Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2020/241 E. 2022/1515 K. 15.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/241
KARAR NO : 2022/1515
KARAR TARİHİ : 15.11.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “mirasın hükmen reddi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Aydın 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili 07.04.2014 tarihli dava dilekçesinde; davacı …’nın oğlu, diğer davacı …’nın ise kardeşi olan miras bırakan …’ın 27.09.2012 tarihinde vefat ettiğini, davalı şirketin dava tarihinden on gün önce müvekkillerini arayarak muris … hakkında icra takibi bulunduğunu, mirasçı olmaları nedeni ile borçtan sorumlu olduklarını ve icra takibine dâhil edilerek aleyhlerinde haciz işlemi yapılacağını bildirdiklerini, bu telefon öncesinde murisin borçlu olduğuna dair bir bilgilerinin bulunmadığını, davalı şirket tarafından bildirilen Aydın 1. İcra Müdürlüğünün 2013/2910 E. sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde muris …’ın 02.09.1999 tarihinde çalışmakta olduğu şirket tarafından Toprakbank A.Ş. Aydın Şubesi ile imzalanan genel kredi sözleşmesine şirket sahibi ve aynı zamanda patronu olan … ile birlikte kefil olduğunu, borcun ödenmemesi nedeniyle alacaklı banka tarafından 17.04.2000 tarihinde, Aydın 1. İcra Müdürlüğünün 2000/2084 E. sayılı dosyası ile 41.732.172.287ETL üzerinden icra takibi başlatıldığını, 03.04.2014 tarihi itibariyle borç miktarının 814.210,09TL olduğunu, takibin devamı sırasında alacaklı bankanın alacağını davalı şirkete temlik ettiğini, dosyanın yenilenerek en son 2013/2910 E. sayılı numarayı aldığını, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 605. maddesi uyarınca murisin ölüm tarihinde terekenin borca batık olduğunun tespit edilmesi hâlinde mirasın hükmen reddedilmiş sayılacağını, muris …’ın ölüm tarihine kadar asgari ücretle çalıştığını, başka bir gelirinin olmadığını, taşınmaz mal varlığı ve aracının bulunmadığını, bankada parasının olmadığını, bekar ve çocuksuz olarak vefat ettiğini ileri sürerek muris …’ın ölüm tarihinde borç ödemeden aciz hâlinde olduğunun tespiti ile mirasın hükmen reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 26.05.2014 tarihli cevap dilekçesinde; müteveffa …’ın alacaklısı olan Toprakbank A.Ş.’nin temlik sözleşmesi ile alacağını TMSF’ye devrettiğini, TMSF tarafından da kredi alacağı temlik sözleşmesi ile alacağın müvekkili RCT Varlık Yönetim’e devredildiğini, müvekkil şirketin harçtan muaf olduğunu, davacıların mirasın kabulü anlamında eylemlerde bulunup bulunmadığının bilinmediğini, ayrıca davacılar tarafından veraset ve intikal vergisi beyannamesi verilip verilmediğine ilişkin bir belge de sunulmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
6. Davacılar vekili 11.06.2014 tarihli cevaba cevap dilekçesinde; müvekkilleri tarafından … adına “05.11.2012 tarihli veraset ve intikal vergisi beyannamesi” verildiğini, bu beyanname ile davacı …’nın eşi, diğer davacı …’nın ise babası olan kök muris Mithat İnan’ın 01.06.2009 tarihinde ölümü ile …’a kalan arsada 3/8 hissesi bulunduğunun beyan edildiğini, bu taşınmaz satılmış ise de işlemin yapıldığı tarihte …’ın mirasının borca batık olduğunu bilmediklerini, aksi hâlde 816.000TL borç karşılığında değeri 20.000TL olan taşınmazda bulunan 3/8 miras hissesinin kabul edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dolayısıyla gerçeği bilmeyen müvekkillerin yanılma nedeniyle iradelerinin sakatlandığını, bu durumun mirası sahiplenme olarak değerlendirilemeyeceğini beyan ederek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
7. Davalı vekili 04.07.2014 tarihli ikinci cevap dilekçesinde; davacıların söz konusu satış işlemini gerçekleştirmekle terekeyi kabul etmiş sayıldıklarını, dolayısıyla davacıların TMK’nın ret hakkının düşmesi başlıklı 610/2. maddesi uyarınca mirası reddedemeyeceğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
