Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2018/674 E. 2018/1938 K. 13.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/674
KARAR NO : 2018/1938
KARAR TARİHİ : 13.12.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 1. İş Mahkemesince davanın (reddine) görevsizliğine dair 03.06.2015 tarihli ve 2015/157 E., 2015/382 K. sayılı kararın incelenmesi sonucundan, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11.11.2015 tarihli ve 2015/12115 E., 2015/10968 K. sayılı kararı ile yargı yerinin belirlenmesi üzerine, İstanbul 1. İş Mahkemesince önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada müvekkilinin ev işlerinde çalıştığını ileri sürerek bir kısım işçilik alacaklarının tahsilini talep ve dava etmiştir.
İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesince tensip ile verilen 05.01.2015 tarihli ve 2014/587 E., 2015/2 K. sayılı karar ile, davacının, davalıların yanında ev işlerinde on üç yıl yardımcı/hizmetçi olarak çalıştığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın İş Kanunu hükümlerinden kaynaklandığı, bu itibarla dava dilekçesinin görev nedeniyle usulden reddine, karar kesinleştiğinde dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bundan sonra mahkemece verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği ve davacı vekilinin talebi üzerine dosyanın İstanbul 1. İş Mahkemesine gönderildiği anlaşılmıştır.
Davalılar vekili, İstanbul 1. İş Mahkemesine hitaben verdiği cevap dilekçesinde davacının çalıştığını iddia ettiği yerin müvekkillerinin ikamet ettikleri ev olduğunu, davacının ara sıra eve gelip temizlik yaptığını, herhangi bir alacağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İstanbul 1. İş Mahkemesince (Mahkeme), tarafların yazılı ve sözlü beyanları karşısında davacının, davalılara ait ev iş yerinde çalıştığı, 4857 sayılı İş Kanunu’nun (İş Kanunu/Kanun) 4’üncü maddesinin ( e ) fıkrasında düzenlendiği üzere, ev hizmetlerinde çalışanların, iş ilişkilerinde İş Kanunu’nun uygulanamayacağı öngörüldüğünden dava konusu talebin genel mahkemelerde görülmesi gerektiği gerekçesi ile dava dilekçesinin reddi ile mahkemenin görevsizliğine, İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna, taraflarca kararın temyiz edilmemesi üzerine kesinleşmesi hâlinde dosyanın her iki mahkeme arasında görev uyuşmazlığı olduğundan, görev konusunun hâlli için Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

Kararların kesinleşmesi üzerine Özel Dairece uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanunu’nun 4/a bendinde açıklanan hizmet (iş) sözleşmesine dayalı olarak bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsili isteminden kaynaklandığı, aynı Kanun’un 6’ncı maddesinin (c) fıkrasında ise ev hizmetlerinde ücretle ve sürekli çalışanların da bu Kanun kapsamında olduğunun belirtildiği, davanın yasal dayanağının 5510 sayılı Kanun’un 4/a bendi olduğu anlaşıldığından aynı Kanun’un 101’inci maddesi gereğince uyuşmazlığın iş mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden İstanbul 1. İş Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir.
Mahkemece görevsizlik kararındaki gerekçeler genişletilerek direnme kararı verilmiştir.
Uyuşmazlık, davacının, davalılara ait evde ev hizmetinde çalıştığı ve bir kısım işçilik alacaklarının bulunduğu iddiası ile açtığı eldeki davada, görevli mahkemenin iş mahkemesi mi yoksa genel mahkemeler mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunca yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce,
1-Mahkemece verilen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin ek kararın, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun geri çevirme kararından sonra verildiği dikkate alındığında direnme kararı henüz incelenip sonuçlandırılmadan verilen ek kararın hüküm doğurup doğurmayacağı, burada varılacak sonuca göre ek kararın temyizinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Yargıtay 9. Hukuk Dairesince mi inceleneceği,
2-Direnmeye konu uyuşmazlığın yargı yeri belirlenmesine ilişkin olduğu görülmekle Mahkemece, Özel Daire kararına karşı direnilmesinin mümkün olup olmadığı hususları ön sorun olarak tartışılmıştır.
Ön sorun olarak belirlenen hususların ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
I-Ek Karar Yönünden;
Mahkemece, yargı yerinin belirlenmesine ilişkin Yargıtay 20. Hukuk Dairesi kararına karşı direnilmesi üzerine, dosya resen Yargıtay’a gönderilmiş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.01.2018 tarihli ve 2017/20-3147 E., 2018/66 K. sayılı kararı ile eksikliğin ikmali için dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiştir.
Dosyanın geri çevrilmesi üzerine İstanbul 1. İş Mahkemesince bu kez 09.02.2018 tarihli ve 2016/31 E., 2016/130 K. sayılı ek karar ile dosya üzerinden, yasal iki haftalık süre içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi isteminde bulunulmaması nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmüştür.
