Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2018/133 E. 2022/49 K. 25.01.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/133
KARAR NO : 2022/49
KARAR TARİHİ : 25.01.2022

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “şikâyet” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Bursa 6. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.
2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlu İstemi:
4. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde; müvekkili aleyhine başlatılan ilamlı icra takibine dayanak Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.12.2012 tarihli ve 2012/449 E., 2012/859 K. sayılı kararında 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin 7. fıkrasındaki “Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.” düzenlemesi gereğince maktu olarak hükmedildiğini ve temyiz incelemesinden geçerek 09.06.2014 tarihinde kesinleştiğini, icra müdürlüğünce de bu düzenlemeye göre dosya hesabı yapıldığını, muhtelif tarihlerde müvekkilince ödemeler yapılarak takibe konu borcun ve fer’îlerinin ödendiğini, icra dosyasının infaz edildiğini, infaz olunan icra dosyasında müvekkiline (nispi vekâlet ücreti hesaplanarak) bakiye borç muhtırasının gönderildiğini, Anayasa Mahkemesinin 13.03.2014 tarihli ve 2013/95 E., 2014/176 K. sayılı kararı ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin 12 ve 13. fıkralarının iptal edildiğini, ancak 7. fıkrasındaki hükmün iptaline ilişkin talebin reddine karar verildiğini, ayrıca Anayasa Mahkemesinin kararında iptal hükmünün 6 ay sonra yürürlüğe girmesine karar verildiğini, iptal kararının geriye yürümeyeceğini ileri sürerek ödeme emrinin/ muhtıranın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
5. Bursa 6. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 25.05.2015 tarihli ve 2015/262 E., 2015/289 K. sayılı kararı ile; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/449 E. 2012/859 K. sayılı ilamdan kaynaklanan alacağının tamamının 26.01.2015 tarihinde davacı (borçlu) Belediye tarafından ödendiği, 24.04.2015 tarihinde ise icra müdürlüğünce de ödenmiş olduğu kabul edilen kapatılmış dosyanın nispi vekâlet ücreti hesaplanmak amacıyla işleme alındığı, Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli ve 2013/95 E., 2014/176 K. sayılı kararı ile iptal edilen maktu vekâlet ücretine yönelik kararın 13.03.2015 tarihli ve 29294 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği, bu tarih itibari ile dosya borcunun kapandığı ve Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye dönük hüküm ifade etmeyeceği, icra müdürlüğünce (alacaklı vekilinin 24.04.2015 tarihli talep dilekçesinin ekinde sunulan) Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 19.03.2015 tarihli ve 2014/30232 E., 2015/5361 K. sayılı ilamının da takibe konu ilamla ilgisinin olmadığı dikkate alındığında kapatılmış (ödenmiş) alacağın yeniden hesaplanmasına dair talebin kabul edilerek nispi vekâlet ücreti hesaplanarak borçlu belediyeye 30.04.2015 tarihli bakiye borç muhtırasının gönderilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile şikâyetin kabulü ile 30.04.2015 tarihli muhtıranın iptaline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
6. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
7. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince 31.05.2016 tarihli ve 2015/22259 E., 2016/9527 K. sayılı kararı ile;
“…Borçlu vekili, muhtelif tarihlerde ödemeler yapılarak icra takip dosyasının infaz edildiğini, ancak alacaklı vekili tarafından, 6487 sayılı Yasa’nın 21. maddesi ile değişik 2942 sayılı Yasa’nın Geçici 6. maddesinin 12. ve 13. fıkralarının Anayasa Mahkemesi tarafından 13.03.2015 tarihinde iptal edildiği gerekçesi ile bakiye borç muhtırası düzenlenmesinin istendiğini, yapılan işlemin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtilerek iptalini talep etmiştir.
