Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2018/20 E. 2021/1383 K. 09.11.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/20
KARAR NO : 2021/1383
KARAR TARİHİ : 09.11.2021

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “mutlak butlanla evliliğin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 6. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, tarafların temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 03.10.2012 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 02.11.2002 tarihinde evlendiklerini, ortak çocuklarının bulunmadığını, müvekkilinin eşinin önceki evliliğinden olma kızı…’i evlat edindiğini, davalının müvekkilinden habersiz olarak tarafların bankadaki ortak vadeli hesaplarından 657.000TL para çektiğini, müvekkilinin bunu öğrenmesi üzerine eşini aradığını ancak ulaşamadığını, kalan paralarında çekilmesini önlemek amacıyla banka yetkililerine uyarıda bulunduğunu, bu arada … ile evlenip boşanan ..’dan ve ayrıca davalının kardeşi olan …den davalının gerçekte İngiltere’de başka bir erkekle evli olduğunu öğrendiğini, bu şekilde evli olan bir kimsenin evliliği ortadan kalkmadığı sürece diğer bir ifade ile boşanma kararı verilip kesinleşmediği, gerektiğinde tanıma ve tenfiz yapılmadığı sürece ikinci evliliğin 4721 sayılı TMK’nın 145/1. maddesi uyarınca mutlak butlanla batıl olduğunu ileri sürerek taraflar arasındaki evliliğin mutlak butlanla batıl olduğuna ve müvekkili yararına 8.000TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 1.000.000TL maddi, 500.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, İngiltere’de gerçekleşen bir evliliğin asla olmadığını olsa bile davacının bu durumu çok önceden bildiğini, yurt dışındaki bu evliliğin sadece İngiltere vatandaşlığını kazanmak amacı ile yapıldığını, konsolosluğun herhangi bir bilgisi olmadığını, gerekli şekil şartlarını taşımadığını dolayısıyla usulen yok hükmünde bir nikâhtan ibaret olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. İstanbul Anadolu 6. Aile Mahkemesinin 02.04.2014 tarihli ve 2011/637 E., 2014/318 K. sayılı kararı ile; her ne kadar şeklen vatandaşlık almak niyeti ile de olsa kadın eşin İngiltere’de 1998 yılında gerçekleştirdiği, o yer kanunlarına göre geçerli olarak kurulmuş bir evliliğinin olduğu, davalının yabancı eşle olan evliliğinin boşanma ile sona erdiğine dair kanıt sunmadığı dolayısıyla davacı ile yaptığı evliliğin bu nedenle mutlak butlanla batıl olduğu ve iptali gerektiği gerekçesiyle iptaline, her iki tarafında yaşanan olaylarda gerçekleştirdikleri davranışlarıyla eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle de tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire İlk Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde taraflarca temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.04.2015 tarihli ve 2014/15458 E., 2015/7409 K. sayılı kararı ile; kadın eşin tüm, erkek eşin ise sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…Yapılan yargılama ve toplanan delillerden mahkemenin de kabulünde olduğu gibi davalı-davacı kadının başka bir kişi ile 1998 yılında İngiltere’de evlendiği, mevcut bir evlilik bulunmasına rağmen yeniden 2002 yılında davacı-davalı erkek ile evlendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı-davacı kadın tamamen kusurludur. Evlenmenin butlanına karar verilmesi halinde, eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, tazminat ve nafaka hakkında boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır (TMK.m.I58/2). Buna göre boşanmaya ilişkin tazminata ve nafakaya dair Türk Medeni Kanununun 174. ve 175’nci maddeleri evlenmenin butlanına karar verilmesi halinde de uygulanacaktır. O halde evliliğin mutlak butlan sebebiyle (TMK.m.145/1) iptaline karar verilmesi ve kadın eşin tam kusurlu olduğu da gözetilerek davacı-davalı erkek lehine maddi ve manevi tazminata karar verilmesi gerekirken hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir,….” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
9. İstanbul Anadolu 6. Aile Mahkemesinin 24.03.2016 tarihli ve 2015/940 E., 2016/202 K. sayılı kararı ile; usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyularak erkek eş yararına 60.000TL maddi, 100.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde taraflarca temyiz isteminde bulunulmuştur.
11. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 15.02.2017 tarihli ve 2016/17076 E., 2017/1451 K. sayılı kararı ile; “…1-Dosyadaki yazılara, mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ait temyiz itirazlarının incelenmesi artık mümkün bulunmamasına göre davalı-karşı davacı kadının (doğrusu erkeğin) tüm, davacı-karşı davalı erkeğin (doğrusu kadının) ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdiri, müesseseyi amacından saptırır. Hâkim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Açıklanan ilkeler gözetildiğinde davalı-karşı davacı kadın (doğrusu erkeğin) yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunmuştur. Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. İstanbul Anadolu 6. Aile Mahkemesinin 20.06.2017 tarihli ve 2017/302 E., 2017/438 K. sayılı kararı ile; her iki tarafın da belirlenen ekonomik durumlarına, ölçülülük ilkesine, tazminat alacaklısını zenginleştirmeyen ve boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamak şeklinde tanımlanan manevi tazminatın amacına uygun bulunduğu gerekçesiyle erkek yararına 100.000TL manevi tazminat ödenmesine dair direnme karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı yasal süresi içinde taraflarca temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile manevi tazminatın niteliği de gözetildiğinde davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
A- Davacı vekilinin temyiz talebi yönünden yapılan incelemede;
15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, mahkemece direnme kararı öncesinde verilen kararın taraflarca temyiz edildiği, Özel Dairece davacı vekilinin temyiz itirazları reddedilerek kararın davalı yararına bozulduğu, mahkemece bu hususa direnildiği dikkate alındığında, direnme öncesi verilen kararı temyiz eden ve temyiz itirazları reddedilen davacı vekilinin direnme kararını temyizinde hukukî yararının bulunup bulunmadığı, bu bağlamda temyiz isteminin reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
