Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2019/194 E. 2019/631 K. 30.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/194
KARAR NO : 2019/631
KARAR TARİHİ : 30.05.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Gaziantep 4. İş Mahkemesince yetkisizlik nedeniyle davanın usulden reddine dair verilen 02.05.2014 tarihli ve 2013/741 E.- 2014/203 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davacı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 06.11.2014 tarihli ve 2014/26033 E.-2014/33099 K. sayılı kararı ile:
“…A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, Bankalarının Pazarcık/Kahramanmaraş şubesi personeli olan davalılar … ,Ölü … ve …’in bankanın mevzuatına aykırı olarak verilmemesi gereken bir krediyi verdikleri ve bankayı 28.664,00 TL zarara uğrattıklarını ileri sürerek 28.664,00 TL banka zararının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalılardan … ve Şaban Aydemir, işyerinin Pazarcık ilçesinde olduğunu ikametgahlarınında Kahramanmaraşda olduğunu belirterek yetki itirazında bulunmuşlardır.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacı bankanın ikametgahının Ankara, davalılardan Necla Ateş hariç diğerlerin ikametgahının da Gaziantep olduğu, H.M.K.’nun 7/1 maddesi uyarınca davanın Gaziantep de açılabileceği düşünülebilirsede aynı maddenin ikinci cümlesine göre davalılar bakımından ortak yetkiyi taşıyan mahkemenin H.M.K.’nun 16.maddesi kapsamında zararın meydana geldiği yer olan Pazarcık ilçesi olduğu , işin yapıldığı yerinde Pazarcık ilçesi olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Dosya içeriğine göre, yetkili mahkemenin hangi iş mahkemesi olduğu uyuşmazlık konusudur.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5 inci maddesi uyarınca, iş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşme geçerli değildir.
İş mahkemesinin görevi kapsamında bulunan bir dava, dava tarihinde davalının ikametgâhının bulunduğu veya işçinin işini yaptığı yerdeki iş mahkemesi veya iş davalarına bakmakla görevli asliye hukuk mahkemesinde açılmalıdır.
Türk Medeni Kanununun 19 uncu maddesi uyarınca, gerçek kişi yönünden yerleşim yeri, sürekli kalma niyetiyle oturulan yerdir. Gerçek kişi işverenin başka bir yerde yerleşmek niyetiyle oturduğu kanıtlanmadığı takdirde, kural olarak nüfusta kayıtlı olduğu yerin ikametgâh olarak kabulü gerekir. Aynı Yasanın 49 uncu maddesi gereğince, tüzel kişinin yerleşim yeri, kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça, işlerinin yönetildiği yerdir (Yargıtay 9. H.D. 23.06.2008 gün ve 2008/17468 Esas, 2008/17262 Karar sayılı ilamı).
Yetkili mahkemenin belirlenmesinde önemli olan işin yapıldığı işyeri tanımına, 5521 sayılı Yasada yer verilmemiştir. İşyeri, 4857 sayılı İş Kanununun 2 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir. İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır. İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür. Bir yer, ancak işin niteliği ve yürütümü bakımından işyerine bağlı bulunmaktaysa, o işyerinden sayılacaktır.
İş veya toplu iş sözleşmesinin tarafları, davalının yerleşim yeri ve işin yapıldığı yer dışındaki bir mahkemenin yetkili olduğuna dair düzenleme yapmaları, 5521 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin emredici nitelikteki son cümlesi gereğince geçersizdir.
İş mahkemesinin yetkisi kamu düzeni ile ilgili olduğundan, davalı tarafça süresinde yetki itirazı yapılmamış olsa bile, mahkeme tarafından bu husus kendiliğinden göz önünde bulundurmalıdır. Bir başka anlatımla hâkim, davanın her aşamasında yetki itirazını dikkate alabileceği gibi, kendisi de resen yetkisizlik kararı verebilir (Dairemizin 26.05.2008 gün ve 2008/20378 Esas, 2008/12778 Karar sayılı ilamı).