8. Aydın 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.11.2015 tarihli ve 2014/199 E., 2015/700 K. sayılı kararı ile; Aydın 1. İcra Müdürlüğünün 2013/2910 E. sayılı dosyası incelendiğinde, alacaklının Toprak Bank A.Ş., borçluların dava dışı Aydın Eltez … Ltd. Şti., Özdemir Koyuncuoğlu ve davacıların murisi … olduğu, 41.732.172.287ETL üzerinden takip yapıldığı, takip dayanağı olarak genel kredi sözleşmesi, ihtarname ve hesap ekstresinin sunulduğu, takibin kesinleşmesi üzerine haciz işlemleri yapıldığı, takip sırasında alacağın 17.02.2006 tarihinde davalı RCT Varlık Yönetim A.Ş.’ye temlik sözleşmesi ile devredildiği, alacaklı şirkete muris …’ın veraset ilamını alması için yetki verildiği, 03.04.2014 tarihi itibariyle dosya kapak hesabının 814.210,09TL olduğu, davacılar murisi …’ın kök murisi Mithat İnan adına kayıtlı Aydın ili, Efeler ilçesi, Ata Mahallesi, 6302 ada, 14 parsel sayılı taşınmazın 31.03.2014 tarihinde dava dışı Ayşe Şenocak’a satıldığı, taşınmaz üzerinde yapılan keşif sonrası düzenlenen 27.05.2014 tarihli rapor uyarınca taşınmazın tamamının murisin ölüm tarihindeki değerinin 17.752,84TL olarak tespit edildiği, dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacıların murisi olan …’ın ölümü öncesinde bir dönem asgari ücretle çalıştığı, kendisine ait herhangi bir mal varlığı, taşınır taşınmaz mal varlığının bulunmadığı, ölümü öncesi dava konusu olan Aydın 1. İcra Müdürlüğünün 2013/2910 esas sayılı takipteki alacağa dayanak genel kredi sözleşmesinin müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla asıl borçlu şirket kefili olarak imzalamış olduğu ancak, dava tarihi itibariyle takip dosyasındaki alacağın ulaştığı 814.210,09TL’nin murisin mal varlığıyla ödenmesinin mümkün olmadığı, nitekim icra dosyasında da herhangi bir tahsilat yapılamadığı, borçluların borcunu karşılar tutarda mal varlığının haciz işleminin yapılamadığı, dolayısıyla davacıların murisinin terekesinin ölüm tarihi olan 27/09/2012 tarihi itibariyle borca batık durumda olduğu, her ne kadar davacıların murisin hissedarı olduğu, Aydın Efeler Ata Mahallesi 6302 ada 14 parsel sayılı taşınmazı murisin veraset ve intikal beyannamesinde belirtip bu taşınmazın satışını gerçekleştirmişler ise de, taşınmazın ölüm tarihi itibariyle belirlenen tamamının kıymetinin icra takibindeki alacağın karşılanmasının imkânsız olduğu, bu nedenle davacıların yaptıkları veraset işlemlerinin mirası kabul kapsamında değerlendirilemeyeceği, TMK’nın 605/2 maddesi uyarınca borca batık olan muris terekesi nedeniyle mirasın reddedilmiş gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Kararı:
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 26.12.2017 tarihli ve 2016/7738 E., 2017/9698 K. sayılı kararı ile;
“…Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya murisin işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı, mirası reddedemez (TMK m. 610/2).
Yasal mirasçılar, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işleri yapmamış olmaları veya terekeyi sahiplenmemiş bulunmaları halinde terekenin ölüm tarihinde borca batık olduğu yönünde tespit kararı verilmesini isteyebilirler. Terekeyi sahiplenmiş olan veya sahiplenme anlamına gelen işleri yapan mirasçıların, bundan sonra terekenin borca batık olduğunu ileri sürmeleri Türk Medeni Kanununun 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı olur. Hakkın açıkça kötüye kullanılmasını da hukuk düzeni korumaz.
Mirasçılar tarafından, terekeye dâhil olan bir taşınmazdaki miras hissesinin satış işlemine konu edilmesi, Türk Medeni Kanununun 610/2. maddesi anlamında, tereke mallarını kendisine mal etme (mirasın benimsenmesi) anlamına gelir ve ret hakkından yoksun kalırlar.