Mahkemece, 26.01.2015 tarihinde borcun tamamının ödendiği, İcra Müdürlüğü’nce de, infaz edilen dosyanın, nispi vekalet ücreti hesaplanmak üzere işleme alındığı, Anayasa Mahkemesi’nin 13.11.2014 tarihli iptal kararının 13.03.2015 tarihinde yürürlüğe girdiği, bu tarih itibari ile dosyadaki borcun ödendiği ve geriye dönük Anayasa Mahkemesi kararlarının hüküm ifade etmeyeceği belirtilerek 30.04.2015 tarihli bakiye alacak muhtırasının iptaline karar verilmiş, hüküm alacaklı vekili ve borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa’nın 21. maddesi ile değişik 2942 sayılı Yasa’nın Geçici 6. maddesinin 7. fıkrasında; “Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.” Yine 13. fıkrasında da; “04.11.1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazların idare tarafından kamulaştırılması hâlinde kamulaştırma bedeli ve mahkemelerce malikleri lehine hükmedilen tazminatlar için de bu maddenin on birinci fıkrası, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan her türlü davalarda ise yedinci fıkra hükümleri uygulanır.” düzenlemeleri mevcuttur.
Ancak 6487 sayılı Yasa’yla değişen, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin 13. fıkrası, Anayasa Mahkemesi’nin 13/11/2014 tarihli ve 2013/95 Esas 2014/176 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. İptal kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra, yürürlüğe girmesine karar verilmiş ise de; Anayasa’nın 11. maddesinde, Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi düzenlenmiş, 138. maddesi ise hakimlere herşeyden önce Anayasa’ya uygun olarak hüküm verme yetkisi tanımıştır. Anayasa’nın 11. ve 138. maddeleri, hakime Anayasa’ya aykırılığı saptanmış, Yasa hükmünü iptal kararı yürürlüğe girmemiş olsa bile uygulamama yetkisini hatta yükümlülüğünü vermektedir. Zira iptal edilen hükmün uygulanması, hak arama hürriyetinin içini boşaltma anlamına gelecek ve Hukuk Devleti ilkesi ihlal edilmiş olacaktır. Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi ve Danıştay’ın iptal kararının yürürlüğe girmemiş olması halinde dahi Anayasa’ya aykırılığı saptanmış Yasa hükümlerinin uygulanamayacağına işaret eden kararları vardır. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararını duyurması, iptal edilen Yasa’nın uygulanmasını durdurucu bir tedbir niteliğine bürünmektedir. Karar gerekçelerinin yazımı ve yayımlanmasının uzun süre alması karşısında hiç olmazsa iptal kararının duyurulması, Anayasa’ya aykırı Yasa hükmünün uygulanmasını engelleyecektir. (Turan Yıldırım Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İd. Huk. Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi-Amme İdaresi Dergisi, cilt:26) İptal hükmünün Resmi Gazete’de yayımlanmasından 6 ay sonra yürürlüğe girecek olması Kanun Koyucuya Anayasa’ya uygun yeni Yasa maddesi hazırlanması için verilmiş süre olup, bu süre iptal hükmünün uygulanmasını engellemeyecektir.
Somut olayda; 31.12.2012 karar tarihli takip konusu ilamda; İdarenin kamulaştırmasız elatma eyleminin 1983 tarihinden önce olduğuna ilişkin iddia ve bilgi bulunmadığından el atmanın 1983 yılından sonrasına ait olduğunun kabulü gerekir. Olayda uygulanması gerekli 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin 13. fıkrası Anayasa’ya aykırı görülerek 13.11.2014 tarihinde Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş olmakla uygulanırlığı kalmamıştır. Böylece 1983 yılından sonraki el koymaya ilişkin kamulaştırmasız el atma bedellerine ilişkin dava ve takiplerde mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretlerinin maktu hesaplanması söz konusu olmayıp nispi olarak belirlenmesi gerektiğinden, muhtıra tarihi itibariyle borcun bu ilkeler çerçevesinde hesaplattırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken denetime imkan vermeyen inceleme ile sonuca gidilmesi doğru değildir…” gerekçesi ile alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulmasına, borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
8. Bursa 6. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 15.11.2016 tarihli ve 2016/1021 E., 2016/997 K. sayılı kararı ile; takibe dayanak ilamdan kaynaklanan alacağın tamamının 26.01.2015 tarihinde borçlu tarafından alacaklıya ödendiği, bu tarih itibari ile Anayasa Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve 2013/95 E., 2014/176 K. sayılı kararının henüz Resmî Gazete’de yayınlanmadığı, alacağın tamamen tahsili ile infazen işlemden kaldırılmış dosyada alacaklı vekilinin talebi ile nispi vekâlet ücreti hesaplanmasına ilişkin icra müdürlüğünün işleminin 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 153. maddesinin 5. fıkrasına aykırı olarak iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesinin ihlâli olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin 13. fıkrasının 13.03.2015 tarihli ve 29294 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli ve 2013/95 E., 2014/176 K. sayılı kararı ile iptal edilerek, kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmesi ve icra dosyasında en son 26.01.2015 tarihinde ödeme yapılması karşısında, muhtıra tarihi itibariyle icra vekâlet ücretinin nispi olarak hesaplanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
11. İcra takibinin başarı ile sonuçlanabilmesi için harcanan paraların tamamına icra (veya takip) harç ve giderleri denir. Bu paralar iki bölüme ayrılır: 1) icra harçları, 2) icra giderleri.