5521 sayılı yasanın 5 inci maddesi davacıya seçimlik bir hak vermiştir. Buna göre davacı davasını ister işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede açabilecek isterse dava olunanın (birden fazla dava olunan varsa bunlardan her hangi birisinin) Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde açabilecektir.
Bu kapsamda, davacı Banka seçimlik hakkını kullanarak davalılardan Nejla Ateşin davanın açıldığı tarihte ikametgâhı sayılan Gaziantep İş Mahkemesi’nde davasını açmıştır. Gaziantep İş Mahkemesi davaya bakmaya yetkilidir.
Mahkeme gerekçesinde yer alan 6100 sayılı HMK’nun 7 nci maddesinin olayımızda uygulama yeri yoktur. Bu nedenle, Pazarcık İş Mahkemesinin yetkili olduğunun kabulü hatalıdır…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, işçinin haksız fiilinden kaynaklanan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. vekili (Banka), davalıların banka personeli olduklarını, davalıların kusurlu davranışı neticesinde müvekkili Bankanın zararına sebebiyet verdiklerinin anlaşıldığını, davalıların kanunların ve Banka iç yönetmeliğinin kendilerine yüklediği görev ve sorumluluklarını yerine getirmediklerini ve işveren Bankayı çok ciddi derecede zarara uğrattıklarının açık olduğunu, dolayısıyla davalıların eyleminden kaynaklanan müvekkili Bankanın uğradığı zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, davaya konu olayın meydana geldiği yerin Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesi olup, müvekkilinin görev yaptığı süre zarfında Kahramanmaraş Şube Müdürlüğüne bağlı olarak çalıştığını, yine müvekkilinin ikametgâhının Kahramanmaraş ili Merkez ilçesi olduğundan yetkili mahkemenin Kahramanmaraş Mahkemeleri olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı …, bu davanın yerleşim yeri olan Kahramanmaraş ilinde görülmesi gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … ise cevap dilekçesi ibraz etmemiştir.
Mahkemece, davanın niteliği itibariyle usulsüz kullandırılan kredi nedeniyle oluşan zarara ilişkin maddi tazminat alacağının davalılardan müteselsilen tahsili istemine ilişkin olduğu ve uyuşmazlığın yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında toplandığı belirtildikten sonra, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5’inci ve 15’inci maddelerinin atfı dolayısıyla ortak yetkili mahkemeyi belirleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 16’ncı maddesi hükümlerine göre, davalıların ikametgâhının bulunduğu ya da işçinin işini yaptığı iş yerinin bulunduğu yer veyahut haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği yer veya zararın meydana geldiği, yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri iş mahkemesi olduğu, anılan yetki kuralının kamu düzenine ilişkin kesin yetki kuralı olup, yetki hususu davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetileceği gibi taraflarca da her zaman ileri sürülebileceği, davacı Bankanın yerleşim yeri Ankara olup, davalılardan Necla Ateş hariç diğerlerinin yerleşim yerinin ise Gaziantep ili olmadığını, HMK’nın 7/1 maddesi uyarınca davanın Gaziantep İş Mahkemesinde açılabileceği düşünülebilirse de aynı maddenin ikinci cümlesinde ifade edildiği üzere davalılar bakımından ortak yetkiyi taşıyan mahkemenin HMK’nın 16’ncı maddesi kapsamında zararın meydana geldiği yer olan Pazarcık ilçesi olduğu, işçilerin işini yaptığı Banka şubesinin de Pazarcık ilçesinde bulunduğu, bu maddi ve hukuki olgulara göre HMK’nın 114/1-ç ve 115/1-2 fıkraları gereğince mahkemenin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden reddine, talep hâlinde dava dosyasının yetkili nöbetçi Pazarcık Asliye Hukuk (İş) Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Hükmün davacı Banka vekili tarafından temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece, önceki gerekçelere ek olarak bozma kararında 6100 sayılı HMK’nın 7’nci maddesinin uygulama kabiliyetinin bulunmadığından bahsedildiği, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 