YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/324
KARAR NO : 2022/45
KARAR TARİHİ : 25.01.2022
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 21. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı … Teknik Sanayi Ticaret Anonim Şirketi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı … Teknik Sanayi Ticaret Anonim Şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirkete ait işyerinde 10.5.2006-30.12.2011 tarihleri arasında çalışan müvekkilinin kendisine verilen tüm görevleri ve özellikle defter kısmında kullanılan 850-1000 kg arasında değişen ağırlıktaki bobinleri biomatik makinesine sürme, ittirme ve çevirme ayrıca 25-35 kg ağırlıktaki defter kolilerini paletlere dizme işini yaptığını, bu işler nedeniyle davacının bel fıtığı meslek hastalığına yakalandığını, işten ayrıldıktan sonra Sosyal Güvenlik Kurumu Sıhhiye Sosyal Güvenlik Merkezine verdiği 30.3.2012 tarihli dilekçesi ile meslek hastalığının ve maluliyet oranının tespitini, sonucuna göre de gelir bağlanmasını talep ettiğini, yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde Kocatepe Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezinin 10.7.2013 tarihli ve 13864 sayılı sağlık kurulu kararı ile müvekkilinde tespit edilen lomber diskopati (bel fıtığı) hastalığının mesleki olduğuna ancak maluliyetinin bulunmadığına karar verildiğini, davacının maluliyeti bulunmasa da onyedi kez fizik tedavi gördüğünü, hastalığın verdiği rahatsızlığı yüksek oranda hissettiğini, ömür boyu da hissedeceğini, bu nedenle manevi olarak zarar gördüğünü ileri sürerek 30.000TL manevi tazminatın meslek hastalığının tespit tarihi olan 10.7.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı … Teknik Sanayi Ticaret Anonim Şirketi (Meteksan Anonim Şirketi) vekili cevap dilekçesinde; defter tesisi içerisindeki araç ve çevre temizliğinin yapılması, atık kırpıntı kağıtların süpürülmesi ve atılması, üretime girecek bobinin (kağıt rulonun) baskı makinesinin arkasına ittirilerek yanaştırılması ile üretilen ve paketlenen defter kolilerinin palete istiflenmesi işlerinin genel hizmetler elemanı olarak çalışan davacının görevleri arasında bulunduğunu, iddianın aksine bobinlerin ortalama ağırlığının 350-650 kg arasında olduğunu, Sosyal Güvenlik Kurumu görevlisi tarafından düzenlenen 9.7.2012 tarihli durum tespit tutanağında bu hususun ve paketlenen defterlerin ağırlığının 4 kg olduğunun ayrıca işyerinde iş güvenliği açısından her türlü önlemin alındığının, paketleme işinin yılda bir kere birkaç gün sürdüğünün belirtildiğini, bu nedenle sağlık kurulu raporunun kabulünün mümkün olmadığını, Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi veya Sosyal Güvenlik Kurumu Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alınması gerektiğini, belirsiz ve riskli bir hastalık olan bel fıtığı rahatsızlığının kimi zaman küçük yanlış bir hareketin sonucunda dahi meydana gelebileceği dikkate alındığında söz konusu rahatsızlığın davalı şirkete ait işyerinde ve yapılan iş dolayısıyla meydana geldiğinin kesin olarak ispatı gerektiğini, rahatsızlığın meslek hastalığı olduğu kabul edilse bile illiyet bağı bulunmadığını, zira müvekkilinin tüm tedbirleri aldığını, davacıya iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin eksiksiz verildiğini, davacının iş istek formunda daha önce bir mobilya işyerinde usta ve kalfa olarak çalıştığını belirttiği gibi 10 ay hapis cezası alıp belli bir süre cezaevinde kaldığını, hastalığın bu etkenlerden dolayı meydana gelmiş olabileceğini, işten ayrıldıktan iki yıl sonra davalı işyerinde yapılan işten kaynaklandığı ileri sürülen hastalığın aradan geçen süre dikkate alındığında davalı işyerindeki çalışma sonucu oluştuğunun kabulüne imkân bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Ankara 21. İş Mahkemesinin 29.3.2016 tarihli ve 2015/1232 E., 2016/146 K. sayılı kararı ile; davacının davalı işyerindeki çalışmasından kaynaklanan ve maluliyeti gerektirmeyen meslek hastalığı nedeni ile tarafların kusur oranları ile davacının duyduğu elem ve ızdırabın şiddetine göre 20.000TL manevi tazminat takdiri gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve 20.000TL manevi tazminatın 6.8.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Ankara 21. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
8. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 26.9.2017 tarihli ve 2016/18901 E., 2017/6811 K. sayılı kararı ile; sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, “…2-Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından davacının meslek hastalığından kaynaklanan maluliyet oranının %0 olduğu, meslek hastalığının oluşumunda kaçınılmazlığın %10 oranında etkili olduğu, davacı sigortalının %10, davalının ise %80 oranında kusurlu oldukları anlaşılmaktadır.
Gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen 20.000,00 TL manevi tazminat fazladır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
9. Ankara 21. İş Mahkemesinin 18.1.2018 tarihli ve 2017/645 E., 2018/8 K. sayılı kararı ile; davacının davalı işyerinde yaptığı işlerden dolayı meslek hastalığı mahiyetinde olan bel fıtığı rahatsızlığına tutulduğu, işyerinde çalıştığı süre içerisinde bel ağrıları nedeniyle defalarca hastaneye başvurmak ve fizik tedavi görmek zorunda kaldığı, hayatını çalışarak kazanmak zorunda olan davacının otuzlu yaşlarda, verilen rapora göre bundan sonra belini zorlamayacak işlerde çalışması gerektiği, rahatsızlığının hayatı boyunca yaşam kalitesini düşürecek nitelikte olması nedeniyle maluliyetinin bulunmamasının önem arzetmediği, davalı işverenin kusurunun %80 gibi yüksek bir oranda olduğu, olayın oluş tarihi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ülkenin ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü, kusur oranları, yeterli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan davalının rahatsızlığını bilmesine rağmen davacıyı aynı işlerde çalıştırmaya devam etmesi gibi unsurlar gözetildiğinde hükmedilen manevi tazminat miktarının caydırıcılık etkisi yapacak miktarda, uğranılan zararla orantılı, duyulan acı ve üzüntüleri hafifletici nitelikte olduğu gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
13. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 332. maddesinin karşılığı olarak çağdaş bir yaklaşımla düzenlenen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 417. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür” hükmü ile, 4857 sayılı İş Kanunu’nun mülga 77/1. maddesiyle bütünlük sağlandığı gibi 3. fıkrasındaki “İşverenin yukarıdaki hükümler dahil kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir” hükmü ile de hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğun hukuki niteliği konusundaki tartışmalar sona erdirilmiş, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan ölüme ve vücut bütünlüğünün zedelenmesine veya kişilik haklarının ihlâline bağlı zararların tazmininde sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. İşverenin gözetme borcu iş akdinden kaynaklandığından işçi, iş kazasından doğan vücut bütünlüğünün zedelenmesi nedeniyle açacağı maddi ve manevi tazminat davasında sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerine (TBK 112 ve 417.) dayanabilecektir. Öte yandan, işverenin bu davranışı, kişi varlıklarını doğrudan korumayı amaçlayan (iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin) emredici kuralların kusurlu bir davranışla ihlâli niteliğinde olup aynı zamanda haksız fiil oluşturur. Bu nedenle işçilerin iş kazasından kaynaklanan tazminat taleplerinde sözleşmeden doğan ile haksız fiilden doğan dava hakları yarışır. İşçinin ölümü veya vücut bütünlüğünün zedelenmesi hâli sözleşmeye aykırılık doğuracak olmakla birlikte bu durum aynı zamanda bir haksız fiilin unsurunu da oluşturur (Oğuzman, Kemal: “İş Kazası veya Meslek Hastalığından Doğan Zararlardan İşverenin Sorumluluğu”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 34, S. 1-4, 1968, s. 339). İşçi zararının tazmini için sözleşmeye aykırılık veya haksız fiil hükümlerine dayanmakta serbesttir.
14. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 98. (TBK’nın 114) maddesinin 2. fıkrası “Haksız fiillerden mütevellit mesuliyete müteallik hükümler, kıyasen akde muhalif hareketlere de tatbik olunur.” şeklinde düzenleme içerdiğinden iş kazasından kaynaklanan manevi tazminat davaları açısından 818 sayılı BK’nın 47. maddesi ile 6098 sayılı TBK’nın 56. maddesi kıyasen uygulanacağından iş kazasından kaynaklanan manevi tazminat davalarında bu kapsamda inceleme yapmak gereklidir (Süzek, Sarper.: İş Hukuku, 18. Baskı, İstanbul 2019, s. 408). BK’nın 47. (TBK’nın 56) maddesine göre hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlâlinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
15. Manevi tazminat ile duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkân nispetinde karşılanmasını amaçladığından hâkim, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
16. Hâkim bu belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 26.02.2019 tarihli ve 2015/21-1606 E., 2019/213 K.; 14.03.2019 tarihli ve 2015/21-3771 E., 2019/305 K. ile 12.11.2019 tarihli ve 2016/21-1528 E., 2019/1169 K. sayılı kararları).
17. Ayrıca 22.06.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararında da takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
18. Somut olayda davacının davalı şirkete ait işyerinde 10.5.2006-30.12.2011 tarihleri arasında çalıştığı, işten ayrıldıktan sonra müracaatı üzerine Sosyal Güvenlik Kurumu Kocatepe Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından verilen 10.7.2013 tarihli sağlık kurulu kararında davacıda tespit edilen lomber diskopati (bel fıtığı) hastalığının mesleki olmakla birlikte maluliyetinin bulunmadığının belirtildiği, yargılama aşamasında davalı vekilinin itirazı üzerine alınan Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulunun 6.8.2014 tarihli ve 2014/8754 E. ve 58/9499 K. sayılı kararında da davacıda mevcut lomber diskopati (bel fıtığı) hastalığının mesleki olduğuna ancak maluliyetinin bulunmadığına karar verildiği, kusura ilişkin bilirkişi kurulu raporunda ise meslek hastalığının oluşmasında davacının %10, davalı şirketin %80 kusurlu olduğu, %10 oranında kaçınılmazlığın etkisinin bulunduğu yönünde görüş bildirildiği, mahkemece 20.000TL manevi tazminatın 06.08.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte hüküm altına alındığı anlaşılmıştır.
19. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı işyerinde çalışması nedeniyle davacıda oluşan bel fıtığı (lomber diskopati) meslek hastalığının mahiyeti ve bu hastalık nedeniyle maluliyetinin bulunmaması da gözetildiğinde tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu sonucuna varılmıştır.
20. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
21. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı … Teknik Sanayi Ticaret Anonim Şirketi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.01.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.