Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2018/514 E. 2018/1858 K. 06.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/514
KARAR NO : 2018/1858
KARAR TARİHİ : 06.12.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kayseri 3. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.11.2013 tarihli ve 2013/364 E., 2013/707 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 30.12.2013 tarihli ve 2013/36450 E., 2013/30925 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının Yol-İş Sendikası üyesi olduğunu, davacının Yol-İş Sendikası ile davalı idare arasındaki toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmadığını, bu konuda daha önce dava açtıklarını ve 16.07.2008 tarihine kadar ki taleplerinin hüküm altına alındığını, ilke derece mahkemelerinin kararlarının ise Yargıtay tarafından onandığını, bu davada ise 17.07.2008 ile 28.02.2008 tarihleri arasındaki ücret farkı, ikramiye farkı ve toplu iş sözleşmesi gereği ödenmesi gereken sosyal hakları talep ettiklerini ifade etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, ayrıca davacının bütün alacaklarının ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacı işçinin davalı ile Yol-İş Sendikası arasındaki toplu iş sözleşmelerinden yararlandığı, talep ettiği alacaklarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının talep ettiği alacaklara hak kazanıp kazanmadığı ile bu alacaklarının ödenip ödenmediği noktasında toplanmaktadır.
Talep dönemine ilişkin tüm toplu iş sözleşmelerinin dosyada olmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla davalı idare ile Yol-İş Sendikası arasındaki 2009-2011 dönemi toplu iş sözleşmesinin, davacının daha önce yararlandığı Tez-Koop-İş Sendikası ile davalı idare arasındaki toplu iş sözleşmelerinin dosya kapsamına dahil edilmesi gereklidir. Taraflar arasında uygulama kabiliyetine sahip protokol olup olmadığı araştırılarak varsa bu ve temel ücrete ilişkin diğer belgeler getirtilmelidir. Ayrıca davalının ödeme savunması dikkate alınarak davacıya yapılan ödemeleri gösteren bordrolar davalı işverenden getirtilmelidir.
Belirtilen eksiklikler giderildikten sonra dosya kapsamı ve tüm kanıtlar bir bütün halinde değerlendirilmeli ve davacının talep ettiği alacaklara hak kazanıp kazanmadığı, varsa bunların miktarları belirlenmelidir. Bu yapılırken de aynı anda iki toplu iş sözleşmesinden yararlanılamayacağı gözetilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDENLER: Davalı işveren vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı iş yerinde çalışan ve Tez-Koop İş Sendikasına üye olan müvekkilinin toplu iş sözleşmesi yapma yetkisinin T.Yol-İş Sendikasına verilmesi üzerine bu sendikaya üye olduğunu, ancak davalı işverence bu sendikanın yaptığı toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmaması nedeni ile açtıkları davada müvekkilinin 01.10.2007 tarihinden itibaren T.Yol-İş Sendikasının imzaladığı toplu iş sözleşmesinden yararlanması gerektiğinin tespiti ile fark alacakların hüküm altına alındığını, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, ancak davalı işverenin buna rağmen müvekkilini 28.02.2011 tarihinden önceki dönemde toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmadığını ileri sürerek ücret, ikramiye ve sosyal haklara ilişkin fark alacakların faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacının talep ettiği fark ikramiye ve sosyal hak alacaklarının ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı işçinin 18.06.1992 tarihinde davalı iş yerinde çalışmaya başladığı, Tez-Koop-İş Sendikası üyesi iken yetkili sendikanın T.Yol-İş Sendikası olarak tespit edilmesi üzerine T.Yol-İş Sendikasına üye olan davacının açtığı davada ücret ve sosyal haklarının T.Yol-İş Sendikası ile imzalanan toplu iş sözleşmesine göre ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilerek fark ücret alacağının hüküm altına alındığı, kararın Yargıtay denetiminden geçerek onandığı, bu nedenle davacının ücret, ikramiye ve sosyal hak fark alacaklarının T.Yol-İş Sendikası arasında imzalanan toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre ödenmesi gerektiği, davalı işverence bu alacakların ödendiğinin ispat edilemediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece, davanın taraflarca hazırlama ilkesine tabi bir alacak davası olup, taraflar arasında toplu iş sözleşmelerinin dışında protokol olup olmadığını resen araştırma gibi bir yükümlülüğün bulunmadığı, taraf vekillerinin yargılama aşamasında tüm delillerini ve iddialarını sunduklarını beyan ettikleri, taraflar arasında daha önce iş yerinde hangi toplu iş sözleşmenin uygulanacağı ihtilaf konusu olduğu, iş yerinde Yol-İş Sendikasına ait toplu iş sözleşmesi hükümlerinin uygulanacağı belirtildiği ve davacının talep konusu ettiği alacağın dosya içindeki dava dosyasıyla hüküm altına alındığı, davacı tarafından kesinleşen bu davadan sonraki dönem için ödenmeyen fark alacaklarının talep edildiği, davalı tarafça 2007 yılından sonra Tez-Kop İş Sendikası ile toplu iş sözleşmesi