15’inci maddesinde, kanunda açıklık bulunmayan hususlarda HMK’nın uygulanmasına dair emredici bir atıf olduğu, somut olayda olduğu gibi davalıların birden fazla olması hâlinde yetkiye dair bir düzenleme 5521 sayılı Kanun’da olmadığı, bu konudaki boşluğun sözü edilen amir hüküm nedeniyle HMK’nın 7’nci maddesi hükmüne göre doldurulması gerektiği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davacı Banka vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; işçinin haksız eyleminden kaynaklanan zararın tazmini istemli eldeki davada, davalı …’in yerleşim yerinin Gaziantep, diğer iki davalının yerleşim yerinin Kahramanmaraş, yargılamaya konu eylemin ise Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesinde meydana geldiği somut olayda; davalıların birden fazla olması hâlinde iş mahkemesinin yetkisi belirlenirken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 7’nci maddesi uyarınca ortak yetkili mahkemenin dikkate alınıp alınamayacağı, burada varılacak sonuca göre somut olayda yetkili mahkemenin zararın meydana geldiği Pazarcık İş Mahkemesinin mi yoksa davalılardan birinin yerleşim yeri olan Gaziantep İş Mahkemesinin mi yetkili olacağı noktalarında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler esnasında uyuşmazlığın esasının incelenmesinden önce, davacı … Bankasının işçinin haksız fiilinden kaynaklanan zararın tahsili istemine ilişkin açtığı eldeki davada harçtan muaf olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre eldeki davanın açılışı sırasında başvuru ve peşin harcın yatırılması gerekip gerekmediği ile dava dilekçesinde davalı olarak … mirasçıları (… ve diğerleri) şeklinde gösterildiği, yargılama aşamasında … mirasçılarını gösterir mirasçılık belgesi kararının da ibraz edildiği, dava dilekçesinin ve aşamalardaki işlemlerin sadece mirasçılardan …’e tebliğ edildiği, diğer mirasçılara herhangi bir tebligat yapılmaması karşısında taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı hususları ön sorun olarak görüşülüp, tartışılmıştır.
1- Davacı … Bankasının harçtan muaf olup olmadığı yönünden;
Davanın ne şekilde açılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 118’inci ve devamı maddelerinde gösterilmiştir. HMK’nın 120’nci maddesi uyarınca davacı yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2’nci maddesine göre yargı işlemlerinden bu Kanun’a bağlı (1) sayılı Tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı belirtilmiştir. Harçlar Kanununa ekli 1 sayılı Tarifede mahkeme harçları hukuk davalarında mahkemesine göre başvurma harcı ile konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda davanın değerine göre nispi harçlar olarak gösterilmiştir.
Davanın açılmasına esas teşkil eden harç, başvurma harcı ile peşin karar ve ilam harcıdır. Bunlardan maktu olarak alınan başvurma harcının, salt davanın açılması ile ilgili olduğundan Harçlar Kanununun “Maktu harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 27’nci maddesi gereğince bu harcın peşin olarak yatırılması zorunludur. Bunun yanında peşin karar ve ilam harcının sonradan tamamlanması mümkündür.
Harçlar Kanunu’nun 27’nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, müteakip muamelelere ancak harç ödendikten sonra devam olunur. Aynı Kanun’un “Harcı ödenmiyen işlemler” başlıklı 32’nci maddesinin birinci fıkrasına göre de, yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz.
Başvuru harcının peşin olarak yatırılması zorunlu ise de, noksan alınması ya da hiç alınmaması durumunda Harçlar Kanunu’nun yukarıda değinilen 27’nci maddesinin üçüncü fıkrası ile 32’nci maddesinin birinci fıkrası birlikte değerlendirilmek suretiyle ilgili tarafa süre verilerek başvuru harcının tamamlattırılması gerekmektedir. Verilen süre içerisinde başvuru harcının eksiksiz ödenmesi hâlinde yargılamaya devam edilmeli, aksi durumda ise müteakip işlemler yapılamayacağından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmelidir.
