Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2018/601 E. 2021/601 K. 20.05.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/601
KARAR NO : 2021/601
KARAR TARİHİ : 20.05.2021

MAHKEMESİ : Yargıtay 1. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 1. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda davanın esastan reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı 30.03.2017 tarihli dava dilekçesinde; kendisi aleyhine Niğde 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istemi ile dava açıldığını, davacının 3000TL ecrimisil talep ettiğini ve bu miktar üzerinden harç yatırarak davayı açtığını, el atmanın önlenmesi bakımından ise bir değer göstermediğini, yargılama sırasında keşif yapıldığını ve dava konusu taşınmazın değerinin 125.000TL olarak belirlendiğini, davaya devam edilebilmesi için davacının bu bedel üzerinden ¼ oranında harç yatırması gerekirken herhangi bir harç ikmali yapmadığını, 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince bu hususun mahkemece re’sen gözetilmesi gerekirken hâkim tarafından da gözetilmediğini ve kanunun emrettiği işlemlerin yapılmadığını, el atmanın önlenmesi bakımından hiç harç yatırılmadığı hâlde yargılamaya devam edilip en sonunda davanın kabulüne karar verildiğini, 8.573,75TL bakiye harcın ise kendisinden tahsiline hükmedildiğini, kararı temyiz ettiğini ancak 1. Hukuk Dairesince onandığını, bu aşamada 6.404,04TL harcın da kendisinden tahsiline karar verildiğini, karar düzeltme isteminin ise reddedildiğini, oysa ki 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2, 11, 15, 16, 28, 30, 32 ve 127. maddelerindeki düzenlemeler uyarınca davacıya eksik peşin nispi harcı tamamlanması için süre verilip, eksik miktarın süresinde tamamlanması hâlinde yargılamaya devam edilmesi, aksi hâlde ise dosyanın işlemden kaldırılarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, hâkim tarafından yasanın bu açık hükmüne uyulmaması nedeniyle bakiye harcı ödemek zorunda kalarak zarara uğradığını ileri sürerek, tarafına yükletilen harçların yasal faizi ile birlikte Hazineden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı Maliye Hazinesi vekili cevap dilekçesinde; karar düzeltme isteminin reddine ilişkin olarak 2015 yılında verilen karar nedeniyle Niğde 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararın kesinleştiğini ve davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığını, öncelikle davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, esas yönden ise HMK’nın 46. maddesinde belirtilen sorumluluk şartlarının oluşmadığını, kararın mevzuata uygun olduğunu, yapılan işlemde kusur, kasıt ve hata bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
6. İhbar olunan hâkim yargılamaya katılmamış ve beyanda bulunmamıştır.
Özel Daire Kararı:
7. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 23.01.2018 tarihli ve 2017/1 E., 2018/1 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, HMK’nın 46.maddesi gereğince hâkimin sorumluluğu nedeniyle devlet aleyhine açılmış maddi tazminat davasıdır.
Çözümlenmesi gereken husus; yargılama sırasında alınmayan peşin nispi harcın hükümle birlikte alınması nedeniyle hâkimin sorumluluğunun doğup doğmayacağına ilişkindir.
Bilindiği üzere HMK’nın 323. maddesi ile karar ve ilam harçları yargılama giderleri içerisinde sayılmış, aynı yasanın 326. maddesi ile de yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda işin esası açısından bir tartışma bulunmamaktadır. Davalı …’nın aleyhine açılan davada haksız olduğu usulünce kesinleşen mahkeme hükmü ile sabittir. Bu durumda alınması gereken karar ve ilam harcından da sorumlu olacaktır. Ayrıca yargılama sırasında davacıdan peşin nispi harcın alınmış olması halinde de nihai kararda davacı tarafından peşin yatırılan harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine hükmedilecektir. Bu durumda davalı açısından karar ve ilam harcının bir kısmının davacıdan peşin alınması davalının sorumluluğunu ve ödeyeceği miktarı etkilemeyecektir.
