YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/710
KARAR NO : 2017/774
KARAR TARİHİ : 19.04.2017
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “icra memuru işleminin iptaline” ilişkin şikayetten dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 01.07.2011 gün ve 2011/535 E., 2011/610 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi şikayetçi vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 10.04.2012 gün ve 2011/26471 E., 2012/11852 K. sayılı kararı ile;
(…Borçlular hakkında örnek 4-5 nolu icra emri ile yapılan ilamlı takibe konu dayanak ilamda davalı-borçluların malik ve kiracı oldukları ve iki ayrı bağımsız bölümün mesken haline dönüştürülmesine, dönüştürülmediği takdirde kiracı …’nın tahliyesine karar verilmiş, mesken haline dönüştürülmeyen bağımsız bölümlerin tahliyesi için verilen 10 günlük süreden sonra kiracı … taşınmazı 31.01.2011 tarihinde tahliye etmiş, 27.03.2011 tarihinde aynı taraflarca yine hukuk bürosu olarak kiraya verilmiş, borçlu taşınmaz maliki … vekilinin başvurusu ile icra müdürlüğünce verilen tahliye isteminin yerine getirilmeyeceğine ilişkin kararın iptali talebi mahkemece, dayanak ilamın infaz edildiği gerekçesi ile reddedilmiştir.
İİK.’nun 26. maddesine göre bir taşınmaz veya bir geminin tahliye ve teslimine dair olan ilam icra dairesine verilince icra memurunun 24. maddede yazılı şekilde bir icra emri tebliği suretiyle borçluya yedi gün içinde hükmolunan şeyin teslimini emreder. Borçlu taşınmazı veya gemiyi işgal etmekte iken bu emri tutmazsa, ilamın hükmü zorla icra olunur. Alacaklıya teslim olunan taşınmaza veya gemiye haklı bir sebep olmaksızın tekrar giren borçlu ayrıca hükme hacet kalmadan zorla çıkarılır.
Somut olayda, taşınmaz tahliye edildikten sonra aynı taraflar arasında yeni bir kira sözleşmesi düzenlenerek yine hukuk bürosu olarak kiralandığı anlaşılmıştır. İlamın infazından sonra taşınmazı borçluların sonradan tekrar kiralamaları halinde alacaklının yeniden ilamın infazını istemesini engellemez. O halde mahkemece, şikayetin kabulü gerekirken reddine karar verilmesi isabetsizdir…)
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece verilen karar Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulunca eylemli direnme niteliğinde görülerek Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem icra memuru işleminin iptaline ilişkindir.
Mahkemece şikayetin reddine karar verilmiş, şikayetçi vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece bozma kararına uyulmasına karar verilmiş ve yapılan yargılama sonucunda, icra memuru işleminde bir usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle önceki hükümde olduğu gibi şikayetin reddine karar verilmiştir.
Karar, şikayet eden vekilince temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, dolayısıyla temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere, (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429/2. maddesinde bozma sonrası mahkemece yapılacak işlemler açıklanmıştır. Buna göre mahkeme, temyiz edenden 434. madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip, dinledikten sonra Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verecektir.
Mahkemece tarafların beyanlarının alınıp bozmaya uyulmasına karar verildikten sonra yapılması gereken iş ise; bozma gereklerinin yerine getirilmesi olmalıdır. Zira, mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olur. Usule ait kazanılmış hak konusunda, HUMK’da bir açıklık bulunmamakla birlikte bozma kararına uyulmasıyla bu türden bir hakkın doğduğu 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla kabul edilmiş ve hukukun temellerinden biri durumuna gelmiştir.
04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
Somut olayda, mahkemece 04.04.2013 tarihli oturumda bozma ilamının usul ve yasaya uygun olduğu belirtilmek suretiyle açık bir biçimde uyulmasına karar verilmiş ve uyma hususu gerekçeli kararda da vurgulanmıştır.
Bozma kararına uymuş olan mahkeme, ister bozma gereklerini yerine getirmiş ve isterse bunun tam tersine bir tutum belirlemiş olsun, uyduğu bozmadan sonra vereceği her türlü karar yeni bir hüküm niteliği taşır, bu kapsamda eski hükmün aynen kurulmuş olması uyma kararının varlığını ortadan kaldıran bir neden olarak kabul edilemez (Hukuk Genel Kurulunun 26.11.2014 gün ve 2013/16-1174 E.,2014/963 K. sayılı kararı).
Bu durumda ortada varlığından söz edilebilecek bir direnme kararı mevcut olmayıp, yeni bir hüküm bulunmaktadır. Uyma kararının varlığı nedeniyle bozma gereklerinin yerine getirilip getirilmediğinin denetimi ve temyize konu kararın incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, bozma kararına uyulan Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç:Yukarıda gösterilen nedenlerle şikayetçi vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 12. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 19.04.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.