Öte yandan davacı T.C. Ziraat Bankası A.Ş.’nin harçtan muaf olup olmadığı üzerinde de durulmalıdır.
5230 sayılı Pamukbank Türk Anonim Şirketinin Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketine Devri Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 11’inci maddesinde;
“4603 sayılı Kanuna tâbi bankalarca yeniden yapılandırma sürecinde açılmış veya açılacak dava ve takipler sonuçlandırılıncaya kadar, 492 sayılı Harçlar Kanununun 2, 23 ve 29 uncu maddeleri ile 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesi hükümleri uygulanmaz, ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz taleplerinde teminat şartı aranmaz. Bankaların mahkeme ilâmını alması ve tebliğe çıkartması işlemlerinde karşı tarafa yükletilmiş olan harcın ödenmiş olması şartı da aranmaz.” hükmü bulunmaktadır.
5411 sayılı Bankacılık Kanununun Geçici 13’üncü maddesinde ise;
“Sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda (Tasfiye Hâlinde T. Emlak Bankası A.Ş. dâhil) 26.12.2003 tarihinden önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı aynî hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan hakların da diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan arî hakları aleyhine olmamak üzere fon alacaklarının tahsiline ilişkin 123, 134, 136, 137, 138, 140, 142 ve 165 inci madde hükümleri..” nin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Bu madde ile atıf yapılarak kapsam dâhilindeki bankalar için de uygulanacağı hükme bağlanan aynı yasanın 140’ıncı maddesinde ise fon’un, her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğu şeklinde düzenleme yapılmıştır.
4603 sayılı Kanun kapsamında bulunan Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası 5411 sayılı Bankacılık Kanununun Geçici 13’üncü maddesine göre 26.12.2003 tarihinden önceki döneme ait kredilerle ilgili olarak davalarda ve 5230 sayılı Kanunun 11’inci maddesi hükmü gereği yeniden yapılandırma sürecinde davacı olarak yer aldığı davalarda harçtan muaftır.
Ancak davacı olarak yer aldığı 5411 sayılı Kanunun Geçici 13 üncü maddesi kapsamında kalmayan eldeki işçinin haksız fiilinden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkin davada harçtan muaf değildir.
Davacı … Bankasının eldeki davada harçtan muaf olmadığı anlaşılmakla, davanın açılışı sırasında peşin alınması gereken başvuru harcının hiç ödenmediği görülmekle, Harçlar Kanunu’nun 27/3

ve 32/1 fıkraları uyarınca davacıya süre verilerek başvuru harcının eksiksiz yatırılması sağlanmalı, verilen süre içerisinde harcın yatırılması durumunda yargılamaya devam olunmalı, aksi hâlde ise davanın açılmamış sayılmasına karar verilmelidir.
2- Taraf teşkili yönünden;
Dava dilekçesinde davalı olarak “… Mirasçıları (… ve diğerleri)” şeklinde gösterildiği ve yargılama aşamasında … mirasçılarını gösterir mirasçılık belgesinin de ibraz edildiği, dava dilekçesinin ve aşamalardaki işlemlerin sadece mirasçılardan …’e tebliğ edildiği ancak diğer mirasçılara herhangi bir tebligat yapılmaması karşısında eldeki davada taraf teşkilinin sağlanmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu bağlamda dava açılmadan önce vefat eden davalı …’in diğer mirasçılarına dava dilekçesinin tebliği ile sunmaları hâlinde cevap dilekçesi ve eklerinin dosya arasına alınarak eldeki davada taraf teşkilinin de sağlanması gerekmektedir.
Hâl böyle olunca direnme kararı sair temyiz itirazları incelenmeksizin bu nedenlerle usulden bozulmalıdır.
S O N U Ç: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde belirtilen nedenlerle direnme kararının usulden BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre davacı Banka vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30.05.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.