Ne var ki, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun geri çevirme kararı sonrasında ancak henüz Mahkemece verilen direnme kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca incelenip sonuçlandırılmadan dosya üzerinden ek karar verilmek suretiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi mümkün değildir.
O hâlde Mahkemece verilen 09.02.2018 tarihli ve 2016/31 E., 2016/130 K. sayılı davanın açılmamış sayılmasına dair ek karar hukuken bir sonuç doğurmayacağından ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
II-Yargı Yeri Belirlenmesine İlişkin Karara Direnilmesinin Mümkün Olup Olmadığı Yönünden;
Sorunun çözümü, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) 25’inci maddesinin (5236 sayılı Kanunla değişiklikten önceki metin) incelenip irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.
Şöyle ki; 1086 sayılı HUMK’un 25’inci maddesi:
“Yetkili mahkemenin bir davaya bakmasına fiili veya hukuki bir engel çıktığı veya iki mahkemenin yargısal sınırları kapsamının belirlenmesinde tereddüt edildiği takdirde, yetkili mahkemenin tayini için Yargıtay’a başvurulur.
İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar temyiz edilmeksizin kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme Yargıtay’ca belirlenir.
Yargıtay’ca verilen merci tayini kararları ile temyiz incelemesi sonucu kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar.”

Buna göre; iki mahkemenin aynı dava hakkında ayrı ayrı görevsizlik kararı vermiş olmaları ve bu görevsizlik kararlarının (ikisinin de) temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olması hâlinde, görevli mahkemenin belirlenmesi (olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi) için merci tayini yoluna (Yargıtay’a) başvurulur.
Bir mahkemenin verdiği görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş ise, bu görevsizlik kararı, dosyanın gönderildiği mahkemeyi bağlamaz. Bu mahkeme de kendisinin görevli olmadığına ve ilk mahkemenin görevli olduğuna karar verebilir. İkinci görevsizlik kararı da temyiz edilmeksizin kesinleşirse, hukuk mahkemeleri yönünden görevli mahkeme merci tayini yolu ile (karar tarihinde henüz Bölge Adliye Mahkemeleri kurulmadığından) Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tarafından belirlenir. Bu yargı yeri belirlenmesi kararı, yargı yeri olarak belirtilen mahkemeyi bağlar (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C.I., s.663 vd).
Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin yargı yerini (davaya bakacak olan mahkemeyi) belirten kararına karşı temyiz veya karar düzeltme yoluna başvurulamaz. Yargıtay (20. H.D.) tarafından yargı yeri (merci) olarak belirtilen mahkeme, (Yargıtayın bu kararına karşı) kendi kararında ısrar edemez; mesela mahkeme, (Yargıtayın kendisini görevli bulduğu için merci olarak belirtmiş olmasına rağmen) yeniden görevsizlik kararı veremez. Yani, merci olarak belirtilen mahkeme Yargıtayın yargı yerini belirten kararı ile bağlıdır (Kuru, s.671.).
Somut olay incelendiğinde; mahkemeler arasında çıkan olumsuz görev uyuşmazlığı merci tayini suretiyle Yargıtay 20. Hukuk Dairesince giderilmiş ve İstanbul 1. İş Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilmiştir.
Merci tayini kararı ile dosya kendisine intikal eden İstanbul 1. İş Mahkemesince, önceki kararda direnilmiştir.
Merci tayini kararının davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlayacağı 1086 sayılı HUMK’un 25’inci maddesinin üçüncü fıkrasında açıkça düzenlenmiştir. Aynı düzenleme 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 23’üncü maddesinin ikinci fıkrasında da yer almıştır.
Öte yandan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10.06.1942 tarihli ve 1942/26-16 sayılı kararında, bu kararın, davaya daha sonra bakacak yerel mahkemeleri olduğu gibi Yargıtay Dairelerini de bağlayacağı belirtilmiştir.
Nitekim merci tayinine ilişkin Yargıtay Özel Dairesinin kararlarına karşı direnilemeyeceği Hukuk Genel Kurulunun 26.01.1949 tarihli ve 4/121-3 E.-K.; 18.11.1953 tarihli ve 4/121-125 E.-K.; 28.03.2007 tarihli ve 2007/13-191 E.-2007/167 K.; 03.04.2013 tarihli ve 2012/18-1226 E.-2013/416 K. ile 26.02.2014 tarihli ve 2013/17-2405 E.-2014/191 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Hâl böyle olunca Yargıtay Özel Dairesinin merci tayinine ilişkin kararına karşı direnme yolunun kapalı bulunduğu gözetilerek işin esasına girilmesi gerekirken Mahkemece önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Direnme kararı belirtilen bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.
S O N U Ç: 1- Yukarıda (I) nolu bentte açıklandığı üzere Mahkemenin 09.02.2018 tarihli ve 2016/31 E., 2016/130 K. sayılı davanın açılmamış sayılmasına ilişkin ek kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2- Yukarıda (II) nolu bentte açıklandığı üzere direnme kararının bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı usulden BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 13.12.2018 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.