YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/494
KARAR NO : 2021/506
KARAR TARİHİ : 15.04.2021
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Batı 5. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının yüklenicisi olduğu bina ve villa inşaatlarında tesisat ve montaj işlerinin yapılması için davalı şirket adına yetkilisi … ile 28.09.2007 tarihinde imzalanan sözleşmede imalat işçilik bedellerinin belirlendiğini, müvekkilinin sözleşme dışı ilâve işler de dahil tüm imalatları yaparak işi teslim ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının inşaatlarında gerçekleştirilen tesisat, montaj ve ek işlerin bedeli olarak şimdilik 208.660TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığını, davacının dayandığı belgeyi imzalayan …’nin müvekkili şirketin yetkilisi olmadığı gibi şirketi bağlayıcı bir akit imzalamasının da mümkün olmadığını, davacı ile sözlü olarak anlaştıklarını, davacının üstlendiği işlerin bir kısmını yarım bıraktığını ve hatalı imalatlar yaptığını, aralarındaki sözlü akde göre davacının bakiye alacağının sadece 2.560,62TL olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. … Batı 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.01.2015 tarihli ve 2012/405 E., 2015/2 K. sayılı kararı ile; uyuşmazlık konusunun, davacının üstlendiği kalorifer, içme suyu, doğalgaz, yağmur inişleri, yangın, süzgeç, pis su ve temiz su toplamaları imalatlarının her bir kalem itibariyle işçilik bedellerinin, davacının yaptığı toplam imalat karşılığı hak edişinin ve davalı tarafından yapılan ödemelerin tespiti olduğu, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi çekişmesiz olduğundan bilirkişi raporunda belirtilen imalatların davacı tarafından yapıldığının kabulü gerektiği, imalatlar tutarından davalının dava dışı …’a yaptığı 29.630TL ödemenin indirilmesiyle bakiye tutarın davacının hak edişi olarak tespiti gerektiği, bilirkişinin kusurlu ve eksik olan imalatları hesaba dâhil etmediği, davalı tarafından davacının dayandığı ve imalatların işçilik bedellerini gösteren 28.09.2007 tarihli belge kabul edilmediğinden imalatların yapıldığı yıl itibariyle geçerli işçilik bedellerinin esas alındığı, bilirkişinin imalat kalemleri için 28.09.2007 tarihli belgede yazılı değerlerin piyasa fiyatlarına uygun olduğunu tespit ederek hesaplamaya esas aldığı, kusurlu ve eksik imalatlar hesaba katılmaksızın, piyasa fiyatlarına göre belirtilen taşınmazlardaki imalatlar tutarı 595.585TL’den aynı taşınmazlarda dava konusu bir kısım imalatları yapan dava dışı …’a yapılan 29.630TL’nin indirilmesiyle davacının hak edişinin 565.955TL olduğu, bu tutardan 402.269,38TL ödemenin tenzili sonucu davacının bakiye 163.685,62TL alacağının hesaplandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 163.685,62TL’nin 25.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 23.11.2015 tarihli ve 2015/1617 E., 2015/5970 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup bakiye iş bedeli alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Taraflar arasında davalı şirketin yükleniciliğini üstlendiği Bağlıca’da bulunan ve mahkeme kararının 2. sayfasında belirtilen kooperatiflerin villa ve dairelerinin kalorifer, içme suyu, pis su, doğalgaz, kalorifer, yağmur inişleri, yayın süzgeç pis su ve temiz su toplamaları vs. imalâtları yapım konusunda eser sözleşmesi ilişkisi kurulmuştur. Davacı tarafça 28.09.2007 tarihli … … başlıklı ve altında … ile Ö.Levent Cebeci isim ve imzasını taşıyan ajanda yaprağına yazılı belge yazılı sözleşme olarak ileri sürülmüş ise de; söz konusu belgede sözleşme anlamına gelen ifadeler bulunmadığı, Ö.Levent Cebeci’nin davalı şirketi temsilen söz konusu belgeyi imzaladığına dair ibare ve kaşe olmadığı, gerçekleştirildiği ileri sürülen imalâtların bu belgede yazılanlardan farklı ve fazla olduğunun anlaşılması karşısında ve davalı tarafçada bu belgenin benimsenip uygulandığı kanıtlanamadığından söz konusu belgenin yazılı eser sözleşmesi olarak nitelendirilmesi ve kabulü mümkün değildir.
Eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda akdî ilişkinin varlığının sabit olup tarafların bedelde anlaşamamaları halinde işin yapıldığı ileri sürülen 2007 yılında yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 366. maddesi hükmü gereğince gerçekleştirilen imalâtın yapıldığı tarihteki mahalli piyasa rayiçlerine göre tespiti gerekir. Eldeki davada mahkemenin bu anlaşmaya değer vererek belgedeki imalâtların belgedeki fiyatlarla bulunmayanların piyasa rayiçleri ile hesaplayan bilirkişi raporuna itibar edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece yeniden oluşturulacak konusunda uzman bilirkişi kurulundan gerekirse mahallinde keşif de yapılmak suretiyle davacının gerçekleştirdiği imalâtların tespit ettirilip işin yapıldığı ileri sürülen tarihlerdeki mahalli piyasa rayiçlerine göre bedeli, tarafların bozmadan önce alınan bilirkişi raporu ve ek rapora itirazları da gözönünde tutulup karşılanmak suretiyle hesaplattırılıp önceki kararda dava dışı …’a yapılıp, hakedilen bedelden düşülen 29.630,00 TL ile kanıtlanıp mahkemece kabul edilen 402.269,38 TL ödeme mahsup edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar üzerinde durulmadan yanlış değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın yazılı miktarda kabulü doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. … Batı 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.01.2016 tarihli ve 2016/18 E., 2016/17 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında bozma gerekçesine dayanak tespitlerin dosya kapsamı ve kararın gerekçesine açıkça aykırı olduğu, malzemelerin davalı tarafından temin edilmesi suretiyle imalatların davacı tarafça yapılmasına ilişkin eser sözleşmesinin çekişmesiz olduğu, davacı talebinin imalat nedeniyle işçilik bedeli olduğu, yapılacak işin davacı tarafça fiilen yapılan imalatın tespit edilerek yapıldıkları yılda geçerli piyasa fiyatları itibariyle işçilik bedellerinin hesaplanması suretiyle davacının toplam hak edişinin bulunması, aynı imalat kapsamında üçüncü kişinin yaptığı iş bedelleri ve davalının yaptığı ödemeleri hak edişten düşerek bakiye işçilik bedelinin hüküm altına alınmasından ibaret olduğu, bozma öncesi incelemenin bu surette yapılarak uyuşmazlığın çözüldüğü, Dairenin tespitinin bilirkişi raporuyla ilgili olup mahkeme kararının değerlendirilmediği, Yargıtay’ın 28.09.2007 tarihli belgenin sözleşme olarak kabul edildiğine dair tespitinin isabetsiz olduğu, bilirkişi raporunda taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığı belirli görülmekle birlikte yazılı sözleşmenin bulunmadığının açıkça ifade edildiği, davacının yaptığı imalat nedeniyle işçilik bedellerinin imalatın yapıldığı yer ve tarihteki piyasa rayicine göre hesaplanacağı, yapılan inceleme neticesinde davacının sunduğu belgedeki işçilik bedellerinin imalatın yapıldığı tarihteki piyasa rayiçlerine uygun bulunduğu belirtilerek belgede gösterilen bedellerin esas alındığı, ek raporda belgenin taraflarca imzalandığına dair ifadenin yapılan işlemin doğru olması sebebiyle sonuca etkili görülmediği, mahkemenin davacının dayandığı belgeyi sözleşme olarak kabul etmediği, belgenin sözleşme olarak kabul edildiği için değil, imalatların yapıldığı tarihteki rayiç değerlere uygun olması sebebiyle bilirkişi kurulu tarafından benimsendiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafça sunulan ancak davalı tarafından kabul edilmeyen 28.09.2007 tarihli belgenin yazılı eser sözleşmesi niteliği taşımadığı hususunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı gözetildiğinde, anılan belgedeki fiyatların piyasa fiyatlarına uygun olduğu belirtilerek belgedeki tutarların alacağın hesabına esas alınması suretiyle düzenlenen 25.04.2014 havale tarihli heyet raporuna dayanılarak hüküm tesis edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre mahkemece bozma kararında gösterilen şekilde araştırma ve inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Bilindiği gibi borç ilişkisi alacaklı ile borçlu arasındaki ilişki olup, hukukî işlemden doğabileceği gibi doğrudan doğruya kanundan da doğabilir. Hukukî işlemden doğan borç ilişkilerinin başlıca kaynağı sözleşmedir. Her sözleşme, taraflar arasında bir hukukî ilişki meydana getirir, bu ilişkiye “sözleşmeye dayalı=akdi ilişki” denir.
13. Sözleşme; hukukî bir sonuç doğurmak üzere, iki veya daha ziyade kişinin karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının uyuşmasını ifade eder. Borç doğuran sözleşmelerden birisi olan “Eser sözleşmesi’’, uyuşmazlığın çıktığı tarihte yürürlükte olan ve uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 355. maddesinde ‘istisna akdi’ olarak adlandırılmış olup, “istisna bir akittir ki onunla bir taraf (müteahhit), diğer tarafın (iş sahibi) vermeği taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder” şeklinde ifade edilmiş; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 470. maddesinde de, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Somut olayda uyuşmazlık konusu sözleşme tarihi 28.09.2007 olup, uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan mülga BK’da düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerekir.