16. Bilindiği üzere hukukî yarar, dava şartı olduğundan temyiz incelemesi yapılabilmesi için de gerekli bir şarttır.
17. Mahkeme kararını temyiz edip, bu istemi Özel Dairece reddedilen taraf yönünden karar kesinleşmiş olmakla, artık bu tarafın direnme kararını temyizinde de hukukî yararı bulunmamaktadır.
18. O hâlde davacı vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz istemi, hukukî yarar yokluğundan reddedilmelidir.
B- Davalı vekilinin temyiz talebi yönünden yapılan incelemede;
19. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
20. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) hükümleri uyarınca evliliğin mutlak butlanla iptaline karar verilmesi hâlinde, eşler yönünden oluşabilecek maddi ve manevi tazminat yönünden boşanmaya ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği düzenleme altına alınmıştır (TMK m. 158/2).
21. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi ile de TMK’nın “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174. maddesinde “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” hükmü düzenleme altına alınmıştır.
22. Kişilik hakları, bir bütün olarak kişinin maddi ve manevi varlığıyla ilişkili ve bu varlığın geliştirilmesini hedefleyen haklar ve özgürlükler olarak tanımlanır. Bu haklar; kişiliğe bağlı, dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Kişilik haklarının mutlak bir hak oluşu, hak sahibine, bu hakka ve hakkın içerdiği değerlere herkesin saygı göstermesini ve kişisel değerlerin korunmasını herkesten isteme, yasaların, kamu düzeninin ve genel ahlak ile adabın çizdiği sınırlar içerisinde dilediği gibi kullanma hakkı verir. Kişilik hakkı kavramı; kişiyi var eden, kişiliğini serbestçe geliştirmesini sağlayan, diğer kişilerden farklılığını temin eden bütün değerler üzerindeki haktır. Yaşam, vücut bütünlüğü, özgürlükler, şeref ve haysiyet, özel yaşam, isim, resim gibi kişisel varlıklar üzerindeki haklar kişilik hakkını ifade eder. Bu varlıklara yönelen saldırılar ise kişilik hakkının ihlali sonucunu doğururlar.
23. Manevi zarar ise; insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kanunun öngördüğü bir telafi şeklidir. Manevi tazminatın amacı kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Manevi tazminatın miktarının belirlenmesi hâkimin takdirine bırakılmış bir konu olmakla birlikte, hükmedilecek miktarın uğranılan zararla orantılı ve duyulan acıyı hafifletecek nitelikte olması gerekir. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi bir taraf için zenginleşme aracı diğer taraf içinde yıkım olmamalıdır. Hâkim, tazminat miktarını saptarken tarafların ekonomik ve sosyal durumunu, boşanmaya sebep olan kusurlu davranışların derecesini göz önünde bulundurmak zorundadır.
24. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; tarafların evliliği hakkında mutlak butlanla iptal kararı verildiği, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda erkek eş yararına 60.000TL maddi ve 100.000TL manevi tazminata hükmedildiği, Özel Dairece kararın maddi tazminat yönünden onandığı ancak manevi tazminatın miktarının fazla olması nedeniyle ikinci kez bozulduğu, dolayısıyla davacı eşin evliliğin sonlanması nedeniyle mevcut veya beklenen menfaati kapsamında ödenmesine karar verilen maddi tazminat açısından kararın kesinleştiği, yukarıdaki bentte açıklandığı üzere manevi tazminatın amacının bir taraf için ceza olamayacağı gibi diğer taraf açısında da zenginleşme aracı olamayacağı, dolayısıyla somut olayda evliliğin süresi, tarafların sosyal ve ekonomik düzeyleri ve ölçülülük ilkesi dikkate alındığında erkek eş yararına hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu, yerel mahkemece hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat ödenmesine karar verilmesi gerektiği, bu nedenlerle somut olaya uygun ve aynı yönlere işaret eden bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi Kurul çoğunluğu tarafından uygun görülmemiştir.
25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; kadın eşin tam kusurlu olduğu, direnme kararında açıklanan kusur belirlemesi ve buna bağlı hükmedilen manevi tazminatın miktarı yönünden yazılı gerekçenin isabetli olduğu, dolayısıyla direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
26. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
27. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
I- A bendinde (§15-18) belirtilen gerekçelerle davacı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan oy birliği ile REDDİNE,
II- B bendinde (§19-28) belirtilen gerekçelerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince oy çokluğu ile BOZULMASINA,
İstekleri hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.11.2021 tarihinde karar verildi.