Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2018/1088 E. 2022/1427 K. 02.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/1088
KARAR NO : 2022/1427
KARAR TARİHİ : 02.11.2022

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Harran Kadastro Mahkemesince verilen müdahil davacı … mirasçıları yönünden davanın kabulüne, davacı Hazine ve diğer müdahil davacıların sübut bulmayan davalarının reddine ilişkin karar, davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Öncelikle dosyanın yargılama süreci hakkında özet mahiyetinde bilgi verilmesi önem arzetmektedir.
4- Davacı Hazine vekili; 17.10.1951 tarihinde Urfa Sulh Hukuk Hakimliğine müracaatla Hâzineye ait olup Atşana köyünde kain tarlanın batı kısmına Reşat Aksoy’un, kuzey kısmına da …’un vaki müdahalelerinin önlenmesini talep ve dava etmiştir.
5- Urfa Sulh Hukuk Mahkemesinin 21.11.1952 tarihli ve 1951/341 E.1952/351 K. sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilmiştir.
6- Davacı Hâzine vekili tarafından 30.03.1954 tarihli dilekçe ile Urfa Asliye Hukuk Mahkemesine yeniden dava açılmış, Urfa Asliye Hukuk Mahkemesinin Urfa Gezici Toprak Mahkemesi sıfatı ile 22.11.1957 tarihli ve 1954/1 E. 1957/401 K. sayılı kararı ile; davacı Hazinenin davasının reddine karar verilmiş, davacı tarafça hükmün temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21.03.1958 tarihli kararı ile “Defterdarlık Başvekilinin temsil yetkisine haiz olmadığı halde Defterdarlık vekili huzuru ile duruşmaya devam edilmesinin yolsuz bulunduğu” gerekçesiyle hükmün bozulmasına, esasın tetkikine mahal olmadığına karar verilmiştir.
7- Bozma kararı sonrası dosya Urfa Asliye Toprak Mahkemesinin 1960/4 esasına kaydedilerek yargılamaya devam edilmiş ve yargılama sonucu 13.02.1971 tarihinde görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli Akçakale Tapulama Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
8- Dosya Akçakale Tapulama Mahkemesinin 1971/21 esasını almış, aynı parsele ilişkin malik hanesi boş bırakılan tapulama tutanağı (1970/7 E.) ile birleştirilmek suretiyle askı ilanları yapılmış, müdahil … 03.11.1971 tarihli mahallinde yapılan duruşmada tapu kaydına dayanarak müdahale talebinde bulunmuş, mahkemece müdahale talebinin kabulüne karar verilmiş, yapılan yargılama sonunda Akçakale Tapulama Hakimliğinin 03.02.1972 tarihli ve 1970/7 E. 1972/1 K. sayılı kararı ile;
a- Uyuşmazlığın esası bakımından mahkemenin görevsizliğine, dosyanın görevli Urfa Asliye Toprak Mahkemesine yollanmasına,
b- Beyda köyüne ait 7 ve Merseviye köyüne ait 1, 2 ve 3 sayılı tapulama tespit tutanaklarının dosyadan ayrılarak görevli mahkemeden verilecek ilam uyarınca gerçek hak sahipleri adına tescile karar verilmek üzere ayrı bir esas numarasına kaydıyla uyuşmazlığın esasını hâlledecek dava sonucunun beklenmesine karar verilmiştir.
