Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2020/192 E. 2022/574 K. 19.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/192
KARAR NO : 2022/574
KARAR TARİHİ : 19.04.2022

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla)

1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi sıfatıyla) verilen davanın kısmen kabulüne dair karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait işyerinde 01.09.2003 tarihinde transmikser/pompa operatörü olarak çalışmaya başladığını, aylık net 2.200TL ücret aldığı hâlde ücretinin asgari ücret kadar olan kısmının bankadan, kalanının ise makbuz karşılığında elden ödendiğini, sigorta primlerinin asgari ücret üzerinden ödenmesi, muvazaalı şekilde işe giriş çıkış işlemlerinin yapılması, sigorta başlangıcının geç bildirilmesi, fazla çalışma yapmaya zorlanması ve bu çalışmaların karşılığı ücretlerinin ödenmemesi, haksız olarak ücretinden kesinti yapılması nedenleriyle müvekkilinin iş sözleşmesini 13.05.2015 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesi gereğince haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının beton pompa operatörü olarak 19.04.2006 tarihinde çalışmaya başladığını, ücretinin brüt 1.425TL olduğunu, ücretin banka hesabına her ay düzenli olarak ödendiğini, iş sözleşmesinin devamsızlık yapması sebebi ile haklı nedenle feshedildiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 03.06.2016 tarihli ve 2015/223 E., 2016/359 K. sayılı kararı ile; davacının, davalıya ait işyerinde 19.04.2006- 13.05.2015 tarihleri arasında son ücreti brüt 3.077,31TL olacak şekilde transmikser/pompa operatörü olarak çalıştığı, iş sözleşmesinin ücretlerinin ödenmemesi sebebi ile davacı tarafından haklı nedenle feshedildiği, davacının işten ayrıldığı tarihten son 1 yıl öncesinde hafta tatillerini kullandığı ancak bu tarih öncesinde ayda ortalama 2 hafta tatilinde çalıştığı, davacının dini bayramlar dışındaki tatil günlerinde de çalışmasına devam ettiği, ayrıca fazla çalışma yaptığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 18.06.2019 tarihli ve 2016/28868 E., 2019/13530 K. sayılı kararı ile; “…6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 165/1. maddesi gereğince, bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, davacının; dava açılış tarihi 28.10.2016 olan Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/595 Esas sayılı dosyasında, eldeki, karar tarihi 03.06.2016 olan Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/223 Esas sayılı dava dosyasında aldığı son ücretin 2.200,00 TL olduğunun kabul edildiğinden bahisle, sigorta primine esas kazancının aylık net 2.200,00 TL olduğunun tespiti talebi ile dava açtığı anlaşılmaktadır.
Prime esas kazancın tespiti davası; işçinin gerçek ücreti ve SGK primlerinin tespiti ile prime esas kazancın tespiti talebine dayalı dava türü olduğundan, davacının gerçekte aldığı ücret bu dava yolu ile ispat edilecektir. Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 2016/595 esas sayılı dava dosyasında davacının davası reddedilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi’nin 23.05.2018 tarihli kararı ile bu karara karşı davacı tarafın yaptığı istinaf başvurusu “kuvvetli delil teşkil eden alacak davasının kesinleşmesinin beklenilmediği” gerekçesi ile kabul edilerek Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/595 Esas sayılı dava dosyasındaki davanın reddine dair 04.04.2017 tarihli kararı kaldırılmıştır.