Davacının dilekçesinde dayanak yaptığı Harçlar Kanunu hükümlerine göre harç hususu tarafların iradesine bırakılmayıp hâkim tarafından re’sen gözetilmesi gerektiği tartışmasızdır. Bu yasal düzenlemeye uyulmaması nedeniyle hâkimin sorumluluğuna gelince; davacının dayandığı HMK’nın 46/1-c fıkrası “Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması” halini kapsamaktadır.
Somut olayda söz konusu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmesi, dava konusu yapılan hususların davacı tarafından temyiz ve karar düzeltme istemine konu yapılmaması gözetildiğinde kanunun açık hükmüne aykırılıktan söz edilemeyeceği gibi davacının madden bir zararının doğmamış olması nedeniyle hâkimin sorumluluğunun varlığının kabulü de mümkün değildir.
Açıklanan bu nedenlerle davacının yerinde olmayan ve haksız açılan davası nedeniyle HMK’nın 49. maddesinin emredici düzenlemesi uyarınca disiplin para cezasıyla cezalandırılması gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Davacının takdiren 1.000,00TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına,
3-Alınması gereken 35,90TL karar ve ilam harcının peşin alınan 31,40TL peşin ve 386,00TL tamamlama harcından mahsubu ile artan 381,50TL harcın davacıya iadesine,
4-Davalı hazine lehine (Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ikinci kısım ikinci bölümü gereğince) 3.300,00TL vekâlet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak davalı hazineye verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, artan yargılama giderlerinin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
Dair tebliğden itibaren iki hafta içinde Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere…” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
8. Özel Daire kararı süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.

II. ÖN SORUN
9. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; eldeki dava fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak koşuluyla açılmış olmakla birlikte dava ve temyiz dilekçesindeki açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, davacının el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiyle aleyhine açılan ve Niğde 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/420 E., 2013/264 K. sayılı kararıyla hükme bağlanan dava sırasında 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre davacı taraftan ikmali gereken harç tahsil edilmeden yargılamaya devam edilip karar verilmiş olması nedeniyle ödemek zorunda kaldığını ileri sürdüğü yargı harçları nedeniyle uğradığı zararın tazminini talep ettiği gözetilerek, ödediği harçlar toplamının temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı, dolayısıyla temyize konu edilen kararın miktar itibari ile temyizi kabil nitelikte olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.

III. GEREKÇE
10. Bu aşamada istinaf ve temyize ilişkin yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.
11. Bölge adliye mahkemeleri 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçmiş olup, bu tarihten itibaren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) istinaf ve temyiz hükümleri uygulanmaya başlanmıştır.
12. 6100 sayılı HMK’nın istinaf yoluna başvurulabilen kararları düzenleyen 341. maddesi:
“(1) İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.). Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir…” düzenlemesini içermektedir.
13. Bu hükme göre ilk derece mahkemeleri tarafından verilen ve miktar veya değeri 3.000 (yeniden değerleme oranlarına göre hesaplandığında 2018 yılı için 3.560) Türk Lirasını geçmeyen mal varlığına ilişkin davalardaki kararlar kesindir. Kesinlik sınırı bakımından manevi tazminat istemleri için bir istisna getirilmiş ve miktarı ne olursa olsun manevi tazminata ilişkin kararlara karşı istinaf yoluna başvurunun mümkün olduğu belirtilmiştir.
14. Aynı Kanunun temyiz edilemeyen kararları düzenleyen 362. maddesinde ise:
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:
a) Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar…” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
15. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır.
16. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 02.01.2017 tarihli ve 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilen (08.03.2018 tarihli ve 7072 sayılı Kanun ile kanun hükmü olarak kabul edilen) “Hukuk ve Ceza Genel Kurullarının görevleri” başlıklı 15. maddesinin 3. fıkrasında:
“İlk derece mahkemesi olarak ilgili dairelerce verilen hükümlerin temyiz yoluyla incelemesini yapmak” hükmü yer almaktadır.
17. Bu hükümde özel dairelerce ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabileceği ve Hukuk Genel Kurulunun bu kararları temyiz yoluyla inceleyeceği belirtilmektedir.
