Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/764 E. 2018/1345 K. 25.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/764
KARAR NO : 2018/1345
KARAR TARİHİ : 25.09.2018

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında “İhalenin feshi” istemli şikayet yargılaması sonunda Bursa 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin reddine dair verilen 15.04.2014 gün ve 2014/67 E., 2014/243 K. sayılı karar, davacı-borçlu vekili tarafından temyiz edilmekle 12. Hukuk Dairesinin 20.10.2014 gün ve 2014/26471 E., 2014/24194 K. sayılı kararı ile;
“…Borçlunun şikayet yoluyla icra mahkemesine yaptığı başvuruda, satış ilanının usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği iddiası ile birlikte sair şikayet nedenlerini ileri sürerek ihalenin feshini istediği, mahkemece ihalenin feshi isteminin reddi ile borçlu aleyhine para cezasına hükmedildiği anlaşılmaktadır.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; tebligat muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. 6099 Sayılı Yasa’nın 3. maddesi ile eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” hükmü yer almaktadır.
Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 30. maddesinin birinci fıkrasında; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir..” hükmüne yer verildiği, Tebligat Kanunu’nun, “Tebligat Mazbatası” başlıklı 23.maddesinin 7. bendinde “21. maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığının, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebin tebligat mazbatasına yazılmasının” emredildiği, “Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi” başlıklı Tebligat Yönetmeliğinin 35. maddesinin (f) bendinde ise “30. ve 31. maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığının, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebinin tebligat mazbatasına yazılacağının” hüküm altına alındığı görülmüştür.
Burada Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu’nun 23/7. ve Tebligat Yönetmeliği’nin 35/f bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde, yapılan işlemin, usulüne uygun olup olmadığı, hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün veya tebligatın, tebliğ evrakında belirtilen tarihten önce yapılamayacağının anlaşılması halinde Tebligat Yönetmeliği’nin 30. maddesinin 2., 3., 4. ve 5. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır. Bu itibarla; Tebligat Yönetmeliği’nin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, Tebligat Yönetmeliği’nin 30.maddesi gereğince muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır. Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin, yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.
Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2.maddesinde; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır, ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79. maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir” hükmü yer almaktadır. Bu yönetmeliğe göre tebligat yapılabilmesi için, tebliği çıkaran mercice, tebligat çıkarılan adresin, muhatabın, adres kayıt sistemindeki adresi olduğuna dair tebliğ evrakı üzerine kayıt düşülmesi zorunludur. Yani, tebligatı çıkaran merci tarafından adres kayıt sitemine ilişkin olarak şerh verilmeden dağıtıcı tarafından 2l/2.maddeye göre tebliğ işlemi yapılamaz.
Somut olayda; şikayetçi borçluya çıkartılan kıymet takdiri ve satış ilanının “(Mernis Adresi) Konak Mahallesi Yeşil (120) Sk….. Nilüfer/Bursa” adresinde Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, tebligat zarflarında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu ve bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağına ilişkin meşruhat bulunmadığı ve yapılan bu tebliğ işlemlerinin usulsüz olduğu anlaşılmaktadır.
İİK’nun 127. maddesi uyarınca borçluya satış ilanı tebliği zorunlu olup, tebliğ edilmemesi ya da tebliğ işleminin usulsüz olması başlı başına ihalenin feshi nedenidir.
O halde, mahkemece, açıklanan nedenlerle istemin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, ihalenin feshine ilişkindir.
