Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/569 E. 2018/413 K. 28.02.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/569
KARAR NO : 2018/413
KARAR TARİHİ : 28.02.2018

MAHKEMESİ : Bakırköy 1. Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.06.2013 gün ve 2012/1577 E., 2013/743 K. sayılı kararın davalı Delta Proje İnş. Turz. San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 12.11.2014 gün ve 2013/32637 E., 2014/35345 K. sayılı kararı ile;
“…Davacılar, murislerinin davalıdan 08.10.2008 tarihli fatura ile satış sözleşmesi uyarınca İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, Zeytinlik Mahallesi, 59 ada 61 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan Ataköy Konakları’ndan B2-1 Blok, Zemin kat 2 nolu bağımsız bölümü KDV dahil 1.068.006.00.TL bedelle satın aldığını, dairenin teslim edildiğini, davalının sözleşmeye ve projeye uymayarak okul ve küçük bir AVM yapılması planlanan yere devasa bir AVM inşa ettiğini, dairenin AVM nedeniyle önünün kapanmasından dolayı asgari % 35 değer kaybettiğini, davalı yetkililerinin şifahi olarak zararın karşılanacağını bildirdikleri halde tazmin etmediklerini ileri sürerek, satın alınan dairede oluşan değer kaybından dolayı şimdilik kaydıyla 10.000,00.TL’ nın reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemişler, 25.04.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile de talebini toplam 96.120.54.TL’ye çıkartmışlardır.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, % 9 değer kaybı bulunduğu kabul edilerek, davanın kabulü ile 10.000,00 TL’nin dava tarihinden, 86.120.54.TL’ nın ıslah tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, davalı şirketten satın alınan dairenin bulunduğu sitede sözleşme ekinde bulunan projede taahhüt edildiğinin aksine okul ve küçük bir alışveriş merkezi yapılması planlanan alana olması gerekenden daha büyük bir AVM yapılması nedeniyle yeşil alanın ortadan kalktığı, dairenin önünün tamamen kapandığı gerekçesiyle satış bedelinin indirilmesi talebine ilişkindir.
Satış bedelinden indirilecek miktarın tespitinde, doktrinde, “mutlak metod”, “nisbi metod” ve “tazminat metodu” adıyla bilinen değişik görüşler mevcutsa da, gerek Dairemiz gerekse Yargıtay tarafından öteden beri uygulanan “nispi metod” olarak adlandırılan hesaplama yöntemi benimsenmektedir. (Bkz. Yargıtay 13.HD. T.26.12.1997, E.1997/7580; K.1991/10870). Bu metoda göre; satış tarihi itibariyle satılanın, ayıpsız ve ayıplı değerleri arasındaki oranın, satış bedeline yansıma miktarı belirlenmektedir. Başka bir ifade ile satılanın, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin, satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız rayiç değeri ile, mevcut ayıplı haldeki rayiç değeri ayrı ayrı belirlenerek, bu iki değerin birbirine bölünmesi suretiyle elde edilecek oran, satış bedeline uygulanmaktadır. Somut olayda da, satış bedelinden indirilmesi gereken miktarın bu metoda göre belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gereklidir. O halde mahkemece, bilirkişi kurulundan ek rapor alınmak suretiyle, satış tarihi itibariyle dairenin bulunduğu sitede sözleşme eki projede taahhüt edilen okul ve AVM’ nin yapılmış olması durumundaki rayiç değeri ile (ayıpsız değer), halihazırda yapılmış olan AVM nedeniyle dairenin önünün tamamen kapanıp, olması gereken yeşil alanın bulunmaması nedeniyle rayiç değeri (ayıplı değer) ayrı ayrı belirlenmeli, belirlenecek bu miktarlar birbirine oranlanmalı, tespit edilecek bu oran da satış bedeline uygulanarak satış bedelinden indirilmesi gereken miktar bu şekilde belirlenmeli ve davacı talebi ile kazanılmış hak da gözetilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece, açıklanan hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde davacının zarar göreceği bir oran taktir edilerek satış bedelinden indirim yapılmak suretiyle karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı Delta Proje İnş. Turz. San. ve Tic. A.