Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2019/697 E. 2023/254 K. 22.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/697
KARAR NO : 2023/254
KARAR TARİHİ : 22.03.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/90 E., 2019/185 K.

DAVA TARİHİ : 23.12.2015
KARAR : Davanın kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 15.01.2019 tarihli, 2018/103 Esas ve 2019/98 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili; 01.01.2003 doğum tarihli müvekkilinin duchenne musküler distrofi (DMD/kas erimesi) teşhisi sebebiyle tedavi gördüğünü, ayak uçlarına basabildiğini ancak yürüyemediğini, tedavisini yapan doktor tarafından ataluren etken maddeli translarna isimli ilacın kullanımı amacıyla izin talebinde bulunulması üzerine Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından 15.06.2015 tarihli ve 75023 sayılı yazı ile sözü edilen ilacın ambulatuvar olmayan hastalarda etkinliği ve güvenirliği olmadığı gerekçesiyle başvurunun reddedildiğini, Ankara 11. İdare Mahkemesinin 2015/1785 Esas sayılı dosyası ile açılan iptal davasında yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi sonrasında Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından ilaç kullanım izni ve onayı verildiğini, Türk Eczacılar Birliği Merkez Heyeti Başkanlığınca 20.10.2015 tarihli yazı ile ilaç bedelinin ödenmesi için yapılan başvurunun Kurum tarafından ilaç bedelinin ödenmesinin uygun olmadığı belirtilerek reddedildiğini, müvekkilinin hastalığının her geçen gün ilerlediğini ve davalı Kurumun işlemi nedeniyle yaşam hakkının tehdit altında olduğunu ve telafisi imkânsız zararlar doğabileceğini ileri sürerek 22.10.2015 tarihli ve 039150200/10303/5338415 sayılı Kurum işleminin iptalini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK/Kurum) vekili; translarna isimli ilacın yurtdışı ilaç fiyat listesinin Ek-47/C kapsamına alındığını, bu ilacın kullanımı için Kurum tarafından aranacak koşulların 18.09.2014 tarihinde yapılan toplantıda uzman doktorlardan görüş alınıp değerlendirildikten sonra belirlenerek 07.05.2015 tarihinde ilan edildiğini, buna göre translarna isimli ilacın Kurum tarafından karşılanabilmesi için 60 ay ve üzeri yaşta olan ve başkasının desteği olmadan bağımsız yürüyen hastalar tarafından belirli bir prosedür uygulanarak alınan sağlık kurulu raporuna dayanılarak nöroloji uzmanı tarafından translarna isimli ilacın reçete edilmesi gerektiğini, davacıya reçete edilen söz konusu ilacın temin edilmesi amacıyla yapılan başvurunun ilacın yürüyemeyen hastalarda etkinliği ve güvenirliği olmadığı, davacının hiç yürüyemediği gerekçesiyle reddedilmesi üzerine Ankara 11. İdare Mahkemesinin 2015/1785 Esasına kayden açılan davada işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmesi sonrasında Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından itiraz edildiğini ancak Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulunun 07.10.2015 tarihli kararı ile itirazın reddedildiğini, bu karar sonrasında Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından ilacın yurtdışından teminine izin verildiğini ve söz konusu ilacın Dr. Sami Ulus Kadın Doğum ve Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen sağlık kurulu raporuna dayanılarak çocuk nöroloji uzmanı tarafından davacı adına reçete edildiğini, Ankara 11. İdare Mahkemesinin 2015/1785 Esas sayılı dosyasında alınan kararın yurt dışından temin edilecek ilaçların ödemelerine ilişkin Kurum tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde yapılacak işlemler açısından davada taraf olmayan müvekkilini bağlamadığını, davacının ilaç kullanım şartlarını taşımadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 25.04.2017 tarihli ve 2015/1793 Esas, 2017/178
Karar sayılı kararı ile dosya kapsamında bulunan doktor raporlarına göre translarna isimli ilacın kullanımının davacının yaşayabilmesi için gerekli olduğu, davacı bakımından söz konusu ilacın kullanılmasının hayati önem arz ettiği gerekçesiyle davanın kabulü ile Kurum işleminin iptaline, ihtiyati tedbir kararının dava kesinleşinceye kadar devamına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 10.10.2017 tarihli ve 2017/1506 Esas, 2017/1583 Karar sayılı kararı ile Ankara 11. İdare Mahkemesinin 2015/1785 Esas 2015/1867 Karar sayılı kararı ile Dr. Sami Ulus Kadın Doğum ve Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen 03.06.2015 tarihli raporda davacının söz konusu ilacı kullanmasının uygun olduğunun belirtildiği, tedavinin planlanmasının, uygulanacak ilacın belirlenmesinin ve sorumluluğun tedaviyi uygulayan doktorda olduğu, dava konusu işlemin hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, bu kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, davalı Kurumun 5510 sayılı Kanun’un 63 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince yaptığı değerlendirmeyle yaşam hakkını sınırlandıramayacağı, sağlık raporlarında söz konusu ilacın davacının sağlığına kavuşmasına katkı sağlayacağının belirtilmesine göre Kurum tarafından saptanan ilaç kullanım kriterlerine uygun olmadığı yönündeki değerlendirmesinin isabetli bulunmadığı gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “…Velayet altında bulunan davacıya “Duchenne Muskuler Distrofi” (Kas Erimesi) teşhisi konulduğu, uzman hekim tarafından “Ataluren etken maddeli “Translarna” adlı ilacın reçete edilmiş ise de bu ilacın etkinlik ve güvenlik açısından yapılmış olan klinik çalışmaları henüz yeterli düzeye ulaşmamış olduğu, Sağlık Bakanlığınca kullanımı uygun bulunmadığından Kurumca karşılanmamıştır. Davacı tarafından Ankara 11. İdare Mahkemesinde Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu aleyhine açılan davada, davacının tedavisinde kullanılması planlanan “Ataluren” etken maddeli ilacın endikasyon dışı kullanımına onay verilmemesine ilişkin Kurum işleminde hukuka uygunluk bulunmadığına karar verilmiş, bu karar Danıştay 15. Dairenin 4.5.2016 tarih, 2016/2671-3165 sayılı ilamı ile onanmıştır. Bu karar sonucunda, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından ilaç kullanım izni ve onayı verilmiştir. “Ataluren” etken maddesi içeren “Translanra” isimli ilacın Yurt Dışı İlaç Fiyat Listesine (Ek-4/C) eklendiği anlaşılmaktadır.