Mahkemece, davacının aldığı ücret miktarının ihtilaflı olması ve taraflar arasında prime esas kazancın tespiti davası bulunması karşısında, prime esas kazancın tespiti davasında verilecek karar işçilik alacaklarına ilişkin bu davanın sonucunu doğrudan doğruya etkileyeceğinden, prime esas kazancın tespiti davasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 165/1. maddesi uyarınca bekletici mesele yapılarak, bu davada kesinleşen karara göre ihtilaflı olan ücretin belirlenmesi gerekirken kesin delil olma özelliği taşımayan işçilik alacaklarına ilişkin bu davanın sonucunun beklenmesine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile sair hususlar incelenmeksizin karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 01.10.2019 tarihli ve 2019/310 E., 2019/263 K. sayılı kararı ile; işçilik alacaklarının tahsili istemiyle açılan eldeki davada gerçek ücretin asgari ücret olmadığı kabul edilerek karar verilmesi üzerine bu karara dayanılarak ispat kolaylığı olması açısından prime esas kazancın tespitine ilişkin davanın açıldığı, kaldı ki bu karara dayanılarak dava açıldığının davacının direnme talep ettiği dilekçesinde de kabul edildiği, prime esas kazancın tespiti davasının reddi üzerine yapılan istinaf incelemesinde işçilik alacağı davasının prime esas kazancın tespiti davası yönünden kuvvetli delil teşkil ettiği ve bağlantılı gerekçelerle ilk derece mahkemesinin red yönünde verdiği kararın kaldırılmasına karar verildiği, bu karar üzerine ilk derece mahkemesince Bölge Adliye Mahkemesinin kararı gereği araştırma yapılması gerektiğinin açık olduğu ancak Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin bozma kararı sonrasında her iki dosya arasında hangisinin hangisini bekleyeceğinin belirsiz bir sürece girdiği ve yargılama faaliyetinin olumsuz etkilendiği, çelişen mahkeme kararlarının adil yargılanma hakkı kapsamında Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine en çok götürülen uyuşmazlıklardan olduğu, yargı kararlarında belirli bir istikrar ve tutarlılığın sağlanmasının gerektiği, Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçerek istinaf incelemesine başlamasıyla birlikte çelişkili karar sayısının daha da arttığı, yüksek mahkemelerin (Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay) ve ilk derece mahkemelerinin kendi içlerinde çelişkili kararlar vermeleri sebebiyle hukukî güvenlik ilkesinin zedelendiği, yüksek mahkemelerin, ilk derece mahkemelerinin birbiriyle tutarsız kararlarını birleştirme ve ortak bir yorumun kabul edilmesini sağlama sorumluluğunu taşıdığı ancak somut olayda işçilik alacaklarına ilişkin verilen karar tarihinden sonra açılan prime esas kazancın tespiti davasındaki yazılı deliller arasında işçilik alacağı davasının olması, işçilik alacaklarının tahsili istemiyle açılan eldeki davanın beklenilmesinin dava tarihleri de dikkate alınarak hukuka uygun olduğu, bununla birlikte Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararlar arasında yaratılan çelişkili durumun yargılama faaliyetini yürütecek olan ilk derece mahkemesinin adil bir süreç içerisinde yargılama yapmasına engel olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının aldığı ücret miktarının ihtilaflı olması ve taraflar arasında dava açılış tarihi 28.10.2016 olan prime esas kazancın tespiti davası bulunması karşısında; prime esas kazancın tespiti davasında verilecek kararın işçilik alacaklarına ilişkin eldeki davanın sonucunu etkileyeceğinden bahisle prime esas kazancın tespiti davasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 165/1. maddesi uyarınca bekletici sorun yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
12. Öncelikle uyuşmazlık konusu ile ilgili yasal düzenlemelere kısaca değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
13. 4857 sayılı İş Kanunu’nun (İş Kanunu) 32. maddesinin 1. fıkrasında genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
14. Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Kanun maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
15. İş sözleşmesinde işverenin en önemli borcu ücret ödeme borcudur. Ücret ödeme borcu, işçinin iş görme borcu karşısında yer alan ve işverenin iş sözleşmesinden doğan temel borcudur. Ücret iş sözleşmesinin kurucu unsuru olduğundan ücret olmaksızın bu sözleşmenin varlığından söz edilemez.
16. İşçiler için taşıdığı yaşamsal önem nedeniyle ücret anayasal güvenceye kavuşturulmuş ve sosyal haklar arasında yer almıştır. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 55. maddesi uyarınca “Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır”. Anayasa’nın buyruğuna uygun olarak Devlet, ücretin korunması için emredici hukuk kuralları koymak sureti ile işverenin bu borcuna geniş ölçüde müdahale etmiştir. İş mevzuatında ücreti düzenleyen hükümler bu hakkı sadece işverene karşı değil, aynı zamanda üçüncü kişilere ve hatta işçinin bizzat kendisine karşı koruma amacını gütmektedir (Süzek, Sarper: İş Hukuku, 18. Baskı, İstanbul 2019, s.350).
