Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2018/356 E. 2018/1882 K. 11.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/356
KARAR NO : 2018/1882
KARAR TARİHİ : 11.12.2018

MAHKEMESİ : Yargıtay 2. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla))

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 2. Hukuk Dairesince;
“İstek: Davacı, dava dışı….. ile dava dışı….. arasında görülen “boşanma ve birleşen çocukla kişisel ilişki kurulması” davasında,…..’nin vekili sıfatıyla hareket ettiğini, yargılama sırasında yerel mahkeme hakimini reddi sebebiyle gerekçe gösterilmeden alt sınırdan ayrılınarak disiplin para cezasına hükmedildiğini, disiplin para cezasının müvekkili aleyhine değilde kendisi aleyhine hüküm altına alındığını, temyizi kabil olan bu kararın kesin olarak verilmesi sebebiyle vergi idaresi tarafından banka hesaplarına bloke konulduğunu, bu kararın Yargıtay incelemesi sonucu bozulması üzerine ödediği parayı 2 yıl sonra geri alabildiğini, görülen davada verilen yanlış kararlar sonucu tarafların boşanmalarının 8 yıl geciktiğini ve kadın lehine haksız olarak yoksulluk nafakasına karar verildiğini, bu sebeple ”reddi hakim” talebinin yerinde olduğunu ileri sürerek, 5.000 TL manevi 1.000 TL maddi tazminat talep etmiştir.
Cevap: Davalı … vekili, süresi içinde verdiği cevap dilekçesinde; davanın hakim … aleyhine açıldığını, Maliye Hazinesi’ne yönelik bir dava bulunmadığını, davanın süresinde açılıp açılmadığı hususu, ilgili dava dosyaları getirtilip incelendiğinde anlaşılacağından, herhangi bir hak kaybına yol açılmaması için, açılan davanın süre yönünden incelenmesini talep ettiklerini, tazminat talebine dayanak yapılan kararın yasal mevzuata uygun olarak verildiğini, herhangi bir kusur ve hata bulunmadığını, hakimin sorumluluğuna ilişkin sebeplerin mevcut olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, ilgili hakime yasa gereği ihbar edilmiş, hakim …; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesi gereğince kendisine husumet düşmeyeceğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu, verilen kararların usul ve kanuna uygun olduğunu, davacının herhangi bir zarara uğramadığını, yargılamanın uzamasına kendisinin sebep olduğunu belirtmiştir.
Cevap dilekçesi davacıya tebliğ edilmiş, davacı “cevaba cevap” dilekçesi vermemiştir.
Deliller: Davacı, dava dilekçesinde İstanbul Anadolu 17. Aile Mahkemesi’nin 2013/515 esas numaralı dosyasını, İstanbul Anadolu (Kapatılan Kadıköy 2. Aile Mahkemesi 2011/153 Değişik iş sayılı) 6. Aile Mahkemesi’nin 2011/154 Değişik iş sayılı dosyasını ve banka kayıtlarını delil olarak göstermiş, sorumluluğa dayanak olan belgelerin “aslına uygunluğu” onaylı örnekleri dosya arasına alınmıştır.
Yargılama faaliyetinin yürütüldüğü İstanbul Anadolu 17. Aile Mahkemesi’nin 2013/515 esas numaralı dosyası ile Kadıköy 2. Aile Mahkemesi’nin 2011/153 Değişik iş sayılı dosyasının incelenmesi sonucu aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir.