imzalanmadığı, bilirkişi raporu, dosyada bulunan toplu iş sözleşmeleri, 16/07/2008 tarihinden önceki döneme ait alacaklarla ilgili dosya içine alınan davacının daha önce açtığı dava dosyası, davalı tarafça yapılan ödemelerle ilgili bordrolar esas alınarak hazırlandığı, davalı tarafça yapılan sosyal hak ödemelerinin Yol-İş Sendikası ile yapılan toplu iş sözleşmesindeki sosyal haklarla aynı olmadığı, davacı tarafından talep edilen sosyal hak ödemelerinin genel anlamda ödenen sosyal haklardan ayrı olarak sosyal hak alacağı şeklinde düzenlendiği, bazı genel anlamdaki sosyal hakların ayrı özel maddelerle düzenlendiği, bu nedenle ödendiği iddia olunan sosyal hakların dava konusu edilen ve hüküm altına alınan sosyal haklarla mahsubu gerektiren ödemeler olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından Tez-Koop İş Sendikası ile yapılan toplu iş sözleşmesinden yararlanmakta iken iş yerinde örgütlü T.Yol-İş Sendikasına üye olan ve daha önce açtığı ve kesinleşen davada T.Yol-İş Sendikası ile yapılan toplu iş sözleşmesine göre ücret ve sosyal haklarının belirlenmesi gerektiğinin tespiti ile fark ücret alacağının tahsiline karar verilen davacının, hüküm altına alınan dönemden sonraki dönem için fark alacak istemi ile açtığı eldeki davada, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı, hesap dönemine ilişkin her iki sendika ile yapılan toplu iş sözleşmeleri, temel ücrete ilişkin belgeler ve ödemeleri gösteren bordroların tümünün dosya içinde bulunup bulunmadığı ve burada varılacak sonuca göre bu belgelerin ve temel ücrete ilişkin protokol varsa bu protokolün getirtilmesi bakımından resen araştırma yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, mahkeme kararının Özel Dairece eksik inceleme nedeni ile bozulması üzerine taraf vekillerinin Özel Daire bozma kararında belirtilen eksikliklere ilişkin beyanlarından sonra bu beyanlara gerekçede yer verilerek direnme adı altında kurulan hükmün gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ve burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Özel Dairece mi yoksa Hukuk Genel Kurulunca mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30’uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429’uncu maddesi).
Mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozma kararında işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda, mahkemece verilen karar, Özel Dairece; “Talep dönemine ilişkin tüm toplu iş sözleşmelerinin dosyada olmadığı, bu itibarla davalı idare ile Yol-İş Sendikası arasındaki 2009-2011 dönemi toplu iş sözleşmesinin, davacının daha önce yararlandığı Tez-Koop-İş Sendikası ile davalı idare arasındaki toplu iş sözleşmelerinin dosya kapsamına dahil edilmesi, taraflar arasında uygulama kabiliyetine sahip protokol olup olmadığı araştırılarak varsa bu ve temel ücrete ilişkin diğer belgelerin getirtilmesi gerektiği…” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma kararının okunarak tarafların beyanlarının alındığı 18.03.2014 tarihli duruşmada davacı vekili, “davalı tarafça tüm belgeler sunulmuş, protokol yapılmamıştır”; davalı vekili, “biz bütün bordroları ve ödeme belgelerini dosyaya sunmuştuk, 2007’den sonrası için Tez-Kop İş Sendikası ile TİS yapılmamıştır, ancak 2007 sonrası son sözleşmeye göre ödemeler yapılmıştır, son sözleşmeyi ana dosyaya sunmuştuk..” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkemece, davacı vekilinin duruşmada, davalı tarafça tüm belgelerin sunulduğunu, protokol yapılmadığını beyan ettiği, davalı vekilinin de duruşmada bütün bordroları ve ödeme belgelerini dosyaya sunduklarını, 2007’den sonrası için Tez-Kop İş Sendikası ile TİS yapılmadığını, ancak 2007 sonrası son sözleşmeye göre ödemelerin yapıldığını, son sözleşmeyi ana dosyaya sunduklarını beyan ettiği, davanın, taraflarca hazırlama ilkesine tabi bir alacak davası olduğu, mahkemenin taraflar arasında toplu iş sözleşmelerinin dışında protokol olup olmadığını resen araştırma gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığı, kaldı ki, taraf vekillerinin yargılama aşamasında tüm delillerini ve iddialarını sunduklarını beyan ettikleri” gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Mahkemece, Özel Daire’nin bozma ilamında belirttiği eksik incelemeye ilişkin hususlar taraf vekillerinin beyanları alınarak tamamlanmış ve bozma gereği yerine getirilmiştir. Bu durumda mahkemece bozma kararında belirtilen hususların yerine getirilmesi hâli, bozma kararına eylemli olarak uyma niteliğinde olup, direnme kararının varlığından söz edilemeyeceğinden, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu karar yeni bir hüküm niteliğindedir.
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 15.06.2016 tarihli ve 2016/22-1122 E., 2016/811 K. ve 14.02.2018 tarihli ve 2015/22-944 E., 2018/225 K. sayılı kararlarında da aynı sonuca varılmıştır.
Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 22. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 06.12.2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.