Somut olayda, murisin ölüm tarihi 27.09.2012 olup, murisin ölümünden sonra Aydın ili Efeler ilçesi Efeler Mahallesi 6302 ada 14 parseldeki taşınmazdaki murise ait payın 31.03.2014 tarihinde mirasçılar tarafından satıldığı anlaşılmaktadır. Mirasçılar tarafından terekeye dahil olan bir taşınmazın satış işlemine konu edilmesi TMK 610/2 maddesi anlamında tereke malının (mirasın) benimsenmesi anlamına gelir ve mirasçı ret hakkından yoksun kalır. Bu durumda mahkemece mirasçı olan davacıların ret hakkının düştüğü gözetilerek davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Aydın 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.03.2019 tarihli ve 2018/77 E., 2019/119 K. sayılı kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; İcra takip dosyası üzerinde yapılan incelemeye göre, icra dosyasında mirasçı olan davacılara herhangi bir tebliğat (borç bildirimi) yapılmadığı, davacıların, davanın açılmasından 10 gün önce, alacaklı şirket tarafından telefonla aranmak suretiyle haberdar olduklarını açıkladıkları, TMK’nın 605/2 maddesine göre, ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılacağı ve açıkça belli ifadesinden, miras bırakanın ödemeden aczinin herkes tarafından biliniyor olmasının anlaşılması gerektiği; dava konusu somut olayda davacıların miras bırakanı (davacı …’nın oğlu, diğer davacı …’nın kardeşi) 02.10.1971 doğumlu … 27.09.2012 tarihinde bekar ve çocuksuz olarak vefat ettiği, miras bırakanın sağlığında, Aydın Eltes Elektrik İnşaat Taahhüt San Tic. Ltd. Şti.’nin Toprakbank Aydın şubesinden 1996 tarihinde kullandığı ve sonrasından limit artırımı yapıldığı kredi borcuna 02.04.1997 tarihinde kefil olduğu ve Aydın 1. İcra Dairesinin 2000/2084 sayılı dosyasında asıl borçlu ve kefiller hakkında icra takibine girişildiği, dosyanın işlemden kaldırılıp sonrasında yenilenmekle Aydın 1. İcra Dairesinin 2013/2910 E. numarasını aldığı, davalı RCT Varlık Yönetim A.Ş.’nin icra dosyasında alacağı temlik alan olarak görüldüğü, 03.04.2014 tarihi itibariyle borcun 814.210,09TL ulaştığı; 14 nolu parselde miras bırakan Hüseyin’e babasından 3/8 payın mirasen intikal ettiği, bilirkişi raporuna göre taşınmazın tamamının Hüseyin’in ölüm tarihi itibariyle 17.752,84TL değerinde olup, davacılara intikal eden 3/8 payın karşılığının 6.657,31TL değere tekabül etiği, icra dosyasındaki borç miktarına göre davacıların kendilerine mal ettikleri hisseye tekabül eden miktarın oldukça cüzi olduğu, miras bırakanın ölümünden sonra, kendilerine borç ile ilgili herhangi bir ihbar yapılmadığı, davacıların, davacıların kendi hisseleri ile birlikte muris …’dan intikal eden taşınmaz payını, terekenin açıldığı (ölüm tarihi) 27.09.2012 tarihinden 1,5 yıl sonra 31.03.2014 tarihinde sattıkları ve o tarihe kadar terekeyi benimsediklerine dair (TMK’nın 610/2 maddesindeki ret süresi dahil) başkaca bir tasarruflarının da bulunmadığı, miras bırakanın ölümünden önce davacıların borçtan haberleri olmadığı gibi, murisin ölümünden sonra da davanın açılışına kadar borçtan haberdar edilmedikleri, olağan koşullarda, terekenin borca batık olduğunu, tereke borçlarının kendi ödeme güçlerinin çok ötesinde olduğunu bilen kişiden mirası benimseyecek bir davranışa girmesinin beklenemeyeceği, miras hukukunda TMK’nın 599/2 maddesi uyarınca, “külli halefiyet” ilkesi benimsenmiş ise de, davacıların terekeden kendilerine mal ettikleri 6.657,31TL karşılığında 814.210,09TL gibi ekonomik güçlerinin çok ötesinde bir borç altına sokulmalarının hakkaniyetli bir çözüm olmayacağı, dava konusu olayın somut özellikleri değerlendirildiğinde davacıların mirasın hükmen reddi karinesinden faydalanmaları gerektiği gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, mirasçılar tarafından terekeye dâhil olan bir taşınmazdaki miras hissesinin satış işlemine konu edilmesinin TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile aynı Kanun’un 610/2. maddesi hükmü kapsamında mirasın benimsenmesi anlamına gelip gelmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.