9- Bu kararın davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine verilen karar Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 06.04.1972 tarihli kararı ile onanmıştır. Davacı vekili tarafından verilen 08.05.1972 tarihli dilekçe ile asıl yetkili mahkemenin tespiti istenmiş, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 17.07.1972 tarihli kararı ile Urfa Asliye Hukuk Mahkemesi yetkili ve görevli olarak belirlenmiş ve uyuşmazlığın esası bakımından dosya Urfa Asliye Toprak Mahkemesinin 1972/2 esasına, mahkemeden verilecek ilam uyarınca gerçek hak sahipleri adına tescile karar verilmek üzere tefrik edilen talep yönünden Akçakale Tapulama Mahkemesinin 1972/254 esasına kaydedilmiştir. (İşbu dosyanın yargılama süreci 13. bentte yer alan açıklamalarda bulunmaktadır.) Urfa Asliye Toprak Mahkemesinin 08.06.1974 tarihli ve 1972/2 E. 1974/11 K. sayılı kararı ile; dosyanın Urfa Tapulama Mahkemesine devrine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 11.02.1976 kararı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
10- Dosya Urfa 1. Tapulama Mahkemesinin 1974/165 esasına kaydedilmiştir. Müdahiller … ve arkadaşları 12.09.1966 tarihli, … ve arkadaşları 07.05.1979 tarihli dilekçe ile, Mehmet Demir 03.09.1979 tarihli, … ve arkadaşları 19.09.1978 tarihli dilekçe ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak davaya katılmış, yapılan yargılama sonunda 12.11.1979 tarihli ve 1974/165 E. 1979/28 K. sayılı görevsizlik kararı ile dosyanın Urfa Asliye Hukuk Hakimliğine gönderilmesine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 11.03.1980 tarihli kararı ile temyiz talebinin reddi ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
11- Davacı Hazine tarafından 29.05.1980 tarihli yenileme dilekçesi ile Urfa Asliye Hukuk Mahkemesine başvurulmuş ve dosya 1980/229 esasına alınmış, müdahiller … ve arkadaşlarının 05.05.1980 tarihli dilekçesi; Urfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1980/249 esasına kaydedilmiş ve 16.09.1981 tarihinde 1980/229 E. sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilmiş, yapılan yargılama sonucu 22.06.1992 tarihli ve 1980/229 E. 1992/396 K. sayılı karar ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli ve yetkili Akçakale Kadastro Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
12- Davacı Hazine vekilince 28.01.1993 tarihli dava dilekçesi ile Akçakale Kadastro Mahkemesine müracaat edilmiş, Akçakale Kadastro Mahkemesince birleştirme ve tefrik kararları sonrası 10.09.1997 tarihli ve 1995/2 E. 1997/21 K. sayılı karar ile yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili ve görevli Harran Kadastro Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve dosya Harran Kadastro Mahkemesince 1999/6 esasına kaydedilmiştir.

13- Akçakale Tapulama Mahkemesinin 1972/254 esasında kayıtlı dosya ile ilgili olarak ise; mahkemece yapılan yargılama sonunda 29.05.1981 tarihli ve 1972/254 E. 1981/5 K. sayılı karar ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın Akçakale Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, davacı Hazinenin temyizi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 04.05.1987 tarihli ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, bozma sonrası dosya Akçakale Tapulama Mahkemesinin 1987/10 esasına alınarak yargılamaya devam olunmuş ve 10.09.1997 tarih ve 1987/10 E. 1997/23 K. sayılı karar ile yetkisizlik kararı verilerek dosya Harran Kadastro Mahkemesine gönderilmiş ve Harran Kadastro Mahkemesinin 1999/7 esasına kaydedilmiş, yapılan yargılama sonucu 25.02.2000 tarihli ve 1999/7 E. 2000/1 K. sayılı karar ile aynı mahkemenin 1999/6 E. sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Mahkeme Kararı:
14. Harran Kadastro Mahkemesinin 30.09.2005 tarihli ve 1999/6 E. 2005/1 K. sayılı kararı ile; mahallinde yapılan keşif ve zeminde yapılan uygulamada mevcut hudutların kadimden beri süre geldiği, Atşana köyü ile Alacalı (Mersaviye) köyü arasındaki köy sınırlarının sabit olup birbirlerine tecavüzlerinin söz konusu olmadığı, Ağcıl köyü arazilerinin rızai taksim sonucunda …’a kaldığı, …’un vefatı ile bu arazilerin mirasçıları olan çocukları; …. ve …’a kaldığı, …’un da bekar ve çocuksuz olarak vefat etmesi ile mirasçı olarak geride ismi geçen …’ın 3 çocuğunun kaldığı gerekçesiyle Hazine ve davacılardan … haricinde kalanların sübut bulmayan davalarının reddine, dava konusu Harran ilçesi Ağcıl köyü 7 nolu taşınmazın tamamı 3 hisse kabul edilerek, 1 hissenin …, 1 hissenin …, 1 hissenin … adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
15. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
16. Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 17.11.2006 tarihli ve 2006/2260 E. 2006/3740 K. sayılı kararı ile; ”…İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği dikkate alındığında mahkemece yapılan araştırma, soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir. Katılan davacı … ve mirasçılarının tutunduğu Şubat 1289 tarih 8/131 sayılı sicilden gelen 29.04.1968 tarih 45 sayılı tapu kaydı ile davacı hazinenin dayandığı 25.11.1947 tarih 104 sayılı tapu kayıtlarının uygulamasına ilişkin yerel bilirkişi sözleri, komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmediğinden soyut nitelikte gerekçesiz sözlerden ibaret olduğu gibi uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve eki haritada, keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan vermediğinden yetersizdir.
O halde saptanan dava niteliği dikkate alındığında sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle dayanılan tapu kayıtları ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra tapu kaydına dayanan katılan davacı … ve mirasçılarının tutunduğu tapu kaydının maliki yada malikleri ile akdi, irsi ilişkisi sorulup, saptanmalı, bu nedenle kayıt maliki yada maliklerinin tüm mirasçılarını gösterecek şekilde onaylı nüfus aile kayıt örnekleri, ilgili Nüfus Müdürlüğünden getirtilmeli, yada bu konuda istihsal edilmiş veraset belgesi varsa ibraz ettirilmeli, bu yolla irsi ilişki sağlıklı biçimde duraksamasız belirlenmeli, akdi ilişkiye dayanıldığı takdirde ilgiliden bu konudaki delilleri sorulup saptanmalı, göstereceği deliller toplanmalı yada bu konuya ilişkin yazılı kayıt ve belgeleri ibraz ettirilmeli, kayda dayanan davaya katılan … ve mirasçılarının tutunduğu tapu kaydının maliki yada malikleri ile akdi yada irsi ilişkisi saptandığı takdirde davaya katılanların ve hazinenin tutunduğu tapu kayıtlarının dava dışı başka taşınmaz yada taşınmazlara revizyon görüp görmediği, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmaz yada taşınmazlarla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve dayanakları kayıtlar davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, dayanılan kaydın dava dışı başka taşınmazlara revizyon gördüğü ve davalı olduğu saptandığı takdirde usulün 45 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalarının birleştirilip birleştirilmeyeceği yönü üzerinde durulmalı, vurgulanan bu olgunun dava ekonomisi ve kaydın kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada tapu kayıtlarının revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar özellikle gözönünde tutulmalı, tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu taşınmazın