YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/119
KARAR NO : 2018/1614
KARAR TARİHİ : 06.11.2018
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “İş Kolu Tespitine İtiraz” ve “Yetki Tespitine İtiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 5. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 07.07.2015 tarihli ve 2015/32 E.-2015/334 K. sayılı kararının temyizen incelenmesi davacı … davalı … vekillerince istenilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 21.12.2015 tarihli ve 2015/34825 E.-2015/36091 K. sayılı kararı ile;
“…A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkil şirketin Gebze’de faaliyet gösterdiğini, esas faaliyet konusunun tüm sunta mdf ve plakalara uygulanabilen kenarband üretimi olduğunu, bu nedenle işyeri işkolunun İşkolu Yönetmeliğinin 04 sırasında kayıtlı olan “Petrol, kimya, lastik, plastik ve ilaç” işkoluna değil, 06 sırasında kayıtlı “Ağaç ve kağıt” iş kolunun alt sınıfı olan 31 09 numaralı “diğer mobilya imalatı” iş koluna girdiğinin tespitine, ayrıca davalılardan Lastik-İş Sendikasının müvekkil işyerinde çoğunluğu sağladığına dair davalı T.C. …’nın 29/12/2014 tarih ve 23783 sayılı yetki tespitinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalılar Cevabının Özeti:
Davalı Türkiye Petrol Kimya ve Lastik Sanayi işçileri sendikası cevap dilekçesinde, davanın Kanunda öngörülen 6 işgünlük hak düşürücü süre içinde açılmadığını, dava şartı olan dava dilekçesini görevli makama kaydettirme şartının da yerine getirilmediğini ve davanın somut delillere dayanmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Bakanlık cevap dilekçesinde, davanın süresinde açılmadıysa reddi gerektiğini, Bakanlığın yetki tespiti kararının doğru olduğunu, davacının Bakanlığa işkolu tespiti konusunda herhangi bir başvurusunun bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davalı şirketin yetkisine davacı tarafından itiraz edildiği ancak 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununa ve Sendikalar Toplu İş Sözleşmesinin 43 mad 1 fıkrasına göre kendilerine 42 mad. uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları ve ya sendika üyesi olmayan işveren taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığını veya kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren 6 iş günü içinde mahkemeye yapabileceğini, bu düzenlemeye göre davacı davasını yetki tespiti yazısının kendisine tebliğinden itibaren 6 iş günü içinde açmak zorunda olduğu davacı tarafından dava şartı olan 6 iş günlük sürede dava açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı, davacı ile davalılardan T.C. … vekilleri temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Dava, T.C. … tarafından yapılan işkolu tespitine itiraz ile olumlu yetki tespitinin iptaline ilişkindir.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 4. Maddesi uyarınca İşkolu tespitini, işveren veya üyesi bulunduğu işveren sendikası, işyerinde faaliyet gösteren veya göstermeyi amaçlayan işçi sendikaları ve işyerinde çalışan işçiler talep edebilir. Bakanlıkça verilen işkolu tespit kararı, Resmi Gazetede yayımlanır. Bu tespite karşı ilgililer (başvurmakta menfaati bulunan), kararın yayımını takip eden onbeş gün içinde işyerinin bulunduğu yerdeki iş davalarına bakmakla görevli mahkemede dava açabilirler.
Aynı kanunun 43. Maddesine göre ise 43. Maddesi ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan Toplu İş Sözleşmesi Yetki Tespiti İle Grev Oylaması Hakkında Yönetmeliğin 10. Maddesine göre “Kendilerine tespit yazısı gönderilen işçi veya işveren sendikaları veya sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya kendisinin bu şartları taşıdığına dair itirazda bulunabilir.”.
Kanunun 79. maddesine göre ise“Bu Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar iş davalarına bakmakla görevli ve yetkili mahkemelerde görülür. Ancak yedinci ila on birinci bölümlerin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar için, görevli makamın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.”
6356 sayılı Kanun’un 2/1-c maddesine göre görevli makam; işyeri toplu iş sözleşmesi için işyerinin, işletme toplu iş sözleşmesi için işletme merkezinin bağlı bulunduğu Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünü, aynı Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünün yetki alanına giren işyerleri için yapılacak grup toplu iş sözleşmelerinde bu işyerlerinin bağlı bulunduğu Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünü, birden fazla Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünün yetki alanına giren işyerlerini kapsayacak grup toplu iş sözleşmesi için ise Bakanlıktır.