1-Davacı-davalı….. tarafından davalı-davacı….. aleyhine boşanma, davalı-davacı….. tarafından ise davacı-davalı….. aleyhine birleşen çocukla kişisel ilişki kurulması ve karşı boşanma davaları açıldığı, hakim ….(……) tarafından 23.02.2010 tarihli kararla her iki boşanma davasının da kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına 500,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, tarafların kaşılıklı tazminat taleplerinin reddine karar verildiği, hükmün taraflarca temyiz edilmesi sonucu, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunduğu gerekçesiyle Dairemizin 19.07.2011 tarihli ilamı ile bozulmasına karar verildiği, taraflarca karar düzeltme talebinde bulunulmadığı, bozma sonrası 24.11.2011 tarihinde mahkemece ilk duruşmanın yapıldığı, davalı-davacı vekili … tarafından aynı tarihte sunulan dilekçe ile yargılamada usul ve kanuna aykırı işlemler yaptığı ve tarafsız olmadığı gerekçesiyle hakim ”…..”un davaya bakmaktan çekinmesini talep ettiği, mahkemece ”hakimin reddi talebi” konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın Kadıköy 2. Aile Mahkemesine gönderildiği, hakim … tarafından ”merci” sıfatıyla 02.11.2011 tarih ve 2011/153 Değişik iş sayılı kararla; ”hakimin reddi talebi”nin reddine (HMK m.38) ve davalı-davacı….. vekili davacı Av…. aleyhine esas kararla temyizi kabil olmak üzere 2.500 TL disiplin para cezasına (HMK m.42/4) karar verildiği tespit edilmiştir.
2-Kadıköy 2. Aile Mahkemesi’nin 2011/153 Değişik iş sayılı dosyasında; hakimin verdiği kararla görüşünü ortaya koyduğu yönündeki iddianın ret gerekçesi olamayacağı, yargılamayı yapan hakim ….yerine hakim …..’un ismi yazılarak özensiz davranıldığı ve Yargıtay bozma ilamı sonrası yargılama yapan hakimin verdiği ilk kararda görüşünü belirttiği iddia edilerek hakimin reddedilmesinin bu talebi yapan Av….’ın kötüniyetini ortaya koyduğu gerekçesiyle, ”hakimin reddi talebinin” reddine ve disiplin para cezasına karar verildiği tespit edilmiştir.
3-Eldeki dosya içindeki belgelere göre; Mahkemece, Av…. hakkında verilen disiplin para cezası hakkında 02.12.2011 tarihli harç tahsil müzekkeresinin düzenlendiği, Hisar Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi’nin talebi üzerine Av….’ın HSBC bankası ile Türkiye İş Bankası nezdinde bulunan hesaplarına 26.03.2013 tarihinde bloke işlemi uygulandığı, bloke işlemlerinin vergi dairesinin iptal talebi üzerine 28.03.2013 tarihinde kaldırıldığı görülmüştür.
4-Yargılama faaliyetinin yürütüldüğü İstanbul Anadolu 17. Aile Mahkemesi’nce bozma ve ”hakimin reddi talebinin” merci tarafından reddedilmesinden sonra yapılan yargılamada 28.03.2012 tarihinde, her iki boşanma davasının da kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına 500,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, tarafların karşılıklı tazminat taleplerinin reddine karar verildiği, taraflarca temyiz edilen hükmün, Dairemizin 12.03.2013 tarihli ilamı ile; Kadıköy 2. Aile Mahkemesi’nin 2011/153 Değişik iş sayılı ”reddi hakim isteminin reddine” ilişkin kararın temyizi olanaklı kararlardan olduğu ancak bu kararın taraflara tebliğ olmadığı ve ilgilisine temyiz hakkı tanınmadığı gerekçesiyle, bozulmasına karar verildiği, taraflarca karar düzeltme talebinde bulunulmadığı, bozma sonrası 31.10.2013 tarihli duruşmada bozma ilamına uyulduğu, Kadıköy 2. Aile Mahkemesi’nce 2011/153 Değişik iş sayılı ”reddi hakim isteminin reddine” ilişkin kararla ilgili…..’nin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tarafından 