Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2018/872 E. 2019/417 K. 09.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/872
KARAR NO : 2019/417
KARAR TARİHİ : 09.04.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 13. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 07.06.2012 tarihli ve 2009/1124 E., 2012/433 K. sayılı karar davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 26.11.2012 tarihli ve 2012/16316 E., 2012/21179 K. sayılı kararı ile:
“…Davacı 26.5.2003 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalılığının geçerli sayılarak, 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece 13.2.2011 tarihli 6111 Sayılı Yasanın 33. maddesi ile değiştirilen ve 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Yasanın “sigortalılık hallerinin birleşmesi” başlıklı 53/1. maddesin geçmişe uygulanmak suretiyle istemin kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının esnaf bağ-kur sigortalılığının 15.6.1978 tarihinde başlayan vergi kaydına istinaden 20.4.1982 tarihinde başladığı, Kurumca 20.4.1982-26.5.1987 tarih aralığında ve 10.11.1998 tarihinden itibaren esnaf bağkur sigortalı kabul edildiği, davacının 15.6.1978-31.4.1987 ve 10.11.1998-31.10.2000 tarihleri arasında vergi kaydının bulunduğu, ayrıca İnta Tıbbi Ürünler Ticaret Ltd Şti’nin hissedarı olduğu, şirketin 19.4.1996 tarihinde ticaret siciline kaydının yapıldığı, 25.12.2006 tarihinde tasfiyeye girdiği, tasfiye memuru olarak davacının atandığı, tasfiye dosyasının kapandığına dair evrak bulunmadığı, davacının 5.12.1988-4.1.1996 arası ve 26.5.2003-10.9.2007 tarihleri arası kesintisiz olarak SSK kapsamında çalışmalarının bulunduğu, şirket ortaklığı nedeniyle Kurumca 10.11.1998 tarihinden itibaren devam eder şekilde esnaf bağkur sigortalı kabul edildiğinden 26.5.2003 tarihinden sonraki SSK kapsamında çalışmaları ile esnaf bağ-kur sigortalılığının çakıştığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, 506 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığın çakışması halinde hangisine öncelik verileceği noktasında toplanmaktadır.
Sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığa yer verilmemiş olup “çakışan sigortalılık” olarak adlandırılan, bir sigortalının aynı anda birden fazla Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi olması hali, zorunlu sigortalılıkların çakışması halinde yasalarda yer alan düzenlemelerde önceden başlayan sigortalılığa geçerlilik tanınarak, isteğe bağlı sigortalılıkta ise 506 sayılı Yasa’nın 85. maddesi uyarınca malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına isteğe bağlı olarak devam edebilmek için herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna zorunlu ya da isteğe bağlı sigortalı olmamak koşulu arandığından isteğe bağlı sigortalılık ile zorunlu sigortalılığın çakıştığı bu gibi uyuşmazlıklarda, anılan maddede yer alan “sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak çalışmaya başlayanların, çalışmaya başladıkları günden itibaren” isteğe bağlı sigortalılığın sona ereceği hükmü dikkate alınarak zorunlu sigortalılığa değer verilmek suretiyle “çakışan sigortalılığın” çözüme kavuşturulması gerektiği Dairemizin ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereğidir.
1.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı yasanın 53/1 maddesinde “Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık nedenlerinden birden fazlasına aynı anda tâbi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı” bildirilmiştir. 17.4.2008 tarihli 5754 sayılı Yasanın 33. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Yasanın “sigortalılık hallerinin birleşmesi” başlıklı 53/1. maddesinde “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde, öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı bildirildiğinden 1.10.2008 tarihli 5510 sayılı yasanın 53/1 maddesi kapsamında uygulama yapılmalı ve bu kapsamda da çakışan sigortalılıklarda daha önceden başlayan sigortalılığa değer verilmelidir.13.2.2011 tarihli 6111 Sayılı Yasanın 33. maddesi ile değiştirilen ve 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Yasanın sigortalılık hallerinin birleşmesi başlıklı 53/1. maddesinde ise “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çakışması halinde, öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı” belirtilmiş ve aynı yasanın Geçici 33. maddesinde ise “Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişiklikler, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmaz” hükmü getirilmiştir.
