Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2018/56 E. 2019/607 K. 23.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/56
KARAR NO : 2019/607
KARAR TARİHİ : 23.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 17.12.2013 tarih ve 2011/282 E., 2013/525 K. sayılı karar taraf vekillerince temyiz edilmekle, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 16.09.2015 tarih ve 2015/2066 E., 2015/4466 K. sayılı kararı ile,
“…Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebine ilişkin olup mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davalının temyiz itirazlarına gelince;
Davacı davasında 07.08.2008 tarihli sözleşme ile Su Medeniyetleri Müzesi Restorasyon İşi’nin yapımını üstlendiğini, işin devamı sırasında iş artışının meydana geldiğini, bunları da tamamlayarak işi teslim ettiğini, iş artışı nedeniyle davalı tarafından 42 günlük süre uzatımı verildiğini, süre uzatımın başlangıcının 02.11.2010 tarihi olduğunu ancak bu kararın 18.01.2010 tarihinde tebliğ edildiğini, bu nedenle süre uzatımının bu kararın tebliğ tarihinden itibaren başlaması gerektiği halde davalı idare tarafından 02.11.2010 tarihinden başlatılıp aleyhine gecikme cezası uygulandığını belirterek haksız kesilen ceza için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00 TL’nin tahsilini talep etmiş, yargılama sırasında talebini ıslah ederek 296.440,97 TL’sine çıkarmıştır.
Taraflar arasında 07.08.2008 tarihli sözleşmenin düzenlendiği, işin devamı sırasında iş artışının gerçekleştiği, bunlar ile birlikte işin tamamlanıp geçici kabulün yapıldığı hususları ihtilafsızdır. İhtilâf iş artışı nedeniyle verilen sürenin hangi tarihten itibaren başlatılacağı konusundadır. Dosya kapsamından daha önce verilen süre uzatımlarıyla birlikte işin bitim tarihinin 02.11.2010 tarihi olarak belirlendiği, ancak işin devamı sırasında yeniden iş artışının gerçekleşmesi üzerine süre uzatımına ihtiyaç duyulduğu, bunun üzerine idarece 11.01.2011 tarihli karar ile 42 gün süre uzatımı kararı alındığı anlaşılmaktadır. Sözleşmede ve eki olan şartnamelerde iş artışının yapılabilme esasları ile bunun olması halinde ek süre verilebileceğine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Somut olayda İşin devamı sırasında yüklenicinin ediminin sürekli olacağında kuşku yoktur. Sözleşmeyle kararlaştırılan teslim tarihi de bunu göstermektedir. Yanların müşterek amacı eserin ortaya çıkarılmasıdır. Bu amaca ulaşılabilmesi için sürekli sözleşmelerde olduğu gibi, onlardan beklenen, karşılıklı güven ve iyi niyetli tutumdur. Nitekim davacı yükleniciye sözleşme kapsamında verilen süre uzatımlarıyla bitim tarihi 02.11.2010 olarak belirlenmiş, bu tarihte de bitmeyeceğinin anlaşılmasıyla süre uzatımına ihtiyaç duyulmuştur. Bu süreçte sözleşme feshedilmemiş olup yüklenicinin işe devamını engeller bir durumun varlığı da iddia edilmemiştir. Yükleniciden beklenen 02.11.2010 tarihinden sonra da işe devam edip bitirmektir. Süre uzatım kararının alınmasının ve bunun davacıya tebliğinin beklenmesi işin durdurulmasına neden olarak kabul edilemez. Bu nedenle davalı idare tarafından süre uzatımının 02.11.2010 tarihine eklenmek suretiyle 14.12.2010 tarihi olarak belirlenen bitim tarihinden itibaren ceza uygulaması yerinde olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru olmamış bozulması gerekmiştir,…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı idare ile “Su Medeniyetleri Müzesi Restorasyon” işine dair sözleşme yapıldığını, istenilen imalatların sözleşme bedeli ile tamamlanamayacağının anlaşılması üzerine iş artışı yapılarak 42 gün süre uzatımı verildiğini, bu sürenin işin son süre uzatım tarihi olan 02.11.2010 tarihine eklenerek iş bitim tarihinin 14.12.2010 olarak belirlendiğini ancak idarece ilave iş artışı ve buna dayalı süre uzatımı ile ilgili cevabi yazısının 19.01.2011 tarihine kadar müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, hakediş bedelinden gecikme cezası altında 296.440,97TL kesinti yapıldığını, yapılan kesintinin haksız olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile 10.000,00TL’nin 18.10.2010 tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 30.08.