derece mahkemesinin kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun ise istinaf başvurusu esastan reddedilir. Bu hâlde ilk derece mahkemesi kararının doğru olduğu sonucuna ulaşılır. Diğer iki olasılık ise yargılamanın süratlendirilmesi düşüncesiyle kanuna uymayan hususun duruşma yapılmaksızın giderilmesine olanak bulunması veya karar esas yönünden doğru olmakla birlikte gerekçesinde hata edilmiş olması ya da yargılamadaki eksikliğin duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte bulunması hâlinde bölge adliye mahkemesinin duruşmadan yeniden esas hakkında karar vermesine olanak sağlamaktadır.

6. Görüldüğü üzere bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararının, usul ve esas yönünden hukuken uygun olduğu kanısına ulaşırsa, istinaf başvurusunun yani istinaf talebinin esastan reddine karar vermektedir (HMK md. 353/1-b, 1).

7. Buna karşılık bölge adliye mahkemesi, istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesinin kararında, usul veya esas yönünden hukuka aykırılıklar tespit edecek olursa, bu durumda vereceği kararlar bağlamında değişik olasılıklar işlerlik kazanır.

8. Bölge adliye mahkemesi, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında bir karar verir (HMK md. 353/1-b, 2).

9. Yine bölge adliye mahkemesi yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında bir karar verir (HMK md. 353/1-b, 3).

10. Bilindiği üzere, üç aşamalı yargı sistemi uyarınca kural olarak; ilk derece mahkemelerinin nihai kararlarına karşı istinaf yoluyla bölge adliye mahkemesine, bölge adliye mahkemesinin istinaf incelemesi sonucunda vermiş olduğu kararlarına karşı ise, temyiz yolu ile Yargıtaya başvurulur. Yargıtay temyiz incelemesi sonucunda, alt derece mahkemesi kararının ya onanmasına ya da bozulmasına karar verir. İstinaftan farklı olarak temyiz mahkemesinin, alt derece mahkemesinin yerine geçip, tesis edilmesi gereken hükmü bizzat vermesi mümkün değildir. Alt derece mahkemesinin kararını usul veya esas yönünden hukuka uygun bulmazsa, vereceği bozma kararında, somut durumda, usul veya esas bakımından hukuka uygun olmayan hususa işaret eder ve dosyayı, verilmesi gereken kararı vermesi için, mahkemesine gönderir. Bu bağlamda Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılır ve dosya istinafa konu kılınmış kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir. Buna karşılık; istinaf incelemesini gerçekleştiren bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği kararlar, Yargıtayca kısmen veya tamamen bozulmuşsa, dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir.

11. Yukarı paragrafta ifade edildiği gibi, bozmaya uyma veya direnme kararlarına ilişkin 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinde iki olasılık düzenlenmiştir. Birinci olarak, bölge adliye mahkemesinin başvuruyu esastan reddi kararı üzerine, temyiz incelemesi sırasında Yargıtayca bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak ilk derece kararının bozulması ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi öngörülmüştür. Daha sonra ilk derece mahkemesinin Yargıtayın bozma kararı doğrultusunda karar vermesi hâlinde, sadece temyiz yoluna başvuru olanağı tanınmıştır. Burada özellik gösteren ve dikkat edilmesi gereken husus, ilk derece mahkemesinin Yargıtayın bozma kararına uymasından sonra vereceği yeni karara karşı, artık istinaf yoluna değil, doğrudan temyiz yoluna başvurulması gerektiğidir. Bölge adliye mahkemesi, bozmadan önceki ilk verilen yerel mahkeme kararını doğru bulduğuna göre, bozmaya uymadan sonra verilen bu yeni kararın yeniden istinaf incelemesi yargılaması mümkün değildir. İstinaf incelemesi Yargıtay bozması ve buna uyma ile çelişebileceğinden, kanun koyucu, hem bu çelişkiye imkân tanımamak hem de gereksiz zaman kaybının önüne geçmek için böyle bir yolu kabul etmiştir. İkinci olasılıkta ise bölge adliye mahkemesinin başvuruyu esastan reddetmeyip, düzelterek yeniden veya yeniden esas hakkında bir karar vermesi ve bu kararın Yargıtayca tamamen veya kısmen bozularak dosyanın tekrar bölge adliye mahkemesine gönderilmesi öngörülmektedir.