davacı hazinenin mi yoksa katılan davacı … mirasçılarının tutunduğu tapu kayıtlarından hangisinin kapsamında kaldığı duraksamasız belirlenmeli, tapu kayıtlarının iç içe girmesi, bir başka deyişle örtüşmesi halinde önceki günlü doğru temele dayanan hukuksal değerini yitirmeyen kayda değer verileceği düşünülmeli, davaya katılanların tutunduğu Şubat 1289 tarih 8/131 sayılı tapu kaydının tedavülü olan 24.05.1945 tarih 36 sayılı sicilin davacı hazinenin taraf olduğu yüzölçümü arttırması ve sınır düzeltimi davası sonucunda tapu kaydının yüzölçümünün Harran Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen 10.05.1943 tarih 1943/44-18 E.K sayılı ilamı ile yüzölçümünün artırıldığı göz önüne alınmalı, ilam ve eki haritada yerel bilirkişi yardımı uzman bilirkişi eliyle kadastro paftasının ölçeği ile haritanın ölçeği eşitlenerek çakıştırılmak suretiyle yerine uygulanarak kapsamı belirlenmeli, yüzölçüm artırmasının haklı, hukuksal bir nedene dayanıp dayanmadığı üzerinde durulmalı, öte yandan sözü edilen tapu kaydında tarif edilen sınır yerlerinin değişmez nitelikte sınır yerleri olduğunun kabulü için tapu kaydında tarif edilen sınır yerlerinin taşınmazı tümden hiçbir sınır yerinin açık kalmayacak şekilde çevrelemesinin zorunlu olduğu düşünülmeli, öte yandan sözü edilen ilamla sınır yerinin “ÜZERLİK TAKIMI” olarak düzeltildiği göz önüne alınarak üzerlik takımı olarak tarif edilen sınır yerinde komşu taşınmazların tesbitine dayanak yapılan tapu kaydı yada tapu kayıtları varsa bu kayıtlardan nizalı parsel yönünün katılanların tutunduğu tapu kayıtlarının maliki yada maliklerini sınır göstermesinin zorunlu olduğu düşünülmeli, aksi takdirde katılan davacıların tutunduğu tapu kaydının değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlı kayıtlardan olduğu kapsamının yüzölçümü ile belirlenmesi gerektiği düşünülmeli, hazinenin sınır düzeltimi ve yüzölçümü davasında taraf olduğu bu ilamın kendisini bağlayacağı düşünülmeli, dava konusu taşınmazın tümü yada bir bölümü tutunulan tapu kayıtlarının kapsamı dışında kaldığı takdirde tapu kayıtlarının kapsamı dışında kalan kesim yönünden yeterli zilyetlik araştırması yapılmalı, zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki giderilmeli, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkeme Kararı:
17. Harran Kadastro Mahkemesinin 12.09.2008 tarihli ve 2007/1 E. 2008/2 K. sayılı kararı ile; (bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra), müdahil davacıların dayandığı Şubat 1289 tarihli ve 8/131 numaralı 29.04.1968 tarihli tapu kaydı ile Hazinenin dayandığı 25.11.1947 tarihli ve 104 numaralı tapu kaydının dava konusu 7 nolu parseli kapsadığı, bir başka ifade ile nizalı parselin her iki tapu kaydının da hudutları dahilinde kaldığı hususunun keşifte dinlenen bilirkişi marifeti ile tespit edildiği, farklı tapu kayıtlarının müşterek hudut okuması ihtimalinde, eski tarihli ve hukukî değerini kaybetmeyen kayda itibar edileceği, buna göre davacı Hazinenin dayandığı 25.11.1947 tarihli ve 104 numaralı tapu kaydından daha eski olan müdahil davacıların dayandığı Şubat 1289 tarihli ve 8/131 sayılı sicilden gelen tapu kaydına itibar edildiği; mahallinde icra olunan keşifte zilyetlik durumunun araştırıldığı, müdahil davacıların nizalı parseli en az 1960 senesinden beri uzun süre münavebeli olarak hububat tarlası olarak tasarruf ettikleri, müdahil davacının dayandığı Şubat 1289 tarihli ve 8/131 sayılı sicilden gelen 29.04.1968 tarihli ve 45 sayılı tapu kaydında malik gözüken şahısların davacıların murisi olduğunun şüpheye yer bırakmayacak şekilde; gerek mahalli bilirkişi beyanları ve gerekse nüfus kütüğü