12. İcra (takip) giderleri, icra organlarının icra takibini tam ve doğru bir şekilde yürütebilmeleri için harcanan paralardır. Bu paralar, icra takibine ilişkin bir iş veya hizmetin gerektirdiği bir ücret olup, bu iş veya hizmeti yapan kişilere verilir. Vekâlet ücreti de, takip giderlerine dahildir (İİK m. 138/3) (Baki, Kuru: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s.121).
13. İcra (takip) giderleri arasında en önemli yekûnu teşkil eden, vekâlet ücretidir. Bu nedenle, İİK’da (m.138/3) ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde (Tarife) (m. 2/1, 11) borçluya yükletilecek vekâlet ücreti ayrıca düzenlenmiştir. Alacaklı, icra takibini kendisi değil de bir vekil (avukat) aracılığı ile yapmış ve yürütmüş ise avukatına bir avukatlık ücreti ödemek zorundadır ki, bu ücret de icra takibinin gerektirdiği bir gider olmaktadır. Yalnız, icra (takip) gideri olarak borçluya yükletilecek olan vekâlet ücreti, alacaklının vekili (avukatı) ile kararlaştırmış olduğu avukatlık ücreti olmayıp, Tarife’ye göre hesaplanacak olan objektif bir vekâlet ücretidir. Buna göre, iki çeşit vekâlet (avukatlık) ücreti vardır: vekâlet veren (iş sahibi) ile vekili (avukatı) arasındaki avukatlık ücreti ve icra (takip) gideri olan vekâlet ücreti (İİK m. 138/3) (Kuru, s. 123).
14. İcra takibini bir vekil (avukat) ile takip ettiren alacaklıya, avukatının icra dairesindeki hizmetinden dolayı, Tarife’ye göre hesaplanacak bir vekâlet ücreti ödenir. İİK, bu vekâlet ücretinin icra (takip) giderlerinden olduğunu açıkça bildirmektedir (İİK m. 138/3). Diğer icra giderleri gibi bu vekâlet ücreti de icra takibi sonucunda haksız çıkan borçludan alınır. İcra gideri olan vekâlet ücreti, icra müdürü tarafından, Tarife’ye göre hesaplanır (İİK m. 138/3; Tarife m. 11). İcra müdürünün vekâlet ücreti tayin kararına karşı icra mahkemesine şikâyette bulunulabilir. Konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bir şey olan (ilâmlı veya ilâmsız) icra takiplerinde vekâlet ücreti, alacak veya şeyin değeri üzerinden nispî olarak hesaplanır (Kuru s. 124-125).
15. 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile değişik 2942 sayılı Yasa’nın Geçici 6. maddesinin 7. fıkrası ”Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.” hükmünü, aynı maddenin 13. fıkrası ise ”4.11.1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazların idare tarafından kamulaştırılması hâlinde kamulaştırma bedeli ve mahkemelerce malikleri lehine hükmedilen tazminatlar için de bu maddenin on birinci fıkrası, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan her türlü davalarda ise yedinci fıkra hükümleri uygulanır. Bu fıkra hükmü, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır” düzenlemesini içermektedir.