Yetki tespiti ve yetki itirazı konusu 6356 sayılı Kanun’un, “Toplu İş Sözleşmesinin Yapılması” başlıklı sekizinci bölümünde düzenlenmiştir. Yukarıda belirtilen kanuni düzenleme karşısında, yetki tespitinin iptaline ilişkin açılacak davaların görevli makamın bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerekir.
6356 sayılı yasanın 5.maddesi uyarınca ise, “Bir işyerinin girdiği işkolunun tespiti Bakanlıkça yapılır. Bakanlık, tespit ile ilgili kararını Resmî Gazete’de yayımlar. Bu tespite karşı ilgililer, kararın yayımından itibaren on beş gün içinde dava açabilir. Mahkeme iki ay içinde kararını verir. Kararın temyiz edilmesi hâlinde Yargıtay uyuşmazlığı iki ay içinde kesin olarak karara bağlar.”
5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesine göre “İş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşme muteber sayılmaz.” İş Mahkemelerinin yetkisi kamu düzenine ilişkin olduğundan, anlaşma ile bertaraf edilemeyeceği gibi genel yetki kuralları da uygulanmaz. Bu halde, yetki itirazı ilk itirazlardan olmadığından, taraflar yargılama bitinceye kadar yetki itirazında bulunabileceği gibi, mahkeme de yargılamanın her aşamasında kendiliğinden yetkisizlik kararı verebilir.
Açıklanan kanuni düzenlemelere göre, yetki tespitinin iptali davalarında “işyerinin bağlı olduğu görevli makamın bulunduğu yer iş mahkemesi”, işkolu tespitine itiraz davalarında ise, “işyerinin bulunduğu yer iş mahkemesi” kesin yetkilidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-ç maddesine göre, yetkinin kesin olduğu hallerde, mahkemenin yetkili bulunması hususu dava şartlarındandır. Yine 6100 sayılı Kanun’un 115/2. maddesine göre de, dava şartı yokluğu durumunda mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi gerekir.
Dosya içeriğine göre davacı şirkete ait işyerinin “Gebze/Kocaeli” adresinde bulunduğu ve dava dilekçesini 6356 sayılı yasanın 43.maddesi uyarınca Kocaeli Çalışma ve İş Kurumu Müdürlüğüne kayıt ettirildiği anlaşılmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı vekili iki istekte bulunmuştur. İlki işkoluna itiraz, diğeri ise olumlu yetki tespitine itirazdır. Yukardaki normatif hükümlere göre işkoluna itirazın işyerinin bulunduğu iş mahkemesinde, olumlu yetki itirazının ise işyerinin bağlı bulunduğu Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünün bulunduğu iş mahkemesinde görülmesi gerekir.
Mahkemece davacının işkolu itirazı hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmemiştir. Yetki itirazı uyuşmazlığına bakacak mahkeme ise yetkili mahkeme, davacı işyerinin bağlı bulunduğu Kocaeli Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesi olan Kocaeli İş Mahkemeleridir. Mahkemece, öncelikle işkolu itirazı ile ilgili uyuşmazlık tefrik edilmeli ve bu istek hakkında yargılama yapılarak sonucuna göre karar verilmelidir. Olumlu yetki tespitine itirazda ise yetkisizlik kararı verilmesi gerekir. Mahkemece işkolu itirazı hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmeden, yetki itirazı hakkında ise davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi hatalıdır…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava iş kolu tespiti ile yetki tespitine itiraz istemlerine ilişkindir.