kayıtları/veraset ilamları ile tespit edildiği gerekçesiyle; mahkemenin 1999/6 E. 2005/1 K. sayılı kararı ile davalı … hakkında verilen karar kesinleşmiş olduğundan bu hususta yeniden karar ittihazına yer olmadığına, davacı … haricinde kalan davacı Hazine ile diğer davacıların sübut bulmayan davalarının reddine, dava konusu Şanlıurfa ili Harran ilçesi Ağcıl köyünde kain 7 nolu parselin tamamı 12 hisse kabul edilerek 4 hissenin …, 4 hissenin …, 1 hissenin …, 1 hissenin Filiz Aksoy (Kaysı), 1 hissenin … (Çıdar), 1 hissenin Ayşe Aksoy (Altınoklar) adlarına tapuya kayıt ve tesciline ve tesbitin bu şekilde kapatılmasına karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
18. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
19. Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 30.03.2010 tarihli ve 2009/127 E. 2010/1795 K. sayılı kararı ile; “…Mahkemece 17.11.2006 tarihli bozma kararına uyulmuştur. Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar. Öte yandan bozma dışında kalan yönler ise kesinleşir. Mahkemece bozma kararına uyulduğu halde gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
O halde hükmüne uyulan 17.11.2006 tarihli bozma kararı çerçevesinde araştırma, soruşturma ve uygulama yapılmalı, özellikle Harran Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen 10.05.1943 tarih 1943/44-18 E.K. sayılı ilam ve eki harita getirtilerek önceki günlü bozma ilamında vurgulandığı şekilde uygulama yapılmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece bozma kararına uyulduğu halde gerekleri tümü ile yerine getirilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkeme Kararı:
20. Harran Kadastro Mahkemesinin 22.06.2012 tarihli ve 2010/1 E. 2012/2 K. sayılı kararı ile; (bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra); Harran Asliye Hukuk Mahkemesinin 1943/44-18 E-K sayılı dosyasının Akçakale Adliyesinde çıkan arşiv yangını sonucunda temin edilemediğinin bildirilmiş olduğu, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Akçakale ve Harran Tapu Müdürlüğüne yazılan müzekkerelerin dosya içerisine alındığı, davacı hazine ile müdahil davacının dayandığı her iki tapu kaydının 7 nolu parseli okuduğu, mahallinde tatbik edilen her iki tapu kaydı hudutlarının sabit ve kadim olduğu, müdahillerin dayandığı tapu kaydında ismi geçen şahısların davacıların murisleri olduğu, nizalı parsele müdahillerin en az 1960 senesinden beri zilyet olduğu, arazinin münavebeli olarak hububat tarımı şeklinde tasarruf edildiği gerekçesiyle; mahkemenin 1999/6 E. 2005/1 K. sayılı ilamı ile davalı … hakkında verilen karar kesinleşmiş olduğundan bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davacı … haricinde kalan davacı Hazine ile diğer davacıların sübut bulmayan davalarının reddine, dava konusu Şanlıurfa ili Harran ilçesi Ağcıl köyünde kain 7 nolu parselin tamamı 12 hisse kabul edilerek; 4 hissenin …, 4 hissenin …, 1 hissenin …, 1 hissenin Filiz Aksoy (Kaysı), 1 hissenin … (Çıdar), 1 hissenin Ayşe Aksoy (Altınoklar) adlarına tapuya kayıt ve tesciline ve tesbitin bu şekilde kapatılmasına karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
21. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
22. Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 02.10.2013 tarihli ve 2012/8812 E. 2013/15974 K. sayılı kararı ile; “…Mahkemece 30.03.2010 ve 17.11.2006 tarihli bozma kararlarına uyulmuştur. Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar. Öte yandan bozma dışında kalan yönler ise kesinleşir. Mahkemece bozma kararlarına uyulduğu halde bozma ilamlarında belirtilen hususların gereği yerine getirilmeden karar verilmiştir.