Davacı Hüseyinin babası …, 5510 sayılı Kanun 4/1-b kapsamında sigortalı olduğundan davacı da bakmakla yükümlü olunan kapsamında Genel Sağlık sigortalısıdır. 62/2. maddeye göre, sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan genel sağlık sigortalısı ile bakmakla yükümlü olduğu kişiler yararlandırılır.
Finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ve süresini düzenleyen 63. maddeye göre, “Genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları halinde sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri şunlardır:
a) Kişilerin hastalanmalarına bakılmaksızın kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile insan sağlığına zararlı madde bağımlılığını önlemeye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri.
b) Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbî müdahale ve tedaviler, hasta takibi ve rehabilitasyon hizmetleri, organ, doku ve kök hücre nakline ve hücre tedavilerine yönelik sağlık hizmetleri, acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbî bakım ve tedaviler. (…)
f) Yukarıdaki bentler gereğince sağlanacak sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedavileri için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez, tıbbî araç ve gereç, kişi kullanımına mahsus tıbbî cihaz, tıbbî sarf, iyileştirici nitelikteki tıbbî sarf malzemelerinin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetleri.
(Değişik ikinci fıkra: 6/2/2014-6518/81 md.) Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir. Ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün alınması (f) bendinde belirtilen ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsar. Kurum, bu amaçla komisyonlar kurabilir, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabilir. Komisyonların çalışma usul ve esasları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirlenir. (…)”
Maddede Kurumun, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkili olduğu belirtilmiştir. Öncelikle söz konusu ilacın kullanım usul ve esaslarının nasıl belirlendiğinin tespiti gerekmektedir. Akabinde, davacıya reçete edilen ilacın idare tarafından listeye alındığı anlaşılmakta ise de, hastanın bir üniversite araştırma hastanesi ilgili Ana Bilim Dalı Başkanlığına sevki ile hastanın mevcut durumu, bu ilaçtan ne derece faydalanabileceğine dair heyet raporu alınmadan karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; sağlık kurulu raporlarına göre translarna isimli ilacının kullanılmasının davacının sağlığına kavuşmasına katkısı olduğunun anlaşıldığı, yargılama sırasında davacı vekili tarafından davacının söz konusu ilacı kullanması nedeniyle iyileşme durumuna ilişkin fotoğraf sunulduğu, davacının velisinin aynı duruşmada altı ayda bir ilaç kullanım raporu aldıklarını beyan ettiği ve son ilaç kullanım raporunu sunduğu, söz konusu ilacın kullanılmasından davacının fayda gördüğü ve sağlığı için gerekli olduğu, ilacı kullanmadığı takdirde ölüm tehlikesi ile karşılaşacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, bozma kararında belirtilen araştırma ve incelemeler yapılmaksızın karar verilmesinin hatalı olduğunu, ayrıca Sağlık Bakanlığına davanın ihbar edilmesine dair talebin reddedilerek savunma haklarının kısıtlandığını, dünya çapında henüz FAZ3 aşamasında olan ve çalışmaları tamamlanmamış ilacın davacı tarafından kullanım şartlarının oluşup oluşmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmadan karar verildiğini, yurt dışından ilaç temin etme usul ve esaslarının belirlendiği Sağlık Uygulama Tebliğinin 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yurt dışından ilaç temin işlemlerinde Sağlık Bakanlığınca ilaç kullanımı konusunda verilecek iznin bulunmasının ön koşul olarak belirlendiğini, ayrıca 5510 sayılı Kanun’un 63 üncü maddesinde yer alan düzenleme gereğince müvekkili Kurumun finansmanı sağlanacak ilaçların ödeme koşullarını belirlemeye yetkili kılındığını, translarna isimli ilacın yurtdışı ilaç fiyat listesinin Ek-47/C kapsamına alındığını, bu ilacın kullanımı için Kurum tarafından aranacak koşullar 18.09.2014 tarihinde yapılan toplantıda uzman doktorlardan görüş alınıp değerlendirildikten sonra belirlenerek 07.05.2015 tarihinde ilan edildiğini, bu ilacın 5 yaşından büyük bağımsız yürüyen hastalarda yararlı olabileceği konusunda rapor ve reçete düzenleyen…’in de görüş alınan doktorlar arasında bulunduğunu, davacıya reçete edilen söz konusu ilacın temin edilmesi amacıyla yapılan başvurunun ilacın yürüyemeyen hastalarda etkinliği ve güvenirliği olmadığı, davacının hiç yürüyemediği gerekçesiyle reddedilmesi üzerine Ankara 11. İdare Mahkemesinin 2015/1785 Esasına kayden açılan davada işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmesi sonrasında Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından bu karara itiraz edildiğini ancak Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulunun 07.10.2015 tarihli kararı ile itirazın reddedildiğini, bunun üzerine Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından ilacın yurtdışından teminine izin verildiğini ve söz konusu ilacın Dr. Sami Ulus Kadın Doğum ve Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen sağlık kurulu raporuna dayanılarak çocuk nöroloji uzmanı tarafından
davacı adına reçete edildiğini, Ankara 11. İdare Mahkemesinin 2015/1785 Esas sayılı dosyasında alınan kararın yurtdışından temin edilecek ilaçların ödemelerine ilişkin Kurum tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde yapılacak işlemler açısından davada taraf olmayan müvekkilini bağlamadığını, FAZ3 aşamasında olan ve çalışmaları tamamlanmamış, ruhsatlandırılmamış ilacın Ek-4/C kapsamına alınması için yeterli şartların oluşmadığını, ilaca sadece Avrupa İlaç Ajansının (EMA) yürüyebilen hastalarda uygulanmasına dair koşullu onay verdiğini, davacı ilaç kullanım şartlarını taşımadığından davanın reddi gerektiğini belirterek bildirilen ve resen tespit edilecek nedenlerle direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda translarna isimli ilacın kullanım usul ve esaslarının nasıl belirlendiğinin tespiti ve akabinde davacının bir üniversite araştırma hastanesi ilgili ana bilim dalı başkanlığına sevki ile mevcut durumu, reçete edilen söz konusu ilaçtan ne derece faydalanabileceğine dair heyet raporu alınmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları ile direnme kararının gerekçesinde açıklanan gerektirici nedenlere göre İlk Derece Mahkemesinin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

2. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında 5510 sayılı Kanun’un 63 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri türlerini, miktarını, kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını belirlemekte Kurumun yetkili olduğu, translarna ilacının Sağlık Uygulamaları Tebliğinin 4.2.45 inci maddesinde kullanım usul ve esaslarının düzenlendiği, maddede belirtilen şartlara sahip olan DMD hastalarına translarna ilacının verilebileceği, zira aynı kriterleri Avrupa İlaç Ajansının da kabul ettiği, ilacın kriterleri taşımayan hastalara uygulanmasının sağlık açısından uygun olmayabileceği, bu itibarla Sağlık Uygulamaları Tebliğinin 4.2.45 inci maddesinde translarna ilacının kullanım usul ve esaslarına ilişkin yapılan düzenleme öncesi dönem yönünden ilacın kullanım usul ve esaslarının nasıl belirlendiği tespit edilmesi, akabinde davacının üniversite araştırma hastanesi ilgili ana bilim dalı başkanlığına sevki ile davacının durumu, ilaçtan ne derece fayda sağlayabileceğine dair heyet raporu alınması, Tebliğde yapılan düzenleme sonrası dönem yönünden ise davacının Tebliğin 4.2.45 inci maddesinde belirtilen şartlar haiz olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilerek kararın ilave nedenlerle bozulması yönünde görüş ileri sürülmüşse de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

