Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2020/45 E. 2022/448 K. 05.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/45
KARAR NO : 2022/448
KARAR TARİHİ : 05.04.2022

MAHKEMESİ : (Kapatılan)Yargıtay 19. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin ciro ile hamil olduğu bir çekin karşılıksız kalması sebebiyle keşideci, lehtar ve ciranta sıfatına sahip dava dışı kişiler aleyhine kambiyo takibi başlatıldığını, takip sonrasında Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/955 E. sayılı dosyasında 25.000TL teminat kapsamında takibin durdurulduğuna dair karar alındığının icra dosyasına gönderilen karardan tespit edildiğini, dava dışı borçlu …’ın diğer borçlular … ve… Ticaret Ltd. Şti. aleyhine açtığı menfi tespit davasında bu tedbir kararının alındığını, oysa ki davacının taraf olmadığı bir menfi tespit davasında tedbir kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğu, bu nedenle anılan mahkemeye yapılan itiraz sonucu tedbir kararının kaldırıldığını, tedbirin kaldırılması üzerine icra dosyasında Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyasına davacının başvurusu üzerine haciz müzekkeresi yazılıp davanın taraflarının dosyaya yatırdıkları teminat ve varsa diğer bedellere haciz konulduğunun bildirildiğini, müzekkerenin dosyaya ulaşmasından sonra mahkemece ara kararı ile haciz yazısının teminat iade şartları oluştuktan sonra değerlendirilmesi şeklinde bir karar verildiğini, bu süreçte icra müdürlüğüne bilgi verilmediğinden herhangi bir işlem yapılamadığını, bilahare ilgili mahkemede davalıların davayı kabul etmesi üzerine davanın kabul ile sonuçlandığını ve dosyaya yatırılan 25.000TL teminatın icra dosyası borçlusu olan dava dışı…’a iadesine karar verildiğini, bu karar dahi kesinleşmeden sanki dosyaya haciz müzekkeresi gelmemiş gibi bu miktarın adı geçene iade edildiğini, bu şekilde hâkimin davada taraf olmayan müvekkili şirket aleyhine tedbir kararı vererek ve takipten sonra açılan menfi tespit davası kapsamında kanuna aykırı olarak durdurma yönünde tedbir kararı vererek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46/1-c maddesine aykırı davrandığını ve bu madde kapsamında davacı şirketin zararlarından sorumlu olup bu zararı tazmin etmesi gerektiğini, hâkimin karar sonrası icra müdürlüğü tarafından kendisinden istenilen bilgiye verdiği cevap ile de davacının zararına yönelik işlemlere devam ettiğini, zira davacının borçlusu …’ın bu karardan ve verilen cevaplardan almış olduğu cesaret ile icra mahkemesine başvurarak çekin kendisine teslim edilmemesi yönündeki müdürlük kararının kaldırılmasını ve çekin kendisine teslimine karar verilmesini istediğini, menfi tespit davasında 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72/5 maddesi gereğince teminatın iade edilebilmesi için kararın kesinleşmesi gerektiğini, hukuka aykırı karar ve eylemler sebebiyle haciz tatbik edilmeyen ve haksız olarak iade edilen teminat bedeli olan 25.000TL tutarında maddi zarar oluşmasından dolayı fazlaya ilişkin hakları saklı kaymak kaydıyla şimdilik bu bedelin HMK’nın 46/1-c-e maddeleri gereğince davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; HMK’nın 46/1-c-e maddesinde belirtilen şartlardan hiçbirisinin somut olayda oluşmadığını, takdir hakkı kullanılarak verilmiş olan kararlarda hâkimin kasıt veya ağır ihmalinin bulunmadığını, soyut kanun hükümlerinin somut olaya tatbik edildiğini, özel amaç ile davranıldığına dair bir delil mevcut olmadığı gibi davacının sorumluluğu ispata yarayacak yeterli delil de sunamadığını belirterek davanın zamanaşımı ve esastan reddini savunmuştur.
Özel Daire Kararı:
6. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla) 16.04.2019 tarihli ve 2018/2 E., 2019/3 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, HMK’nın 46/1-c-e maddesine dayalı olarak hakimin sorumluluğu nedeniyle Devlet’e karşı açılmış maddi tazminat davasıdır.
Ön inceleme sonuçlarına göre, taraflar arasında davaya konu olan ihtiyati tedbire ilişkin ara kararının ihbar olunan hakim tarafından verildiği ve ayrıca ihtiyati tedbir kararının verildiği dosya davacısı tarafından verilen bilgi üzerine ihtiyati tedbir verilen davada davalı olmayan … Amb. Ltd. Şti. tarafından yapılan takip dosyasına takibin durdurulması için müzekkere yazdığı ve daha sonra ihtiyati tedbiri kaldırdığı ancak ihtiyati tedbir için alınan 25.000,00 TL teminatın ihtiyati tedbir kararı verilen dosya davacısına iade ettiği hususlarında ihtilaf bulunmadığı,
Taraflar arasındaki çekişmenin, ihbar olunan hakim tarafından ihtiyati tedbir kararı verilmesine ve ihtiyati tedbir kararının uygulanma biçiminde ve daha sonra bu ihtiyati tedbir için alınan teminatın ihtiyati tedbir verilen davayı açan davacıya iadesinde ihbar olunan hakimin ağır kusurunun bulunup bulunmadığı, diğer bir deyişle HMK’nun 46. maddesindeki koşullarının oluşup oluşmadığı, oluşmuşsa davacının zararının kapsamının ne olduğu ve miktarı noktalarında olduğu anlaşıldı.
