YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/774
KARAR NO : 2022/895
KARAR TARİHİ : 14.06.2022
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “menfi tespit ve istirdat” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 10. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin dava dışı Türkiye İş Bankası A.Ş.’den kredi kartı aldığını, 01.05.2006 tarihinde ödeyemediği borçları nedeniyle banka ile sözleşme yaparak 4230TL’nin on sekiz eşit taksitle ödenmesini kararlaştırdıklarını, müvekkilinin bir kısım borçlarını ödediğini, davalı bankanın hiç ödeme yapmamış gibi icra takibi başlattığını, icra takibi sırasında maaşından da kesinti yapıldığını, borcun tahsil edilmiş olması nedeniyle 19.242,60TL bakımından borçlu olmadığının tespitine, icra takibin iptaline ve 4100TL fazla ödemenin avans faizi ile birlikte davalıdan istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı temlik alan vekili cevap dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Ankara 10. Tüketici Mahkemesinin 10.09.2015 tarihli ve 2013/2445 E., 2015/1775 K. sayılı kararı ile;davacının uygulanan faiz oranının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 88. ve 120. maddelerine aykırı olduğunu iddia ettiği, TBK’nın 88. maddesi ile akdi faize, 120. maddesiyle de temerrüt faizine sınırlama getirildiği, bu sınırlamalar emredici hukuk kaideleri olduğundan ve Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca geçmişe etkili uygulanacakları mahkemece kabul gördüğünden bankacılık hukukunda uzman bilirkişiden rapor ve ek raporlar alındığı, neticede bilirkişinin 24.08.2015 tarihli ikinci ek raporu Yasa’ya ve mahkeme ara kararına uygun olduğundan denetimi de yapılmak suretiyle dosya içeriğiyle uyumlu olduğu gözetilerek, davacının TBK’nın 88. ve 120. maddelerine göre belirlenen oranlara göre hesaplanan ana alacak ve işlemiş faiz tutarında yapılan ödemeler düşüldükten sonra 2.635,07TL tutarında ana alacak borcu olduğunun kabul edilerek buna göre istirdat talebinin reddedildiği ve menfi tespit talebinin ise kısmen kabul edilerek davacının davalıya dava tarihi itibari ile borç miktarı belirlendiği, bu tarihten sonra uygulanması gereken faiz oranının da 5464 sayılı Kanun’un 26. maddesi uygulanmak suretiyle belirleneceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2012/12902 (eski esas 2005/10499) sayılı takip dosyasında davacının davalıya 12.09.2013 tarihi itibari ile 2.635,07TL asıl alacak olmak üzere borçlu olduğunun tespitine, bunun üzerindeki kısım olan 16.609,53TL yönünden borçlu olmadığının tespitine, asıl alacağa 12.09.2013 tarihinden sonrası için 5464 sayılı Kanun’un 26. maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasınca belirlenen gecikme faiz oranlarının ve faizin %5 oranında BSMV uygulanmasına,12.09.2013 tarihinden sonra icra yoluyla yapılan kesintilerin icra müdürlüğünce gözetilmesine, fazlaya ilişkin istemin ise reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Ankara 10. Tüketici Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8.Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 25.01.2017 tarihli ve 2016/6485 E., 2017/473 K. sayılı kararı ile; “…Dava kredi kartı borcuna istinaden başlatılan icra takibine karşı menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı icra takibinde alacak miktarının fazla istenildiğini, fazla tahsilat yapıldığını ve uygulanan faiz oranlarının fazla olduğunu iddia etmiş, menfi tespit ve istirdat isteminde bulunmuştur.