16. Bu düzenlemelere göre 1983 yılından sonraki el koymaya ilişkin kamulaştırmasız el atma bedellerine ilişkin dava ve takiplerde mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekâlet ücretlerinin maktu değer üzerinden hesaplanması gerekir.
17. Ancak 6487 sayılı Kanun ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin 12 ve 13. fıkraları ”09.10.1956 ile 04.11.1983 tarihini kapsayan dönemde oluşan mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla getirilen ve malikler aleyhine bir takım hükümler içeren bu istisnai düzenlemenin 04.11.1983 tarihinden sonraki dönem içinde uygulanmasının hukuk güvenliğini zedeleyeceği” gerekçesiyle, Anayasa’nın 2 ve 35. maddelerine aykırı bulunarak 13.03.2015 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 13.11.2014 tarihli, 2013/95 E., 2014/176 K. sayılı kararı ile iptal edilerek, iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.
18. Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli, 2013/95 E., 2014/176 K. sayılı kararının yayımlandığı tarihte yürürlükte bulunan Anayasa’nın 153. maddesi;
“…Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.
Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmündeki kararnamelerin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez. 
Kanun, kanun hükmündeki kararnamenin veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez. 
İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.
İptal kararları geriye yürümez.
Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar…” hükmünü içermektedir.
19. Anayasa’da iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmış ise de bazı iptal kararlarının yürürlük tarihini, yasama organına aynı konuda yeni kanuni düzenleme yapabilmesi için süre vermek ve bu şekilde iptal hükmüyle birlikte ortaya çıkabilecek hukukî boşluğun ortaya çıkmasına mani olmak amacıyla, iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten başlayarak bir yılı aşmamak kaydıyla belirli bir süre sonra yürürlüğe gireceğini de kararlaştırabilir.
20. Kural olarak Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, yayımlandığı tarihte kanunu yürürlükten kaldırır, ancak “gereken hâllerde” Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi erteleyebilir. İptal edilmiş kanun hükmünün bir süre daha yürürlükte bırakılması kamu düzeninde boşluk yaratmama amacıyla öngörülmüştür. İptal edilen kanun hükmü erteleme süresi içinde yürürlükte kalacak ve uygulanacaktır (Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku, İstanbul 2018, s. 261; Tanör, Bülent/ Yüzbaşıoğlu, Necmi: 1982 Anayasasına göre Türk Anayasa Hukuku, İstanbul 2001, s. 522).
21. Anayasa Mahkemesinin 15.10.1996 tarihli ve 1996/50 E., 1996/37 K. ile 07.12.2010 tarihli ve 2010/103 E., 2010/106 K. sayılı kararında da Anayasa’nın 153. maddesinin 3. fıkrasına göre, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı Resmî Gazete’de yayımlanıncaya kadar ilgili yasa hükmü yürürlükte kalır. İptal kararının yürürlüğe girmesi ertelenmiş ise, erteleme süresi içerisinde iptal edildiği açıklanan kuralın yürürlüğünü sürdürdüğü ve uygulanmaya devam edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
22. Somut olayda; alacaklı tarafından Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.12.2012 tarihli ve 2012/449 E., 2012/859 K. sayılı kamulaştırmasız el koymadan kaynaklanan tazminat ilamına dayalı olarak borçlu aleyhine 05.03.2013 tarihinde ilamlı icra takibi başlatıldığı, icra emrinin 13.03.2013 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, borçlunun icra dosyasına 18.09.2014 tarihinde 100.000TL, 05.11.2014 tarihinde 100.000TL, 05.12.2014 tarihinde 100.000TL, 21.01.2015 tarihinde 106.193,87TL ve 26.01.2015 tarihinde 5.898TL miktarlı ödemeler yaptığı, alacaklı vekilinin 24.04.2015 tarihinde icra müdürlüğüne başvurarak Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin 13. fıkrası iptal edildiğinden icra vekâlet ücretinin nispi hesaplanması gerektiğini belirterek borçlu tarafından yapılan ödemeler düşüldükten sonra bakiye alacak için icra vekâlet ücretinin de nispi hesaplanarak borçluya borç muhtırası çıkarılmasını talep ettiği, icra müdürlüğünce “Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve alacaklı vekilinin dosyaya ibraz ettiği Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 19/03/2015 tarihli 2014/30323 E., 2015/5361 K. sayılı kararı gereği ücreti vekâletin nispi olarak hesaplanmasına, nispi olarak hesap edilmeden kapatılan dosyanın bakiye alacak için yeniden işleme alınmasına, masrafı verilmesi halinde talep gereği ilgili kuruma bakiye alacak için yazı yazılmasına” şeklinde karar verildiği, icra müdürlüğünce 30.04.2015 tarihinde yapılan dosya hesabında icra vekâlet ücretinin nispi oran üzerinden hesaplandığı, borçluya 30.04.2015 tarihli bakiye borç muhtırasının tebliğ edildiği görülmektedir.
23. Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli ve 2013/95 E., 2014/176 K. sayılı kararı ile 6487 sayılı Kanun ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin 13. fıkrasının iptali ile iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine ilişkin kararı 13.03.2015 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmış olup, buna göre iptal kararı 13.09.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
24. Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı kuralı iptal kararının yürürlüğünü erteleme bakımından da geçerlidir. Erteleme kararı ile iptal kararından sonra belirli bir süre için hukukî boşluk doğmasının önlenmesi amaçlandığından, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihe kadar iptal edilen kuralın uygulanması gerekir. İptal kararları Anayasa’da öngörülen usullere uygun olarak yürürlüğe girinceye kadar, hukukî boşluğun varlığından söz edilemez.
25. O hâlde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin 13. fıkrasının yürürlükte olduğu dönemde icra vekâlet ücretinin maktu değer üzerinden hesaplandığı ve 26.01.2015 tarihinde yapılan ödeme ile infaz edilmiş olan icra takibinde, 13.09.2015 tarihinde yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin iptal kararının geriye yürütülerek icra vekâlet ücretinin nispi oran üzerinden hesaplanması doğru değildir.
26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, Anayasa’nın 11. maddesinde anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğünün, 138. maddesinde ise hâkimlerin Anayasa’ya uygun olarak karar vereceğinin düzenlendiği, bu düzenlemelerin hâkime Anayasa’ya aykırılığı saptanmış yasa hükmünü iptal kararı yürürlüğe girmemiş olsa bile uygulamama yetkisi ve yükümlülüğü getirdiği, Anayasa’ya aykırı olması nedeniyle iptal edilmiş bir yasa maddesinin eldeki davalarda uygulanmasının Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu, somut olayda icra dosyasında yapılan 05.12.2014, 21.01.2015, 26.01.2015 tarihinde yapılan ödemelerin Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra yapılan ödemeler olduğundan iptal tarihinde icra dosyasının infaz edilmediği, iptal kararının derdest takipte uygulanması gerektiğinden icra vekâlet ücretinin nispi hesaplanmasında usulsüzlük bulunmadığı, yapılan hesap yönünden muhtıra çıkarılmasına dair icra müdürünün işleminin denetlenmesi gerektiğinden direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
27. Hâl böyle olunca mahkemenin direnme kararının açıklanan nedenlerle onanması gerekmiştir

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.01.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Uyuşmazlık 2492 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin 13.11.2014 tarihli ve 2013/95 E., 2014/176 K. sayılı karar ile iptal edilerek, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmesi ve icra dosyasında en son 26.01.2015 tarihinde ödeme yapılması karşısında, muhtıra tarihi itibariyle icra vekâlet ücretinin nispi olarak hesaplanmasının gerekip gerekmediğine ilişkindir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti başlığı ile eklenen Geçici 6. maddenin 7. fıkrasında “Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekâlet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.” hükmüne 13. fıkrasında ise “4.11.1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemler tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmaz hakkında açılan her türlü davalarda ise yedinci fıkra hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu nedenle belirtilen dönemde el atılan taşınmazlarla ilgili olarak açılan kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davalarında da maktu vekâlet ücretine hükmedilmekteyken anılan 13. fıkra, Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli ve 2013/95 E., 2014/176 sayılı kararı ile iptal edilmiş, iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.