Ş. vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkillerinin murislerinin davalı firmadan 1.068.006 TL bedelle satın aldığı taşınmazın önünde projeye göre okul ve küçük bir alışveriş merkezi bulunması gerekirken teslimden sonra yapılan imar plânı değişikliği ile inşa edilen ve taşınmazın önünü kapatan alışveriş merkezi nedeniyle dairede değer kaybı meydana geldiğini ileri sürerek, bu zararın tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL’nin davalıdan faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 25.04.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 96.120.54 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili değer kaybı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, yapılan alışveriş merkezinin iddianın tam tersine davacıya ait dairenin değerini arttırdığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davacıya ait taşınmazın önünde bulunan parsel üzerine satış anındaki plândan farklı şekilde çok daha büyük bir alışveriş merkezi yapılmasının taşınmazda % 9 oranında değer kaybı yarattığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda karar başlığında yazılı gerekçeler ile bozulmuştur.
Bozma kararına karşı yerel mahkeme önceki karar gerekçelerini tekrar etmek suretiyle direnme kararı vermiştir.
Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, harici taşınmaz satım sözleşmesi ile taahhüt edilen projede değişiklik yapılması nedeniyle doğduğu iddia olunan zararın tespitinde nispi metot olarak adlandırılan değerlendirme yönteminin somut olayda uygulanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle davaya konu iddianın hukuki nitelendirmesinin yapılması gerekmektedir.
Borçlar hukuku anlamında sözleşmeye aykırılık, borçlunun sorumlu olduğu ifa imkânsızlığı ile borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi (kötü ifa, geç ifa, eksik ifa, aliud vb.) kavramlarını içine almaktadır ve 29.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 123-126’ncı maddeleri hükümleri ile iç içe geçer şekilde, ayıplı mal sözleşmeye aykırı mal olarak nitelendirilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümünde zaman bakımından uygulanması gereken 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (THKK) 4’üncü maddesinde ise ayıp kavramının tanımında sözleşmeye aykırılık lafzen bulunmuyor olsa da tüketicinin satın aldığı malın “…ambalajında, etiketinde, tanıtıma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilânlarda yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydalan azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler…” söz konusu olması hâlinde “ayıplı mal” olduğu kabul edilmiş olup, bu hâllerin de özü itibari ile sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Sözleşmeye aykırı ifa hâlinde ise tüketici, aykırılık nedeniyle doğan zararın giderilmesini somut olayın özelliklerine göre genel hükümler uyarınca isteyebileceği gibi, ayıba ilişkin hükümlerin niteliğine uygun düştüğü oranda genel hükümlere göre tüketiciye daha çok koruma sağlayan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesinin ikinci fıkrasında kendisine tanınan sözleşmeden dönüp bedelin iadesi, malın ayıpsız misli ile değişimi, ücretsiz onarım veya ayıp oranında bedel indirimi şeklindeki haklardan birini seçmek suretiyle de sağlayabilir.
Başka bir deyişle, tüketicinin isterse TBK’nın 125’inci, isterse TKHK’nın ayıp hükümlerine dayalı yarışmalı talepte bulunması da olanaklıdır (AYDOĞDU, M.: Milli Şerh- 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Şerhi, İstanbul 2016, s.203).
