Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2018/971 E. 2018/1855 K. 06.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/971
KARAR NO : 2018/1855
KARAR TARİHİ : 06.12.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Diyarbakır 1. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.12.2013 gün ve 2012/9 E.-2013/983 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalılar Başbakanlık … vekili ile davalı Diyarbakır … vekilleri tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 22.12.2014 gün ve 2014/6609 E.- 2014/39062 K. sayılı kararı ile;
“….A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücretine hak kazandığı halde ödenmediğini ve yıllık izin kullandırılmadığını ileri sürerek, fazla mesai, yıllık izin, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının tahsilini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı TOKİ vekili, davada taraf sıfatlarının bulunmadığını, davanın husumetten reddi gerektiğini, halen çalıştığından yıllık izin alacağının reddi gerektiğini, fazla mesai yapmadığını savunmuştur.
Davalı Boğaziçi AŞ vekili, müvekkilinin davada husumet ehliyeti olmadığını, davayı kabul etmediklerini, müvekkilinin davacının işvereni olmadığını, davacı ile müvekkili arasında iş akdi olmadığını, hiçbir zaman müvekkilinin çalışanı olmadığını savunmuştur.
Davalı … vekili, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, iş sözleşmesinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili tayin edildiğini, fazla çalışmasının söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının bir kısım işçilik alacaklarına hak kazandığı gerekçesiyle fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil taleplerinin kabulüne, yıllık izin talebinin reddine, Boğaziçi A.Ş. hakkında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalılar … ve T.C. Başbakanlık … vekilleri temyiz etmiştir
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre; davalılar … ve T.C. Başbakanlık …’nın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- İşyeri devrinin iş ilişkisine etkileri ile işçilik alacaklarından sorumluluk bakımından taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
İşyeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 sayılı İş Kanununun 6 ncı maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükümde, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür. Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu oldukları aynı yasanın üçüncü fıkrasında belirtilmiş, devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır.
Değinilen Yasanın 120 nci maddesi hükmüne göre, 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesi halen yürürlükte olduğundan, işyeri devirlerinde kıdem tazminatına hak kazanma ve hesap yöntemi bakımından belirtilen madde hükmü uygulanmalıdır. Anılan maddeye göre, işyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde, işçinin kıdemi işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanmalıdır. Bununla birlikte, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları, işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır.
İşyerinin miras yoluyla intikali 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 599 uncu maddesinde düzenlenmiş, sözü edilen madde hükmünde mirasbırakanın ölümü ile mirasçıların bir bütün olarak mirasa hak kazanacakları açıklanmıştır.
İşyerinin önceleri gerçek kişi ya da kişilerce işletilmesinin ardından şirketleşmeye gidilmesi durumunda, bu işlem de bir tür işyeri devri sayılmalıdır. Önceki gerçek kişi olan işverenlerin devralan tüzel kişi ortakları olması bu devir ilişkisini ortadan kaldırmamaktadır (Yargıtay 9.HD. 22.7.2008 gün 2007/ 20491 E, 2008/ 21645 K.). Aynı şekilde daha önce tüzel kişi şirket olan işverenin işyerini bir gerçek şahsa devretmesi de mümkündür. Devralanın şirketin hissedarlarından biri olması da sonucu değiştirmeyecektir. Adi ortaklardan bir ya da bazılarının hisselerini devri de sorumlulukların belirlenmesi noktasında işyeri devri olarak işlem görmelidir.
İşyeri devrinin temel ölçütü, ekonomik birliğin kimliğinin korunmasıdır. Avrupa Adalet Divanı kararlarına göre, maddî ve maddî olmayan unsurların devredilip devredilmediği ve devir anındaki değeri, işgücünün devri, müşteri çevresinin devri, işyerinde devirden önce ve sonra yürütülen faaliyetlerin benzerlik derecesi, işyerinde faaliyete ara verilmişse bunun süresi, işyeri devrinin kriterleri arasında kabul edilmektedir.