15. Bilindiği üzere; TMK’nın 605/2. maddesi ile “Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Dolayısıyla mirasın hükmen reddi davası, terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkindir. Bu maddeye dayanan davalar herhangi bir süreye tabi olmadığı gibi mirasçıların iyi niyetli veya kötü niyetli olmalarının da bir önemi bulunmamaktadır. Miras bırakanın ödemeden aczi ölüm tarihine göre belirlenir. Ölüm tarihi itibariyle, miras bırakanın tüm mal varlığı terekenin aktifini, tüm borçları ise terekenin pasifini oluşturur. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması; terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir (TMK m. 605/2).
16. Ne var ki tereke borca batık olmasına rağmen; tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine mal eden mirasçı, mirası reddedemez. Bu husus TMK’nın 610/2. maddesinde “…Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı, mirası reddedemez…” hükmü ile düzenleme altına alınmıştır. Madde metninden de anlaşıldığı üzere; yasa koyucu mirasçılardan birinin tereke işlerine gereğinden fazla karışmasının mirası örtülü kabul anlamına geleceğini ve tıpkı açık kabulde olduğu gibi, ret hakkının bu mirasçı bakımından sona ereceğini düzenlemiştir.
17. Diğer taraftan, Hukuk Genel Kurulunun 08.02.1950 tarihli ve 140/20 sayılı kararında “Bir muamelenin alelade idari muamelattan olup olmadığını tayin için bilhassa muameleyi yapan varisin maksadını nazara almak lâzımdır… Eğer bunun maksadı mirasçı sıfatıyla terekeden tasarruf olmayıp mücerret bilahare mirası kabul ettiği zaman ihmal yüzünden gelebilecek zararın önüne geçmek ise, yaptığı muamelenin alelade idari muamele olarak kabulü zaruridir. Ezcümle malların çalınmaması için tedbir ittihazı, malları deftere geçirmek, zamanaşımını kesmek için derhal dava açmak, bir otelin, gazinonun müşterilerinin dağılmaması için vergi vermek, davaya mani olmak için müstacel borçları ödemek alelade idarenin istilzam ettiği muamelattandır…” denilmek suretiyle mirasçının eyleminin tereke işlerine karışma olarak değerlendirilebilmesi için onun bu eylemde bulunurken hangi maksatla hareket ettiğinin belirlenmesi gerektiğini, mirasçının amacının mirasçı sıfatı ile terekede tasarruf değilse, eylemlerinin tereke işlerine karışma olarak nitelendirilmeyeceği ve ret hakkının düşmesine sebebiyet verilmeyeceği benimsenmiştir.
18. Bunun yanında, doktrinde ileri sürülen güven nazariyesine göre; bir irade beyanının ya da iradi bir davranışın ne anlama geldiğini tespit etmek için, beyanda bulunan veya sözü edilen davranışta bulunanın iç iradesine değil, beyana yahut anılan davranışa muhatap olan karşı tarafın, dürüstlük kuralına göre, kendisince bilinebilen bütün hâl ve şartlar gereği gibi değerlendirerek buna ne anlam vermesi gerektiğine bakılmaktadır.