Ayıplı maldan kaynaklanan sorumluluğu birden çok sebebe dayandırabilme imkânının bulunduğu durumlarda, aksine bir talebi olmadıkça tüketicinin en iyi şekilde tazminat hakkını elde edebileceği sorumluluk hükümlerine göre karar verilmesi gerekir. TBK’nın 60’ıncı maddesinde yapılan düzenleme uyarınca “Bir kişinin sorumluluğu birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa, hâkim zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir.” Yapılan bu düzenlemeden açıkça anlaşıldığı üzere hakların yarışması veya sorumluluk sebeplerinin yarışması durumunda tüketici lehine en fazla hak sağlayan hükümlerin uygulanması zorunludur.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde;
Taraflar arasındaki satım sözleşmesinin eki niteliğindeki tanıtım broşüründe taşınmazın bulunduğu parselin önündeki alana (65 parsel sayılı taşınmaz), hâlihazırdakinden küçük bir alışveriş merkezi ile okul inşa edileceğinin taahhüt edildiği çekişmesizdir. Çekişme, imar durumunda değişiklik yapılarak bu taahhütten farklı şekilde 65 parsel sayılı taşınmazın neredeyse tamamını kaplayacak genişlikte tek bina hâlinde bir alışveriş merkezi yapılması ile doğmuştur.
Davacı tüketici, yapılan bu inşaatın tamamlanması ile satın aldığı dairenin alışveriş merkezine bakan cephelerini kullanırken aradaki mesafenin az olması nedeniyle gürültü ve görüntü gibi nedenlerle rahatsızlık yaşadıklarını, bu durumun taşınmazın değerinde azalma meydana getirdiğini ifade etmiştir. Bu iddia esas olarak, alıcının sözleşmede kendisine taahhüt edilenden farklı bir netice ile karşılaşması, başka bir anlatımla satıcının sözleşmeye aykırı ifası temeline dayalıdır.
Eldeki uyuşmazlıkta olduğu gibi tüketicinin tercihini uğranıldığı iddia edilen zararın maddi olarak telafisi yönünde kullanması hâlinde, gerçekten de tazminat gerektirir bir zararın, başka bir deyişle bedel indirimini gerektirir aykırılığın var olup olmadığının objektif şekilde belirlenmesi gerekir. Bu noktada ise tazminat miktarının ne suretle tespit edileceği hususu gündeme gelir.
Bu konuda herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
Gerçek anlamda zarar, mal varlığının irade dışı azalmasına neden olan zarar verici olaydan sonraki durumu ile bu olay gerçekleşmiş olmasaydı bulunacağı durum arasındaki fark olarak ortaya çıkan maddî zarardır ve sözleşmeye aykırılık, eksik veya ayıplı işler nedenleri ile ortaya çıkan bedel farkının (semen tenzilinin) ödetilmesi davalarında, indirime konu edilecek miktarın tespiti için doktrinde, “mutlak metot”, “nispi metot” ve “tazminat metodu” adıyla bilinen değişik görüşler mevcut olmakla birlikte, somut olayda uygulanması gereken yöntem, Yargıtay uygulamaları ile de yerleşmiş bulunan “nispi metot” olarak adlandırılan hesaplama yöntemidir. Bu metoda göre satış tarihi itibariyle satılanın, ayıpsız (zarar doğurduğu iddia edilen durum olmaksızın halinin) ve ayıplı (iddianın dayanağı durumla birlikteki halinin) değerleri arasındaki oranın, satış bedeline yansıma miktarı belirlenmektedir. Başka bir ifade ile satılanın, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin, satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız rayiç değeri ile mevcut ayıplı hâldeki rayiç değeri ayrı ayrı belirlenerek, bu iki değerin birbirine bölünmesi suretiyle elde edilecek oran, satış bedeline uygulanmaktadır (HGK’nın 27.05.2015 gün, 2013/13-2257 E., 2015/1450 K. sayılı kararı).
Yerel mahkemece açıklanan bu ilkeler ışığında yapılacak inceleme sonucunda varılacak sonuca göre hüküm tesis edilmeliyken hatalı ve eksik bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi hükmün bozulmasını gerektirir.
S O N U Ç: Davalı Delta Proje İnş. Turz. San. Tic. A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.02.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.