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 296.449,97TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, yanlar arasında imzalanan sözleşme kapsamında öngörülemeyen imalatların ortaya çıkması sonucu süre uzatımı verilerek iş bitim tarihinin 02.11.2010 olmasına karar verildiğini, bu tarihe kadar imalatların tamamlanamaması nedeniyle ve idarece önceden öngörülemeyen imalatlar neticesinde değiştirilen veya ilave edilen işlerden dolayı keşif artışı ile 42 gün daha süre uzatımı verilerek işin son bitim tarihinin 14.12.2010 olmasına karar verildiğini, bu hususun 19.01.2011 tarihli yazı ile davacıya bildirildiğini, ancak işin süresinde bitirilmediğini, işin bitirilmesi gereken 14.12.2010 tarihi ile geçici kabulün yapıldığı 03.03.2011 tarihi arasındaki 79 gün için gecikme cezası uygulandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı yüklenicinin sözleşme konusu işi tamamlayarak teslim ettiği, idarece davacının talebi ve iş artışı nedeniyle 42 günlük süre verildiği ve süre uzatımının 18.01.2011 tarihinde davacıya bildirdiği, idarece belirlenen uzatma süresinin bitiminin kararın tebliğinden önce dolduğu, 42 günlük uzatma süresini 18.01.2011 tarihinden önceki bir tarih olan 02.11.2010 tarihinden başlatan davalının bu şekilde geçmişe yönelik bir uzatma süresi belirlemesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece, Özel Dairece verilen bozma kararında yer alan ve cezai şartın uygulanması gerektiğine ilişkin kısmına uyularak, idarece davacı yüklenicinin hak edişinden gecikme cezası kesintisi yapılmasının yerinde olduğu ancak yanlar arasında kararlaştırılan cezai şart miktarının tacirin ekonomik yönden mahvına sebep olacak şekilde fahiş olması hâlinde uygun bir miktar indirim yapılabileceği, 79 gün gecikme nedeniyle uygulanan 296.440,97TL cezai şartın fahiş olduğu, iş bedeli, idarece verilen ek süre ile ceza miktarı birlikte değerlendirilerek cezai şart bedelinde 1/2 oranında indirim yapılmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, 148.220,48TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda yanlar arasında imzalanan sözleşme kapsamında davalı idarece uygulanan ve iş bedelinden gecikme cezası kapsamında yapılan kesintinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, dolayısıyla temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme, bozma kararından esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
Diğer bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanmak veya bozmadan esinlenmek suretiyle gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozma kararında işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda, ilk kararda davacı yüklenicinin hakedişinden yapılan gecikme cezasına ilişkin kesintinin haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 296.449,97TL’nin davalı idareden tahsiline karar verilmiştir. Kararın temyizi üzerine Özel Dairece, davalı idarece yapılan kesintinin yerinde olduğu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Özel Dairenin bozma kararı sonrası mahkemece, davalı idarece ceza kesintisi yapılmasının yerinde olduğu ancak yapılan kesintinin fahiş olduğu gerekçesiyle davacı yüklenicinin hakedişinden yapılan gecikme cezası bedelinden ½ oranında indirim yapılarak davanın kısmen kabulü ile 148.220,48TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Görüldüğü üzere direnme kararında davalı idarece uygulanan gecikme cezası kesintisinin fahiş olduğu belirtilmek suretiyle yeni bir gerekçeye dayalı olarak karar verilmiştir.
Şu hâle göre, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp değerlendirilmemiş yeni bir gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca, yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 15. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 23.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.