Basın İş Kanununa tabi işyerleri bakımından, işyerinin belirleyici unsurlarından olan marka, logo ve yayın imtiyaz hakları gibi maddî olmayan unsurların devri de işyeri devri olarak değerlendirilmelidir (Yargıtay 9. HD., 19.1.2010 gün, 2009/42958 E., 2009/354 K).
Maddî ve maddî olmayan unsurların devri söz konusu olmaksızın da işgücünün önem taşıdığı sektörlerde ekonomik birliğin önemli unsurunu olan işçilerin devri de, işyeri devri olarak kabul edilmelidir.
Devirden sonra işyerindeki ekonomik birliğin kimliğini koruyup korumadığının saptanabilmesi için, yürütülen faaliyetin devirden sonra yeni işveren tarafından aynı veya özdeş biçimde sürdürülmesi ölçütü yanında, işyerinin taşınmaz ve taşınır malları ile maddî olmayan varlıkların, işyerinde çalışan işçilerin sayı ve uzmanlık bakımından çoğunluğunun, bunun yanı sıra müşteri çevresinin devredilip devredilmediği, devir öncesi ve sonrasındaki faaliyetler arasında benzerlik olup olmadığı, devir sebebiyle işyerinde faaliyet askıya alınmışsa askı süresi gibi koşullar da göz önünde tutulmalıdır.
4857 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinde yazılı olan “hukukî işleme dayalı” ifadesi geniş şekilde değerlendirilmeli, yazılı, sözlü ve hatta zımnî bir anlaşma da yeterli görülmelidir.
İşyerine Bankalar Kanunu hükümleri çerçevesinde Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu tarafından el koyulması ise işyeri devri niteliğinde değildir. Bu durumda yönetim hakkına müdahale edilmekte veya bankacılık faaliyetleri askıya alınmaktadır.
Yine özelleştirme işlemi sonucu kamuya ait hisselerin devri de işyeri devri olarak değerlendirilemez. Özelleştirmede işyeri aynı tüzel kişilik altında faaliyetini sürdürmekte sadece kamuya ait hisselerin bir kısmı ya da tamamı el değiştirmektedir. Bununla birlikte, tamamı kamuya ait olan bir işyerinin özelleştirme işlemi sonucu başka bir işverene geçmesi işyeri devri niteliğindedir (Yargıtay 9.HD. 8.7.2008 gün ve 2008/25370 E, 2008/ 19682 K.).
İşyeri devri fesih niteliğinde olmadığından, devir sebebiyle feshe bağlı hakların istenmesi mümkün olmaz. Aynı şekilde işyeri devri kural olarak işçiye haklı fesih imkânı vermez.
İşyerinin devri işverenin yönetim hakkının son aşaması olup, işyeri devri çalışma koşullarında değişiklik anlamına da gelmez. Dairemizin kökleşmiş kararlarına göre işyeri devri işçiye haklı nedenle fesih hakkı tanımaz. İşyeri devrinin çalışma koşullarını ağırlaştıran bir yönü olup olmadığı belirlenmelidir (Yargıtay 9.HD. 27.10.2008 gün 2008/ 29715 E, 2008/28944 K.).
Bu açıklamalar ışığında, iş hukukunda işyeri devrinin işçilik alacaklarına etkileri üzerinde ayrıca durulmalıdır. İşyeri devri halinde kıdem tazminatı bakımından devreden işveren kendi dönemi ve devir tarihindeki son ücreti ile sınırlı olmak üzere sorumludur. 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, devreden işverenin sorumluluğu bakımından bir süre öngörülmediğinden, 4857 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinde sözü edilen devreden işveren için öngörülen iki yıllık süre sınırlaması, kıdem tazminatı bakımından söz konusu olmaz. O halde kıdem tazminatı işyeri devri öncesi ve sonrasında geçen sürenin tamamı için hesaplanmalı, ancak devreden işveren veya işverenler bakımından kendi dönemleri ve devir tarihindeki ücret ile sınırlı sorumluluk belirlenmelidir.