Davacı şirket vekili müvekkili şirketin faaliyet alanının tüm sunta/mdf ve plakalara uygulanabilen kenarband üretimi olduğunu, unvanında yer alan “plastik” ifadesi nedeni ile girdiği iş kolunun “04 numaralı Petrol Kimya Lastik Plastik ve İlaç İşkolu” olarak belirlendiğini ancak esasında kenarband üretimi nedeni ile “05 numaralı Ağaç ve Kağıt İşkolu”nda faaliyet gösterdiğini, öte yandan lehine yetki tespiti yapılan sendikanın yetki için gerekli şartları taşımadığını, işçi ve sendikalı sayısında hataya düşüldüğünü, sendikanın davacı şirket iş yerinin yer aldığı işkolunda örgütlü bir sendika olmadığını ileri sürerek davacı şirket iş yerinin “04 numaralı Petrol Kimya Lastik Plastik ve İlaç İşkolu”na girmeyip “05 numaralı Ağaç ve Kağıt İşkolu”na girdiğinin tespitine ve davalı Bakanlığın davalı sendika lehine yaptığı olumlu yetki tespitinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …-İş Sendikası vekili davanın 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun (6356 sayılı Kanun) 43’üncü maddesinde öngörülen altı iş günlük süre içinde açılmadığını, ayrıca dava dilekçesinin görevli makama kaydettirilmediğini, itirazın somut delillere dayanmadığını, işçi ve sendikalı sayısına ilişkin itirazlarının yerinde olmadığını, davacı şirket iş yerinin yetki tespit başvuru tarihi itibari ile 04 numaralı işkolunda yer aldığını, kaldı ki Kanunun 5/2’nci maddesi uyarınca yeni bir toplu iş sözleşmesi için yetki süreci başlamış ise işkolu değişikliğinin ancak bir sonraki toplu iş sözleşmesi dönemi için geçerli olacağını, işkolu tespitine ilişkin davaların bekletici mesele yapılmasının mümkün olmadığını; davalı … (Bakanlık) vekili davanın süresinde açılıp açılmadığının araştırılarak süresinde açılmamış ise süreden reddine karar verilmesi gerektiğini ayrıca 6356 sayılı Kanun’un 5’inci maddesine göre işkolu tespitinin tarafların müracaatı üzerine … tarafından yapılacağını, davacı şirketin bu güne kadar bu yönde bir talebinin olmadığını, bunun dışında sistem üzerinden alınan bilgi ve verilere göre gerekli çoğunluğu sağlayan davalı sendika lehine yetki yapıldığını belirterek davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkemece davacı şirketin yetki tespit yazısının tebliğinden itibaren altı iş günü içinde dava açmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı şirket ve davalı Bakanlık vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece iş yerinin girdiği işkoluna ilişkin uyuşmazlık çıkması hâlinde Bakanlığa müracaat edilmesi gerektiği, Bakanlığın yapacağı işkolu tespitine karşı on beş (15) gün içinde dava açılabileceği, on beş (15) günlük sürenin hak düşürücü süre olduğu, her iki talebin de hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesi eklenerek ve önceki gerekçe tekrar edilmek sureti ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı şirket ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Davalı sendika lehine yapılan olumlu yetki tespitine konu iş yerinin girdiği işkolunun tespiti ve yetki tespitine itiraz istemleri ile açılan eldeki davada yetki tespitine itiraz davasında mahkemenin yetkili olup olmadığı ve burada varılacak sonuca göre davaların tefrikinin gerekip gerekmediği; Mahkemenin her iki davada yetkili olduğunun kabulü hâlinde davanın her iki talep bakımından kanunda öngörülen hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı noktalarında toplanmaktadır.
I-Davalı Bakanlık vekilinin temyizi yönünden:
Mahkemece verilen direnme kararı davalı Bakanlık vekilince temyiz edilmiştir.
Ne var ki, davalı Bakanlık vekili İstanbul Valiliği Defterdarlık Muhakemat Müdürlüğünün 04.08.2016 gün ve 97272 sayılı oluru ile temyiz isteminden vazgeçildiğini mahkemeye bildirmiştir.
O hâlde davalı Bakanlık vekilinin temyiz isteminin feragat nedeni ile reddine karar verilmelidir.
II-Davacı şirket temyizi bakımından;
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 5 ve 43’üncü maddelerine dayalı olarak açılan İşkolu Tespitine İtiraz ve Yetki Tespitine İtiraz davası niteliğindeki eldeki davada 6356 sayılı Kanun’un 5/1 ve 43/3’üncü maddelerinde Yargıtay Dairesinin bu konuda verdiği kararın kesin olduğunun hükme bağlanmış olması karşısında mahkemenin Özel Dairenin bozma kararına direnmesinin mümkün olup olmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun “İş kolunun tespiti” başlıklı 5/1’inci maddesinde “Bir iş yerinin girdiği iş kolunun tespiti Bakanlıkça yapılır. Bakanlık, tespit ile ilgili kararını Resmî Gazetede yayımlar. Bu tespite karşı ilgililer, kararın yayımından itibaren on beş gün içinde dava açabilir. Mahkeme iki ay içinde kararını verir. Kararın temyiz edilmesi halinde Yargıtay uyuşmazlığı iki ay içinde kesin olarak karara bağlar.” hükmü yer almaktadır.
