Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/97 E. 2018/1336 K. 19.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/97
KARAR NO : 2018/1336
KARAR TARİHİ : 19.09.2018

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 8. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 26.12.2012 tarihli, 2012/412 E., 2012/335 K. sayılı karar davacı ve bir kısım davalılar vekilince temyiz edilmekle, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19/12/2013 tarihli, 2013/7559 E., 2013/23321 K. sayılı kararı ile,
“…Davacı vekili, davalılardan ….. Stor ve Ahşap Parke San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin asıl borçlu diğer davalıların ise müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığı Genel Kredi Sözleşmesi gereğince anılan davalı şirkete çek karnesi verilip çek kredisinin kullandırıldığını, davalıların ekonomik durumlarının kötüye gitmesi nedeniyle keşide edilen çeklerin karşılıksız çıkması üzerine davalı tarafta bulunan 9 adet çek için müvekkili bankanın yasa gereği ödemekle yükümlü olduğu toplam 5.785.00 TL’nin müvekkili banka nezdinde faiz getirmeyen bir hesaba bloke edilmesinin ihtar edildiğini ancak davalılarca bu ihtara uyulmadığını ileri sürerek, muhatabı müvekkili banka olan toplam 9 adet çek yaprağı kredisinden kaynaklanan 5.785.00 TL gayri nakit borcun müvekkili bankanın Bornova Şubesi nezdinde faiz getirmeyen bir hesabında depo edilmesi için davalılardan tahsilini, dava esnasında müvekkili bankanın sorumlu olduğu bedelin ilgililere ödenmesi halinde söz konusu ödenen bedellerin temerrüt faizi, BSMV, fon, komisyon ve gelir vergisi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar …, …, ….. Stor ve Ahşap Parke San Ltd Şti. ve ….. Panjur ve Kapı Tekn Ltd Şti vekili, davaya konu alacağın davacı tarafça müvekkilleri aleyhine yapılan icra takibi ile istenildiğini, müvekkillerince takibe itiraz edilmesi üzerine davacı tarafça İzmir 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/104 Esas sayılı itirazın iptali davası açıldığını belirterek derdestlik itirazında bulunmuşlardır.
Diğer davalıların savunması alınamamıştır.
Mahkemece; iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, İzmir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2011/9760 takip sayılı dosyasında, somut yargılamaya konu çeke dayalı istemlerin gayri nakit alacak olarak takibe konu edildiği, borçluların itirazı üzerine İzmir 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/104 Esas sayılı itirazın iptali davasının açıldığı, yargılaması devam eden bu davanın, HMK’nın 411/ı. maddesi hükmüne göre derdestlik oluşturduğu ve HMK’nın 115. maddesine göre olumsuz dava şartı varlığından davanın usulden reddinin gerekli bulunduğu gerekçesiyle, sübut bulmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ile davalılar ….. Stor ve Ahşap Parke San. ve Tic. Ltd. Şti., ….. Panjur ve Kapı Teknolojileri Paz. San. Tic. Ltd. Şti., … ve … vekili temyiz etmiştir.
1- Gerekçeli mahkeme kararı davalılar ….. Stor ve Ahşap Parke San. ve Tic. Ltd. Şti. ve arkadaşları vekiline 19.02.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilip, davacı vekilinin temyiz dilekçesi anılan davalılar vekiline 15.03.2013 tarihinde tebliğ edildikten sonra hüküm davalılar vekili tarafından katılma yoluyla, süresinden sonra 28.03.2013 günü temyiz edilmiş ise de adı geçen davalılar vekilince temyiz harcı yatırılmamış olduğu gibi temyiz dilekçesinin temyiz defterine de kaydedilmediği anlaşılmıştır. HUMK’nın 432/4. maddesine göre süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 3\4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bu konuda karar verebileceğinden, davalılar ….. Stor ve Ahşap Parke San. ve Tic. Ltd. Şti. ve arkadaşları vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, çek yaprağından kaynaklanan gayrinakdî kredi riskine dayalı alacak istemine ilişkindir.