Feshe bağlı diğer haklar olan ihbar tazminatı ve kullanılmayan izin ücretlerinden son işveren sorumlu olup, devreden işverenin bu işçilik alacaklarından herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden 4857 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır. Devir tarihinden sonraki çalışmalar sebebiyle doğan sözü edilen işçilik alacakları sebebiyle devreden işverenin sorumluluğunun olmadığı açıktır. Bu bakımdan devirden sonraya ait ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacaklarından devralan işveren tek başına sorumlu olacaktır.
Davacının önce TOKİ tarafından oluşturulan geçici yönetim nezdinde ve TOKİ’den iş üstlenen Boğaziçi firması işçisi olarak çalıştığı, işyerinin daha sonra Üçkuyular daimi site yönetimine devredildiği anlaşılmakta olup devreden işveren olarak Boğaziçi A.Ş. ve TOKİ’nin sorumluluğunun, devir tarihindeki hizmet süresi ve ücret seviyesine göre doğan işçilik alacakları ile ve iki yıl süreyle sınırlı olduğunun gözetilmemesi bozma nedenidir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDENLER: Davalılar Başbakanlık … vekili ile
davalı Diyarbakır … vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili işçinin davalı Üç Kuyular Toplu Konut Site Yönetimi (Site Yönetimi/Yönetim) ile iş sözleşmesi yaptığını, ancak konutların yönetim hakkı ve yetkisinin hâlen davalı … Başkanlığına (TOKİ/İdare) ait olduğunu, bu konutları TOKİ adına hâlen diğer davalı Boğaziçi Konut A.Ş.’nin (Şirket) yönettiğini, şu andaki yönetiminin de davalı şirkete bağlı olduğunu, davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla fazla çalışma, hafta ve genel tatil ile yıllık izin alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, davacı işçinin sitede çalıştığını, sitede tüm kalorifer kazanlarının otomasyon sistemi ile çalıştığını, kalorifer yakışından kaynaklanan fazla çalışmasının söz konusu olmadığını, bununla birlikte fazla çalışmasının olması hâlinde de bunun karşılığının ödendiğini; davalı İdare vekili, davacı işçi ile müvekkili İdare arasında işçi-işveren ilişkisinin bulunmadığını, söz konusu sitenin yönetiminden, yapılan iş ve işlemlerden diğer davalıların sorumlu olduğunu, müvekkili İdarece 18.02.2009 tarihli ve 877 sayılı kararla Diyarbakır Üçkuyular Toplu Konutlarında yönetim ve denetim kurulları oluşturulduğunu, 25.04.2011 tarihli ve 2230 sayılı kararla da yönetim kurulunda üye değişikliği yapıldığını, alınan yönetim kurulu kararıyla 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu, yönetim planı ve gayrımenkul satış sözleşmesi kapsamında diğer projelerde de uygulandığı şekilde piyasadan teklif toplama usulü sonucunda en uygun teklifi veren, bu konuda deneyimli ve profesyonel bir şirket olarak yurt genelinde faaliyetlerini sürdüren, aynı zamanda İdarenin iştiraki de olan davalı şirkete hizmet alım sözleşmesi ile site yönetim hizmetlerini yürütmek üzere gerekli yetki verildiğini, adı geçen davalı şirketin sitenin yönetim faaliyetlerini yürütebilmek için yönetici, aidat takip, halkla ilişkiler, bina görevlisi alımları ve diğer personel işlemlerini gerçekleştirdiğini, müvekkili İdarenin taraf sıfatı bulunmadığı gibi taraf sıfatının diğer davalılara yöneltilmesi gerektiğini; davalı şirket vekili, müvekkili şirketin site yöneticisi ya da dışarıdan atanan yönetici olmadığı gibi, davalı İdare tarafından yönetim yetkisinin devredildiği gerçek ya da tüzel kişi de olmadığını, öncelikle İdarenin, sözleşmedeki yetkisini kullanarak söz konusu siteye gerçek kişilerden oluşan bir geçici yönetim kurulu atadığını, İdarenin atadığı geçici yönetim