12. Tüm bu anlatılanların ışığı altında somut olaya gelince; ilk derece mahkemesince boşanmaya sebep olan olaylarda kadının evlenmeden önce eşinin ekonomik durumu hakkında bilgisi olmasına rağmen evlendikten sonra ekonomik yönden sorun çıkardığı, aşırı kıskanç davranışlar sergilediği, tartışma anlarında ev eşyalarına zarar verecek boyutta sinirlendiği, eşini kıskandırmak amacıyla telefonlarını açmadığı, eşinden habersiz çocuk aldırdığı, sonrasında böyle bir durum olmadığı yönünden çelişkili beyanlarda bulunduğu, buna karşılık erkeğin de ailesinin eşini Türk olması nedeni ile beğenmemelerine ve çevrelerine evli olmadıkları yönünde yaptıkları söylemlerine göz yumduğu, işi ve hayat tarzı nedeniyle eşinin gece geç saatlere kadar evde tek kalmasına neden olduğu, eşi ile yeterince ilgilenmediği, en son eşini uçak ile ailesinin yanına gönderdiği ve sonrasında bir araya gelmek için girişimde bulunmadığı gerekçesiyle tarafların eşit kusurlu olduklarının belirtildiği, bu karara karşı erkek eş tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu, istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince eşlerin boşanmaya neden olan olaylardaki kusurlu davranışlarının “sürekli eve geç gelerek eşini yalnız bırakan erkek eş ile tartışma sırasında eşyalara zarar veren ve eşini kıskandırmak için telefonlarına cevap vermeyen kadın eşin” şeklinde belirtildikten sonra eşit kusurlu sayılmaları gerektiğine karar verildiği, hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince yapılan incelemede tarafların boşanmaya sebep olan olaylardaki kusur tespitine yönelik gerekçenin değiştirilerek yeniden düzenlemediği anlaşılmıştır.

13. Yukarıda belirtildiği üzere; 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının b bendi uyarınca karar veren bölge adliye mahkemesinin üç farklı karar verebileceği, buna göre ilk derece mahkemesi kararının kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine karar verilebileceği (HMK md. 353/1-b, 1), başvurunun esastan reddine ilişkin kararın temyiz edilmesi halinde Yargıtayca bozma kararı verilecek olması durumunda bölge adliye mahkemesinin esastan redde ilişkin kararının kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderileceği öngörüldüğü, daha sonra ilk derece mahkemesinin Yargıtayın bozma kararı doğrultusunda karar vermesi hâlinde ise sadece temyiz yoluna başvuru olanağı tanındığı, diğer bir ifadeyle ilk derece mahkemesinin Yargıtayın bozma kararına uymasından sonra vereceği yeni karara karşı, artık istinaf yoluna değil, doğrudan temyiz yoluna başvurulması gerekecektir.

14. Oysa ki 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının b bendinde düzenlenen diğer iki olasılıkta ise düzelterek yeniden (HMK md. 353/1-b, 2) veya yeniden esas hakkında (HMK md. 353/1-b, 3) karar vermesine olanak tanındığı, bu kararın ise Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulması hâlinde dosyanın tekrar bölge adliye mahkemesine gönderilmesi öngörülmektedir.

15. Kanun koyucunun bölge adliye mahkemesinin istinaf incelemesi sonucunda vereceği kararlara ilişkin Yargıtayın bozma kararı vermesi hâlinde dosyanın yeniden karar verilmek üzere hangi mahkemeye gönderileceği bağlamında değişik olasılıkların işlerlik kazandığı tartışmasızdır. Diğer yandan Yargıtay bozma ilâmında isabetli şekilde belirtildiği üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararında erkeğin istinaf talebinin kusur belirlemesine yönelik olarak kısmen kabul kararı verildiği hâlde, hüküm kısmında istinaf incelemesi talebinin esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu hâliyle 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesinin 2 nci fıkrasında yazılı açıklamaya aykırı, gerekçe ve hüküm fıkralarının birbiri ile çelişkili bir hüküm yaratıldığı ortadadır. Öyle ise Bölge Adliye Mahkemesince yapılması gereken iş, yapılan yargılamaya uygun şekilde erkeğin kusur belirlemesine yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı Kanun’un 353/1-b, 2 maddesi uyarınca kusur belirlemesine ilişkin gerekçenin düzeltilerek buna ilişkin yeniden esası hakkında bir karar verilmesi iken, yapılan yargılamanın aksine hüküm kısmında kusur belirmesine yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.

16. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

17. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 maddesinin ikinci fıkrası uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

15.03.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.