Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2018/763 E. 2018/1792 K. 27.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/763
KARAR NO : 2018/1792
KARAR TARİHİ : 27.11.2018

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “istihkak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince davanın kabulü ile yapılan haczin kaldırılmasına dair verilen 12.05.2011 tarihli ve 2009/257 E., 2011/556 K. sayılı karar davalı alacaklı Pars Tekstil San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25.02.2013 tarihli ve 2012/15859 E., 2013/2249 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı (üçüncü kişi) vekili, İstanbul 11. İcra Müdürlüğü’nün 2008/ 27719, 22800, 25406, 26582 ve 26757 sayılı Takip dosyalarından yazılan talimat uyarınca, Ümraniye 3. İcra Müdürlüğü’nün sırası ile 2008/257 sayılı Talimat dosyalarında yapılan 10.01.2009 günlü hacze konu menkullerden tutanağın 6 ve 8. sırasındaki mahcuzların Yapı Kredi Finansal Kiralama A.O.ndan finansal kiralama sözleşmesi uyarınca kiralandığını, diğerlerinin ise üçüncü kişi şirkete ait faturalı eşyalar olduğunu, borçlunun mahcuzlarla ilgisinin bulunmadığını, zaten farklı bir alanda ve adreste faaliyet gösterdiğini belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı (alacaklı) vekili, davacının sunduğu kira sözleşmesine göre borçlunun da haciz adresinde faaliyet gösterdiğini, burada borçluya ait çok sayıda belgenin bulunduğunu, istihkak iddiasının kanıtlanamadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı (borçlu şirket), usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmadığı gibi cevap da vermemiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre: “davacı üçüncü kişinin, haczin yapıldığı yerde 2006 yılından beri faaliyet gösterdiği, ticaret sicil kaydı ile elektrik, telefon, doğalgaz aboneliklerinin bu durumu doğruladığı, borçlunun ise farklı bir yerde faaliyet gösterdiği, mülkiyet karinesinin üçüncü kişi yararına olduğu, ispat yükü altında olan alacaklının mülkiyet karinesinin aksini kanıtlayamadığı“ gerekçesi ile davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğindedir.
Dava konusu haciz, üçüncü kişi şirketin ticaret sicil kaydında geçen faaliyet adresinde yapılmıştır. Ne var ki hacizde hazır bulunan davacı şirket ortağı Birkan Çelik haciz mahallindeki soğuk hava deposunun takip borçlusu şirkete ait olduğu yönünde beyanda bulunmuş, haczin bir kısmı bu bölümde yapılmış ve borçlu şirkete ait üç adet klasör içinde evraklar da tespit edilmiştir.
Bu koşullarda, İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulü gerekir. İspat yükü altında olan üçüncü kişi şirket iki adet mahcuzu finansal kiralama sözleşmesi uyarınca aldığını ve mülkiyetin kendisine geçtiğini iddia etmektedir. Finansal kiralama şirketi ise kira ödemelerinin tamamlanmadığını, mülkiyetin üçüncü kişiye geçmediğini, sözleşmenin feshedildiğini bildirmiştir. Diğer yandan, bir kısım mahcuza ilişkin fatura ya da benzeri bir belgeye dayanılmadığı, diğerleri için sunulan faturalarda ise ayırt edici özellikler yazmadığından fatura konusu eşyalarla mahcuzların karşılaştırılmasının mümkün olmadığı görülmüş, bilirkişi incelemesinde de bu durum tespit edilmiştir.
İstihkak iddiasının kanıtlanamaması nedeni ile davanın reddi gerekirken oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile kabulüne yönelik yazılı biçimde hüküm kurulması hatalı olmuştur.…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, üçüncü kişinin İİK.’nın 96. vd. maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak istemine ilişkindir.
Davacı üçüncü kişi vekili; davalı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine yapmış olduğu takip nedeni ile 10.09.2009 günü yapılan hacze konu menkullerden tutanağın 6. ve 8. sırasındaki mahcuzların Yapı Kredi Finansal Kiralama Anonim Ortaklığından finansal kiralama sözleşmesi ile kiralandığını, diğerlerinin ise üçüncü kişi şirkete ait faturalı eşyalar olduğunu, borçlunun mahcuzlarla ilgisinin bulunmadığı gibi farklı bir alanda ve adreste faaliyet gösterdiğini ileri sürerek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, davacının sunduğu kira sözleşmesine göre borçlunun da haciz adresinde faaliyet gösterdiğini, söz konusu adreste borçluya ait çok sayıda belgenin bulunduğunu ve istihkak iddiasının kanıtlanamadığını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı borçlu yapılan tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamış, duruşmalara da katılmamıştır.
