Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2019/487 E. 2022/1108 K. 20.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/487
KARAR NO : 2022/1108
KARAR TARİHİ : 20.09.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davalı … Belediyesi ile ilgili davanın açılmamış sayılmasına, davalı … Belediyesi ile ilgili davanın reddine ilişkin karar davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece davalı … yönünden Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin murislerine ait olan taşınmazdan 3070 m2’lik alanın zayiat, yeşil alan ve yola ayrılmak suretiyle davalı idare tarafından kamulaştırıldığını, müvekkillerinin uzlaşma yoluna gitmek istemediklerini belirterek, dava tarihi itibariyle şimdilik 15.000TL’nin yasal faizi ile birlikte müvekkillerine hisseleri oranında verilmesine, müvekkillerinin murisleri adına kayıtlı olan tapu kaydının iptali ile yol, yeşil alan olarak terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı … vekili süre uzatım dilekçesi ile; davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davanın görevli mahkemede açılmadığını, idari yargının görev alanı içinde olduğunu, dava konusu taşınmaza müvekkili idarenin herhangi bir fiili el atmasının söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
7. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.04.2014 tarihli ve 2012/175 E. 2014/221 K. sayılı kararı ile; davacının … Belediyesi ile ilgili davasını geri aldığı, bu nedenle … Belediyesi yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği, diğer davalı yönünden ise davacının aynı nitelikte olduğunu bildirdiği … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/192 E. sayılı davasında, davanın kabul edildiğini ve Yargıtay tarafından onandığını ve buna göre davanın kabul edilmesi gerektiği görüşünde olduğunu, başlangıçta o dava ile işbu davanın benzer nitelikte olduğu düşünülebilir ise de, her iki dava arasında nüans farkı olduğu, o davada, dava öncesi ya da karar aşamasına kadar, tapu kaydına herhangi bir şerh konulmadığı, oysa eldeki dosyada dava devam ederken 08.05.2012 tarihli ve … yevmiye numarası ile zayiat olduğunun tapuya şerh edildiğinin anlaşıldığı, bir örneği dosya içinde bulunan Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 09.07.2012 tarihli ve 2012/7409 E. 2012/15375 K. sayılı kararı ile eldeki davaya konu olan olayın ile birebir örtüştüğü gerekçesiyle davalı … Belediyesi ile ilgili davanın 6100 sayılı HMK’nın 123. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına, davacının bu davalı ile ilgili yaptığı masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, davalı … Belediyesi vekilinin talebi uyarınca masraf ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, davalı … Belediyesi ile ilgili davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 09.02.2015 tarihli ve 2014/19387 E., 2015/1369 K. sayılı kararı ile; ”…Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalı … hakkındaki davanın geri alınması nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına, davalı … aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar ile davalı … vekillerince temyiz edilmiştir.
1)Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; dava konusu edilen 1916 ada 33 parsel sayılı taşınmaz 6706 m² yüzölçümlü olarak tapuda kayıtlı iken, İmar ve İskan Bakanlığı Planlama ve İmar Genel Müdürlüğü Şehircilik Daire Başkanlığı’nın 22.09.1965 tarihli kararı ile onaylanan 56800 nolu parselasyon planı ile düzenlemeye alınarak 1202 m²’lik kısmının zayiat olarak ayrılıp, ana gayrimenkul uhdesinde bırakılmasından sonra 1868 m² kısmının yol ve yeşil alan olarak terkin edildiği, geri kalan 3636 m²’nin ise imar parsellerine şuyulandığı, zayiat olarak ayrılan ve halen tapuda yaşayan 1202 m²’lik bölümün zeminde hamur haline getirilerek el atıldığı ve tasarruf imkanının kalmadığı anlaşılmıştır.