Mahkemece kısmen kabul kararı verilmiş ise de hükme esas alınan bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun olmayıp denetime açık değildir. Kredi kartı alacaklarında uygulanması gereken faiz oranları konusunda 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 26. maddesinde düzenleme getirilmiştir. Mahkemece yerinde banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak davalının itirazlarını karşılar mahiyette 5464 sayılı yasanın 26. maddesindeki temerrüt faizi hakkındaki düzenleme dikkate alınarak rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Ankara 10. Tüketici Mahkemesinin 13.02.2018 tarihli ve 2017/214 E., 2018/119 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, hükme esas alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olmadığından bahisle verilen Özel Daire bozma kararına uyulduğu belirtilip, bu uyma kararı uyarınca bilirkişi raporu düzenlendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; ancak temerrüt faizi bakımından önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle kısmen direnilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu alacağın tamamı bakımından 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 26. maddesindeki temerrüt faizi hakkındaki düzenlemenin uygulanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; direnme adı altında verilen kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
13. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
14. Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukukî olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
15. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dâhi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
16. Bu açıklamalar kapsamında eldeki davaya gelince; mahkemece kısmen kabul kararı verilmiş, Özel Dairece hükme esas alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olmadığı ve kredi kartı alacaklarında uygulanması gereken faiz oranları konusunda 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 26. maddesinde düzenleme getirildiği, mahkemece yerinde banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak davalının itirazlarını karşılar mahiyette 5464 sayılı yasanın 26. maddesindeki temerrüt faizi hakkındaki düzenleme dikkate alınarak rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
17. Mahkemece bu bozma kararı üzerine; hükme esas alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olmadığından bahisle verilen Özel Daire bozma kararına uyulduğu belirtilip, bu uyma kararı uyarınca bilirkişi raporu düzenlendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; ancak temerrüt faizi bakımından önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle kısmen direnme kararı verilmiştir.
18. Özel Daire bozma kararında belirtilen iki bozma nedeni birbiriyle bağlantılı olduğundan, bir bozma nedenine uyulup diğer bozma nedeni konusunda kısmen direnme kararı verilmesi mümkün olmadığı gibi önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş bir bilirkişi raporuna dayalı olarak, diğer bir deyişle yeni ve değişik bir gerekçe ile hüküm kurulmuştur.
19. Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozmadan önceki kararda tartışılıp değerlendirilmemiş, dolayısıyla Özel Daire denetiminden geçmemiş yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
20. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; mahkemece kısmen direnme kararı verilebileceği, zira iki bozma nedeni birbirinden bağımsız olduğundan bahisle eldeki davada ön sorun bulunmadığı belirtilerek temyiz incelemesinin yapılması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
21. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
22. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi uyarınca miktar yönünden karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.06.2022 tarihinde oy çokluğuyla ve kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
5464 sayılı Kanunun henüz yürürlükte olmadığı dönemi de kapsar şekilde 5464 sayılı Kanundaki faiz oranları esas alınarak hesaplama içeren rapor alınması gereğine değinen bozma kararına karşı, 18.10.2005 ila 01.06.2006 tarihleri arasında bu Kanuna göre faiz hesaplanması mümkün olmadığı gerekçesiyle mahkemece önceki hükümde direnilmiştir. Sonrası dönem için ise 5464 sayılı Kanundaki faiz oranlarının esas alınması gerektiği yönünden bozma kararına uyulmuştur.
Mahkemenin bu kararı kısmi direnme niteliğindedir. Mahkemenin bozma kararına kısmi olarak direnmesini engelleyen bir medeni usul kuralı bulunmamaktadır. Nasıl ki dava yığılmasında davacının birden fazla talebi incelenip karara bağlanmakta ve bozma kararına uyulup uyulmayacağının her bir kalem için ayrı ayrı değerlendirilip kısmi olarak direnme kararı verilebilmesi mümkün ise burada da durum aynıdır. Zira davacının talebi tek bir kalem gibi görünse de alacağın miktarını belirleyen alt unsurların bir kısmı itibarıyla bozmanın dosya kapsamına uygun olmaması mümkündür. Bu gibi durumlarda kısmi direnmenin mümkün olduğunun kabulü gerekir.
Kısmi direnmenin sonucunda hükmedilen toplam miktarın değişmiş olması da verilen kararın direnme olarak nitelenemeyeceği anlamına gelmez. Zira uyulan kısma bağlı olarak bu değişme ortaya çıkmaktadır.
Bu durumda özel daire ile mahkeme arasında 18.10.2005 ila 01.06.2006 tarihleri arasında 5464 sayılı kanundaki faiz oranlarının uygulanması gerekip gerekmediği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Sonrası dönem için ise bozma kararında belirtildiği şekilde faiz uygulanacağı mahkemece kabul edilmiştir. Bu durumda kısmi direnmenin varlığı kabul edilerek temyiz incelemesi yapılması gerekir
Belirtilen nedenlerle ön sorun bulunmadığı ve temyiz incelemesinin yapılması gerektiği görüşünde olduğumuzdan verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olduğu ve Özel Dairece temyiz incelemesi yapılması gerektiği için ön sorun bulunduğu yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.