YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/842
KARAR NO : 2021/326
KARAR TARİHİ : 23.03.2021
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı şirket temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin, davalı şirkete muhtelif yapı malzemeleri sattığını, satılan malzemelere ilişkin faturalar düzenlediğini, bedelinin ödenmesi için davalıya ihtar gönderildiğini ancak ödeme yapılmadığını, bunun üzerine başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini, davalı şirketin takip ve davaya konu malzemeleri aldığını, faturaları kayıtlarına geçirdiğini ancak ödeme yapmadığını ileri sürerek itirazın iptali ile icra takibinin devamına, asıl alacağın %20’si oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.06.2014 tarihli ve 2013/161 E., 2014/216 K. sayılı kararı ile; alınan bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere davacının ticari defter ve belgelerinin kapanış tasdiklerinin yapılmamasının bu defter ve belgelerin davacı lehine delil niteliği taşımayacağı anlaşılmış ise de, davaya konu faturaların mevcudiyetinin varlığı, bu faturalara herhangi bir itirazın olmaması, davalının aksi yönde dosyaya başkaca delil sunmadığı görüldüğünden davalının icra müdürlüğüne yapmış olduğu itirazında haklı olmadığının anlaşıldığı, çekilen ihtar ile davalıya verilen sürenin takip tarihi ile örtüştüğü dikkate alındığında, davacının faiz isteminin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile asıl alacak üzerinden itirazın iptaline, faize yönelik talebin reddine ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı şirket temsilcisi tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince 25.11.2015 tarihli ve 2015/5352 E., 2015/15548 K. sayılı kararı ile; “…Davacı vekili, davalı hakkında faturaya dayalı icra takibi başlattıklarını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu iddia ederek, Trabzon 3.İcra Müdürlüğü’nün 2013/3843 esas numaralı dosyasına yönelik itirazın iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davaya cevap vermemiş, delil bildirmemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı tarafın ticari defterleri usulüne uygun değil ise de, dava konusu faturaların mevcut oluşu ve bu faturalara yönelik herhangi bir itirazın olmaması, davalının aksi yönde herhangi bir delil sunmadığı, davacı tarafından davalıya çekilen ihtarnamenin tebliğ tarihinin icra takip tarihi ile örtüştüğü gözetildiğinde davacının takip öncesi faiz talebinde haklı olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, itirazın asıl alacak yönünden iptaline, hükmedilen miktar üzerinden hesaplanacak %20 tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş hüküm davalı şirket yetkilisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava itirazın iptali davası olup alacağın ispatı davacı tarafa aittir. Davalının davaya cevap vermemiş olması veya faturaya itiraz etmemiş olması alacağı kabul anlamına gelmez. Bu yön dikkate alınmadan ispat külfetinin tayininde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Diğer yandan taraflar arasında 07/02/2014 tarihinde düzenlendiği ileri sürülen ”Ödeme Taahhüdü ve Garanti” başlıklı belgede dava konusu edilen icra takibine konu borcun tasfiyesi kararlaştırılmıştır. Mahkemece bu belge üzerinde de durularak bir inceleme yapılması gerekmektedir,…” gerekçesiyle kararın bozulmasına, davalı şirket yetkilisinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.04.2016 tarihli ve 2016/119 E., 2016/212 K. sayılı kararı ile; “Ödeme Taahhüdü ve Garanti” başlıklı belgenin varlığının söz konusu alacak-verecek ilişkisinin taraflar arasında mevcudiyetine başlı başına bir kanıt olup taraflarca toplam borç olarak 275.000TL’yi davalının belirlenen taksitlerle ödemesinin kararlaştırıldığı, artık bu belgenin varlığı ile de borcun ispatının gerçekleştiğinin net şekilde anlaşıldığı, Özel Dairenin bozma kararında belirtilen “Ödeme Taahhüdü ve Garanti” başlıklı belgede belirlenen ödeme koşullarının mahkemenin 2015/22 E., 2015/588 K. sayılı dosyasında irdelendiği ve söz konusu dosyanın davacısının kendi üzerine düşen edimleri yerine getirmediğinden, davalının sözleşmeye aykırı davrandığı ifade edilerek sözleşmenin ihlâl edildiğinden bahisle ödeme taahhüdünde kararlaştırılan bedelleri ödememesinin yerinde olmadığı belirtilerek açılan davanın reddine karar verildiği, bu hâli ile “Ödeme Taahhüdü ve Garanti” başlıklı sözleşmenin de yerine getirilmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine, verilen ilk karar ile şimdiki karara kadar geçen sürede yapılan ödemeler var ise bu hususun ilgili icra müdürlüğünce değerlendirilmesine karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; itirazın iptaline konu alacağın varlığının davacı tarafından ispatlanıp ispatlanmadığı, mahkemece alacağın varlığının tespiti yönünden 07.02.2014 tarihli ”Ödeme Taahhüdü ve Garanti” başlıklı belgenin değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
13. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 108 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
14. Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
15. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
16. Bu açıklamalar kapsamında eldeki davaya gelince, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk kararın davalı şirket yetkilisi tarafından temyizi üzerine Özel Dairece, alacağın varlığının ispatının davacıya ait olduğu, diğer yandan (davalı şirket yetkilisi tarafından ilk kez temyiz dilekçesi ekinde sunulan) taraflar arasında 07.02.2014 tarihinde düzenlendiği ileri sürülen ”Ödeme Taahhüdü ve Garanti” başlıklı belgede, dava konusu edilen icra takibine konu borcun tasfiyesinin kararlaştırıldığı, mahkemece bu belge üzerinde de durularak bir inceleme yapılması gerektiği belirtilerek bozma kararı verildiği, mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada, 07.02.2014 tarihli ”Ödeme Taahhüdü ve Garanti” başlıklı belge de değerlendirilerek ayrıca bozma sonrası yapılan duruşmada, mahkemenin 2015/22 E., 2015/588 K. sayılı dosyası da getirtilerek incelenmek suretiyle anılan dosyada bu belgenin irdelendiği ve söz konusu dosyanın davacısının kendi üzerine düşen edimleri yerine getirmediği, davalının sözleşmeye aykırı davrandığı ifade edilerek sözleşmenin ihlâl edildiğinden bahisle ödeme taahhüdünde kararlaştırılan bedelleri ödememesinin yerinde olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
17. Açıklanan bu maddi ve hukuki olgulara göre, bozma sonrası yapılan yargılamada 07.02.2014 tarihli ”Ödeme Taahhüdü ve Garanti” başlıklı belge de değerlendirilerek, ayrıca Özel Dairenin bozma kararı sonrası yapılan duruşmada, mahkemenin 2015/22 E., 2015/588 K. sayılı dosyası da getirtilerek incelenmek suretiyle bozma kararının gereğini yerine getirecek şekilde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
18. Bu itibarla, mahkemece verilen kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olduğu açıktır.
19. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
20. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.