İptal hükmü ile daha önce yasa kapsamına alınan kamulaştırmasız el atma davaları kapsamdan çıkmış olup bu davalarda maktu vekâlet ücreti uygulaması da son bulmuş olacaktır. Bu durumda, Anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile iptal edilen hüküm dayanak alınarak önceden açılmış, iptal tarihinde derdest olan dava ve icra takiplerinde iptal hükmünün etkisi Anayasa normları ile tartışılmalıdır.
Anayasa’nın 11. maddesinde Anayasanın bağlayıcılığı, üstünlüğü 138. maddesinde ise hâkimlerin her şeyden önce Anayasaya uygun olarak karar vereceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler hâkime Anayasaya aykırılığı saptanmış yasa hükmünü iptal kararı yürürlüğe girmemiş olsa bile uygulamama yetkisi ve yükümlülüğü getirmiştir. Anayasaya aykırı olması nedeniyle iptal edilmiş bir yasa maddesinin eldeki davalarda uygulanması, Anayasa üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Anayasa 153/5. maddesine göre Anayasa Mahkemesinin iptal kararları Resmî Gazete’de yayınlandıktan sonra geleceğe dönük hüküm ve sonuç doğurur. Bir başka anlatımla kazanılmış hakların varlığı hâlinde iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesi benimsenmiştir. Bu Anayasa hükmünde hiçbir istisnaya yer verilmemiş ise de hükmün lafzi yorumu zaman zaman hakkaniyet, nesafet, adalet ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceğinden istisnaların varlığı öğretide ve yargı kararlarında gündeme gelmiştir (Bknz Necip Bilge- Anayasa Mahkemesi Kararlarının geriye yürümezliği sorunu). Özellikle bir davaya bakmakta olan mahkeme tarafından itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine götürülen konularda uygulanmasının mümkün olmadığı aksi hâlin kabulünün mahkemelerde Anayasaya aykırılık itiraz yolunu sonuçsuz bırakacağı içtihatlarla kabul edilmiştir. Nitekim Anayasanın itiraz yoluna başvurulan kanun ile ilgili Anayasa Mahkemesinin kararının beş ay içinde gelmemesi hâlinde mahkemenin davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağına işaret eden Anayasanın 152. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Ancak, Anayasa Mahkemesi kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır yolundaki kuralda Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, bu karardan önce açılmış bulunan ve bakılmakta olan dava ve takiplerde uygulanması gerektiğini ortaya koymaktadır (HGK 05.02.2019 tarih 2017/12-1161 E., 2019/68 K. sayılı kararındaki kabulde bu yöndedir).
Anayasa Mahkemesinin iptal kararını duyurması, iptal edilen yasanın uygulanmasını durdurucu bir tedbir niteliğine bürünmektedir. Karar gerekçelerinin yazımı ve yayımlanmasının uzun süre alması karşısında hiç olmazsa iptal kararının duyurulması Anayasaya aykırı Yasa hükmünün uygulanmasını engelleyecektir (Turan Yıldırım Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İd. Huk. Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi-Amme İdaresi Dergisi, Cilt 26). Anayasanın 153/4. fıkrası “ İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukukî boşluğu dolduracak kanun teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar” hükmü, 152. maddesinin 3. fıkrasında yer alan iptal kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır, hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde yürürlük tarihinin ileriye götürülmesinin iptal hükmünün derhal uygulanmasını engellemeyeceği sonucuna varılmalıdır. Bu süre Anayasa ile (153/3) belirlenmiş bir süre olup kanun koyucuya yeni yasa hazırlaması için verilmiş ve en fazla bir yılı geçemeyeceği belirtilmiştir. Bu sürede iptal edilen hükmün uygulanacağını işaret eden bir düzenleme de bulunmamaktadır. İptal edilen hüküm kamulaştırmasız el atmalarla ilgili olarak mahkeme ve harçları ile her türlü vekâlet ücretinin maktu olarak belirleneceğine ilişkin olup, İİK’nın 138. maddesinin üçüncü fıkrası hükmüne istisna teşkil etmektedir. Anılan hükümde “Vekil vasıtası ile yapılan takiplerde vekâlet ücretinin miktarı alacaklı ile borçlu arasında yapılmış sözleşmeye bakılmaksızın icra müdürü tarafından avukatlık ücret tarifesine göre hesaplanır. Bu şekilde tayin olunan vekâlet ücreti de takip masraflarına dahildir.” denilmektedir.