kurulunu oluşturan kişilerin müvekkili ile bir ilgisinin bulunmadığını, atanmış olan bu geçici yönetim kurulunun kendi personelini işe aldığını ve kendi kadrosuyla hizmet vermeye başladığını, müvekkilinin İdare tarafından atanan geçici site yönetim kuruluyla yaptığı hizmet alım sözleşmesiyle vekil sıfatıyla geçici site yönetimine; site yönetim organizasyonunun kurulması, yazılım, bilişim ve teknolojik hizmetlerin verilmesi, bütçelerin hazırlanması, muhasebe iş ve işlemlerinin yapılması, alınacak personelle mülakatların yapılması ve raporların hazırlanması ve site müdürlüğü eliyle takibi, talimatnameler ve prosedürler hazırlanması, yüklenici hizmetlerinin teknik ve hukuki alt yapısının oluşturulması, şikâyet ve taleplerin cevaplandırılması, periyodik raporların ve istenen raporların hazırlanması, satın alma hizmetlerinin hukuki ve teknik alt yapısının hazırlanması ve satın alma işlerinin yapılması, seçimle gelen yeni yönetime evrakların bilgi, belge, defter, makine, teçhizat ve ekipmanların devir ve tesliminin yapılması hizmetlerini verdiğini, site yönetimi ile yapılan hizmet alım sözleşmesi vekil tipi sözleşme olup, bu sözleşme tipinde tüm personelin site yönetimine ait olduğunu, müvekkilinin ise uzmanlığının katkılarıyla site yönetiminin yazılım ve web hizmetleri, personel görev tanımlarının ve iş sözleşmelerinin hukuki olarak yazılması, bütçe hazırlama, resmî kurumlarla yazışmalar gibi hizmetleri verdiğini, bu sözleşme nedeniyle tüm personelin (müdür, halkla ilişkiler personeli, temizlik personeli vs) site yönetimiyle sözleşme yaptığını ve site yönetimi adına açılan sicile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarının yapıldığını, müvekkilinin sürekli olarak site yönetiminin hizmetinde bulunan hiçbir personelinin olmadığını, geçici site yönetim kurulunun 08.12.2011 tarihli ve 2011/8 sayılı kararı ile müvekkili şirketin yöneticilerinden bir kısmını site yönetimi adına ve site yönetimini temsilen imza atmaya yetkili kıldığını, müvekkilinin yetkililerinin bu karara dayanarak vekil sıfatıyla site yönetimini temsilen imza attıklarını, hizmet alım sözleşmesinin hizmet bedeli ve ödeme koşulları başlığındaki bedel incelendiğinde bu bedelin personel ücretlerine bile yetmeyeceğinin açıkça görüleceğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı ile Site Yönetimi arasında 04.06.2009 tarihli konut hizmetleri görevlisi iş sözleşmesinin imzalandığı, davalı Boğaziçi Konut A.Ş.’nin geçici yönetim kurulu olduğu, davacı ile bu şirket arasında iş ilişkisinin kurulmadığı, davacıyı istihdam edenin davalılar TOKİ ve Site Yönetimi olduğu, dolayısıyla davacının davalılar TOKİ ve geçici yönetim kuruluna bağlı olarak asgari ücretle çalıştığı gerekçeleriyle davalı şirket yönünden taraf sıfatı yokluğundan davanın reddine, diğer davalılar yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı TOKİ vekili ile davalı … vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece, emsal nitelikte olduğu belirtilen Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 25.12.2012 tarihli 2012/9346 E., 2012/29481 K. sayılı karar içeriği aynen alınarak bir devrin iş yeri devri sayılabilmesi için iş yerinin veya bir bölümünün devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarının devralan işverene geçmesi gerektiği, davalı İdarenin mülkiyet hakkı sürmekte olup, daimi yönetimin kurulmadığı, ayrıca dosyada bulunan iş sözleşmesinin davalı Şirket tarafından imzalandığı, işe alımların davalı Şirket tarafından gerçekleştirildiği, bu durumda üçlü bir ilişkinin bulunduğu, bu üçlü ilişkinin de tarafları