18. Yargıtay ilgili hukuk dairesinin tazminat davası sonucunda vermiş olduğu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir; temyiz incelemesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medenî Usul Hukuku, 2. Baskı, Kasım 2018 s. 645).
19. Öte yandan bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla veya istinaf incelemesi sonucu verdiği kararlar için dahi ayrım yapılmaksızın HMK’nın 362. maddesinde belirtilen kırk bin Türk Liralık temyiz kesinlik sınırı uygulandığından Yargıtay hukuk dairelerince ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararların temyizi için de bu parasal sınırın esas alınması ve bu miktarı geçen kararlara karşı temyiz yolunun açık olduğunun kabul edilmesi gerekir. Aksinin kabulü hâlinde Kanunun bölge adliye mahkemesi için ilk derece mahkemesi veya istinaf incelemesi yapan mahkeme olarak tanıdığı kırk bin Türk Liralık parasal sınır dâhilinde kesin karar verme yetkisini Yargıtay hukuk dairelerine tanımadığı gibi bir sonuç ortaya çıkar ki kanun koyucunun bunu amaçladığı mümkün görülmemektedir.
20. Yukarıda belirtildiği üzere miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar temyiz edilemez. HMK’nın ek madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir. Bu hükümlere göre hesaplama yapıldığında 2018 yılı için temyiz kesinlik sınırı 47.530TL’dir.
21. HMK’nın 366. maddesinin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. maddesi uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak bu hükme rağmen temyiz edilen karar kesin olduğu hâlde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş ise de, 01.06.1990 tarihli ve 1989/3 E., 1990/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Hukuk Genel Kurulu tarafından temyiz talebinin reddine karar verilebilecektir. Anılan İçtihadı Birleştirme Kararı mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri nedeniyle verilmiş olsa da HMK’daki benzer düzenlemeler de aynı yorum ve sonucu doğurduğu için HMK hükümlerine göre temyiz yönünden de uygulanması gerekir.
22. Tüm bu açıklama ve yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; dava dilekçesinde HMK’nın 46 ve devamı maddeleri kapsamında fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla ödenen yargı harçları nedeniyle 2.000TL maddi tazminatın tahsili talep edilmiş ise de; bu davanın dayanağı olan Niğde 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/420 E. ve 2013/264 K. sayılı dosyasında davacı aleyhine el atmanın önlenmesi ve 1.155TL ecrimisilin tahsili yönünde kurulan hükümle birlikte toplam 8.617,64TL harcın tahsiline karar verilmiş, davacı tarafından hükmün temyizi sırasında toplam 2.273,50TL harç yatırılmış, Özel Dairece verilen onanma kararında ise 6.463,14TL bakiye onama harcının davacı …’dan tahsiline hükmedilmiştir. Ayrıca, davacı karar düzeltme yoluna başvururken 52,40TL harç ödemiş; karar düzeltme isteminin reddi üzerine de aleyhine 57,60TL ret harcına karar verilmiştir. Dolayısıyla davacının tespiti mümkün fazlaya ilişkin başka bir hakkı olmayıp, uyuşmazlık konusu miktar aleyhine hükmedilen harçlar ile kendisinin kanun yollarına başvuruda bulunurken ödediği haçlar toplamı kadardır. Bu durumda dava değeri 2018 yılı itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 47,530TL’nin altında kalmakta olup, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün bulunmadığından davacının temyiz isteminin miktar itibarıyla reddine karar vermek gerekmiştir.
23. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, maddi tazminat istemiyle açılan eldeki davada, Özel Dairece ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar verildiği, bu nedenle HMK’nın 341. maddesi hükmünün uygulanması gerektiği, buna göre somut olayda talep edilen tazminat miktarının HMK’nın 341/2. maddesi uyarınca 2018 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 3.560TL’nin üzerinde olduğu, kararın kesin olmadığı ve temyiz incelemesinin yapılması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
24. Hâl böyle olunca, davacının temyiz isteminin reddi gerekir.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacının temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 20.05.2021 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.