Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2020/634 E. 2022/831 K. 02.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/634
KARAR NO : 2022/831
KARAR TARİHİ : 02.06.2022

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “Tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 7. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 2011 yılı Kasım ayında akıldan matematik eğitim seminerine katıldıktan sonra davalı …’a ait ….Bakırköy/İstanbul adresindeki özel anaokulunda iş sözleşmesiyle 02.12.2011 tarihinden itibaren 11 öğrenciye ders verdiğini, anaokulunun kapanması sonrasında davalı … tarafından kiralanan ve bir bölümü akıldan matematik eğitim sınıfı hâline getirilen İncirli Cad. No:70 Mine Apt. D:9 Bakırköy/İstanbul adresli … Anaokulunda 09.06.2012 tarihine kadar 28 hafta boyunca 11 öğrenci için belirlenen üç grubun her birine haftada üçer saatten 9 saat ders vermek suretiyle çalıştığını ileri sürerek işçilik alacaklarının yanı sıra müvekkilinin 02.12.2011-09.06.2012 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespitini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı … cevap dilekçesinde, davacının öğretmen olmaması nedeniyle resmî veya özel kuruma bağlı kalmaksızın ders verdiğini, kendisinin çalışanı olmadığını, davacıdan haftada 4 saati geçmemek üzere birkaç saat ders aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı … (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; davacının talebini açıklaması gerektiğini, davanın kamu düzenini ilgilendirdiğini, re’sen araştırma yapılması ve fiili çalışma olgusunun ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
7. Mahkemece hizmet tespiti davasının tefrikine karar verilip 2012/376 Esasına kaydedilerek yapılan yargılama sonucunda Bakırköy 7. İş Mahkemesinin 24.09.2013 tarihli ve 2012/376 E., 2013/537 K. sayılı kararı ile; davacının tespitini talep ettiği 02.12.2011-09.06.2012 tarihleri arasında Bağ-Kur kaydının olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
8. Bakırköy 7. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 07.03.2014 tarihli ve 2013/21835 E., 2014/4989 K. sayılı kararı ile; “…Re’sen araştırma ilkesi uyarınca, Mahkemece; uyuşmazlık konusu dönemde çalışmanın ne şekilde gerçekleştiği, davacının  kendi nam ve hesabına işyeri bulunup bulunmadığı hususları araştırılmalı (vergi levhası, işyeri ruhsatı, vergi beyannamesi, muhtasar beyananame…v.s), uyuşmazlığa konu dönemin tamamını kapsar şekilde çalışması bulunan bordro tanıkları re’sen belirlenerek, beyanlarına başvurulmalı; talep edilen döneme ilişkin bordro tanıklarına ulaşılamadığı takdirde, sigortalı ile birlikte çalışan kişiler ile aynı çevrede işyeri olan işveren, ya da, bu işverenlerin çalıştırdığı kişiler re’sen saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle; toplanan ve toplanacak delillerin sonucuna göre, çalışma ilişkisi ve süresi  hiçbir kuşku ve duraksamaya meydan vermeyecek biçimde belirlenerek, davacının çalışmasının, full-time olarak mı, yoksa, part-time olarak mı gerçekleştiği araştırılıp, sonucuna göre karar verilmelidir.  
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek  sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
10. Bakırköy 7. İş Mahkemesinin 04.12.2017 tarihli ve 2014/346 E., 2017/623 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davacının İB formuna göre esnaf siciline kayıtlı Bağ-Kur sigortalısı olduğu, tanık …’ün kendisinden bir ay sonra işe giren davacının kendisi işten ayrıldıktan sonra da çalışmaya devam ettiği ve akıldan matematik hesabına ilişkin öğretmenlik yaptığını beyan ettiği, davacının davalı işyerinde fiilen çalıştığı ancak servis hizmeti ve sair işlerde kendi nam ve hesabına çalıştığı, bu durumda fiilen çalışmanın baskın çalışma niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının 02.01.2012-09.06.2012 tarihleri arasında 25 günlük süre ile davalı nezdinde günlük 29,55TL ücretle çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
11. Bakırköy 7. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
12. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 06.02.2019 tarihli ve 2019/155 E., 2019/797 K. sayılı kararı ile; “…Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Yasanın Geçici 7. maddesi kapsamında uygulama alanı bulan 506 sayılı Yasanın 79/10 maddesidir. 506 sayılı Yasanın 6. maddesinde ifade edildiği üzere sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Aynı döneme rastlayan birden fazla sigortalılık halinin ortaya çıktığı durumlarda, sigortalının emek ve mesaisini ağırlıklı olarak tahsis ettiği, kişinin yaşamında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıyan çalışmaya üstünlük tanınarak, tabi olunacak sigortalılık statüsünün belirlenmesi zorunluluğu vardır.
Re’sen araştırma ilkesi uyarınca, Mahkemece; davacının özellikle servis aracı sahibi olması nedeniyle dava konusu dönemi de kapsar şekilde devam eden 4/1-b kapsamında sigortasının da olduğu gözetilerek baskın sigortalılık olgusunun hangi kapsamında gerçekleştiği belirlenmeli, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin sigortalının hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı ortaya konulmak suretiyle değerlendirildikten sonra karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
13. Bakırköy 7. İş Mahkemesinin 13.11.2019 tarihli ve 2019/203 E., 2019/625 K. sayılı kararı ile; davacının nitelikli eğitim ve özellik gerektiren akıldan matematik hesabına ilişkin öğretmenlik yaptığı, ekonomik koşullar gereği kendine ait araçla servis hizmeti veren davacının baskın çalışmasının ve geçim kaynağının öğretmenlik olduğu, bu hususa da bozma öncesi kararda değinildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
14. Direnme kararı süresi içinde davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
15. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacının baskın sigortalılık olgusunun hangi kapsamda gerçekleştiğinin ve aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalarından hangisinin ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığının belirlenmesinin gerekip gerekmediği; buradan varılacak sonuca göre mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
16. Sosyal Güvenlik Hukukunda “sosyal sigortalarda çokluk”, bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, “yararlanmada ve yükümlülükte teklik” ilkesi egemen olup buna göre aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında bulunulamayacağından çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü kanun hükümleriyle engellenmiştir.