27.05.2014 tarihli ilamla, …..’nin, hâkimin reddi talebinin reddine yönelik temyiz itirazlarının reddine, davalı-karşı davacı vekiline uygulanan disiplin para cezasına yönelik temyiz itirazlarının ise davalı-karşı davacı vekilinin duruşmayı müvekkili adına takip etmesi ve reddi hâkim talebini de müvekkili namına yapması sebebiyle vekilin para cezası ile yükümlü tutulmasının hatalı olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği, bu dosyanın kesinleştirilerek yargılama faaliyetinin yürütüldüğü İstanbul Anadolu 17. Aile Mahkemesi’e gönderildiği, bu kez de mahkemece 03.12.2015 tarihinde; kadının davasının reddine, erkeğin boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına 500,00 TL iştirak nafakasına, erkeğin manevi tazminat talebinin reddine, kadın yararına hükmolunan tedbir nafakasının hüküm kesinleşene kadar devamına karar verildiği, taraflarca temyiz edilmeyen hükmün 04.02.2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
İlgili Hukuk:
Hakimin reddi ile ilgili yasal düzenlemeler;
Ret sebepleri (HMK m.36)
1-Hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin bulunması hâlinde, taraflardan biri hâkimi reddedebileceği gibi hâkim de bizzat çekilebilir. Özellikle aşağıdaki hâllerde, hâkimin reddi sebebinin varlığı kabul edilir:
a) Davada, iki taraftan birine öğüt vermiş ya da yol göstermiş olması.
b) Davada, iki taraftan birine veya üçüncü kişiye kanunen gerekmediği hâlde görüşünü açıklamış olması.
c) Davada, tanık veya bilirkişi olarak dinlenmiş veya hâkim ya da hakem sıfatıyla hareket etmiş olması.
ç) Davanın, dördüncü derece de dâhil yansoy hısımlarına ait olması.
d) Dava esnasında, iki taraftan birisi ile davası veya aralarında bir düşmanlık bulunması.
Ret talebini incelemeye yetkili merci (m.40)
1-Hâkimin reddi talebi, reddi istenen hâkim katılmaksızın mensup olduğu mahkemece incelenir.
2-Reddedilen hâkimin katılmamasından dolayı mahkeme toplanamıyor ya da mahkeme tek hâkimden oluşuyor ise ret talebi, o yerde asliye hukuk hâkimliği görevini yapan diğer mahkeme veya hâkim tarafından incelenir. O yerde, asliye hukuk hâkimliği görevi tek hâkim tarafından yerine getiriliyorsa, o hâkim hakkındaki ret talebi, asliye ceza hâkimi varsa onun tarafından, yoksa en yakın asliye hukuk mahkemesince incelenir.
3-Sulh hukuk hâkimi reddedildiği takdirde, ret talebi, o yerdeki diğer sulh hukuk hâkimi tarafından incelenir. O yerde, sulh hukuk hâkimliği görevi tek hâkim tarafından yerine getiriliyorsa, o hâkim hakkındaki ret talebi, bulunma sıralarına göre; o yerdeki sulh ceza hâkimi, asliye hukuk hâkimi, asliye ceza hâkimi, bunların da bulunmaması hâlinde, en yakın yerdeki sulh hukuk hâkimi tarafından incelenir.
4-Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin başkan ve üyelerinin reddi talebi, reddedilen başkan ve üye katılmaksızın görevli olduğu dairece karara bağlanır. Hukuk dairelerinin toplanmasını engelleyecek şekildeki toplu ret talepleri dinlenmez.
Ret talebinin incelenmesi (m.42)
1-Hâkimin reddi talebine ilişkin karar, dosya üzerinden inceleme yapılarak da verilebilir.
2-Reddi istenen hâkim, ret hakkında merci tarafından karar verilinceye kadar o davaya bakamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde sakınca bulunan iş ve davalar bunun dışındadır. Daha önce hakkındaki ret talebi mercice reddolunan hâkimin, aynı durum ve olaylara dayanarak yeniden reddedilmesi hâli, hâkimin davaya bakmasına engel oluşturmaz.