Davacı-borçlu vekili müvekkiline yapılan icra emri tebliği, kıymet takdiri tebliği ile taşınmaz satış ilanının usulüne uygun olmadığını, usulsüz tebligatlara dayanılarak ihale yapılamayacağını, bu derece yüksek bir yerin satış ilanının daha çok satan ulusal gazetede yayımlanmasının gerektiğini, taşınmaz değerinden çok daha düşük bir bedelle ihale edildiğini, müvekkilinin usulsüz tebligattan dolayı kıymet takdirine itiraz edemediği için taşınmazın gerçek değerinin belirlenemediğini, arttırma tutanağının da usulüne uygun düzenlenmediğini, teminat alınması konusunda yasal düzenlemelere uyulmadığını ileri sürerek Bursa 11. İcra Dairesinin 2013/7621 esas sayılı dosyasında 23.01.2014 tarihinde yapılan taşınmaz ihalesinin feshine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-alacaklı vekili davanın ihale sürecini uzatmaya yönelik kötü niyetli açılan bir dava olduğunu, davacıya icra emri, kıymet takdir raporu ve satış ilanının tebliğ edildiğini, taşınmaz tirajı 50000 üzerinde yayımı olan ulusal gazetede yayınlandığını, taşınmazın mesken olduğunu, ihale hazırlık işlemlerinde ve ihale gerçekleşmesinde hiçbir hukuka aykırılık bulunmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Davalı-ihale alıcısı vekili davacı yanın iddialarının mesnetsiz ve gerçek dışı olduğunu, icra emri tebliği, kıymet takdiri tebliği ve taşınmaz açık arttırma ilan tebliğinin Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak yapıldığını, icra dosyası işlemlerinde eksiklik ya da usule aykırılık bulunmadığını, müvekkilinin satın almış olduğu taşınmazın ihale yayın şartlarında herhangi bir usuli yanlışlık ve engel bulunmadığını, açılan davanın süreci uzatmak amaçlı olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece icra emrinin gösterilen adreste davacının eşine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, kıymet takdiri raporunun aynı adrese tebliğe çıkarıldığı ancak bila tebliğ iade edilmesi üzerine kıymet takdiri raporu ve satış ilanının mernis adresine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, ayrıca ilanın Türkiye çapında yayın yapan ve tirajı kanunun öngördüğü limitin üzerinde olan bir gazetede yapıldığı ve çok sayıda taliplinin ihaleye katılıp pey sürdüğü, satış tutanağın usulünce düzenlendiği, davacı tarafça ileri sürülen hususların sübut bulmadığı ve bunların dışında ihale öncesi işlemler ile ihale sırasındaki işlemlerde de ihalenin feshini gerektirecek usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle sübut bulmayan davanın reddine, İ.İ.K.’nun 134/2. maddesine göre davacının ihale bedelinin %10’u oranında olmak üzere 12.910,00 TL para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Davacı-borçlu vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahkemece davacı-borçluya satış ilanının “mernis adresi” kaydıyla usulüne uygun olarak tebliğ edildiği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davacı-borçlu vekili tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı-borçlu …’e satış ilanının usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği, varılacak sonuca göre İİK’nun 127. maddesi gereğince ihalenin feshine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle davacı-borçluya yapılan tebligatın, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca geçerli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
2709 sayılı 1982 Anayasasının “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36. maddesi;
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
hükmünü içermektedir.
Tebligat Kanunun 10. maddesinin birinci fıkrasına göre tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
11.01.2011 tarihinde 6099 sayılı Kanunu’nun 3. maddesiyle Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine eklenen ikinci fıkraya göre ise ; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin “bilinen adreste tebligat” başlıklı 16/2. maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir.
6099 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde “…Uygulamada yaşanan sorunları önlemek üzere tasarıda yer verilen en önemli değişiklik, 25.04.2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda kabul edilen adres kayıt sisteminin Tebligat Kanunu’na intibakının sağlanmasıdır. Hatta bu yolla, bazen on-onbeş tebligatla dahi sonuç elde edilemeyen durumlarda (ilanen tebligatın gerektirdiği istisnai hâller hariç), en fazla iki veya üç tebligatla sorun çözülebilecektir.” denilmiştir.
Bilinen en son adres, İçişleri Bakanlığı nezdinde tutulan adrese dayalı merkezi nüfus kayıt sistemindeki (MERNİS) adres olabileceği gibi, başka bir adres de olabilir. Her iki durumda da muhatabın bilinen en son adresine normal tebligat çıkarılması gerekir. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adres olarak kabul edilmekte ve tebligatın buraya yapılması gerekmektedir.
Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16. maddesinin ikinci fıkrasında ayrıca başkaca adres araştırması yapılmayacağı, Yönetmeliğin 79. maddesinin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu hüküm uyarınca tebligatı çıkaran merci tarafından tebligat zarfına böyle bir meşruhat verilmeden posta memurunca Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi hükmüne göre muhataba tebliğ yapılması mümkün değildir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; borçluya çıkartılan kıymet takdiri raporu ve satış ilanının “(Mernis Adresi) Konak Mahallesi Yeşil (120) Sk….. Nilüfer/Bursa” adresinde Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edilmiş ise de, adresin başında sadece “mernis adresi” ibaresinin yazılı olduğu, bu şerh dışında tebligatı çıkaran mercii tarafından tebliğ zarfı üzerine, Tebligat Kanunu’nun 23/1-8. ve Yönetmeliğin 16/2. maddeleri kapsamında; “adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek, bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca tebligat yapılacağına dair” meşruhata yer verilmediği anlaşılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 127. maddesi uyarınca satış ilanının bir suretinin borçluya tebliğ edilmesi zorunludur. Davacı-borçlu …’e satış ilanının yukarıda açıklandığı üzere usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş olması başlı başına ihalenin feshi sebebidir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı-borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 366/III. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 25.09.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.