Şöyle ki; 17.11.2006 tarihli daire bozma ilamında ”katılan davacı … ve mirasçılarının tutunduğu Şubat 1289 tarih 8/131 sayılı sicilden gelen 29.04.1968 tarih 45 sayılı tapu kaydı ile davacı Hazine’nin tutunduğu 25.11.1957 tarih 104 sayılı tapu kayıtlarının uygulamasının yetersiz olduğu, uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve eki haritanın ise keşfi izlemeye imkan vermediği, bu nedenlerle yeniden keşif yapılarak, bozma ilamında belirtilen eksikliklerin giderilmesi gereğine değinilmiştir. 30.03.2010 tarihli bozma ilamında ise bozma ilamına uyulduğu halde gerekleri tümü ile yerine getirilmeden hüküm kurulduğu belirtilmiştir. Ancak buna rağmen mahkemece 17.11.2006 tarihli bozma ilamında belirtilen eksiklikler giderilip, keşif yapılmaksızın karar verildiği anlaşılmaktadır. Böylesine yetersiz araştırma ve soruşturma ile bozma ilamı gerekleri yerine getirilmeden hüküm kurulamaz.
O halde; mahkemece Daire’nin 17.11.2006 tarihli bozma kararı doğrultusunda keşif yapılıp deliller toplanıp değerlendirildikten sonra sonuca göre karar verilmesi gerekirken Dairenin 17.11.2006 ve 30.03.2010 tarihli bozma ilamlarına uyulduğu halde gereği yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
23. Şanlıurfa Kadastro Mahkemesinin 18.03.2016 tarihli ve 2015/4 E. 2016/3 K. sayılı kararı ile; daha önceki Yargıtay bozma kararları sonrasında mahkemece yapılabilecek her türlü araştırma ve incelemenin yapıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
24. Direnme kararı süresi içinde davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
25. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kadastro tespitine itiraz istemine ilişkin eldeki davada, mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm vermeye yeterli olup olmadığı, hükmüne uyulan 17.11.2006 ve 30.03.2010 tarihli bozma kararlarında belirtilen hususların mahkemece yerine getirilip getirilmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
26. Öncelikle usulî kazanılmış hak ile ilgili şu açıklamaların yapılmasında yarar vardır.
27. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nda “usulî kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.

28. Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Türk Hukuk Lûgatında da “kazanılmış hak” daha önce yürürlükte olan hükümlere göre bir kişi yararına kazanılmış olan hak şeklinde ifade edilmiştir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 676).
29. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 E. 1960/9 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukukî alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesi usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir.
30. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nda da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtayın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır; çünkü mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulî müktesep hak doğmuştur.
31. Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 1987/2-520 E. 1988/89 K. sayılı kararında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir…” şeklinde tanımlanmaktadır.
32. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece Yargıtay bozma kararları sonrasında yapılabilecek her türlü araştırma ve incelemenin yapıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiş ise de, Özel Dairenin 17.11.2006 tarihli bozma kararına uyulmasına rağmen, 24.05.1945 tarihli ve 36 sıra numaralı tapu kaydının oluşum nedeni (ilam, harita vs.) yeterince araştırılmamış, bu bağlamda Harran Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.05.1943 tarihli ve 1943/44-18 E-K sayılı ilamı ve eki harita ilgili kurumlardan sorulmayarak sadece asliye hukuk mahkemesine yazılan müzekkere cevabı ile yetinilmiş, müdahil davacı …’un tutunduğu tapu kaydının ilk geldisi olan Şubat 1287 tarihli ve 8/131 sıra numaralı tapu kaydı tercüme ettirilmemiş, davacı hazinenin tutunduğu 25.11.1947 tarihli ve 104 sıra numaralı tapu kaydının ilk geldi kaydı ile birlikte tüm tedavülleri üzerinde durulmamış, ayrıca 30.03.2010 tarihli bozma kararına uyulmasına rağmen mahkemece keşif yapılmaksızın karar verilerek bozma kararı gerekleri yerine getirilmemiştir. Bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır.