Her ne kadar mahkemece bir kısım davalılar vekilinin derdestlik itirazı kabul edilmiş ise de, derdest kabul edilen itirazın iptali davasına konu takip dosyasında, hesap kat edilmiş olmasına rağmen iade edilmeyen çek yapraklarından kaynaklanan davacı banka riskinin faiz getirmeyen bir hesapta depo edilmesine ilişkin bir teminat alacağının tahsili talep edilmiş değildir. İşbu depo talebi, somut davada dile getirilmiş olup her iki davanın konularının birbirinden farklı olduğu açıktır. Hal böyle iken, yazılı gerekçeyle davanın reddi yerinde olmadığı gibi, sözkonusu mahkeme kararının hüküm fıkrasında, kararın gerekçesi ile çelişki oluşturacak şekilde “sübut bulmayan davanın reddine” hükmedilmesi de doğru olmamış…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, bankanın her çek yaprağı için kanunen ödemesi gereken asgari yasal garanti tutarından kaynaklanan gayri nakdî kredi riskine dayalı alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalılardan ….. Stor ve Ahşap Parke San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin asıl borçlu, diğer davalıların ise müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı genel kredi sözleşmelerine istinaden müvekkili banka tarafından asıl borçlu davalı şirkete çek karnesi verildiğini, ekonomik durumunun kötüye gitmesi nedeniyle keşide edilen çeklerin karşılıksız çıkması üzerine asıl borçlu davalıda bulunan dokuz adet çek için müvekkili bankanın yasa gereği ödemekle yükümlü olduğu toplam 5.785 TL’nin müvekkili banka nezdinde faiz getirmeyen bir hesaba bloke edilmesinin tüm borçlulara ihtar edildiğini, ancak bu ihtara uyulmadığını ileri sürerek, muhatabı müvekkili banka olan toplam 9 adet çek yaprağından kaynaklanan 5.785 TL gayri nakdî borcun müvekkili bankanın Bornova Şubesi nezdinde faiz getirmeyen bir hesaba depo edilmesi için davalılardan tahsiline, dava esnasında müvekkili bankanın sorumlu olduğu asgari tutarın çeklerin alacaklılarına ödenmesi hâlinde söz konusu bedellerin temerrüt faizi, BSMV, fon, komisyon ve gelir vergisi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar …, …, ….. Stor ve Ahşap Parke San Ltd. Şti. ile ….. Panjur ve Kapı Tekn. Ltd. Şti. vekili, davaya konu alacağın davacı tarafça müvekkilleri aleyhine yapılan icra takibi ile istenildiğini, takibe itiraz edilmesi üzerine davacının İzmir 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/104 E. sayılı dosyasında itirazın iptali davası açtığını savunarak derdestlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, İzmir 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/104 E. sayılı dosyasına dayanak olan İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2011/9760 E. sayılı takip dosyasında yapılan takipte, mevcut dava konusu çeklere dayalı istemlerin gayri nakit alacak olarak takibe konu edildiği ve bu takibe istinaden açılan itirazın iptali davasının Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 114/ı maddesine göre derdest olduğu gerekçeleriyle, HMK’nın 138’inci maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 115’inci maddesine göre olumsuz dava şartı varlığından dolayı davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı ve bir kısım davalılar vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece önceki gerekçe genişletilmek suretiyle bozma kararına direnilerek, davanın derdestlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; genel kredi sözleşmesine istinaden, bankanın asıl borçlu davalıya verdiği çek karnelerinden dolayı asgari yasal ödeme tutarından kaynaklanan gayri nakit alacağın tahsiline ilişkin İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2011/9760 E. sayılı takip dosyasına vaki itirazın iptali istemiyle açılan ve İzmir 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/104 E. sayılı dosyası ile aynı çek karnelerinden kaynaklanan gayri nakit alacağın depo edilmesi talebini içeren eldeki dosya arasında derdestlik ilişkisi olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın aydınlatılması için ilk olarak “dava şartı” ve “derdestlikten” bahsedilmesinde yarar vardır.
Bilindiği gibi, derdestlik (Mülga) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMUK)’nda ilk itiraz olarak düzenlendiği hâlde, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-(ı) maddesi ile dava şartı olarak kabul edilmiştir.
Dava şartları, mahkemece davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan koşullardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan “kamu düzeni” ile ilgili zorunlu koşullardır. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp incelemek durumunda olup; bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir.
Dava şartları dava açılmasından hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda, mahkemenin davayı mesmu (dinlenebilir) olmadığından reddetmesi gerekir.
Dava şartlarından bazıları olumlu (davanın açılması sırasında var olması gerekli); bazıları ise olumsuz (davanın açılması sırasında bulunmaması gereken) şartlardır.
Açılmış ve görülmekte olan bir davanın davacısı, hukukî korunma sürecini başlatmış olduğundan artık onun aynı davayı yeniden bir başka mahkeme önüne getirmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle daha önce açılmış ve hâlen görülmekte olan bir davanın, ikinci kez açılması hâlinde, davacının bu ikinci davayı açmasının hukukî olmadığı gerekçesi ile 6100 sayılı HMK’nın 114’üncü maddesi ile derdestlik dava şartı kabul edilerek maddenin (ı) bendinde “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenleme ile derdestlik iddiası bir olumsuz dava şartı hâline getirilerek ilk itiraz olmaktan çıkarılmıştır.
