Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2019/36 E. 2019/602 K. 23.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/36
KARAR NO : 2019/602
KARAR TARİHİ : 23.05.2019

MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince;
“DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; kendisini haksız şekilde azleden dava dışı müvekkili aleyhine Kadıköy 5. İcra Müdürlüğü’nün 2008/10122 sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, takibin kesinleştiğini, bunun üzerine aleyhine menfi tespit davası açıldığını, İstanbul Anadolu 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 08/09/2011 2009/456 E. -2011/393 K. sayılı ilamı ile davacı avukatın azlinin haksız olduğuna ve vekalet ücreti alacağının 3.675,00-TL olduğuna karar verildiğini, temyiz üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesince 26/03/2013 tarihinde hiçbir gerekçe gösterilmeksizin anılan kararın onandığını ve yine gerekçesiz olarak karar düzeltme isteminin reddedildiğini beyan ederek maddi zararının tazminini istemiştir.
CEVAP: Cevap dilekçesinde, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle olmadığı takdirde HMK’nun 46. maddesindeki şartların oluşmaması sebebiyle esastan reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.
GEREKÇE: Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, davanın ilk olarak Hukuk Genel Kuruluna açıldığı, ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakılan davada 22/01/2015 tarihinde esastan ret kararı verildiği, temyiz üzerine 13/05/2016 tarihinde Yargıtay Büyük Genel Kurulunca göreve ilişkin dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verildiği, Hukuk Genel Kurulu tarafından 22/02/2018 tarihinde görevsizlik kararı verilerek 12/04/2018 tarihinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmaktadır.
İstanbul Anadolu 17.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 08/09/2011 gün ve 2009/456 E. – 2011/393 K. sayılı dosya örnekleri getirtilerek incelenmiştir.
Hakimlerin yargısal faaliyetleri nedeniyle sorumlulukları, HMK’nun 46-49. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Kanunda gösterilen sorumluluk nedenleri örnek niteliğinde olmayıp; sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.
Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgular; yerel mahkemece kanunun açık hükmüne aykırı olarak hatalı karar verildiği, kararın yeterince incelenmeksizin ve gerekçesiz olarak onanarak kesinleştiği iddiasıdır.
Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Davacının iddiası ve gelişim biçimi itibariyle, hukuki süreç işlemiş; davacı tarafından da, yargısal yollara başvurulmuştur. Sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden hiç birisi mevcut değildir. Şu durumda, davanın reddine karar verilmesi gerekir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gösterilen nedenlerle;
1-HMK.’nun 46. maddesindeki şartlar oluşmadığından davanın esastan reddine,
2-HMK.’nun 49. maddesine göre takdiren 1.000,00-TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline ve hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Alınması gereken 35,90-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 37,25-TL’den mahsubuna, kalan 1,35-TL’nin istek halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 3.300,00-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,”
Dair oy birliği ile verilen 09.10.2018 tarihli ve 2018/30 E., 2018/41 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm belgelerin okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin, kendisini haksız şekilde azleden dava dışı Selma Eryüksel aleyhine Kadıköy 5. İcra Müdürlüğünün 2008/10122 sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, takibin kesinleşmesini müteakip takip borçlusu tarafından müvekkili aleyhine menfi tespit davası açıldığını, Kadıköy 4. (İstanbul Anadolu 17.) Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/456 E. sayılı dosyası ile yürütülen yargılama sonucunda, azlin haksız olduğuna ve müvekkilinin vekâlet ücreti alacağının 3.675TL olduğuna karar verildiğini, mahkeme kararına karşı temyiz yoluna başvurulduğunu, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeksizin mahkeme kararının onandığını, karar düzeltme başvurusu üzerine de yine aynı Daire tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeksizin karar düzeltme isteğinin reddedildiğini, müvekkilinin Selma Eryüksel’in vekili olarak dava dışı takipte, senet aslının icra kasasında olmaması nedeni ile takibin iptalini sağladığını, takip dayanağı senedin suç sonucu elde edilen bir senet olduğunu ispatladığını ve Selma Eryüksel’in 150.000 USD tutarındaki borçtan kurtulduğunu buna rağmen yerel mahkemece, yapılan işin değerinin para ile ölçülemediğinin kabul edildiğini ve müvekkiline ödenmesi gereken ücretin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlendiğini, mahkemece açık kanun hükmünün yanlış uygulandığını ileri sürerek 22.500 USD’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili; davanın süresinde açılmadığını, kararların yasal mevzuata uygun olarak verildiğini, yapılan işlemlerde kusur, kast ve hatanın bulunmadığını, HMK’nın 46. maddesinde belirtilen şartların oluşmadığını ve uğranıldığı iddia edilen zararın dayanağının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İhbar olunan hâkimler yargılamaya katılmamış ve herhangi bir beyanda bulunmamışlardır.
İlk derece mahkemesi sıfatıyla Hukuk Genel Kurulunca; “Davacının dayandığı hukuki sorumluluk nedeni olan HMK 46. maddesinin (c) bendine göre hakimin sorumlu tutulabilmesi için;
HMK 46/-(c) bendinde, sübjektif bir unsura yer verilmemiş, fakat açıkça kanuna aykırılık şartı aranmıştır. Bir kanun hükmü farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin değilse, bir başka deyişle hakim görüşünü hukuki dayanaklara ve bilimsel görüşlere dayandırarak farklı bir bakış açısı getirmiş veya delillerin takdirinden elde ettiği kanaat ile uyuşmazlığı sonuçlandırmış ise artık burada hakimin sorumluluğundan bahsetmek mümkün değildir. Eldeki davada ihbar edilen hakimler tarafların ileri sürdüğü delilleri ve bilirkişi raporlarını takdir ederek sonuca gitmiş ve hakimler ileri sürülen temyiz itirazlarını gerekçeli bir şekilde reddetmiş ve mahkeme kararını dosya içindeki deliller ve bilirkişi raporlarına göre onanmıştır. Bu nedenle sorumluluk şartı oluşmamıştır.” gerekçesi davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine;
Yargıtay Büyük Genel Kurulunca; “…temyize konu dava, 6100 sayılı HMK’nın 47. maddesi dikkate alınarak ilk derece mahkemesi sıfatı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda 20.01.2014 tarihinde açılmıştır. Yapılan yargılama sonunda 22.01.2015 tarihinde davanın esastan reddine karar verilmiş, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 01.04.2015 gün ve 6644 sayılı Yargıtay Kanunu İle Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 6100 sayılı HMK 47. maddesi değiştirilmiştir. Bir diğer deyişle dava tarihinde ve hüküm anında gerçekleşmiş bulunan dava şartı temyiz aşmasında değiştirilmiş bulunmaktadır.
… göreve dair hükümlerin 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi gereğince kamu düzenini ilgilendiren hükümler olduğu, bu nedenle yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerektiği, usul hükümlerinin derhal uygulanması ilkesince değişiklik yapan Kanunda düzenlemenin derdest davalar uygulanmayacağına dair açık bir düzenleme bulunmaması halinde derhal uygulanması gerektiği, bu nedenle 01.04.2015 gün ve 6644 sayılı Yargıtay Kanunu İle Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 6100 sayılı HMK 47. maddesi gereğince kararın bozulması gerektiği kabul edilmiştir.” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca Yargıtay Büyük Genel Kurulunun bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 47. maddesi gereğince yargılamanın ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılması gerektiğinden Hukuk Genel Kurulunun görevsizliğine, talep hâlinde dava dosyasının Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiş, davacı vekilinin süresi içerisinde talebi üzerine dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesine gönderilmiştir.
İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.