Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2018/37 E. 2018/1385 K. 02.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/37
KARAR NO : 2018/1385
KARAR TARİHİ : 02.10.2018

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesince “asıl ve birleşen davaların kabulüne” dair verilen 16.12.2010 tarihli ve 2008/319 E., 2010/574 K. sayılı karar davalılar …, Ayla Sargon, … (temyiz tarihi itibari ile sağ) vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 07.03.2012 tarihli ve 2011/7197 E., 2012/2691 K. sayılı kararı ile;
“…Hükmüne uyulan bozma ilamında, davanın İİK’nın 277 vd. maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptaline ilişkin olduğu, İİK’nın 277/I maddesinde tasarrufun iptali davalarını elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklının açabileceği hükmünün öngörüldüğü, davacıların borçlu olan davalı şirketten alacaklı oldukları hususunun kesinleşen takipte alınan aciz belgeleri ve toplanan delillere sabit olduğu, davacılar bu davayı, yüklenicilerden biri olarak borçlu şirketin, arsa sahiplerinden kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği alacağı daireler ile ilgili icra takibindeki alacaklarını tahsil etmek amacıyla açtıkları, davanın kabulü halinde davalı şirket ve davalı …’in yüklenici olduğu sözleşmenin feshine ilişkin tasarrufun ve son sözleşmenin yapılmasına ilişkin tasarrufun iptalinde davacıların hukuki yararlarının bulunduğu ve mahkemece davanın esasına girilerek taraf delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile bilirkişi incelemesi sonucu taşınmaz imalatlarında borçlu şirkete ait miktarlar nazara alınarak davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar İnci, Aylan ve Coşkun mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HUMK’nun 388.maddesinin 3/5 bentleri (HMK’nın 297/1-c) hükümlerine göre mahkeme kararlarının asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini mahkemece incelenen maddi ve hukuki olay ve meselelerin özüne mahkemeyi sonuca götüren gerçeklerin ne olduğu hususlarını içermesi zorunludur. Yine Anayasanın 141/3 maddesi hükmü de tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması gereğini düzenlemektedir. Kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde taraflar hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığı anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HUMK’nun 428. (HMK’nın 369.) maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanır. Diğer bir ifadeyle Yargıtay denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Somut olayda Mahkeme hüküm fıkrasında “”11/10/2001 tarih ve 25431 yevmiye nolu kat karşılığı inşaat sözleşmesinin 12. maddesinde gösterilen taşınmazlardan davalılar adına kayıtlı bulunan taşınmaz” yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de bu şekli ile hükmün infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Zira belirtilen maddedeki taşınmazlardan hangi davalılara isabet eden taşınmazlar için cebri icra yetkisi verildiği açıklanmamıştır.
Davaya konu edilen taşınmazın iptale konu sözleşmenin yapıldığı tarihteki inşaat seviyesi de ehil bilirkişi heyeti tarafından belirlenmemiştir. Hâl böyle olunca fesih tarihinde inşaat seviyesinin bir bilirkişi heyeti tarafından belirlenerek fesih sonrasında yapılan ikinci sözleşmede davalı …’in yine yüklenici konumunda bulunduğu da değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi yerine eksik inceleme ve infazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verilmesi isabetli değildir.…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; dosya kendisine gönderilen İzmir (Kapatılan) 8. Asliye Ticaret Mahkemesince önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDENLER: Davalılar …, Ayla Sargon, … mirasçıları
(…, Bingül Çenberci, Gülçin Çenberci, Erçin Çenberci) vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, İcra ve İflas Kanunu’nun 277 vd. maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Davacılar vekili asıl ve birleşen dava dosyalarında; davalılardan HY İnşaat ve Malzemeleri Turizm Taahüt İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden diğer davalılardan …, … ve … adına tapuda kayıtlı olan taşınmaz üzerine İzmir 18. Noterliğinin 11.10.2001 tarih ve 025431 yevmiye sayılı düzenleme sureti ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve İzmir 18. Noterliğinin 13.10.2002 tarih ve 17695 yevmiye sayılı düzenleme sureti ile kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre inşa edeceği dairelerden kendisine bırakılacak olan kısımdan bir adet daireyi konut satış sözleşmesi ile alarak bedelini peşin ödediğini, konutun kendisine teslim edilmediği gibi bedelinin de iade edilmediğini, davacının başlatılan icra takibi ile de alacağına kavuşamadığını, davalı borçluların alacaklılarına zarar vermek amacıyla birlikte hareket ederek mal kaçırdıklarından imalatların önceki sözleşmeler gereği alınması gereken hisse kat/daire miktarının saptanarak bu tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı Ayla Sargon, …, … vekili; icra takibine konu edilen harici satış sözleşmesinin hukuki niteliğinin bulunmadığını, davalı yüklenici şirketin yeterli sermayesi olmayınca rızaen akdi feshedip mülk sahipleri ile ibralaştığını, davacının mülkiyet hakkının da doğmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı HY İnşaat ve Malzemeleri Turizm Taah. İth. İhr. Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. usulüne uygun yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.
