Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2020/334 E. 2020/580 K. 09.07.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/334
KARAR NO : 2020/580
KARAR TARİHİ : 09.07.2020

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

1.Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalılar Haluk Avseven ve Bilim İlaç San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar Haluk Avseven ve Bilim İlaç San. ve Tic. A.Ş vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda gereği görüşüldü:
4. Mahkemenin davanın kısmen kabulüne dair ilk kararının Özel Dairece bozulmasından sonra yapılan yargılamanın 26.01.2012 tarihli celsesinde verilen ara kararı ile bozma kararına uyulmasına karar verilmiş, ancak uyma kararına rağmen yapılan yargılama sonunda 13.03.2014 tarihli gerekçeli kararda “…bozma sonrasında usul ve yasaya uygun olan Yargıtay kararına uyulmuş ve gerekli bilirkişi raporları alınmış olup, uyma kararı bölünemediğinden aslında mahkememizce dairenin sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin güncellenmiş değeri bulunmadan, ödeme günündeki meblağdan doğrudan indirim yapılmasının doğru olmadığı yönündeki kanaate iştirak edilmeden ve bu hususta bilirkişi raporunda zikredilen Hukuk Genel Kurulunun 18/05/2011 tarih 2011/4-157 Esas, 2011/3171 Karar sayılı ilamında zikredilen görüşe iştirak edilmiş olması nedeniyle bu kısma iştirak edilmemiş olmasına rağmen uymanın bölünememiş olması nedeniyle sanki mahkememizce uyulmuş gibi görünmekte ise de, aslında bu kısma eylemli direnme gösterilmiş, bu nedenle de taraflar yönünden usuli kazanılmış hak doğurmadığına kanaat getirilmiştir.” şeklinde gerekçe oluşturulmuş ve bu şekilde oluşturulan ikinci kararın gerekçesinde kısmen eylemli direnme kararı verildiği belirtilmiştir.
5. Burada “usul hukuku” ile ilgili ortaya çıkan sorun bozma kararının taraflara tebliği ile duruşmada mahkemece “bozma ilamına uyulmasına” ilişkin ara kararı oluşturulmasına karşın, bu hukuki sonucun tam aksine bir karar verilmesinin hukuken mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
6. Bilindiği üzere bir davada mahkemenin veya tarafların yapmış oldukları bir usul işlemi nedeniyle taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan hakka usulü kazanılmış hak denilir. Örneğin mahkemenin Yargıtay bozma kararına uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf bakımından kazanılmış hak doğar.
7. “Bir mahkemenin Temyiz Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılamaz ve bozma sebebidir, meğer ki bu aykırılık sadece bozma kararında gösterilen bir usul kaidesine ilişkin bulunsun ve son kararın neticesini değiştirecek bir mahiyet arz etmesin. Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli müktesep hak yahut usule ait müktesep hak denilmektedir. Usul Kanunumuzda bu şekildeki usule ait müktesep hakka ilişkin açık bir hüküm konulmuş değilse de Temyizin bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar gayesine dahi ermek üzere kabul edilmiş bulunması bakımından usule ait müktesep hak müessesesi; usul kanununun dayandığı ana esaslardandır ve amme intizamıyla da ilgilidir.
Gerçekten, mahkemenin doğru bularak uyduğu ve yahut kanun gereğince uymak zorunda olduğu bozma kararı ile dava, usul ve kanuna uygun bir çığıra sokulmuş demektir. Buna aykırı karar verilmesi, usul ve kanuna uygunluktan uzaklaşılması manasına gelir ki, böyle bir netice asla kabul edilemez ( 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).
8. Aynı ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.02.2003 tarihli ve 2003/8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 tarihli ve 2010/9-71 E., 2010/87 K.; 25.01.2017 tarihli ve 2015/9-463 E., 2017/137 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
9. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulü kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK’nın 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 19 K.; 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K.).
10. Bu sayılanların dışında ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usulü kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü – C. V, 6. b İstanbul 2001, s 4738 vd).
11. Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
12. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde somut olayda, davalılar Haluk Avseven ve Bilim İlaç San. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyizi üzerine verilen Yargıtay bozma kararı üzerine yerel mahkemenin bu karara uyması ile davalılar Haluk Avseven ve Bilim İlaç San. ve Tic. A.Ş. vekili yararına usulü kazanılmış hak oluşmuştur. Burada usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durum da bulunmadığına göre, artık önceki kararda direnilmesi usulen mümkün değildir. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeni ile ilgili olup temyiz aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
13. Hâl böyle olunca, mahkemece bozmaya uyulmakla gerçekleşen usulü kazanılmış hak nazara alınarak hükmüne uyulan bozma gereklerinin yerine getirilmesi gerekirken, kısmen direnme kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararının bozulması gerekir.

SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalılar Haluk Avseven ve Bilim İlaç San. ve Tic. A.Ş. vekili temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 09.07.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.