17. Sosyal güvenlik sisteminde çifte sigortalılığa yer verilmemiş olması nedeniyle “çakışan sigortalılık” olarak da adlandırılan bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tâbi olması hâli öncelikle Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun) ile Mülga 1479 Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nda (1479 sayılı Kanun) düzenlenmiştir.
18. Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (506 sayılı Kanun) 3. maddesinin (I) numaralı bendinin (F) alt bendinde “Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların”; (K) alt bendinde ise “Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılamayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Kanun’un 24. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir.
19. Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 1479 sayılı Kanun’un tek çatı altında toplanmadığı dönemde, bu Kanunlardan aynı anda ikisine birden bağlı olanların durumunun ne olacağına dair 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin olarak yasal bir düzenleme bulunmamaktadır.
20. Bu nedenle 5510 sayılı Kanun’un yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine ait bu tür çakışan (ikili) sigortalılığa ilişkin uyuşmazlıkların çözümü için gerçek ve fiili çalışmanın, başka bir anlatımla baskın sigortalılık olgusunun hangi Kurum ve Kanun kapsamında gerçekleştiği belirlenmeli, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin sigortalının hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı ortaya konulmalıdır. Yani sigortalı emek ve mesaisini ağırlıklı olarak hangi sigortalı çalışmaya tahsis ediyor ve ekonomik yönden geçimini sağlıyorsa o çalışmaya üstünlük tanınmalıdır.
21. Diğer taraftan 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayılacakları belirtilmiştir.
22. Bununla birlikte 5510 sayılı Kanun’un17.04.2008 tarih 5754 sayılı Kanunu’n 33. maddesi ile değiştirilen “Sigortalılık hallerinin birleşmesi” başlıklı 53. maddesinin 1. fıkrası “Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tâbi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır” şeklinde iken 25.02.2011 tarihli ve 27857 sayılı 1. Mükerer Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un (6111 sayılı Kanun) 33. maddesi ile değişiklik yapılmış, ayrıca yine 6111 sayılı Kanun’un “yürürlük” başlıklı 215. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ile anılan değişikliğin Kanun’un yayımını takip eden ayın birinci günü olan 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
23. 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 33. maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanun’un 53. maddesinin 1. fıkrası; “Sigortalının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır. Ancak, sigortalılık hallerinin çakışması nedeniyle Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılığı esas alınanlar, yazılı talepte bulunmak ve Kanunun 82 nci maddesine göre belirlenen prime esas kazanç alt sınırı ve üst sınırına ilişkin hükümler saklı olmak kaydıyla, esas alınmayan sigortalılık statüsü kapsamında talep tarihinden itibaren prim ödeyebilirler. Bu şekilde ödenen primler; iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından sağlanan haklar yönünden, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık statüsünde, kısa vadeli sigorta kollarından sağlanan diğer yardımlar ile uzun vadeli sigorta kollarından sağlanan yardımlar yönünden ise Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık statüsünde değerlendirilir. Bu fıkra hükümlerine göre ödeme talebinde bulunulduğu halde ait olduğu ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenmeyen primlerin ödenme hakkı düşer. 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi ile aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendindeki diğer sigortalılık statülerine aynı anda tabi olacak şekilde çalışılması durumunda, (b) bendinin (4) numaralı alt bendi dışındaki diğer sigortalılık durumu, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında muhtar sigortalılığı ile aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendindeki diğer sigortalılık statülerine aynı anda tabi olacak şekilde çalışılması durumunda muhtar sigortalılığı dikkate alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
24. Görüldüğü üzere söz konusu yasal düzenlemelere göre 01.10.2008 – 01.03.2011 dönem yönünden 5510 sayılı Kanunun 53. maddesinin 1. fıkrasını gereğince ilk önce başlayan sigortalılık esas alınmalı, 01.03.2011 tarihinden itibaren ise anılan maddede 6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklik gözetilerek hizmet akdine dayalı çalışmaya değer verilmelidir.
25. Bu durumda somut olay bakımından uyuşmazlık konusu dönemde hem Bağ-Kur kaydı bulunan hem de davalı …’a ait işyerinde hizmet akdiyle çalışan davacının 6111 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanun’un 53. maddesinin 1. fıkrası gereğince hizmet akdiyle çalışmasına üstünlük tanınmalıdır.
26. Bu itibarla her ne kadar mahkemenin davacının ekonomik olarak baskın çalışmasının davalı …’a ait işyerindeki hizmet akdine dayalı çalışma olduğuna ilişkin gerekçesi isabetli değilse de sonucu itibariyle doğru olan direnme kararı yukarıda yazılı değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı yerinde görülmüştür.
27. Hâl böyle olunca direnme kararı değişik gerekçe ve nedenlerle uygun bulunmuştur.
28. Ne var ki bozma nedenine göre davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazları incelenmediğinden dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme kararı yukarıda yazılı değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı uygun bulunduğundan davalı … vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 02.06.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.