3. Hâl böyle olunca usul ve yasaya uygun olan direnme kararı onanmalıdır.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;

Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

22.03.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
“K A R Ş I O Y”

Çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebeplerle katılmıyoruz.

5510 sayılı Kanun m.63/2’de; finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını, kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını belirlemekte; Kurumun yetkili olduğu belirtilmiştir. Kurum, bu konudaki belirleme yetkisini SUT’da düzenleme yaparak yerine getirmekte ve ilan etmektedir.

DMD hastalarının tümünde uygulanması gerekmeyen, ancak SUT m.4.2.45’de belirtilen niteliklere sahip hastalara uygulanabilen dava konusu ilacın; kullanım usul ve esasları ilgili maddede belirtilmiştir: Buna göre ”(1) Distrofin geninde nonsense (anlamsız) mutasyonlar olduğunun genetik test (DNA analizi) ile ortaya konulması ve altı dakika yürüme testi sonuçlarına gör üç yüz metre ve üzeri yürüyebilen (Değişik ibare: RG-10/5/2018-30417 Mükerrer) beş yaş ve üzeri hastalarda, üçüncü basamak resmi sağlık (Değişik ibare: RG-25/8/2022-31934 Mükerrer) hizmet sunucularında en az bir pediatrik/erişkin nöroloji uzmanının yer aldığı en fazla altı ay süreli sağlık kurulu raporuna dayanılarak pediatrik/erişkin nörologlar tarafından reçetelenir.”

Dava konusu ilacın, tıbben ve hukuken sadece maddede belirtilen şartlara sahip DMD hastalarına verilmesi mümkündür. Bu şartlara haiz olmayan hastalara, onların da DMD hastası olduğu sebebiyle verilmesi, hem modern tıp kurallarına hem de hukuk kurallarına aykırıdır. Zaten Avrupa İlaç Ajansı (EMA) da ilacın onaylanmasında aynı kriterleri kabul etmiştir. İlacın, kriterlere uymayan hastalarda da kullanılması hastanın sağlığı için zararlı olabilecek niteliktedir. Ayrıca pahalı bir ilaç olduğundan, Kurum gelirlerinin şifa bulmayacak hastaya verilmesi israftır. İlacın, gerçekten şifa bulacak, etkisinin kanıtlandığı hastalara verilmesi gereklidir. Kurallar, sözüne ve özüne göre yorumlanmalıdır. Ayrıca bilimlerin tamamı bütün olduğundan, yapılacak yorum, modern tıbbın kabul ettiği bilimsel tedavi yöntemine de uygun olmalıdır. Belirtilen kuralın amacı dışına çıkılarak yorumlanması; maddenin uygulanması için gerekli şartların yok sayılması hukuka aykırıdır. Bu durum, taraflar veya dava dışı kişiler tarafından suistimal edilebilir. Gerekli tıbbi ve hukuki şartların yok sayılması; sağlık sisteminde saldırıya açık boşluklar yaratır. Maddede belirtilen şartlar dâhilinde uygulanması gereken kuralın; sınırsızca kullanılmasına imkân verilmesi hatalıdır.