Avukatlık Ücret Tarifesinin 11. maddesinin birinci fıkrasında İcra ve İflas Müdürlüklerinde konusu para veya para ile değerlendirilebilen işlemlerde icra ücreti vekâlet bu tarifenin 3. kısmına göre belirlenir hükmü mevcut olup 3. kısımda icra ücreti vekâlet nisbi olarak düzenlenmiştir. Kamulaştırmasız el atmalardan dolayı verilen tazminat ilamlarının infazında icra ücreti vekâletin maktu olarak uygulanacağına ilişkin hükmün Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmesi sonucunda “Mani Zail oldukta memnu avdet eder.” şeklindeki mecelle hükmünde de vurgulandığı gibi hukukun genel ilkesi uyarınca üzerindeki engel iptal kararı ile ortadan kalkan Avukatlık Ücret Tarifesi bu nitelikteki ilamlar yönünden de uygulama alanı bulacaktır. Bu tarifeye göre de icra ücreti vekâletin nisbi olarak hesaplanması gerekmektedir. İİK’nın 138/3 maddesi emredici ve kamu düzeni ile ilgili olduğundan bu hükme dayanılarak yapılan şikâyet süreye bağlı değildir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihte icra takibinin infazla sona erdiği, bu nedenle şikâyet süresiz bile olsa icra takibi sonuçlandıktan sonra o takibe ilişkin şikâyet yoluna başvurulamayacağı yönündeki görüş de isabetli değildir. Çünkü icra dosya hesabında icra ücreti vekâlet maktu olarak hesaplanmış ve bu hesaba göre ödeme yapılmış olup, icra vekâlet ücretinin nisbi olarak hesaplanması durumunda bakiye icra dosya borcu kalacağı için icra takibinin sona ermediği anlaşılmaktadır.
Somut olayda 1983 yılından sonra el atılan yer için açılan tazminat davası ile ilgili ilam icra takibine konu edilmiş, ilk hesap tablosu 13. fıkrasının iptalinden önce yapılmakla icra vekâlet ücreti de maktu olarak hesaba yansıtılmıştır. 13. fıkrasının iptali ile yasa kapsamından çıkmış olan kamulaştırmasız el atma ilamının takibinden kaynaklı icra vekâlet ücreti alacağı iptal kararı gereği nisbi olarak hesaplanarak muhtıra gönderilmesi üzerine bu işlemin iptali için icra mahkemesine şikâyete gelinmiştir. 13.11.2014 iptal kararı tarihinde daha önce 406.451,28TL olarak hesaplanan dosya borcunun 18.9.2014 tarihinde 100.000TL, 05.11.2014 tarihinde 100.000TL olmak üzere 200.000TL’si ödenmiş bakiye borç için takip derdesttir. 05.12.2014, 21.01.2015, 26.01.2015 tarihli ödemeler iptal kararından sonraki ödemeler olduğundan iptal tarihinde dosya infaz edilmiş değildir. Kaldı ki maktu hesaplanan icra ücreti vekâlet nedeniyle bakiye borç olacağından dosyanın infazından söz edilemez. Anayasa mahkemesinin iptal kararının derdest bu takipte uygulanacağı düşünüldüğünde icra vekâlet ücretinin nisbi hesaplanmasında usulsüzlük bulunmamaktadır. Sadece yapılan hesap yönünden muhtıra çıkarılmasına dair İcra Müdürü işleminin denetlenmesi gerekir.
Şikâyetin kabulü muhtıranın iptali yönündeki direnme kararının bozulması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun onama görüşüne katılamıyoruz.