Dava konusu taşınmazın 6785 sayılı İmar Kanununun 42.maddesi uyarınca 1202 m²’lik bölümün zayiat olarak ayrılmasına ilişkin parselasyon planının kesinleştiği tarih itibariyle, 6785 sayılı İmar Kanununun 42.maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin 22.11.1963 tarih 1963/65 – 278 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve bu karar 14.01.1964/11606 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup, zayiat alınmasına ilişkin kararın yasal dayanağı kalmamıştır.
Bu durumda taşınmazdan zayiat olarak ayrılan ve zeminde kullanma imkanı kalmayan 1202 m² kısım yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması,
2)Davalı … hakkındaki davanın geri alındığı, davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği ve vekalet ücreti talebinden vazgeçmediği anlaşıldığından, davalı idare lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
Doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.06.2015 tarihli ve 2015/236 E. 2015/269 K. sayılı kararı ile önceki karar gerekçesi ile davalı … yönünden direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu 1916 ada 33 parsel sayılı taşınmazdan zayiat olarak ayrılan 1202 m2’lik kısım yönünden kamulaştırmasız el atma koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce ilgili mevzuat hükümlerinin açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
14. 09.07.1956 tarihli ve 6785 sayılı mülga İmar Kanunu’nun 42. maddesi; “İmar ve yol istikamet planları hududu içindeki binalı ve binasız gayrimenkullerin, plana uygun şekilde inşaata elverişli hale getirilmesi için, gayrimenkul sahiplerinin muvafakati aranmaksızın birbirleriyle ve yol fazlası ile veya sair belediye, amme hükmi şahıslariyle amme müesseselerine ait yerlerle birleştirerek plan icaplarına göre müstakilen veya şuyulu olarak parsellere ayırmaya ve bu yerleri yüzde yirmi beşe kadar noksaniyle sahiplerine dağıtmaya belediyeler salahiyetlidir.
Bu yerlerin birleştirildikten sonra parsellere ayrılmasında ve dağıtılmasında eski mevkii ve miktarı esas tutulur. Bunlardan yol, meydan, otopark ve yeşil saha gibi umumi hizmetlere ayrılan yerlere rastlıyan ve yüzde yirmi beşten fazla olup istimlaki icabeden yerlere mukabil, mülk sahiplerine bu madde hükümleri dahilinde yer göstermeye belediyeler salahiyetlidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
15. 6785 sayılı mülga İmar Kanunu’nun 42. maddesinde yer alan ve taşınmaz malın gerçek karşılığı verilmeksizin yüzde yirmibeşe kadar noksanıyla sahiplerine dağıtılabileceğini kapsayan kural, Anayasa Mahkemesinin 14.01.1964 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 22.11.1963 tarihli ve 1963/65 E. 1963/278 K. sayılı kararı ile Anayasanın 38. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir.
16. Bunun üzerine 20.07.1972 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 1605 sayılı Kanunla, 6785 sayılı İmar Kanunu 42. maddeye yeni bir nitelik verilmiştir.
17. Yeniden düzenlenen hâli ile 42. madde; “a) İmar hududu içindeki binalı ve binasız arazi ve arsaların, plan ve mevzuata uygun şekilde inşaata veya tespit edilmiş olan diğer kullanma şekillerine elverişli duruma getirilmesi maksadiyle düzenlenmesi için, bunları sahiplerinin muvafakati aranmaksızın, birbirleriyle, yol fazlalariyle ve belediyeye, kamu tüzel kişilerine, kamu kurumlarına ait yerlerle birleştirerek, plan ve mevzuat icaplarına göre hisseli veya hissesiz olarak yeniden parsellere ayırmağa ve bu parselleri ilgililere dağıtmaya belediyeler selahiyetlidir.
b) Belediyelerce düzenlenmeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında, bunların mesahalarından yeteri kadar saha, düzenleme dolayısiyle meydana gelen değer artışları karşılığında “düzenleme ortaklık payı” olarak düşülebilir.
Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki mesahalarının yüzde yirmibeşini geçemez.