Belirtilen sebeplerle daire kararı yerindedir. Hastanın ilaca erişimi konusunda, SUT’da belirtilen şartlara haiz olup olmadığı araştırılmalı, bunun sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, şartının yok sayılmasını kabul etmiyoruz.
“K A R Ş I O Y”

1. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen olayda uyuşmazlık, davacı tarafından kullanılan translarna isimli ilacın bedelinin SGK (Kurum) tarafından ödenmesi talebiyle açılan davada derece mahkemelerince yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı hususundadır.

2. Sayın Çoğunluk, eldeki davada derece mahkemelerince yapılan araştırmanın yeterli olduğu sonucuna vararak Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin “davacının söz konusu ilaçla ilgili kullanım ihtiyacının araştırılmasına işaret eden” bozma ilâmını uygun görmemiş ve aksi yöndeki direnme kararını onamıştır.

3. Aşağıda açıklamış olduğumuz nedenlerle Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin bozma ilâmının dosya kapsamına ve somut olayın özelliklerine uygun olduğunu düşündüğümüzden Çoğunluğun görüşüne katılmamız mümkün olmamıştır.

4. Somut olayda davacı; distrofi (kas erimesi) teşhisi sebebiyle tedavi gördüğünü, tedavisini yapan doktor tarafından önerilen ataluren etken maddeli translarna isimli ilacı kullandığını, buna karşılık ilaç bedelinin davalı SGK tarafından ödenmediğini belirterek Kurum işleminin iptalini talep etmiştir. Davalı SGK ise davacının ilacın kullanım şartlarını taşımadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

5. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; dosya kapsamında bulunan doktor raporlarına göre translarna isimli ilacın kullanımının davacının yaşayabilmesi için gerekli olduğu, davacı bakımından söz konusu ilacın kullanılmasının hayati önem arz ettiği gerekçesiyle davanın kabulü ile Kurum işleminin iptaline karar verilmiş; hükme yönelik davalı Kurumun istinaf başvurusu da Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmiştir.

6. Anılan kararın davalı SGK tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi tarafından özetle “derece mahkemelerince yapılan araştırmanın hüküm vermeye yeterli olmadığı” gerekçesiyle bozulmuştur. Daire somut uyuşmazlıkta öncelikle söz konusu ilacın kullanım usul ve esaslarının nasıl belirlendiğinin tespit edilmesi gerektiğine işaret etmiştir. Bozma ilâmında ayrıca “davacıya reçete edilen ilacın idare tarafından listeye alındığı anlaşılmakta ise de hastanın bir üniversite araştırma hastanesi ilgili Ana Bilim Dalı Başkanlığına sevki ile hastanın mevcut durumu, bu ilaçtan ne derece faydalanabileceğine dair heyet raporu alınmadan karar verilmiş olması”na dikkat çekilmiştir.

7. Bu bakımdan Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin söz konusu bozma ilâmında, davacının kullandığı ilacın bedelinin davalı SGK tarafından ödenmesinin gerekli olup olmadığı noktasında kesin belirleme yapılmadığı hatırda tutulmalıdır. Daire, ilaç bedeninin davalıya ödenmemesine işaret eden bir karar vermemiştir. Bozma ilâmı, ilaç bedelinin davalıya ödenip ödenmeyeceği hususunda derece mahkemelerince yapılan araştırmanın yeterli olmadığına vurgu yaparak davacının bir üniversite araştırma hastanesi ilgili Ana Bilim Dalı Başkanlığına sevki ile hastanın mevcut durumu, bu ilaçtan ne derece faydalanabileceğine dair heyet raporu alınması gerektiğini söylemektedir.

