Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2019/462 E. 2019/1062 K. 15.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/462
KARAR NO : 2019/1062
KARAR TARİHİ : 15.10.2019

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “icra müdürlüğü işleminin iptali ile ihale kararının kaldırılması” isteminden dolayı, Özel Dairenin bozma kararı üzerine direnme yoluyla Adana 5. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen 01.07.2014 tarihli ve 2014/342 E., 2014/490 K. sayılı kararın oy çokluğu ile onanmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulundan çıkan 17.01.2019 tarihli ve 2017/12-732 E., 2019/14 K. sayılı kararın, karar düzeltme yoluyla incelenmesi alacaklı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen karar ve dosyadaki ilgili bütün belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
30.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4949 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile değişik İİK’nın 134. maddesinin 5. fıkrasında “Taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış bedelini derhal veya 130’uncu maddeye göre verilen süre içinde nakden ödemek zorundadırlar…” düzenlemesi yer almaktadır.
Maddenin gerekçesinde; ihalenin feshinin talep edilmiş olması hâlinde bile satış bedelinin nakden yatırılması zorunluluğu getirilmek suretiyle bu taleplerin kötü niyetle yapılmasının önlenmesi amaçlandığı, satış bedeli ihalenin feshi davası süresince icra dairesi tarafından nemalandırılacağından eski uygulamadaki olumsuz sonuçların da giderilmeye çalışıldığı, ihalenin feshi talebinin kabulü hâlinde nemalandırılmış bu satış bedelinin, ihale alıcısına; reddi hâlinde ise alacaklıya ödeneceği belirtilmiştir.
Somut olayda ihale konusu taşınmaz alacaklıya alacağa mahsuben ihale edildiğinden mahsup kavramının açıklanması gerekmektedir.
Mahsup bir alacağı doğuran olayla ilgili olarak alacaklının elde ettiği bazı menfaatlerin ya da borçlunun katlandığı bazı külfetlerin bu alacaktan indirilmesini ifade eder. Örneğin bir malı sahibine iade ile yükümlü zilyedin o mal için yaptığı bazı masraflar, o maldan elde ettiği semerelerin bedeline mahsup edilir. Bunun gibi haksız fiilden zarar gören kimsenin bu fiilden elde ettiği bir menfaat olmuşsa, böyle bir menfaat uğranılan zarara mahsup edilir. Görüldüğü gibi bu olaylarda karşılıklı alacaklar bulunmamaktadır (Tekinay, S.S./ Akman S./Burcuoğlu H./Altop A.: Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 1013).
Mahsup yenilik doğuran bir hakkın kullanılması olmayıp sadece alacağın gerçek miktarını belirlemek üzere yapılan bir işlemdir. Burada ayrı ve müstakil iki alacak bulunmamaktadır. Mahsup savunmasını, alacak miktarının indirilmesinde yararı olan herkes ileri sürebilir.
Hâl böyle olunca somut olayda takibe konu ipotek alacağının limit ipoteği olması nedeniyle 250.000TL ile sınırlı olduğu, İİK’nın 134. maddesinin 5. fıkrasına göre alacaklının 250.000TL miktar için ihaleye alacağına mahsuben iştirak edebileceği, 80.000TL yönünden alacağa mahsuben ihaleye iştirak edemeyeceği ve ihale tutanağında da ihale bedelini yatırması için alacaklıya bir süre verilmediğinden İİK’nın 130. maddesi gereğince alacaklının ihale bedelini derhâl yatırması gerektiği kabul edilmelidir.
Hukuk Genel Kurulunun onama kararında ve yukarıda yer alan açıklamalara göre özellikle de kararın beşinci sayfasında “Her ne kadar…” sözcükleriyle başlayan paragrafda “alacaklının talep edebileceği” yerine “davacının talep edebileceği” nin yazılmış olmasının maddi hataya dayalı olduğunun anlaşılmasına göre “davacının” kelimesinin çıkarılarak “alacaklının” kelimesi yazılmak suretiyle 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirine uygun olmayan karar düzeltme isteminin İcra ve İflas Kanunu’nun 366 ve HUMK’nın 440. maddeleri uyarınca ilave gerekçe ile REDDİNE, aynı Kanunun 442/3. ve 4421 sayılı Kanunun 4/b-1 maddeleri gereğince takdiren 370,00TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine, karar düzeltme harcı peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 15.10.2019 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.