Mahkemece davacı üçüncü kişinin, haczin yapıldığı yerde 2006 yılından beri faaliyette bulunduğu, ticaret sicil kaydı ile elektrik, telefon, doğalgaz aboneliklerinin de bu durumu doğruladığı, borçlunun ise farklı bir yerde faaliyet gösterdiği, mülkiyet karinesinin üçüncü kişi yararına olduğu, ispat yükü altında olan alacaklının mülkiyet karinesinin aksini kanıtlayamadığı gerekçesi ile davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmiştir.
Davalı alacaklı Pars Tekstil San. Ve Tic. A.Ş. vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece davacının meşru nedenli bilgi ve kayıtlara istinaden uzun süredir burada etkinlikte bulunmasının ispat külfetinin davalıda olmasını zorunlu kıldığı, ispat külfeti kendisinde olmamasına rağmen davacının mahcuzlarla ilgili yeterince argüman sunduğu, bilirkişi raporunda da mallarla meşru ilişkiyi hükümden düşüren kesin bir ifade bulunmadığı, davalının davacı ile borçlunun ittifak ederek alacaklıları karşılıksız bıraktığına ilişkin tezi meşru, haklı, kabul edilebilir delillerle ortaya koyup kanıtlaması gerektiği, olanak ve kolaylık olmasına rağmen davalının bu edimini teksif ilkesi uyarınca belirlenen zaman dilimi içerisinde mahkemeye sunmadığı, yalnızca iddia ile yetindiğinden mahkemece ikna edici bulunmadığı gerekçeleri ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı alacaklı Pars Tekstil San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından İİK 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından mı yoksa davalı alacaklı tarafından mı ispat edilmesi gerektiği, burada varılacak sonuca göre istihkak iddiasının kanıtlanıp kanıtlanamadığı noktasında toplanmıştır.
Genel ispat kuralını düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesine göre, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 97/a ve 99. maddelerinde ise alacaklı ve üçüncü kişiler yararına bazı yasal karinelere yer verilmiştir.
Kanun’un 97/a maddesi ile,
“…Bir taşınır malı elinde bulunduran kimse onun maliki sayılır. Borçlu ile üçüncü şahısların taşınır malı birlikte ellerinde bulundurmaları halinde dahi mal borçlu elinde addolunur. Birlikte oturulan yerlerdeki mallardan mahiyetleri itibariyle kadın, erkek ve çocuklara aidiyetleri açıkça anlaşılanlar veya örf ve adet, sanat, meslek veya meşgale icabı olanlar bunların farz olunur. Bu karinenin aksini ispat külfeti iddia eden kişiye düşer.
İstihkak davacısı malı ne suretle iktisap ettiğini ve borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukuki ve fiili sebep ve hadiseleri göstermek ve bunları ispat etmekle mükelleftir.” düzenlemesi getirilmiş iken, 99. maddesinde ise;
“…Haczedilen şey, borçlunun elinde olmayıp da üzerinde mülkiyet veya diğer bir ayni hak iddia eden üçüncü kişi nezdinde bulunursa, bu kişi yedieminliği kabul ettiği takdirde bu mal muhafaza altına alınmaz. İcra müdürü, üçüncü kişi aleyhine icra mahkemesinde istihkak davası açması için alacaklıya yedi gün süre verir. Bu süre içinde icra mahkemesine istihkak davası açılmaz ise üçüncü kişinin iddiası kabul edilmiş sayılır. Alacaklı tarafından süresinde açılan dava sonuçlanıncaya kadar, haczedilen malın satışı yapılamaz. Haczin, üçüncü kişinin yokluğunda yapılması ve üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunulması halinde de bu fıkra hükmü uygulanır.” amir hükmüne yer verilmiştir.  
