Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2018/836 E. 2018/1952 K. 18.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/836
KARAR NO : 2018/1952
KARAR TARİHİ : 18.12.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 2. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.12.2011 tarihli ve 2006/469 E., 2011/749 K. sayılı karar davalı … ve davalı …. vekilleri ile … vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmekle, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 21.01.2013 tarihli ve 2012/9824 E., 2013/587 K. sayılı kararı ile;
“…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici sebepler ile davalıların temyiz neden ve kapsamına göre davalı … vekilinin tüm,diğer davalı şirketler vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava;28.03.2006 tarihinde geçirdiği iş kazasında sürekli işgöremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlırının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece;4.123,32TL maddi,15.000,00TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı , olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hükmedilen 15.000,00TL manevi tazminatın fazla olduğu ortadadır.
O halde, davalı şirketler vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve daha uygun bir miktara hükmedilmek üzere karar bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin davalı işverenlerden … işçisi olarak Mamak Belediyesi Başkanlığı adına yapılan çöp toplama işinde çalıştığını, 28.03.2006 tarihinde çalışma esnasında çöp kamyonuna çıkmaya çalışırken kamyonun aniden hareket etmesi ile ayağının kamyonun arka kapak demirlerine sıkıştığını ve 200 metre sürüklenerek yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde tüm kusurun işverene ait olduğunu ileri sürerek fazlaya dair talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 20.000,00TL manevi tazminatın, çalışamadığı aylara ilişkin ücret için 100,00TL’nin ve işgücü kaybı nedeniyle 100,00TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş iken maddi tazminat talebini 03.10.2011 tarihinde ıslah ederek 4.123,32TL olarak belirlemiştir.
Davalı … vekili; işverenin … olduğunu, müvekkilinin işveren sıfatının bulunmadığını, ayrıca olayın meydana gelmesinde müvekkiline izafe edilecek bir kusurun olmadığını, öncelikle müvekkili aleyhine açılan davanın dava ehliyeti yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, esasa geçildiği takdirde ise davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
Davalı Törem Teks. Tur. İnş. Tic. Ltd. Şti. vekili; müvekkili işverenin işçi sağlığı ve güvenliği talimatlarına hiçbir şekilde aykırı davranmadığını, davacıya çöp toplama işinin nasıl yapılacağı ve kamyona nasıl binileceği konusunda eğitim verildiğini, olayın meydana gelmesinden herhangi bir kusuru bulunmadığını ve iş kazası sonucu davacıda herhangi bir maluliyet oluşmadığını iddia ederek davanın reddini istemiştir.
Davalı Bekard Gıda Taş. İnş. Tem. San. Ltd. Şti. cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece; 28.03.2006 tarihinde meydana gelen olayın iş kazası olduğu, davalı ….. Adi Ortaklığının %70, dava dışı …’in %20, dava dışı Kenan Demiray’ın % 10 kusurlu bulunduğu, davacının maluliyetinin 28.03.2006-26.10.2010 tarihleri arasında %3.2, 27.10.2010 tarihleri arasında %2.1 olduğu gerekçesiyle maddi tazminat alacağı davasının kabulüne, manevi tazminat davasının ise kısmen kabulü ile 15.000,00TL’nin 28.03.2006 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Davalı … ve davalı …. vekilleri ile … vekilinin ayrı ayrı temyizleri üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece; önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı … vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından iş kazası nedeniyle yaralanan davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, mahkemece verilen direnmeye esas kararın davalı … vekilince “temyiz gerekçeleri daha sonra sunulmak üzere” bozulmasına karar verilmesinin talep edildiği, ancak gerekçeli temyiz dilekçesinin mahkemeye sunulmadığı, Özel Dairece yapılan temyiz incelemesinde ise … vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verildiği dikkate alındığında Özel Dairece tüm temyiz itirazları reddedilen davalı … Başkanlığının direnme kararını temyizinde hukuki yararı bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak görüşülüp tartışılmıştır.
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunması gerektiğine ilişkin ilke anlamına gelir. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır.
Öte yandan, bu yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması da gerekir (Hanağası, E.: Davada Menfaat, Ankara 2009, s.135).
Hukuki yarar dava şartlarından olup (HMK 114), davacının dava açmakta hukuken korunmaya değer bir yararının bulunması gerekir. Bu şart, dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan olumlu dava şartları arasında sayılmaktadır. Bu nedenle, menfaate; davanın dinlenebilmesi (mesmu olması, kabule şayan olması) şartı da denilmektedir (Hanağası, s.19-21) .
Bir davada, menfaat (hukuki yarar) ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu ilkeden hareketle, bir davada hukuki menfaatin bulunup bulunmadığı konusu mahkemece tarafların dava dosyasına sunduğu deliller, olay veya olgular çerçevesinde (kural olarak davanın açıldığı tarihe göre), kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmelidir. Bu sayede, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence de sağlanmış olmaktadır (Pekcanıtez, H.: Medeni Usul Hukuku, 15. Bası, İstanbul 2017,s.946-949).
Bilindiği üzere, hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır. Bu nedenle temyiz talebinde bulunan tarafın temyizinde hukuki yararı bulunmalıdır.
Mahkemece verilen 14.12.2011 tarihli ve 2006/469 E., 2011/749 K. sayılı kararı temyiz eden davalı … vekilinin gerekçe içermeyen temyiz talebi Özel Dairenin 21.01.2013 tarihli ve 2012/9824 E., 2013/587 K. sayılı kararıyla reddedilmiştir. Artık davalı … yönünden hüküm kesinleşmiş ve uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle davalı … vekilinin direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır.
O hâlde davalı … vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.12.2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.