19. Nitekim aynı hususlar Hukuk Genel Kurulunun 20.12.2013 tarihli ve 2013/2-1607 E., 2013/1675 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
20. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıların miras bırakanı …’ın, babası olan kök muris Mithat İnan’ın 01.06.2009 tarihli ölümünden sonra bekâr ve altsoyu bulunmaksızın 27.09.2012 tarihinde vefat ettiği, geride davacılar olan annesi Kübra ile kardeşi Tolga’nın mirasçı olarak kaldıkları, mirasçılar tarafından muris …’ın ölümü nedeniyle 05.11.2012 tarihinde “veraset ve intikal vergisi beyannamesi” verildiği ve burada 6302 ada 14 parsel sayılı taşınmazın beyan edildiği; tapu kaydına göre Aydın ili Efeler ilçesi Ata Mahallesi 6302 ada 14 parsel sayılı taşınmazın ½ payı davacı … ve diğer ½ payı da kök muris Mitat adına kayıtlı iken, 27.03.2014 tarihinde kök murisin isminin Mithat olarak düzeltilmesinden sonra aynı gün ½ payın iştirak hâlinde davacılar Kübra ve Tolga adlarına tescil edildiği, 31.03.2014 tarihinde de taşınmazın tamamının satış ve birleştirme suretiyle dava dışı 3. kişi adına tescil edildiği; davacıların, taşınmazı murisin borcundan habersiz şekilde 20.000TL bedel karşılığında dava dışı Ayşe Şenocak’a sattıklarını belirttikleri, beyan edilen satış bedelinin dosyada mevcut 27.04.2015 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen bedel ile uyumlu olduğu, bu bedel itibariyle de muris Hüseyin’in taşınmazdaki payının değerinin 3.750,00TL olacağı; öte yandan 02.10.1971 doğumlu ve 27.09.2012 tarihinde bekâr olarak ölen muris …’ın sağlığında asgari ücretle kâğıt fabrikasında çalıştığı ve zaman zaman fabrikada kaldığı, kendisine ait herhangi bir mal varlığının bulunmadığı, 02.09.1999 tarihinde çalıştığı şirket ile Toprakbank A.Ş. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine kefil olduğu, borcun ödenmemesi nedeniyle alacaklı banka tarafından 19.04.2000 tarihinde Aydın 1. İcra Müdürlüğünün 2000/2084 E. sayılı dosyası ile 41.732.172.287ETL üzerinden icra takibi başlatıldığı, takip sırasında alacağın 17.02.2006 tarihinde dosya davalısı RCT Varlık Yönetim A.Ş.’ye temlik sözleşmesi ile devredildiği, dosyanın 2007 ve 2013 yıllarında yenilendiği ve en son 2013/2910 esas sayılı numarayı aldığı, davalı şirketin 13.03.2014 tarihinde icra dairesine başvurarak borçlu …’ın 27.09.2012 tarihinde ölümü nedeniyle borcun mirasçılarına yöneltilebilmesi amacıyla mirasçılık belgesi alınması hususunda yetki talep ettiği, 26.03.2014 tarihinde bu yönde yetki belgesi düzenlendiği; davacıların, davalı şirketin telefonla kendilerine ulaşarak muris …’ın borcu hakkında bilgi verip mirasçıları sıfatıyla bu borçtan sorumlu olduklarını bildirmesi üzerine murisin hakkında icra takibi olduğunu öğrendiklerini ve davalı şirketin bildirdiği icra dosyasını incelemek üzere icra dairesine yaptıkları başvuru neticesinde borç miktarının 03.04.2014 tarihi itibariyle 814.210,09TL olduğunu gördüklerini belirterek eldeki davayı 07.04.2014 tarihinde açtıkları anlaşılmaktadır.
21. Terekenin borca batık olup olmadığı hususunun “terekenin açıldığı anda murise ait olan mallar, alacaklar ve borçlar dikkate alınarak” belirlenmesi gerektiği gözetildiğinde; muris …’ın ölümünden sonra davacılara borç ile ilgili herhangi bir ihbarın yapılmadığı, 814.210,09TL borca karşılık, muris Hüseyin’in ölüm tarihi itibari ile 17.752,84TL değerinde olduğu tespit edilen 6320 ada 14 parsel sayılı taşınmazda kök muris babası Mithat’ın ½ payından intikali gereken 3/8 payın değerinin 3.328,65TL olduğu ve miras bırakanın başkaca mal varlığının bulunmadığı gözetildiğinde muris …’ın terekesinin borca batık olduğu tartışmasızdır. Diğer taraftan, davacıların fahiş bir tereke borcuna karşılık borç bilinmeden terekeden çok cüzi değer elde ettikleri; farklı bir ifadeyle, çok düşük değerli taşınmazdaki 1/2 payda 3/8 oranında miras payı olduğundan murisin 3/16 payına isabet eden miktardan davacıların miras paylarına düşen değerin tereke borcu yanında oldukça cüzi kaldığı, dolayısıyla somut olayda; davacıların miras bırakanın öldüğü tarih itibariyle borca batık olduğu anlaşılan terekesinden oldukça cüzi değerde yarar elde etmiş olmalarının aleyhte yorumlanmaması gerektiği, icra takibi ve yüklü borç miktarından haberdar olmaksızın ve murisin düşük değerli taşınmazdaki cüzi payından pek mühim bir değeri ifade etmeyen kazanımın TMK’nın 610/2. maddesi uyarınca mirasçılar tarafından borca batık terekenin benimsendiği anlamına gelmeyeceği, aksi hâlin dürüstlük ve iyi niyet kurallarına da aykırılık oluşturacağı sonucuna varılmakla verilen direnme kararı yerindedir.
22. O hâlde yerel mahkemenin usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekmektedir.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.