Yine Kanunun Yetki itirazı” başlıklı 43/3’üncü maddesinde “İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir. İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. Bunların dışındaki itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve karar temyiz edildiği takdirde Yargıtay tarafından on beş gün içinde kesin olarak karara bağlanır.” hükmü yer almaktadır.
Anılan düzenlemelerde işkolu tespitine itiraz ve yetki tespitine itiraz olarak açılacak bir davanın mahkemece belirli bir süre içinde karara bağlanması gerektiğine ilişkin hüküm işin niteliği ve aciliyetinden kaynaklanmakta olup yasa koyucu tarafından bu aciliyete uygun olarak getirilen açık düzenleme ile de temyiz incelemesini yapan Yargıtay Özel Dairesince işkolu tespitine itiraz davasının iki ay, yetki tespitine itiraz davasının ise on beş gün içinde kesin olarak karara bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
Benzer nitelikteki düzenlemelere 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/3, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 15, 24, 34, 41 ve 53’üncü maddelerinde de yer verilmiş, bu düzenlemelerde de yine iş hukukuna yön veren temel ilke ve düşüncelerden hareket edilmiştir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 13.03.1985 gün 1984/9-834 E.-1985/201 K. sayılı kararında da benzer bir konu ele alınarak, 2822 sayılı Kanun’un 15’inci maddesinde yer verilen “Yargıtay’ca … kesin karara bağlanır.” hükmü ile yasa koyucunun burada bozma kararına karşı direnme yolunu kapamayı amaçladığının vurgulandığına işaret edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunun 20.10.2004 gün ve 2004/9-510 E.- 2004/557 K.; 08.12.2004 gün ve 2004/9-654 E.- 2004/664 K.; 21.09.2005 gün ve 2005/9-474 E.- 2005/510 K.; 23.11.2005 gün ve 2005/9-579 E.- 2005/648 K.; 12.04.2006 gün ve 2006/9-211 E.- 2006/195 K.; 18.10.2006 gün ve 2006/9-621 E.- 2006/673 K.; 03.12.2008 gün ve 2008/9-716 E.- 2008/726 K.; 27.01.2010 gün ve 2009/9-592 E.- 2010/35 K.; 24.02.2010 gün ve 2010/9-33 E.- 2010/105 K.; 18.05.2011 gün ve 2011/9-347 E.- 2011/311 K; 18.01.2017 gün ve 2016/22-2086 E.- 2017/113 K., 06.12.2017 gün ve 2016/9-2040 E.-2017/1543 K., 29.11.2017 gün ve 2016/9-2315 E.-2017/1458 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin 2013/1015 başvuru sayılı ve 08.04.2015 tarihli kararında “…Yargıtay tarafından hukuka uygun olmayan derece mahkemesi kararlarının bozulması hâlinde, dava dosyasıyla ilgili olarak araştırılması gereken başka bir husus kalmadığı ve delillerin tamamlandığı anlaşıldığında davanın esasına yönelik olarak kesin olarak karar verilmesi, yargılama sürecini hızlandırma amacına yöneliktir. Kanunla getirilen söz konusu kuralın uygulanmasının tek başına adil yargılanma hakkını ihlal ettiğinden söz edilemez. Yargıtay tarafından işin esasına girilerek kesin olarak nihai karar verilmesi hukuka aykırı ve keyfi bir uygulama niteliğinde de değildir…” gerekçesiyle Yargıtay tarafından işin esasına girilerek kesin olarak nihai karar verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal etmediği sonucuna ulaşılmıştır.
Hâl böyle olunca Yargıtay Özel Daire kararının kesinliğinden maksadın, mahkemece bu karara karşı direnilemeyeceği olduğunun kabulü gerekir.
Bu durumda açıklanan nedenlerle kesin nitelikteki bozma kararına direnilmesine yasal olarak olanak bulunmadığı ve uyulması gerektiği hâlde mahkemece önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
O hâlde direnme kararı yukarıda belirtilen bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
S O N U Ç: 1-Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı Bakanlık vekilinin temyiz isteminin feragat nedeni ile REDDİNE,
2-Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının bu değişik gerekçe ile BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 06.11.2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.