YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/719
KARAR NO : 2022/752
KARAR TARİHİ : 26.05.2022
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalıların murisi …’nın müvekkilinin ganyan bayisi olduğunu, davalıların murisinin 30.12.2011 tarihinde vefat ettiğini, ancak bu hususta müvekkiline bilgi verilmeyerek 16.04.2012 tarihine kadar bayilik faaliyetlerine devam ederek bayilik primlerini aldıklarını, satış sonucu elde edilen hasılatın da müvekkiline ait olduğunu, Ganyan Bayiliği Yönetmeliğinin 15. maddesi gereğince müvekkilinin onayı alınmadan yapılacak bayilik devrinin geçersiz olduğunu ve bayiliğin münhasıran şahsa verildiğini, miras yoluyla mirasçılarına intikal etmeyeceğini, davalıların sadece terekenin borca batık olduğuna ilişkin beyanda bulunduklarını, ancak buna dair delil sunmadıklarını, mirası reddettiklerine yönelik mahkeme kararı da almadıklarını, davalıların murisinin ölümünden 16.04.2012 tarihine kadar müvekkiline ödenmesi gereken 32.384,99TL bedelden 3000USD karşılığı 5.270,10TL bloke edilen bayilik teminatı ve 359,55TL bayilik prim alacağının mahsubu ile bakiye 26.775,34TL’nin davalılarca ödenmediğini, buna rağmen davalılar aleyhine başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ve takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile asıl alacağın %20’si oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin murisinin 2000 yılından itibaren sağlık sorunları nedeniyle ganyan bayiliği işletmesini fiilen dava dışı … devrettiğini, işlemlerin bu şahıs tarafından yapıldığını, bu durumun davacı tarafından da bilindiğini, müvekkillerinin ganyan bayiliği ile hiçbir ticarî ve fiili ilişkileri olmadığını, prim tahsilatı yapmadıklarını, davacının iddia ettiği zararın kendi ihmâl ve kusurundan kaynaklandığını, murisin terekesinin borca batık olduğunu, müvekkillerinin mirası hükmen reddetmiş sayıldıklarını, Ganyan Bayiliği Yönetmeliğinin 15. maddesi gereğince sözleşmenin bayinin ölümü ile son bulduğunu, borçlardan mirasçılarının sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.04.2015 tarihli ve 2014/871 E., 2015/314 K. sayılı kararı ile; murisin davalılar dışında başka mirasçılarının da olduğu, murisin mirasçılarından bir veya birkaçına karşı takip yapılabileceği, ödeme yapmak durumunda kalan mirasçının diğerlerine rücu hakkının bulunduğu, davacının murisin sadece iki mirasçısına yönelik yaptığı takibin yerinde olduğu, davalıların mirası reddetmedikleri, murisin aczinin açıkça ispat edilemediği, davacı ile muris arasındaki sözleşme ilişkisi kapsamında üyelik devir işlemleri resmî olarak tamamlanmadan başkasının adına aktarılmasının mümkün olmadığı, davalıların iddia ettiği gibi ganyan bayiliği dava dışı … tarafından işletilmekte olsa bile bu hususun davalılar ile … arasındaki hukukî ilişki olduğu, davacının davalılardan alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen iptali ile takibin 26.755,34TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağın %20’si oranında 5.351,07TL icra inkâr tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 26.09.2016 tarihli ve 2016/2508 E., 2016/12611 K. sayılı kararı ile; “…Dava, davalıların murisi …’nın Ganyan Bayii olarak sözleşme imzaladığı bayilikle ilgili hasılat prim borcu alacağına ilişkindir. Murisin davalılardan başka mirasçıları da bulunduğu dosyadaki nüfus aile kayıt tablosunun tetkikinden anlaşılmaktadır. Murisin ölüm tarihine göre terekesi iştirak halinde olduğundan tüm mirasçılarına karşı takip ve dava açılması gerekir. Başka bir anlatımla mirasçılar arasında zorunlu takip ve dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Her ne kadar mahkemece murisin borçlarından dolayı mirasçıların müteselsil sorumluluğunun bulunduğu ve ödeme yapıldıktan sonra diğer mirasçılara rücu edilebileceği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de Dairemizin istikrarlı uygulaması yukarıda açıklandığı gibidir. Bu durumda mahkemece bu yön üzerinde durulması gerekir.
Öte yandan davalılar, kendilerinin dava konusu işletme ile ilgileri bulunmadığını, bu yeri takibe itiraz etmeyen dava dışı …’nın fiilen işlettiğini savunmuşlardır. Bu yöndeki savunmanın doğru olduğunun kanıtlanması halinde ise hasılat prim bedellerinden davalıları sorumlu tutmak doğru görülemez. Bunun yanında muris ile yapılan sözleşmenin 15. maddesinde bayiliğin şahsa ilişkin olup mirasçılara intikal etmeyeceği hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm karşısında murisin ölümünden önceki borçlar yönünden mirasçıların sorumluluğu düşünülebilir ise de ölümden sonraki borçlardan mirasçıların sorumlu tutulmasının hangi hukuki gerekçeye dayandırıldığının da tartışılması gerekmektedir. Tüm bu hususlar yanında davalılar murisin terekesinin borca batık olduğunu ve bu nedenle mirası reddettiklerini savunmuşlardır. Mahkemece bu savunma üzerinde de durulmamıştır.