3-Ret talebinin merci tarafından kabul edilmemesi hâlinde, reddi istenen hâkim davaya bakmaya devam eder.
4-Ret talebinin, kötüniyetle yapıldığının anlaşılması ve esas yönünden kabul edilmemesi hâlinde, talepte bulunanların her biri hakkında beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur.
5-Hâkim hakkında aynı davada aynı tarafça ileri sürülen ret talebinin reddi hâlinde verilecek disiplin para cezası, bir önceki disiplin para cezasının iki katından az olamaz.
6-Disiplin para cezasının tahsili için, davaya bakan mahkeme, dosyanın geliş tarihinden başlayarak iki hafta içinde gereğini yapar. Ret talebine ilişkin kararlara karşı,
Hakimlerin hukuki sorumluluğunu düzenleyen Hukuk Muhakemeleri Kanununun 46’ncı maddesi hükmü şöyledir.
“(1) Hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; Davacı, ihbar edilen hakimin HMK 46/(c) maddesine aykırı davrandığını iddia etmiş ise de ihbar edilen hakimin farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verdiği ve hakkın yerine getirilmesinden kaçındığı ve bunu kasten veya ağır ihmal ile gerçekleştirdiği yukarıda açıklanan yargılama süreci dikkate alındığında davacı tarafından ispat edilememiştir.
Bu nedenle tüm dosya kapsamı dikkate alındığında 6100 sayılı HMK’nin 46/(c) ve maddelerinin şartları oluşmadığında davanın esastan reddine, 6100 sayılı HMK’nin 49 maddesi gereğince esastan reddedilen dava nedeniyle davacının takdiren 650 TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:
1-…nun 46. maddesinde belirtilen sorumluluk sebepleri bulunmadığından davanın REDDİNE,
2-Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10.maddesinin 3 numaralı bendi gereğince 3.000.-TL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Alınması gerekli 48.30 TL. başvurma harcı, 31.40 TL. karar harcı olmak üzere toplam 79.70 TL. harcın peşin alınan 102.46 TL. den mahsubu ile fazla alınan 22.76 TL. harcın hüküm kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,
5….nun 333. maddesi uyarınca, davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın hüküm kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
6-Dava esastan reddedildiğinden, …nun 49.maddesi gereğince davacının takdiren 650 TL. disiplin para cezasına mahkum edilmesine,”
Dair oy birliği ile verilen 20.06.2017 tarihli ve 2016/1 E., 2017/2 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm belgelerin okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle, dava dilekçesinde 1.000,00TL maddi ve 5.000,00TL manevi tazminatın tahsilinin istenmesi ve davanın reddine karar verilmesi karşısında, davacı vekili tarafından temyize konu edilen kararın miktar itibari ile temyizi kabil nitelikte olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
Bu aşamada istinaf ve temyize ilişkin yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.
Bölge Adliye Mahkemeleri 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçmiş olup, bu tarihten itibaren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın istinaf ve temyiz hükümleri uygulanmaya başlanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın istinaf yoluna başvurulabilen kararları düzenleyen 341. maddesi;
“(1) İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.). Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir…” düzenlemesini içermektedir.
İlk derece mahkemeleri tarafından verilen ve miktar veya değeri 3.000 (yeniden değerleme oranlarına göre hesaplandığında 2017 yılı için 3.110) Türk Lirasını geçmeyen mal varlığına ilişkin davalardaki kararlar kesindir. Kesinlik sınırı bakımından manevi tazminat istemleri için bir istisna getirilmiş ve miktarı ne olursa olsun manevi tazminata ilişkin kararlara karşı istinaf yoluna başvurunun mümkün olduğu belirtilmiştir.
Aynı Kanun’un temyiz edilemeyen kararları düzenleyen 362. maddesinde;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:
a) Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar…” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
HMK’nın 341/2. maddesi gereğince manevi tazminat davaları yönünden kesinlik sınırı olmaksızın istinaf yoluna başvurulabilmesine rağmen temyize ilişkin olarak bu şekilde bir istisna yer almadığından manevi tazminat açısından temyiz kesinlik sınırı göz önüne alınarak temyizin mümkün olup olmadığı değerlendirilecektir.
Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 02.01.2017 tarihli ve 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilen (08.03.2018 tarihli ve 7072 sayılı Kanun ile kanun hükmü olarak kabul edilen) “Hukuk ve Ceza Genel Kurullarının görevleri” başlıklı 15. maddesinin 3. fıkrasında;
“İlk derece mahkemesi olarak ilgili dairelerce verilen hükümlerin temyiz yoluyla incelemesini yapmak”
hükmü yer almaktadır.
Bu hükümde Özel Dairelerce ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabileceği ve Hukuk Genel Kurulunun bu kararları temyiz yoluyla inceleyeceği belirtilmektedir.
Yargıtay ilgili hukuk dairesinin tazminat davası sonucunda vermiş olduğu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir; temyiz incelemesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medenî Usul Hukuku, 2. Baskı, Kasım 2018 s. 645).
Öte yandan bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla veya istinaf incelemesi sonucu verdiği kararlar için dahi ayrım yapılmaksızın HMK’nın 362. maddesinde belirtilen kırk bin Türk Liralık temyiz kesinlik sınırı uygulandığından Yargıtay hukuk dairelerince ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararların temyizi için de bu parasal sınırın esas alınması ve bu miktarı geçen kararlara karşı temyiz yolunun açık olduğunun kabul edilmesi gerekir. Aksinin kabulü hâlinde Kanun’un bölge adliye mahkemesi için ilk derece mahkemesi veya istinaf incelemesi yapan mahkeme olarak tanıdığı kırk bin Türk Liralık parasal sınır dâhilinde kesin karar verme yetkisini Yargıtay hukuk dairelerine tanımadığı gibi bir sonuç ortaya çıkar ki kanun koyucunun bunu amaçladığından bahsedilemez.
Yukarıda belirtildiği üzere miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar temyiz edilemez. HMK’nın Ek Madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir. Bu hükümlere göre hesaplama yapıldığında 2017 yılı için temyiz kesinlik sınırı 41.530,00TL’dir.
HMK’nın 366. maddesinin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. maddesi uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak bu hükme rağmen temyiz edilen karar kesin olduğu hâlde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş ise de, 01.06.1990 tarihli ve 1989/3 E., 1990/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Hukuk Genel Kurulu tarafından temyiz talebinin reddine karar verilebilecektir. Bu İçtihadı Birleştirme Kararı HUMK hükümleri nedeniyle verilmiş olsa da HMK’daki benzer düzenlemeler de aynı yorum ve sonucu doğurduğu için HMK hükümlerine göre temyiz yönünden de uygulanması gerekir.
Tüm bu açıklama ve yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda davacı vekilince 1.000,00TL maddi ve 5.000,00TL manevi tazminatın tahsili talep edilmiş, Özel Dairece davanın esastan reddine karar verilmiş ve reddedilen 1.000,00TL maddi ve 5.000,00TL manevi tazminat yönünden davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur. Bu durumda dava değeri 2017 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 41.530,00TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün bulunmadığından, davacı vekilinin temyiz isteminin miktar itibarıyla reddine karar vermek gerekmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan eldeki davada, Özel Dairece ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar verildiği, bu nedenle HMK’nın 341. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiği, HMK’nın 341/2. maddesi gereğince maddi tazminat isteminin 2017 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 3.110,00TL’nin altında kaldığı, maddi tazminat isteminin reddi kararına karşı temyiz yoluna başvurulmasının miktar itibariyle mümkün bulunmadığı, ancak aynı maddede manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabileceği belirtildiğinden manevi tazminat istemi yönünden kararın kesin olmadığı ve manevi tazminata yönelik temyiz incelemesinin yapılması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 11.12.2018 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.