33. Hâl böyle olunca öncelikle müdahil davacı … ve mirasçılarının tutunduğu tapu kaydının ilk geldisi olan Şubat 1287 tarihli ve 8/131 sayılı tapu kaydı tercüme ettirilmeli, müdahil davacı … ve mirasçılarının tutunduğu tapu kaydının maliki yada malikleri ile akdi-irsi ilişki sağlıklı biçimde duraksamasız belirlenmeli, akdi ya da irsi ilişkisi saptandığı takdirde davaya katılanların ve hazinenin tutunduğu tapu kayıtlarının dava dışı başka taşınmaz yada taşınmazlara revizyon görüp görmediği Tapu Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmaz yada taşınmazlarla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğünden getirtilmeli, davaya katılanların tutunduğu Şubat 1287 tarihli ve 8/131 sayılı tapu kaydının tedavülü olan Harran Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen 10.05.1943 tarihli ve 1943/44-18 E.K sayılı ilamı ile oluşan 24.05.1945 tarihli ve 36 sayılı tapu kaydına esas ilam ve harita, Tapu Müdürlüğü, Kadastro Müdürlüğü, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Daire Başkanlığı ve bu kurumların belirteceği ilgili kurumlardan kapsamlı bir şekilde araştırma yapılmak suretiyle tespit edilerek ilam ve eki harita dosya içerisine konulmalı, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, tarafsız, yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu hâlde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada tapu kayıtlarının revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar özellikle gözönünde tutulmalı, tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık beyanları, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu taşınmazın davacı hazinenin mi yoksa müdahil davacı … mirasçılarının tutunduğu tapu kayıtlarından hangisinin kapsamında kaldığı duraksamasız belirlenmeli, tapu kayıtlarının iç içe girmesi (örtüşmesi) hâlinde önceki günlü doğru temele dayanan hukuksal değerini yitirmeyen kayda değer verileceği düşünülmeli, dosya içerisine getirtilecek olan Harran Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen 10.05.1943 tarih 1943/44-18 E-K sayılı ilam ve eki harita yerel bilirkişi yardımı uzman bilirkişi eliyle kadastro paftasının ölçeği ile haritanın ölçeği eşitlenerek çakıştırılmak suretiyle yerine uygulanarak kapsamı belirlenmelidir. Öte yandan sözü edilen tapu kaydında tarif edilen sınır yerlerinin değişmez nitelikte sınır yerleri olduğunun kabulü için tapu kaydında tarif edilen sınır yerlerinin taşınmazı tümden hiçbir sınır yerinin açık kalmayacak şekilde çevrelemesinin zorunlu olduğu düşünülmeli, ayrıca sözü edilen ilamla sınır yerinin “Üzerlik Takımı” olarak düzeltildiği göz önüne alınarak üzerlik takımı olarak tarif edilen sınır yerinde komşu taşınmazların tespitine dayanak yapılan tapu kaydı ya da tapu kayıtları varsa bu kayıtlardan nizalı parsel yönünün katılanların tutunduğu tapu kayıtlarının maliki yada maliklerini sınır göstermesinin zorunlu olduğu düşünülmeli, aksi takdirde katılan davacıların tutunduğu tapu kaydının değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlı kayıtlardan olduğu kapsamının yüzölçümü ile belirlenmesi gerektiği, ayrıca hazinenin sınır düzeltimi ve yüzölçümü davasında taraf olduğu bu ilamın kendisini bağlayacağı düşünülmeli, dava konusu taşınmazın tümü ya da bir bölümü tutunulan tapu kayıtlarının kapsamı dışında kaldığı takdirde tapu kayıtlarının kapsamı dışında kalan kesim yönünden yeterli zilyetlik araştırması yapılmalı, zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek çelişki giderilmeli, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli, çok geniş kapsamlı (komşu köyleri de gösterir şekilde) rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
34. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında müdahil davacıların tutunduğu tapu kaydının geldisi olan 1929 tarihli tapu kaydının doğusunun Ricle deresi okuduğu, sabit sınır olduğu, dava konusu taşınmazı kapsadığı, hazinenin tutunduğu tapu kaydının ise komşu Atşana köyünü işaret ettiği, bu nedenle mahkeme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
35. O hâlde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
36. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.11.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.