Uyuşmazlığın çözümü ile ilgili olan bu yasal karinelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
İİK.’nun 97/a-l maddesinde borçlu dolayısıyla alacaklı yararına öngörülen yasal karineler borçlu ile üçüncü kişilerin anlaşarak alacaklılardan mal kaçırma eylemlerini önlemek amacıyla getirilmiştir.
a- “Bir taşınır malı elinde bulunduran kimse onun maliki sayılır” (İİK. md. 97/a-birinci fıkra ilk cümle). Bu karine uyarınca, haciz sırasında taşınır malı elinde bulunduran borçlu onun maliki sayılır. Borçlunun taşınır malın maliki kabul edilmesi için elde bulundurmanın malik sıfatıyla olması koşul değildir. Malı elde bulunduran kişi haczedilen malın gerçek maliki olabileceği gibi gerçek malik adına zilyet olan kişi de olabilir.
Ancak, alacaklı yararına bulunan yasal karinenin varlığını kabul edebilmek için, borçlunun haciz uygulanan adresle ilişkisinin kesin olarak saptanması gerekir.
b- “Borçlu ile üçüncü şahısların taşınır malı birlikte ellerinde bulundurmaları halinde dahi mal borçlu elinde addolunur ” (İİK. md. 97/a, birinci fıkra, ikinci cümle). Alacaklı yararına kabul edilen bu yasal karineye göre, haczedilen taşınır malı, borçlu ile üçüncü kişilerin birlikte ellerinde bulundurmaları durumunda, borçlu malın maliki sayılır.
c- Bu karinelerin aksini ispat yükü üçüncü kişiye düşer. İİK.’nın 97/a maddesi ilk ve ikinci cümlesinde alacaklı yararına öngörülen yasal karinelerin aksini ispat etmek mümkündür.
Mal borçlu elinde bulunurken haczedilmişse, istihkak davası açmak yükümü, mal üzerinde istihkak iddia eden üçüncü kişiye düşer (İİK. md. 97/6-9). Üçüncü kişi açtığı davada alacaklı yararına olan karinenin aksini, “malı nasıl kazandığını ve borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukukî ve fiilî sebep ve olayları göstererek” ispat edecektir.
Davacı üçüncü kişi, bu ispat yükünü yerine getirirken malı hangi hukukî sebebe dayanarak kazandığını, eğer satın alma nedenine dayanmışsa satın aldığı tarihte malı satın alabilecek ekonomik güce sahip olduğunu, malın ne sebeple borçlu elinde bulunduğunu kanıtlamak zorundadır. Yasal karinenin aksi tanık dâhil her türlü kanıtla ispat edilebilir. Ancak davacı üçüncü kişinin karinenin aksini ispat için icra mahkemesine sunduğu kanıtların yeterli inandırıcı ve hiçbir duraksamaya yer vermeyecek nitelikte olması gerekir. Yargıtay, örneğin, takipten sonra ve özellikle hacze yakın tarihte düzenlenen faturalar alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla temin edilmiş olduğundan yasal karinenin aksini ispata yeterli kanıt olmadığı görüşündedir. Bunun gibi, haciz tarihini ve hacizden sonraki tarihleri taşıyan belgelere değer verilemez.
Malın borçlu elinde haczi durumunda istihkak davası üçüncü kişi yerine alacaklı tarafından açılmış olsa bile ispat yükü üçüncü kişiye düşer (Güneren, A.: İcra ve İflas Hukuku’nda İstihkak Davaları, Ankara 2008, s: 652,653,654 vd.).
Yukarıda bahsedilen yasal karinelerin yanında fiili (eylemli) karinelerden bahsetmekte de fayda bulunmaktadır.
Eylemli karine denen yaşam deneyi kuralları, tarafların olay iddialarının doğruluğu veya bir kanıtın güvenebilirlik derecesi hakkında hâkimin kanıya varmasına yarayan, yaşam deneylerinin ortaya koyduğu değer hükümleridir. Kanıt değerlendirme serbestisinin yürüdüğü durumlarda (İİK 97/17) bu değer hükümleri hâkim tarafından göz önünde tutulurlar.
Bu yaşam deneyi kurallarının öğreti ve Yargıtay uygulamasına göre iki işlevi vardır. Birinci, işlevi hâkim gösterilmiş bulunan bir kanıtın güvenilebilirlik derecesini, yani ispat gücünü yaşam deneyi kuralları uyarınca belirler. İkinci işlevi ise şöyledir: Hâkim, hakkında kanıt gösterilmemiş bir olay iddiasının doğruluğunu, yaşam deneyi kurallarına dayanarak kabul edebilir ve bu durumda ispat yükü o olayın aksini ileri süren tarafa geçer.