O halde mahkemece yukarıda belirtilen hususlar üzerinde durulup tartışılarak deliller hep birlikte değerlendirilip varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.11.2018 tarihli ve 2018/708 E., 2018/1021 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe aynen tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
1- Davacı tarafından davalılar hakkında hasılat ve prim alacağına ilişkin başlatılan icra takibine itirazın iptali davasında, takibin ve davanın murisin tüm mirasçılarına yöneltilmesinin gerekip gerekmediği,
2- Murisin ölümünden sonra gerçekleşen hasılat ve prim alacaklarından davalıların sorumlu olup olmadığı,
3- Mahkemece davalıların, murisin terekesinin borca batık olduğu yönündeki ve murise ait ganyan bayiliğinin dava dışı üçüncü kişi tarafından işletildiği yönündeki savunmaları üzerinde durulmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin incelenmesinde yarar vardır.
13. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Mirasçıların sorumluluğu” başlıklı 641. maddesi;
“Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar.
Ana ve baba veya büyük ana ve büyük baba ile birlikte yaşayan ve emeklerini veya gelirlerini aileye özgüleyen ergin çocuklar ile torunlara verilecek uygun miktardaki tazminat, bu yüzden terekenin borç ödemeden acze düşmemesi kaydıyla tereke borcu sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
14. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) “Borçluların sorumluluğu” başlıklı 163/1. maddesinde ise, alacaklının borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebileceği düzenlenmiştir.
15. Miras ortaklığı devam ederken terekeye ilişkin olarak mirasçılara karşı açılacak olan davalarda davanın tüm mirasçılara karşı açılmasının gerekip gerekmediği davanın konusuna göre değişmektedir. TMK’nın 641/1. maddesi hükmüne göre mirasçılar tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar. Bu hüküm gereğince terekeye ilişkin olarak mirasçılara karşı açılacak olan para alacağı davalarında davacı istediği mirasçıya karşı dava açabilir veya takip yapabilir. Bu durumda mirasçılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusu olur (Kuru Baki/Arslan Ramazan/Yılmaz Ejder: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2007, s. 242).
16. Terekeye ilişkin olarak mirasçılara karşı açılacak olan davanın konusu paradan başka bir şey ise, bu durumda davanın tüm mirasçılara karşı açılması gerekir. Bunun nedeni ise, TMK’nın 640. maddesi uyarınca, miras ortaklığında mirasçıların terekedeki mal ve haklar üzerinde elbirliği hâlinde hak sahibi olmaları ve tereke üzerinde ancak hep birlikte tasarruf edebilmeleridir (Kuru/Arslan/Yılmaz, s. 242, 243).
17. Öte yandan mirasın hükmen reddi kavramı üzerinde de durulması gerekmekte olup, TMK’nın 605. maddesine göre,
“ Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.
Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.”
Aynı Kanun’un 606. maddesi,
“ Miras, üç ay içinde reddolunabilir.
Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.” düzenlemesini içermektedir.
18. Mirasın hükmen ya da zımnen reddi olarak adlandırılan karine TMK’nın 605. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılmaktadır.
19. Zımni redde, Kanun koyucu şu mantıktan hareket etmiştir: Ölenin pasifi aktifinden fazla ise, yaşam deneyimleri bu mirasın reddedileceğini gösterir. Kanun koyucu zımni redde mirasçıları bir külfetten kurtarmıştır. Buna rağmen, mirasçı, mirası kabul etmek istiyorsa edebilir. Terekede tasarruf işlemi yaparak kabul yönündeki iradesini ortaya koyabilir (Kılıçoğlu, Ahmet Mithat: Miras Hukuku, Ankara 2006, s. 261).
20. Miras ölümle açıldığından terekenin borca batıklığının açıkça belli ve resmen tespit edilmiş olmasının da bu ana göre değerlendirilmesi gerekir. Yani, miras açıldığı anda, terekenin borca batık olduğunun miras bırakanın iflâs etmesi, alacaklılarının hakkında aciz vesikası alması, miras bırakanın konkordato istemesi, alacaklıların yaptıkları icra takiplerinde haczedilecek mal bulamamaları vb. gibi sabit olması veya terekenin borca batık olmasının miras bırakanın yaşadığı aile ve iş çevresinde bilinebilir olmasıdır.