arasında devir ilişkisinden bahsedilemeyeceği, davalı İdarenin davalı şirketin ortağı olduğu, geçici yönetimin işçi çalışmasında bildirim yükümlülüğünün bulunduğu, ücreti ödediği, davalı Şirketin ise işe alım ve çıkarmada etkin söze sahip olduğu düşünüldüğünde davalılar İdare ile Şirket arasında organik bağın bulunduğu, bu nedenle taraflar arasında müteselsil sorumluluk olduğu düşünülmekte ise de, bozmadan önce verilen kararın direnme ile değiştirilemeyeceği de düşünüldüğünde önceki gerekçe ile eski kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Direnme kararı davalılar İdare ve Site Yönetimi vekillerince temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davacı işçinin davalılardan Boğaziçi Konut Hizmet Yönetimi İşletmeciliği ve Ticaret A.Ş. işçisi olarak çalışıp çalışmadığı, davalılar TOKİ İdaresi Başkanlığı ile Boğaziçi A.Ş. arasında iş yeri devrinin bulunup bulunmadığı; burada varılacak sonuca göre davalılar TOKİ İdaresi Başkanlığı ile Boğaziçi A.Ş.’nin talep konusu işçilik alacaklarından sorumluluklarının nasıl belirleneceği noktalarında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, mahkemenin direnme gerekçesi dikkate alındığında direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ve burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Özel Dairece mi yoksa Hukuk Genel Kurulunca mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30’uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429’uncu maddesi).
Mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozma kararında işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda, mahkemece davalı Şirket yönünden taraf sıfatı yokluğundan davanın reddine, diğer davalılar yönünden ise davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, Özel Dairece davacının önce TOKİ tarafından oluşturulan geçici yönetim nezdinde ve TOKİ’den iş üstlenen davalı Şirket işçisi olarak çalıştığı, iş yerinin daha sonra Üçkuyular Daimi Site Yönetimine devredildiği anlaşılmakta olup, devreden işveren olarak davalı Şirket ile davalı İdarenin sorumluluğunun, devir tarihindeki hizmet süresi ve ücret seviyesine göre doğan işçilik alacakları ile ve iki yıl süreyle sınırlı olduğunun gözetilmemesi nedeniyle bozulduğu; Mahkemece bu bozma kararına karşı bu kez davalı İdarenin mülkiyet hakkının sürmekte olup daimi yönetimin kurulmadığı, ayrıca dosyada bulunan iş sözleşmesinin davalı Şirket tarafından imzalandığı, işe alımların davalı Şirket tarafından gerçekleştirildiği, bu durumda üçlü bir ilişkinin de tarafları arasında devir ilişkisinden bahsedilemeyeceği, davalı İdarenin davalı Şirketin ortağı olduğu, geçici yönetimin işçi çalışmasında bildirim yükümlülüğünün bulunduğu, ücreti ödediği, davalı Şirketin ise işe alım ve çıkarmada etkin söze sahip olduğu düşünüldüğünde davalılar İdare ile Şirket arasında organik bağın bulunduğu, bu nedenle taraflar arasında müteselsil sorumluluk olduğu belirtildikten sonra önceki kararda direnilmesine karar verildiği görülmüştür.
Mahkeme bozma kararından esinlenerek gerekçesini değiştirmek suretiyle davalıların müteselsilen sorumlu olduklarına ilişkin gerekçe ile direnme kararı vermiş ise de, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı bu kararın gerçekte direnme olmayıp, yeni olgu ve değerlendirmelere dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu açıktır.
Hâl böyle olunca kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı İdare ile davalı … vekillerinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 06.12.2018 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.