Diğer davalı vekilleri verdikleri dilekçeler ile davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece davalılardan İdris ile davalı şirket arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğu ve adi ortaklardan birinin tek başına yaptığı tasarrufi işlemlerin geçerli olmadığı, geçerli olmayan sözleşmeden dolayı tarafların verdiklerini geri isteyebilecekleri, ancak böyle bir hakkın üçüncü kişilere karşı tasarrufun iptali davası açma yetkisini vermeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar vekili ve davalı …, Ayla Sargon ve … vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece davacıların tasarrufun iptali davasını açmakta hukuki yararlarının bulunduğu, mahkemece işin esasına girilip sonucuna göre bir karar vermek gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile bilirkişi incelemesi sonucu taşınmaz imalatlarında borçlu şirkete ait miktarlar nazara alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalılar Ayla Sargon, …, … (mirasçıları) vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece hükmün infaz kabiliyeti olacak şekilde verilmesine ilişkin bozma gerekçesine uyularak yargılamaya devam olunduğu, davanın açılış tarihi ve aradan geçen süreler dikkate alındığında davaya konu inşaat mahallinde yapılan yapıların tamamlandığı, mahallinde heyet hâlinde keşif yapılarak rapor alınmasının dosyaya katkısının olmayacağı, dosyada esas alınan 09.02.2009 tarihli rapor kapsamının da dosyaya uygun olduğu, sadece tek kişinin rapor vermesinin raporun yetersizliğini göstermeyeceği, ayrıca raporun yetersiz olduğu ileri sürülmesi hâlinde de yetersizlik olarak görülen hususların ayrı ayrı ve açıkça bozma gerekçesinde gösterilmesi gerektiği ve alınacak müteakip rapordaki amacın gerçekleşmesini sağlayacak nitelikte yetersizlik unsurlarını göstermesi gerektiğinden tekrar heyet raporu alınması hâlinde hangi amaçların gerçekleşmesinin sağlanacağı belirsiz olduğundan yeniden heyet raporu alınmasına gerek görülmediği, esas alınan tek bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun görüldüğünden verilen hükümde dikkate alındığı belirtilmek suretiyle kısmen direnme kararı ile davanın asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Direnme kararı Ayla Sargon, …, … (mirasçıları) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece benimsenen ve keşif tarihi itibari ile inşaatın seviyesinin belirlendiği tek bilirkişi tarafından düzenlenen raporunun dosya kapsamına göre yeterli olup olmadığı, davaya konu edilen taşınmazın fesih tarihindeki inşaat seviyesinin bilirkişi heyeti aracılığı ile belirlenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce temyize konu kararın ilk hüküm gerekçesinde yer almayan yeni bir olguya dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek, herhangi bir yeni delil toplamadan, önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozma kararından esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozma kararında işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez (Hukuk Genel Kurulunun 06.05.2015 tarihli ve 2014/13-2172 E., 2015/1311 K. sayılı kararı).
Somut olayda bozma kararından sonra yapılan yargılamada mahkemece bozma kararındaki hükmün infaz kabiliyeti bulunmadığı kısmına uyulduğu, ancak davaya konu taşınmazların fesih tarihindeki inşaat seviyesinin bilirkişi raporuyla belirlenmesi gerektiği yönündeki açıklamalar yönünden raporun yeterli olduğu gerekçesi ile direnme kararı verildiği, kısmen verilen direnme kararından sonra taşınmazlara konu tapu kayıtlarına esas resmî satış belgelerinin dosyaya eklenerek kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde bahsi geçen ve yüklenici firmadan davacıların satın almış olduğu dairelerin satış tarihi itibariyle raiç değerlerinin tespiti için mahallinde keşif yapıldığı, bu rapor ve dayanak belgeler dikkate alınarak direnme adı altında karar verildiği anlaşılmaktadır.
Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozmadan önceki kararda tartışılıp değerlendirilmemiş delillere dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hâl böyle olunca kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalılar Ayla Sargon, …, … mirasçıları vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 17. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 02.10.2018 tarihinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.