Düzenleme ortaklık paylarının sahaları mecmuuna, tekabül eden saha, düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihtiyacı olan yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi ve yeşil saha gibi umumi hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarda kullanılamaz. Düzenleme ortaklık paylarının toplamı,- yukarda sözü geçen umumi hizmetler için yeniden ayrılması gereken yerlerin mesahaları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediyece istimlak yolu ile tamamlanır. Herhangi bir parselden bir miktar sahanın istimlakinin gerekmesi halinde, düzenleme ortaklık payı, istimlakten arta kalan saha üzerinden ayrılır.
Bu madde hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz.
Bu madde gereğince, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenleme ortaklık payı alınanlarından, bu düzenleme sebebiyle ayrıca değerlendirme resmi alınmaz.
c) Üzerinde bina bulunan hisseli parsellerde, şüyulanma sadece zemine ait olup, şüyuun giderilmesinde bina bedeli ayrıca dikkate alınır.
Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmıyan bir yapı, ancak bir imar parseli içinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan ve mevzuat icaplarına göre muhafazası mümkün görülemiyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlıyabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe veya aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyu giderilmedikçe, bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur.
Bu maddenin (b) bendinde bahsi geçen umumi hizmetlere ayrılan yerlere rastlıyan yapılar, belediyece istimlak edilmedikçe yıktırılamaz. Düzenlenmiş arsalarda bulunan yapılara, ilgili parsel sahiplerinin kanunen muteber muvafakatleri olmadığı veya plan ve mevzuat icaplarına göre mahzur bulunduğu takdirde, küçük ölçüdeki zaruri tamirler dışında ilave, değişiklik ve esaslı tamir izni verilemez.
d) Bu maddenin tatbikinde belediyeler, ödiyecekleri istimlak bedeli yerine ilgililerin muvafakati halinde istimlaki gereken yerlerine karşılık, plan ve mevzuat icaplarına göre yapı yapılması mümkün olan belediyeye ait sahalardan yer vermeye selahiyetlidirler.
e) Bu maddenin nerelerde ne şekilde tatbik olunacağı ve lüzumlu diğer hususlar İmar ve İskan Bakanlığınca hazırlanacak talimatnamede belirtilir…” düzenlemesini içermektedir.
18. Yukarıda açıklanan mevzuat hükümlerine göre; 09.07.1956 tarihli ve 6785 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesinde belirtilen %25 oranına kadar belediyenin eksilterek vatandaşlara teslim yetkisi (zayiat kesintisi) Anayasa Mahkemesinin 22.11.1963 tarihli ve 1963/65-278 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal kararı 14.01.1964 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılan maddenin yeniden düzenlendiği 1605 sayılı Kanun ise 20.07.1972 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bu tarihler arasında yapılan uygulamalar sırasında zayiat ya da düzenleme ortaklık payı adı altındaki kesintilerin yasal dayanağı bulunmamaktadır.
19. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, dava konusu … ili … ilçesi … Mahallesi 1916 ada 33 parsel sayılı taşınmaz 6706 m2 yüzölçümlü olarak tapuda kayıtlı iken, İmar ve İskan Bakanlığı Planlama ve İmar Genel Müdürlüğü Şehircilik Daire Başkanlığının 22.09.1965 tarihli kararı ile onaylanan 56800 nolu parselasyon planı ile düzenlemeye alınmıştır. Bu kapsamda taşınmazın 1202 m2’lik kısmı zayiat olarak ayrılıp, ana gayrimenkul uhdesinde bırakılmış, 1868 m2’lik kısım yol ve yeşil alan olarak terkin edilmiş, geri kalan 3636 m2’lik bölüm ise imar parsellerine şuyulandırılmıştır. Dolayısıyla somut olayda 56800 nolu parselasyon planının kesinleştiği tarih itibariyle, zayiat alınmasına ilişkin kararın yasal dayanağı kalmamıştır.
20. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
21. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.