Derdest bir davanın ilk koşulu, aynı davanın; tarafları, müddeabihi ve dava sebebi aynı olan bir davanın daha önce açılmış olmasıdır. İkinci koşulu ise daha önce açılmış bulunan davanın hâlen görülmekte olması, kesin hükümle sonuçlanmamış olmasıdır. Bu iki koşulun birlikte bulunması hâlinde derdest bir davanın varlığı kabul edilmelidir. Bir davanın açılması ile şekli anlamda kesin hükme bağlanması arasında geçen sürede davanın derdest olduğu kabul edilir (Tanrıver, S.: Medeni Usul Hukukunda Derdestlik İtirazı, 2.b., Ankara 2007, s.8 vd.). Davanın derdest olması, taraflar arasında o konuda ortaya çıkan uyuşmazlığın henüz tam olarak çözümlenemediği anlamına gelir.
Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.10.2015 tarihli, 2013/22-2090 E., 2015/2329 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
Derdestlikle ilgili yapılan bu açıklamalardan sonra bankaların her bir çek yaprağı için ödemekle yükümlü olduğu meblağa ilişkin açıklama yapmak gerekirse;
5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3’üncü maddesi uyarınca; muhatap banka, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması hâlinde yasal sorumluluk miktarına kadar ödeme yapmak; çekin karşılığının kısmen bulunması durumunda ise, kalan meblağı tamamlamakla yükümlüdür. Aynı maddede ödeme yükümlülüğü ile ilgili bu hususun, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayrinakdî kredi sözleşmesi hükmünde olduğu açıklanmıştır. Bu ödeme külfeti, sözü edilen Kanun gereğince bankalara yükletilmiş olduğundan, borçlunun bankadaki mevduatının bankaca müşterisine verilen her çek yaprağı için yasal sorumluluk miktarı ile sınırlı olarak banka lehine rehinli olduğunun kabulü zorunludur. Banka ile müşterisi arasında yapılan teminat mektubu veya çek hesabı açma sözleşmelerinde banka lehine risk gerçekleşmeden teminat mektubu bedeli veya karşılıksız çek bedelinden bankanın ödemek zorunda kalacağı meblağın depo edilmesini isteme yetkisi, söz konusu alacağın mevcut olduğunu göstermediği gibi, istenebilir olduğunu da göstermez. Zira “depo etmek” ifa etmek anlamına gelmez. Sözleşmede anılan şekilde hüküm olsa bile, banka sadece “depo edilmesini” isteyebilir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun, 27.12.2017 tarih, 2016/1 E., 2017/6 K. sayılı kararı); kendisine ödeme yapılmasını (ifa) talep edemez.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; davacı vekili eldeki davada bankanın her çek yaprağı için kanunen ödemesi gereken yasal asgari garanti tutarından kaynaklanan gayri nakdî kredi riskine dayalı depo talebini içeren alacak isteminde bulunmuş, mahkemenin derdestlik nedeniyle davayı reddetmesine esas teşkil eden İzmir 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/104 E. sayılı dosyasına dayanak olan İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2011/9760 E. sayılı takip dosyasında depo talebinde bulunulmadığı gibi, İzmir 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/104 E. sayılı dosyasında da, eldeki dosyanın davacısının genel kredi sözleşmesine istinaden alacağın tahsili için itirazın iptali isteminde bulunmuş olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece direnme kararı gerekçesinde, anılan dava dosyası ve icra takibinde eldeki davanın konusu olan çeke dayalı istemlerinin gayri nakit alacak olarak takibe ve itirazın iptali davasına konu edildiği, bu hususun takip talebinin “b” bendinde gösterildiği belirtilmişse de, mahkemenin gerekçesine esas olan bu takip talebinin 2011/9760 E. sayılı icra dosyasına ait olmayıp, gayri nakit alacak takiplerine örnek takip talebi olarak davacı vekilince sunulduğu ve dosya içerisinde bulunduğu anlaşılmıştır. İzmir 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/104 E. sayılı dosyada yer alan dava dilekçesinde davacı taraf yalnızca dava dilekçesinin açıklamalar kısmında depo talebinden bahsetmiş olup, talep sonucu kısmında ise davacı bankanın kredi alacağının tahsilini teminen itirazın iptali isteminde bulunduğunu bildirmiştir. Kaldı ki, davalı taraf bu davadan sonra açılan İzmir 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/104 E. sayılı dosyasında da derdestlik itirazında bulunmuş, mahkemece eldeki davanın davacı bankanın Çek Yasası hükümlerine göre sorumluluk miktarı üzerinden açılmış alacak davası olduğu, itirazın iptali davasına esas olan incelenen takip dosyasında ihtarnamede belirtilen gayri nakit alacak ile ilgili talebin bulunmaması dikkate alınarak derdestliğin söz konusu olmadığı yönünde karar verilmiş, belirtilen bu dava sonucu verilen ve kredi sözleşmesine dayalı alacağın kısmen kabul kararı taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Hâl böyle olunca, eldeki dava ile İzmir 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/104 E. sayılı dosyası incelendiğinde her iki davanın konuları birbirinden farklı olup, aralarında derdestlik bulunduğundan söz edilemez.
O hâlde, yukarıda açıklanan sebeplerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Geçici 3’üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429’uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, miktar bakımından karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 19.09.2018 gününde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.