8. Öte yandan somut olayda söz konusu ilacın kullanımıyla ilgili olarak idari yargıda görülen bir davanın bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda davacı, tedavisinde kullanılan tanslarna isimli ilacın kullanımına izin verilmesi istemiyle Sağlık Bakanlığına başvurmuş; anılan istemin reddedilmesi üzerine açtığı davada İdare Mahkemesi, işlemin iptaline karar vermiş ve hüküm Danıştay tarafından onanarak kesinleşmiştir.

9. Bir ilaca Sağlık Bakanlığı tarafından kullanım izni verilmesinin ilaç bedelinin SGK tarafından ödenmesi gerektiği anlamına gelmediği önemle vurgulanmalıdır. İdare Mahkemesinin davacının hastalığının tedavisinde kullanılan ilaca kullanım izni verilmesi gerektiği yönündeki kararının gerekçesinde özetle davacının tedavisinin yürütüldüğü hastane tarafından düzenlenen bir raporda, hastalığın tedavisinde söz konusu ilacın kullanımının uygun olduğunun belirtilmiş olmasına ve ilacın kullanımıyla ilgili sorumluluğun tedaviyi yürüten hekime ait olduğu değerlendirmesine dayanılmıştır. Esasen bu olguların endikasyon dışı kullanılan söz konusu ilaca kullanım izni verilmesiyle ilgili olduğu açıktır.

10. Buna karşılık, Sağlık Bakanlığınca kullanım izni verilen bir ilacın kullanım bedelinin SGK tarafından ödenmesi tümüyle ayrı bir inceleme ve değerlendirmenin konusudur. Bu kapsamda yetkili otorite olan davalı Kurum tarafından ilacın bedelinin ödenmesi için gerekli olan koşullar belirlenmiştir. Buna göre translarna isimli ilacın bedelinin Kurum tarafından karşılanabilmesi için, ilacın 60 ay ve üzeri yaşta olan ve başkalarının desteği olmadan bağımsız yürüyen hastalar tarafından kullanılması ve tanıya esas kriter/kriterler ile 6 dakika yürüme testi sonuçlarının belirtildiği 3. basamak resmi sağlık kuruluşlarında düzenlenen en az bir nöroloji uzmanının yer aldığı en fazla 6 ay süreli sağlık kurulu raporuna dayanılarak nöroloji uzmanı tarafından reçete edilmesi gerekmektedir.

11. Somut olayda söz konusu ilacı uzun bir süredir kullanan davacının durumun bu kapsamda olup olmadığı yönündeki araştırmanın yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu kapsamda derece mahkemelerince translarna isimli ilacın kullanımının davacı açısında gerekli olduğu yönünde bazı hekim raporlarına ve düzenlenen reçetelere dayanılarak ilacın bedelinin davalı SGK tarafından ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi ise bozma ilâmında derece mahkemelerince yapılan bu belirmeye esas araştırmayı yeterli görmemiş ve davacının bir üniversite hastanesine sevki ile mevcut durumu ve bu ilaçtan ne derece faydalanabileceğinin belirlenmesi gerektiğine işaret etmiştir.

12. Bir hastalığa ilişkin herhangi bir ilacın endikasyon dışı olarak kullanılması veya tedaviyi yürüten hekimin bu ilacı faydalı görmesi, ilacın kullanım bedelinin SGK tarafından muhakkak ödenmesini zorunlu kılan bir durum değildir. Bu kapsamda hangi tür ilaçların kullanım bedelinin SGK tarafından hangi koşullarda ödeneceği mevzuat ile belirlenmiş ve bu husus Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin bozma ilâmında detaylı şekilde ifade edilmiştir.

13. Bu durumda translarna isimli ilacı kullanan davacıya ilaç kullanım bedelinin davalı Kurum tarafından ödenmesinin gerekip gerekmediği hususunda, davacının durumunun ve ilaçtan ne derecede faydalanacağının bir üniversite araştırma hastanesinin Ana Bilim Dalı Başkanlığı tarafından rapor düzenlenmesi gerektiğine işaret eden bozma ilâmında kanuna veya dosya kapsamındaki olgulara aykırılık söz konusu değilidir.

14. Bu itibarla İlk Derece Mahkemesinin direnme kararının bozulması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan Sayın Çoğunluğun hükmün onanması yönündeki kararına katılmıyoruz.