Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/554 E. 2018/513 K. 21.03.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/554
KARAR NO : 2018/513
KARAR TARİHİ : 21.03.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi(Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)

Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Akhisar 2. Asliye Hukuk ( Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla ) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.07.2013 gün ve 2013/230 E., 2013/430 K. sayılı kararın, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 03.02.2014 gün ve 2013/25497 E., 2014/2724 K. sayılı ilamı ile hüküm bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresince temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, esasa girilmeden önce, dava konusu alacak miktarı itibariyle direnme kararına karşı temyiz kanun yolunun açık olup olmadığı, ön sorun olarak incelenmiştir.
1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş; anılan Kanunun 450’nci maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte kanun koyucu uygulamada bir takım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, 6100 Sayılı Kanun’a geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
6217 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Geçici 3’üncü maddesine (Ek:31.03.2011– 6217/30 md.) göre bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun’un 26.9.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki 427’nci ilâ 454’üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacaktır.
Bilindiği üzere, 21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”; yürürlük tarihinden sonra mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1. maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar yıllar itibariyle arttırılmıştır.

16.07.1981 gün ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
Bu durumda; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği veya Yargıtay kararına karşı karar düzeltme yolunun açık olup olmadığı belirlenirken, temyiz ya da karar düzeltme hakkının doğduğu (kararın verildiği ) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; temyiz yada karar düzeltme istemine konu karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır.
Buradaki “karar” teriminin, mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını ve ayrıca Hukuk Genel Kurulunun verdiği kararı da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davacı, eldeki alacak davası ile davalı bankadan çekilen konut kredisi nedeniyle kendisinden tahsil edilen 1.425,00 TL dosya masrafı, 950,00 TL hizmet bedeli, 1.771,67 TL erken ödeme komisyonu ve ipotek fek ücreti olarak 200,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yerel mahkeme kararının davalı banka tarafından temyiz edilmesi üzerine, Özel Dairece, davalının diğer alacak kalemlerine ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, davalı bankaca erken ödeme ücreti adı altında kesilen 1.771,67 TL yönünden karar bozulmuştur.
Özel Daire bozma kararı üzerine yerel mahkemenin, erken ödeme ücretine ilişkin 1.771,67 TL’nin kabulüne ilişkin önceki hükmünde direndiği anlaşılmaktadır. Direnmeye konu bu miktarın, direnme kararının verildiği 10.06.2014 tarihinde temyiz (kesinlik) sınırı olan 1.890,00 TL’nin altında olduğu açıktır.
O hâlde, direnme kararı miktar itibariyle açık biçimde temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi, miktar itibariyle mümkün değildir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, kararın miktar itibariyle temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığının, taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu alacak miktarının tamamına göre belirlenmesi gerektiği, yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık konusu miktar dikkate alınarak temyiz kesinlik sınırının belirlenemeyeceği, toplam alacak miktarı dikkate alınarak işin esasına girilmesi ve davalının temyiz itirazlarının incelenmesi gerektiği ve ön sorunun bulunmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda yer alan açıklamalara göre 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Geçici 3’üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi yürürlükteki şekliyle 427’nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince davalı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, istek hâlinde temyiz peşin harcının iadesine, aynı Kanun’un 440’ıncı maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.03.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Hukuk Genel Kurulu tarafından; yerel mahkeme ile özel daire arasındaki çekişme miktarının 1.771.67 TL ve 10.06.2014 hüküm tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırının 1.890,00 TL olduğuna dayanılarak davalı vekilinin temyiz talebi kararın miktar itibariyle temyiz kabiliyeti olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
Bir kararın miktar itibariyle temyizi kabil olup olmadığı, davacı ile davalı arasındaki çekişme miktarına göre belirlenir, yerel mahkeme ile özel daire arasındaki çekişme miktarına göre belirlenmez.
HUMK veya HMK hükümleri arasında Hukuk Genel Kurulu’nun kararını oluşturan saygıdeğer çoğunluğunun gerekçesini haklı kılacak hiçbir düzenleme bulunmamaktadır.
Bu itibarla yerel mahkeme kararının davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine işin esası incelenmesi gerekirken temyiz talebinin reddine karar verilmesini doğru bulmadığımdan verilen karara muhalifim.