Somut olayda davacının ihtilaflı dönemde 26.5.2003-10.9.2007 tarihleri arasında SSK’na tabi zorunlu sigortalılığı bulunmakla beraber, 10.1.1998 tarihinde başlayan zorunlu 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığının limited şirket ortaklığı ve 2.5.1983-24.9.2007 tarihleri arası düzenli yapılan prim ödemeleri nedeniyle devam etmesi nedeniyle önceden başlayıp devam eden sigortalılık 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılık olduğundan 26.5.2003 tarihinden sonraki Esnaf Bağ-Kur sigortalılığının iptaline karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; davacının önceden başlayan sigortalılığı 1479 sayılı Yasa kapsamındaki Bağ-Kur sigortalılığı olduğundan Kurum işlemine geçerlilik tanıyarak, davanın reddine karar vermekten ibarettir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının 26.05.2003-10.09.2007 tarihleri arasında zorunlu mülga 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu kapsamında sigortalı olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin vergi kaydından dolayı 20.04.1982-26.05.1987 tarihleri arasında ve İnta Tıbbi Ürünler Ticaret Ltd. Şti. ortağı olması sebebiyle 10.11.1998 tarihinden itibaren mülga 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu kapsamında sigortalı kabul edildiğini, oysa şirketin zarar etmesi nedeniyle 26.05.2003 tarihinden itibaren 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında çalışmaya başladığını ve bu çalışmasının aralıksız şekilde 10.09.2007 tarihine kadar sürdüğünü, Kurumun müvekkilinin Bağ-Kur ile SSK kapsamındaki sigortalılığın çakışması nedeniyle, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamındaki sigortalılığını iptal ederek Bağ-Kur kapsamında sigortalı kabul ettiğini ileri sürerek Kurum işleminin iptali ile baskın hizmetinin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında geçmiş olması nedeniyle 26.05.2003 tarihinden sonraki mülga 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu kapsamında sigortalılığının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili; davacının 26.05.2003 tarihinden itibaren başlatılan sigortalılığının iptaline ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını, şirket ortaklarının 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında çalışmalarının kanuna uygun olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; 6111 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 53. maddesine göre 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4/1-(a) ve 4/1-(b) maddesi kapsamındaki hizmetlerin çakışması hâlinde 4/1-(a) maddesi kapsamındaki çalışmalara (SSK) itibar edileceği belirtilerek ve davacının baskın hizmetinin SSK olması nedeniyle davanın kabulüne, 26.05.2003 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalılığının iptaline karar verilmiştir.
Davalı … vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece; önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında geçen sigortalılık süreleri ile mülga 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu kapsamındaki zorunlu sigortalılık süreleri arasında çakışma olması halinde hangi sigortalılık statüsüne öncelik verileceği, buradan varılacak sonuca göre davacının 26.05.2003-10.09.2007 tarihleri arasında Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Sosyal Güvenlik Hukukumuzda, “sosyal sigortalarda çokluk”, bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, “yararlanmada ve yükümlülükte teklik” ilkesi egemen olup, buna göre, aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında bulunulamaz ve çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü kanun hükümleriyle engellenmiştir. Sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığa yer verilmemiş olması nedeniyle “çakışan sigortalılık” olarak da adlandırılan, bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olması hâli, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3/I-(F) ve (K), 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 24/2-c madde hükümleri dikkate alınarak, sadece birine değer verilerek çözüme kavuşturulmaktadır. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 3. maddesinin I/f bendinde “kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların” K bendinde ise “herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Kanun’un 24. maddesinin I ve II. fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında, başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşuluda getirilmiştir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve mülga 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun tek çatı altında toplanmadığı dönemde, bu kanunlardan aynı anda iki tanesine bağlı olanların durumunun ne olacağına dair 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin olarak yasal bir düzenleme yoktur.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin olarak bu tür çakışan (ikili) sigortalılığa ilişkin uyuşmazlıkların çözümü için, gerçek ve fiili çalışmanın, başka bir anlatımla baskın sigortalılık olgusunun hangi Kurum ve Kanun kapsamında gerçekleştiği belirlenmeli, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin sigortalının hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı ortaya konulmalıdır. Yani sigortalı emek ve mesaisini ağırlıklı olarak hangi sigortalı çalışmaya tahsis ediyor ve ekonomik yönden geçimini sağlıyorsa o çalışmaya üstünlük tanınmalıdır.
Bu açıklamaların ışığında, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve mülga 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu kapsamında çakışan sigortalılığın bulunması durumunda, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesi dönem yönünden baskın sigortalılığa üstünlük tanınması gerektiğinden davacının 26.05.2003-10.09.2007 tarihleri arasındaki ekonomik olarak baskın çalışmasının 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamından kaynaklanması nedeniyle davacıyı ihtilaf konusu dönemler yönünden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında sigortalı kabul etmek gerekmektedir.

Ne var ki mahkemece direnme kararının bir bölümünde ”6111 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 53. maddesine göre aynı Kanun’un 4. maddesinin 1. fıkrasının a bendi ve 4. maddesinin 1. fıkrasının b bendi kapsamındaki hizmetlerin çakışması hâlinde 4. maddesinin 1. fıkrasının a bendi kapsamındaki çalışmalara (SSK) itibar edileceği” belirtilmiş ise de, söz konusu yasal düzenleme 01.03.2011 tarihinden itibaren uygulanacağından direnme kararından bu bölümün çıkarılması gerekmektedir.
Hâl böyle olunca mahkemenin direnme kararı yukarıda belirtilen bu değişik gerekçelerle yerindedir.
SONUÇ: Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile mahkemece direnme kararında geçen ”6111 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 53. maddesine göre aynı Kanun’un 4. maddesinin 1. fıkrasının a bendi ve 4. maddesinin 1. fıkrasının b bendi kapsamındaki hizmetlerin çakışması hâlinde 4. maddesinin 1. fıkrasının a bendi kapsamındaki çalışmalara (SSK) itibar edileceği” ibaresinin çıkarılması suretiyle direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik nedenlerle ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 09.04.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.