Tahkikatın tamamlanmasından sonra tespit edilen maddi vakıalara göre işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin dosya içerisine kazandırıldığı görülmekle, dosyanın incelenmesinde davacı … tarafından davalılar Talip Çetinkaya ve … Dış Tic. Ltd. Şti. aleyhine 14.12.2016 tarihli 250.000,00 TL bedelli hamiline yazılı hatır çeki verildiği belirtilmek suretiyle bu çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti istemli dava açıldığı, dava dilekçesinde icra takibinden önce açılan menfi tespit davası nedeniyle davacıya yönelik icra takibinin durdurulması yönünden ihtiyati tedbir kararı talep edildiği, yerel mahkemece 21.11.2016 tarihli dava tensip tutanağının 11. bendi ile dava değerinin %10’u oranında teminat yatırıldığı takdirde ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile icra takibi başlatıldığında durdurulmasına karar verildiği, bu kararın gereğinin yerine getirilmesi için 11.01.2017 tarihinde İstanbul Anadolu 19. İcra Müdürlüğü’ne müzekkere yazıldığı, bilahare tedbir kararına dava dışı … Amb. ve Matbaacılık San. Tic. LTd. Şti. tarafından itiraz edilmesi üzerine 30.03.2017 tarihli duruşmanın 3 nolu ara kararı uyarınca itiraz eden vekilinin itirazının kabulü ile 21.11.2016 tarihli tensip tutanağının 11. bendi ile konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ve icra takibinin kaldığı yerden devamına karar verildiği, yerel mahkemenin tedbirin kaldırılmasına ilişkin ara kararına karşı … tarafından istinaf talebinde bulunulmuş olup Antalya BAM 11. Hukuk Dairesi’nce 07.06.2017 tarihinde istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin tedbirin kaldırılmasına yönelik ara kararının kaldırılmasına, mahkemenin tarafların esasa ilişkin gösterdikleri delilleri hiç değerlendirmemiş olması nedeniyle HMK’nın 297 ve 391/2 maddesine uygun olarak gerekçeli karar yazılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. BAM kararı üzerine mahkemece 20.06.2017 tarihli ara karar ile deliller değerlendirildikten sonra itiraz eden vekilinin itirazının kabulü ile ihtiyati tedbirin davanın tarafı olmayan üçüncü kişiler yönünden kaldırılmasına, takibin kaldığı yerden devamına ve ara kararının taraflara tebliğine, istinaf yolu açık olmak üzere karar verildiği görülmüştür. Bilahare mahkemece 23.05.2017 tarihli duruşma tutanağının 4. maddesi ile de İstanbul Anadolu 19. İcra Müdürlüğü’nün haciz yazısının eldeki dosyada teminat iade şartları oluştuktan sonra değerlendirilmesine karar verildiği, bu dosyada yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile davacı …’ın borçlu olmadığının tespitine, davacı tarafça yatırılan teminatın iadesine, 04.07.2017 tarihinde karar verildiği anlaşılmıştır.
Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin bu kararı taraflarca istinaftan feragat dilekçesi verilmesi üzerine 19.03.2018 tarihinde kesinleşmiştir.
HMK’nun 46/1. maddesinin a, b, c, ç, d ve e bentlerinde belirtilen ve tahdidi olarak sayılan durumlarda hakimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Görülen bir menfi tespit davasında verilecek ihtiyati tedbir kararının sadece davanın tarafları yönünden sonuç doğuracak şekilde verilmesi ve uygulanması gerekir. Somut olayda davacı davada taraf olmadığı halde ilgili hakim tarafından verilen ihtiyati tedbir kararı davacının başlattığı icra takibini bir süre için durdurmuş ancak itiraz üzerine ihtiyati tedbir kaldırılmıştır.
Bu gibi durumlarda verilen ihtiyati tedbir kararından etkilenerek zarar gören 3. kişinin mahkemeden iş bu ihtiyati tedbiri talep eden kişiye karşı tazminat davası açması gerekir. Bu davanın 3. kişi tarafından kazanılması halinde hükmedilen tazminat öncelikle ihtiyati tedbir için alınan teminattan karşılanır.
Böyle bir tazminat davasını davacı gibi ihtiyati tedbirden veya onun uygulanmasından zarar gören başka kişiler de açabilir. Bu itibarla ihtiyati tedbir için alınan teminat ihtiyati tedbir isteyenin haczedilebilir bir malvarlığı değil 3. kişilerin muhtemel zararlarının karşılanması için özgülenmiş bir paradır. Bu itibarla doğrudan haczi caiz değildir.
Davacı iş bu ihtiyati tedbir nedeniyle alacağına geç kavuşmuş veya hiç kavuşamamış ise ihtiyati tedbir talep edene karşı açacağı bir davada bu zararının tazminini istemelidir.
İlgili hakimin dava süreci içindeki uygulamalarında Devletin tazminat ödemesini gerektiren bir durum ve davacının ispat edilmiş bir zararı bulunmamaktadır,…” gerekçesi ile davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
7. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. GEREKÇE
8. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
9. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde:
“(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması” düzenlemesi bulunmaktadır.
10. Somut olayda HMK’nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
11. Hâl böyle olunca; yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olan Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.

III. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 05.04.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.