17. Uygulamada taraflar arasında ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık daha çok görünüşte bir ücret belirlemeleri ancak bu ücretin aralarında kararlaştırdıkları ücret olmaması durumunda ortaya çıkmaktadır. Bazen taraflar arasında kararlaştırılmış olan ücret, SGK primlerini daha az ödemek veya daha düşük vergi vermek amacıyla bordroya yansıtılmamakta, görünüşte daha düşük (örneğin asgari ücret olarak) gösterilmektedir (Süzek, s:360).
18. Prime esas kazancın tespiti davası; sigortalının (işçinin) gerçek ücretinin ve buna bağlı olarak Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) bildirilmesi gereken sosyal sigorta prim tutarının tespitini konu aldığından, bu davada sigortalının (işçinin) gerçek ücretinin belirlenmesi gerekmektedir.
19. Gelinen bu noktada konuyla ilgisi nedeniyle bekletici sorun konusu üzerinde de durulmalıdır.
20. Bekletici sorun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 165. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen maddede bekletici sorun;
“(1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.
(2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir.” şeklinde düzenlenmiş olup, madde metninden de anlaşılacağı üzere bir davada hüküm verilmesi, başka bir davanın çözümüne bağlı ise mahkeme açılmış olan o davanın sonuçlanmasını beklemek üzere yargılamayı erteleyebilir. Başka bir deyişle o davanın sonuçlanmasını kendi bakmakta olduğu dava için bekletici sorun yapabilir.
21. Tüm bu açıklama ve yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda, davacı iş ilişkisi boyunca sigorta primlerinin gerçekte aldığı ücretin aksine asgari ücret üzerinden ödendiğini, iş sözleşmesini feshetme sebeplerinden birinin de bahsettiği bu durum olduğunu, son ücretinin net 2.200TL olduğunu ileri sürerek işçilik alacaklarının tahsili istemiyle 01.06.2015 tarihinde eldeki davayı açmış, davalı ise bordrolarda belirtildiği üzere davacının brüt 1.425TL ücret aldığını savunmuştur.
22. Mahkemece işçilik alacağının tahsili istemiyle açılan eldeki davada verilen 03.06.2016 tarihli kararda, davacının aldığı ücret miktarı iddiası gibi brüt 3.077,31TL (net 2.200TL) kabul edilerek işçilik alacakları hüküm altına alınmış, bu karardan sonra davacı 28.10.2016 tarihinde Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 2016/595 Esas sayılı dosyasında gerçek ücretinin net 2.200TL olduğunu ileri sürerek prime esas kazancının aylık 2.200TL ücret üzerinden belirlenmesini, asgari ücret üzerinden yatırılan sigorta primlerinin geriye dönük olarak tamamlattırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
23. Prime esas kazancın tespiti davasında mahkemece davanın reddine dair verilen 04.04.2017 tarihli karar davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin 23.05.2018 tarihli kararı ile “kuvvetli delil teşkil eden alacak davasının kesinleşmesinin beklenilmediği” gerekçesi ile kaldırılarak dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
24. Bilindiği üzere prime esas kazancın tespiti davası re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu ve kamu düzenini ilgilendiren bir dava türüdür. Davacının aldığı ücretin miktarı konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunduğu gözetildiğinde; prime esas kazancın tespiti davasında verilecek kararın işçilik alacaklarına ilişkin davanın sonucunu doğrudan doğruya etkileyeceği açıktır. Kaldı ki, hem işçilik alacağının tahsili istemiyle açılan dava hem de prime esas kazancın tespiti davasının derdest olduğu dikkate alındığında çelişkili yargılamadan da bahsedilmesi söz konusu değildir.
25. Bu durumda, prime esas kazancın tespiti davasının HMK’nın 165. maddesi uyarınca bekletici sorun yapılarak, bu davanın sonucuna göre eldeki işçilik alacaklarına ilişkin davada ücretin miktarı konusundaki uyuşmazlık çözülmelidir.
26. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
27. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.04.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.