21. Mirasın gerçek reddinde, red süresi içinde mirasın kayıtsız şartsız reddedildiğinin sulh hâkimine açıklanması ve reddin tescil ettirilmesinin gerekmesi, bu konuda iş yapılmamasının veya suskun kalınmasının mirası kabul etmiş olunacağı kuralına karşın, terekenin borca batık olmasının herkesçe, mirasçılarca bilinmesi ve bu konunun sabit olması hâlinde suskunluk, terekeye sahip çıkmama yani mirasın reddedildiği anlamına gelmektedir.
22. O hâlde, mirasın hükmen reddinde, reddin açıklanması ve hâkime tescil ettirilmesi gerekmediği gibi, bu konudaki irade açıklaması da bir süreye tabi değildir. Ancak mirasçı yasal üç aylık süre içinde terekenin borca batık olduğunu ileri sürerek mirası kayıtsız şartsız reddettiğinin tespit ve tescilini de isteyebilir. Buna engel bir kural yoktur.
23. Tekrar mirasın hükmen reddi konusuna dönecek olursak, mirasın hükmen reddinde mirasçının red iradesini açıklama zorunluluğu yoktur. Mirasçı alacaklılara karşı bir süreye bağlı kalmaksızın terekenin borca batık oldu tespitini açacağı bir dava ile isteyebilir. Hükmen red adından da anlaşıldığı gibi ancak alacaklılara karşı açılacak bir dava ile tespit edilebilir. İtiraz veya savunma yolu ile de ileri sürülebilecektir (Özuğur, Ali İhsan: Türk Medeni Kanunundan Önce ve Sonra Miras Hukuku, Ankara 2016, s. 345, 346). Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2018 tarih ve 2017/3-438 E., 2018/770 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
24. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından davalıların murisi …’nın ganyan bayii olarak sözleşme imzaladığı bayilikle ilgili hasılat prim borcu alacağına ilişkin yapılan icra takibine itiraz üzerine eldeki itirazın iptali davası açılmış olup, her ne kadar murisin nüfus aile kayıt tablosuna göre davalılar dışında başka mirasçılarının da olduğu anlaşılmakta ise de, az yukarıda açıklandığı üzere para alacağına ilişkin dava ve takiplerin mirasçıların tamamına karşı yürütülmesine gerek bulunmamaktadır. Davacı, mirasçıların bir ya da bir kısmına yönelik dava açabileceğinden veya icra takibi yapabileceğinden Özel Dairenin murisin tüm mirasçılarına karşı takip yapılması ve dava açılması yönündeki bozma gerekçesi yerinde değildir.
25. Davalı mirasçılar vekili yargılama sırasında mirasın hükmen reddini savunma yolu ile ileri sürmüştür. TMK’nın 605. maddesine göre, ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya tespit edilmiş ise ancak o zaman miras reddedilmiş sayılacaktır. Ödemeden aczin varlığı ise miras bırakanın ölüm tarihi itibari ile mal varlığındaki aktif ve pasiflerin net bir şekilde ortaya konulması ile tespit edilebilecektir. Nitekim bu yasal karine miras bırakanın mal varlığındaki pasif fazlalığının herkes tarafından biliniyor olması nedeni ile yasal veya atanmış mirasçıların borca batık olan bu mirası kabul etmeyecekleri yönündeki inançtan kaynaklanmıştır. Bu nedenle borca batıklığın başka bir anlatımla ödemeden aciz durumunun her türlü delille ispat edilebileceği kabul edilmiştir.
26. Böyle bir itiraz durumunda mahkemece, mirasbırakanın ölüm tarihindeki mal varlığının ve terekesinin, ikamet ettiği ve nüfusa kayıtlı olduğu yerlerden kapsamlı ve objektif olarak araştırılması, tapu müdürlüklerinden, vergi dairelerinden ve bankalardan sorulması, SGK Başkanlığından maaşının bulunup bulunmadığının sorulması ve zabıta araştırması dâhil her türlü araştırma ile durumun teyit edilmesi gerekir. Zira yapılacak olan bu araştırmalar hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğünün bir gereğidir.
27. Bu nedenle davalıların, murisin terekesinin borca batık olduğu ve mirası reddettikleri yönündeki savunmaları üzerinde durulması gerekirken, bu yönde araştırma yapılmadan karar verilmesi doğru olmamıştır.
28. Öte yandan davalılar, söz konusu ganyan bayinin kendileri ile ilgisinin bulunmadığını, söz konusu bayiliğin icra takibine itiraz etmeyen dava dışı … tarafından işletildiğini savunmuşlardır. Muris ile yapılan sözleşmede yer verilen Ganyan Bayiliği Yönetmeliğinin 15. maddesinde, bayiliğin şahsa ilişkin olup mirasçılara geçmeyeceği belirtilmekle, bu hükme göre murisin ölümünden sonraki borçlar yönünden mirasçıların sorumluluğunun mahkemece değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır.
29. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.05.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.