Malın borçlu elinde veya borçlu ile üçüncü kişinin birlikte ellerinde haczi durumunda mülkiyet karinesi (İİK. md. 97/a) borçlu, dolayısıyla alacaklı yararınadır. Bu yasal karinenin aksini ispat yükü istihkak davası açmakla yükümlü olup hacizli mal üzerinde mülkiyet, rehin veya başka bir hak iddia eden üçüncü kişiye aittir. İstihkak davasını ispat için üçüncü kişi tarafından sunulan kanıtları serbestçe değerlendiren (İİK. md.97/17) icra hâkiminin kanıtların ispat gücünü hayatın olağan akışı kuralları olarak nitelendirilen yaşam deneyi kurallarına uygun olup olmadığını da değerlendirmesi gerekir ( Güneren,
s: 694,695).
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, İcra dosyasındaki ödeme emrinin tebliğ edildiği adresin ve haciz tutanağı için düzenlenen adresin Alemdağ Caddesi 541 Numara Ümraniye olduğu, haciz tutanağının 4. sayfasındaki beyanlardan haczin bir bölümünün de fabrikadan bağımsız bir alan olan soğuk hava deposunda gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Haczin gerçekleştirildiği yerin tebliğ edilen adrese ait taşınmaz sınırları içinde kalıp kalmadığının tespiti bakımından mahkemece yapılan araştırmalardan soğuk hava deposunun adresinin ödeme emrinin tebliğ edildiği adres değil, Y. Dudullu Mah. Alemdağ Cad. numara 541/A olduğu, belgelerin bu adreste bulunduğu saptanmıştır. Yine haciz uygulanan adresin (541) son defa davacıya ait bulunduğu, davacının bu adreste 2007 yılından beri faaliyette bulunduğu belgelendirilmiştir. Takip borçlusunun adresinin ise “H. Rıfatpaşa Mah. Perpa Tic. …..” olduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunda da haciz uygulanan adresin takip borçlusuyla herhangi bir somut ilgisinin tespit edilemediği belirtilmiştir. Davalı tarafça cevap dilekçesi ve delil listesi sunulmamış, yalnızca ihtiyati tedbir kararına beyan dilekçesi vermiştir. Anılan dilekçede Ümraniye 3. İcra Müdürlüğünün 2008/9283 sayılı dosyasına konu kira kontratındaki yerin borçlu ile üçüncü kişinin birlikte kiralandığını, işyerinde borçluya ait belgelerin varlığı ve üçüncü kişinin başka biri adına istihkak iddiasında bulunamayacağı ve yanların danışıklı işlemlerle alacağı karşılıksız bırakma girişiminde bulunduklarını savunmakla birlikte bu iddiaya yönelik olarak da bir delil sunmamıştır. Bahsi geçen takip dosyasındaki kontrat ile haciz mahalli de örtüşmemektedir. Haciz mahalli:”Alemdağ caddesi, 541 numara Ümraniye” iken, kira kontratına konu adres ” Ümraniye Dudullu Çekmeköy Alemdağ caddesi numara 147″ dir. Öte yandan davacı üçüncü kişinin faaliyet alanının oluklu kâğıt ve oluklu mukavva imalatı ve kâğıt ve mukavvadan yapılan ambalaj kutuları olduğu, hacze konu menkullerin de fatura konuları gözetildiğinde oluklu mukavva üretiminde kullanılan emtialar özel üretime konu mallar olup, niteliği gereği seri nosu ve tanıtıcı bilgilerin de yer almayabileceği, haczin davacı şirketin adresinde yapıldığı ve diğer malların da davacının kullanımında olduğu, sözleşmeye konu bobin ayağı gibi malzemelerin niteliği gereği de ayırt edici özelliklerinin yazılmamasının mümkün olduğu, hacze konu malların Finansal Kira Sözleşmesine ve ekine konu edildiğinin anlaşılabildiği sonucuna varılmaktadır.
Buna göre yukarıda belirtilen ilkeler ve maddi olgular dikkate alındığında yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygundur.
O hâlde direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ: Davalı alacaklı Pars Tekstil San. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı ONANMASINA, harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.