Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2018/75 E. 2020/284 K. 10.03.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/75
KARAR NO : 2020/284
KARAR TARİHİ : 10.03.2020

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gaziantep 1. Sulh Hukuk Mahkemesince verilendavanın reddine ilişkin karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 07.11.2013 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında yapılan şifai anlaşmaya göre müvekkilinin sahibi olduğu işyerinde davalının aylık 1.500,00TL bedelle 27.09.2011 tarihinden itibaren kiracı olarak oturduğunu, ancak noter marifetiyle gönderilen ihtarnameye rağmen kira ücretini ödemediğini, kira alacağının tahsili için başlatılan icra takibine de haksız itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile icra takibinin devamına, davalının en az %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı cevabı:
5. Davalı vekili 04.12.2013 tarihli cevap dilekçesinde; yetkili icra dairesi Tarsus İcra Daireleri iken takibin yetkisiz yerde açıldığını, öncelikle bu nedenle davanın yetkisizlikten reddinin gerektiğini, müvekkilinin dava konusu kiralananı eski malikten kiraladığını, yeni malikle sözleşme yapılmadığı için önceki sözleşmenin geçerliliğini koruduğunu, davacının kiralanan taşınmazı iktisap ettikten uzun süre sonra ihtarname gönderdiğini, ayrıca ilişikte tapu kaydının da bulunmaması nedeniyle yeni malik olup olmadığı hususunda düşülen şüphe nedeniyle kira ödemesi yapılmadığını, kendisinin kötü niyetli olmadığını aksine davacının arada sözlü bir anlaşma olduğu iddiasıyla hakkından fazlasını istemekle kötü niyetli olduğunu, davacı ile arasında herhangi bir kira sözleşmesi olmadığını, davacının iddiasını ancak yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini belirterek davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Gaziantep 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 04.02.2014 tarihli ve 2013/1918 E., 2014/189 K. sayılı kararı ile; icra takibinde yetkili icra dairelerinin alacağın nev’i itibariyle ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 9. maddesi gereğince Tarsus İcra Dairesi olduğu, bu durumda davacı tarafça davalı aleyhine yapılan geçerli bir icra takibinin olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 11.05.2015 tarihli ve 2014/8208 E., 2015/4701 K. sayılı kararı ile;
“Davacı ödenmeyen kira bedellerinin tahsili amacıyla tahliye istekli olarak icra takibi başlatmıştır. Davalı borçlunun eski malik ile yapılan kira sözleşmesi gereğince dava konusu taşınmazda bulunduğu ve davacı alacaklı yeni malikin taşınmazı 27.09.2011 tarihinde satın aldığı dosya içerisinde yer alan 02.05.2013 tarihli ihtarnameden anlaşılmaktadır. Bu itibarla taraflar arasındaki uyuşmazlığın kaynağı kira sözleşmesidir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nin 6.maddesine (1086 sayılı HMUK’nin 9.maddesi) göre “genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” 6100 sayılı HMK’nin 10.maddesine (1086 sayılı HMUK’nin 10.maddesi) göre “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir”. 1.7.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89.maddesine (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 73.maddesi) göre sözleşmeden doğan bir para borcu olup da sözleşmede aksi kararlaştırılmamış ise bu para borcu alacaklının ödeme zamanındaki ikametgâhında ödenir, bu durumda alacaklı, bu para borcunun ödenmesi için (borcun yerine getirileceği yer olan) kendi ikametgâhında takip başlatabilir ve dava açabilir. Bu durumda davacı alacaklının yerleşim yeri olan Gaziantep icra dairelerinde takip yapılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Dava yetkili icra dairesinde açıldığına göre mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Gaziantep 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 17.11.2015 tarihli ve 2015/1207 E., 2015/1425 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın temelini oluşturan kira alacağının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesinde ifadesini bulan “sözleşmeden doğan para borcu” niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre yetkili icra dairesinin Gaziantep icra daireleri mi yoksa Tarsus icra daireleri mi olduğu noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, Özel Daire bozma ilamından sonra her iki taraf vekilinin de bozmaya uyulmasını istemesine rağmen Yerel Mahkemece direnme kararı verilmesinin uygun olup olmadığı hususu ön sorun olarak ele alınıp, incelenmiştir.
13. 6100 sayılı HMK’nın”geçici 3. maddesi” uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesine göre Yargıtayın bozma kararı üzerine hâkim tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki hâkim kural olarak, Yargıtayın bozma kararına uyup uymamak konusunda tarafların düşünce ve istekleri ile bağlı olmayıp, bu yönden serbest davranmak; uyma ya da direnme kararı vermek yetkisine sahiptir.
14. Ancak, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre bozma nedenleri kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hâkimin kendiliğinden göz önünde bulundurması gereken nedenlere dayalı değilse ve her iki taraf ya da vekilleri bozmaya uyulmasını istemişlerse artık mahkemece önceki kararda direnilemez. Bu durumda bozma kararına uyulması gerekir (HGK’nın22.01.2014 tarihli ve 2013/19-556 E., 2014/40K.; 23.10.2018 tarihli ve 2017/12-734 E., 2018/1488 K.; 21.02.2019 tarihli ve 2017/2-2293 E., 2019/190 K. sayılı kararları).
15. Somut olay incelendiğinde; kamu düzenine ilişkin ve dolayısı ile hâkimin kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurması gereken kesin yetki hâli söz konusu olmadığına göre, bozma kararından sonra duruşmaya katılarak yetkili mahkemeyi belirleyen bozma kararına uyulmasını isteyen davacı ve davalı vekillerinin iradelerinin aksine olacak şekilde mahkeme kararında direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
16. Hâl böyle olunca; mahkemece yapılacak iş, bozma kararı doğrultusunda işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.
17. Bu nedenle, direnme kararı açıklanan bu usulü gerekçeyle bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 10.03.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.