Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2020/661 E. 2022/942 K. 15.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/661
KARAR NO : 2022/942
KARAR TARİHİ : 15.06.2022

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “tenfiz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; davalının müvekkilinden tahsil ettiği parayı iade etmemesi üzerine davalı aleyhine Heilbronn Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldığını, açılan dava sonunda verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Stuttgart Yüksek Eyalet Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde davalının 15.338,76Euro anaparayı 10.06.2010 tarihinden itibaren temel faiz oranına ek olarak işleyecek %5 faizi ile birlikte müvekkiline ödemesine hükmedildiğini, ayrıca yargılama masraflarına ilişkin olarak da ek karar verildiğini, kararın davalıyı Almanya’daki yargılamada temsil eden vekiline tebliğ edildiğini ve kesinleştiğini ileri sürerek Federal Almanya Cumhuriyeti Stuttgart Yüksek Eyalet Mahkemesi 5. Sivil Hukuk Senatosunun 5 U U 184/10 numaralı dosyasından verilen 01.08.2011 tarihli kararının ve yargılama masraflarına dair hükmün tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; dava dilekçesi ekinde sunulan tebliğ belgelerinin tenfizi talep olunan yabancı mahkeme kararındaki dava dosya numarası ile uyuşmadığını, yabancı mahkeme kararının ve yapılan yargılamada dava dilekçesinin müvekkili şirkete tebliğ edildiğine ilişkin bir belge bulunmadığını, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK) 54. madde de aranan bir kısım koşulların oluşmadığını, ilamın Türk mahkemelerin münhasır yetkisi dâhilinde olan bir konuyu içerdiğini, kamu düzenine aykırılık oluşturduğunu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın Türk hukuk kurallarına göre çözümlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.07.2018 tarihli ve 2018/242 E., 2018/551 K. sayılı kararı ile; yabancı mahkeme karar evraklarının ve dava dilekçesinin davalıya tebliğ edildiği, kararın kesinleştiği, diğer tenfiz şartlarının mevcut olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, Stuttgart Yüksek Eyalet Mahkemesinin 5 U 184/10 – 3 O 415/2009 I esas ve karar numaralı 08.08.2010 tarihli karar ile bu kararın eki mahiyetindeki Heilbronn Asliye Hukuk Mahkemesinin 3 O 415/09 I numaralı kararının tanınmasına ve tenfizine karar verilmiştir
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 15.11.2018 tarihli ve 2018/2087 E., 2018/1237 K. sayılı kararı ile; yargılama giderleri yönünden verilen kararın hatalı olduğu, yapılan yargılama sonunda verilen hükme ilişkin gerekçeli kararın ikinci ve devam eden sayfaların başlığında “Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla” yazılmış ise de yapılan yargılama sırasında davaya asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla bakılmasına ilişkin ara karar tesis edildiği görüldüğünden anılan hususun mahallinde her zaman düzeltilebilecek maddi hata olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun yargılama giderleri yönünden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının bu yönden kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17.02.2020 tarihli ve 2019/335 E., 2020/1537 K. sayılı kararı ile; “…1-) Dava, tanıma ve tenfiz istemine ilişkin olup İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne dair karara karşı davalı vekilinin yapmış olduğu istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’nun 41. maddesinde 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması Ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ”31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.1.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun’un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Bu durum karşısında, mahkemece taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek üzere kararın re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-) Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozularak dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Direnme Kararı:
11. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 06.07.2020 tarihli ve 2020/498 E., 2020/664 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ek olarak; MÖHUK’un 54/c maddesinde kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması hususunun tenfiz şartları arasında yer aldığı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 E. ve 2012/1 K. tarihli kararında kabul edildiği üzere; kamu düzeninin çerçevesinin Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı genel siyasete, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensip ve özel hukuka ait iyi niyet prensibine dayanan kurallara, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık olarak çizilebileceği, ayrıca iç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları, kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerektiği, bu durumda kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan emredici hükümlerin Türk kamu düzenini ihlâl edebileceği akla gelmekte ise de her emredici kuralı ihlâl eden yabancı mahkeme kararının Türk kamu düzenini ihlâl edeceğinin söylenemeyeceği, ölçütün kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri nitelikte bir kural olduğu, böyle bir kuralın varlığını ihlâl eden yabancı mahkeme ilamının tenfiz edilemeyeceği, Türk kamu ve özel hukukunda emredici bir kanun hükmünün, Türk kamu düzenine ilişkin bir kural olup olmadığının tespitinde, o kanunun düzenlenme amacının, konusunun ve koruduğu menfaatlerin gözetilmesi gerektiği, yabancı mahkeme ilamının tenfizi istemiyle açılan somut uyuşmazlıkta, 7194 sayılı Kanun’a eklenen geçici 4. maddesi ile Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklara ilişkin emredici hükümler getirmekte ise de söz konusu hükümlerin yukarıda tanımlanan ilkeler ve ölçüt çerçevesinde Türk kamu düzeninin ihlâline yol açacak, dolayısıyla yabancı mahkeme ilamının tenfizine engel olacak hükümler olmadığı, bu nedenle eldeki davada değerlendirilmesi gereken bir kanun hükmü olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 07.12.2019 tarihli ve 30971 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’nun 41. maddesi ile 25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’a eklenen “Geçici Madde 4” hükmünün, dava konusu yabancı mahkeme kararının tenfizine dair işbu davada yapılan yargılama sırasında yürürlüğe girmiş olması karşısında tarafların iddia ve savunmalarının yukarıda anılan kanun hükmü ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. madde hükmüyle birlikte değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır

III. BİRİNCİ ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce birinci ön sorun olarak; ilk derece mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuş olup bölge adliye mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun yargılama giderleri yönünden kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiş olması ve bu kararın Özel Dairece bozulması üzerine bölge adliye mahkemesince direnme kararı verilerek aynı şekilde hüküm tesis edilmiş olması karşısında, bölge adliye mahkemesinin bu kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (HMK) uygun bir karar olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre bölge adliye mahkemesi kararının bu yönüyle usulden bozulmasının gerekip gerekmediği birinci ön sorun olarak tartışılmış, yapılan görüşmelerde bölge adliye mahkemesince tesis edilen kararın usul hükümlerine uygun olduğuna oy çokluğuyla karar verilerek birinci ön sorun aşılıp ikinci ön sorunun incelenmesine geçilmiştir.

IV. İKİNCİ ÖN SORUN
15. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce ikinci ön sorun olarak; bölge adliye mahkemesince, direnme adı altında verilen kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.

V. GEREKÇE
16. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
17. Mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez. Başka bir anlatımla, mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
18. Somut olayda ise bölge adliye mahkemesince verilen ilk kararda; dava konusu yabancı mahkeme kararının ve masraf tespit kararlarının tenfiz koşullarının mevcut olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
19. Anılan kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece; taraf iddia ve savunmalarının 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi hükmü ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile birlikte değerlendirilerek hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle re’sen bozulmuştur.
20. Bozma kararı sonrasında bölge adliye mahkemesince, önceki gerekçeye ek olarak; 3332 sayılı Kanun’a eklenen geçici 4. maddesi Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi gereği pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklara ilişkin emredici hükümler getirmekte ise de söz konusu hükümlerin yukarıda tanımlanan ilkeler ve ölçüt çerçevesinde Türk kamu düzeninin ihlâline yol açacak, dolayısıyla yabancı mahkeme ilamının tenfizine engel olacak hükümler olmadığı, bu nedenle eldeki davada değerlendirilmesi gereken bir kanun hükmü olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
21. Görüldüğü üzere bölge adliye mahkemesince, bozma kararındaki gerekçede belirtilen hususlarla ilgili olarak yapılan değerlendirme sonrasında yeni bir gerekçeyle karar verilmiştir.
22. Bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil, bozmaya eylemli uyma ile yapılan değerlendirme sonucu verilen yeni hüküm bulunmaktadır.
23. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
24. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 15.06.2022 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.