14. Eser sözleşmeleri iki tarafa karşılıklı borç yükleyen bir tür iş görme sözleşmesidir. Yüklenici, iş sahibine karşı yüklendiği özen borcu nedeniyle eseri yasa ve sözleşme hükümlerine, fen, teknik ve sanat kurallarına uygun olarak yaparak ve zamanında tamamlayarak iş sahibine teslim etmekle yükümlüdür. Eser sözleşmelerinde “eser” ve “bedel” olmak üzere iki temel unsur vardır. Bu sözleşmelerde yüklenici istenen özellikte eseri meydana getirmeyi, iş sahibi de bu çalışma karşılığında ivaz ödemeyi üstlenmektedir. Tarafların anlaşırken bedel kararlaştırmamış olmaları sözleşmenin kurulmasına etki etmez. Taraflar kararlaştırmamış olsa da bedel ödeneceği biliniyorsa veya bilinmesi gerekiyorsa eser sözleşmesinin bulunduğu kabul edilir.
15. BK’nın ‘‘Akitlerin şekli, I-Umumi kaide ve emrolunan şekillerin şümulü’’ başlıklı 11. maddesinin 1. fıkrasında ‘‘Akdin sıhhati, kanunda sarahat olmadıkça hiç bir şekle tabi değildir’’ düzenlemesi ile sözleşmelerin geçerliliğinin, kanunda aksi öngörülmedikçe hiçbir şekle bağlı olmadığı ifade edilmiştir. Aynı Kanunun ‘‘Rükünleri’’ başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasında (TBK 14. madde) ‘‘Tahriri olması icabeden akitlerde, borç deruhte edenlerin imzaları bulunmak lâzımdır.’’ düzenlemesine yer verilmiştir.
16. Sözleşmeler ve bu arada eser sözleşmeleri de -kural olarak- hiçbir şekle bağlı değildir. Dolayısıyla, yasada aksi öngörülmedikçe, eser sözleşmeleri, sözlü veya yazılı yahut resmî biçimde yapılabilir. Her ne biçimde yapılırsa yapılsınlar, geçerlidirler. Ancak hiçbir şekle bağlı olmayan eser sözleşmelerinin yazılı yapılması kanıtlama kolaylığı sağlar.
17. BK’nın 366. maddesinde (TBK’nın 481. maddesi) “Evvelce kararlaştırılmamış veya takribi bir surette kararlaştırılmış olan bedel, yapılan şeyin kıymetine ve müteahhidin masrafına göre tayin edilir.” şeklinde düzenlenen hüküm gereğince taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu sabit olup, iş bedelinin yanlarca önceden kararlaştırılmamış ya da yaklaşık olarak kararlaştırılmış olması ve iş bedelinde de uyuşmazlık bulunması hâlinde, yüklenicinin gerçekleştirdiği imalatın bedeli, işin yapıldığı yıl mahalli serbest piyasa rayiçlerine göre saptanmalıdır. Eserin yapıldığı yer ve zamanda geçerli olan piyasa değeri “rayiç bedel” olarak da tanımlanabilir. Rayiç bedel, eserin meydana getirilmesi için yüklenicinin yaptığı malzeme, işçilik, vergi, harç vs. tüm masraflar ile emeğinin karşılığı olan kâr ve KDV’yi de içermektedir.
18. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 266. maddesinde; mahkemenin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 282. maddesi uyarınca mahkeme, takdiri bir delil olan bilirkişi görüşlerini diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Bilirkişi raporlarında görülen eksiklik ya da belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulması görevi de HMK’nın 281/2. maddesine göre mahkemeye aittir. Bu hâlde, mahkemece raporu veren bilirkişilerden ek rapor alınabileceği gibi, HMK’nın 281/3. maddesi uyarınca, yeni bir bilirkişi kurulu oluşturulup, tekrar inceleme yaptırılarak rapor da alınabilir.
19. Öte yandan 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3. maddesinde;
“(1) Bilirkişi, görevini dürüstlük kuralları çerçevesinde bağımsız, tarafsız ve objektif olarak yerine getirir.
(2) Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hukukî nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz.
(3) Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.
(4) Bilirkişi, kendisine tevdi olunan görevi bizzat yerine getirmekle yükümlü olup, görevinin icrasını kısmen yahut tamamen başka bir kimseye devredemez.
(5) Bilirkişi, görevi sebebiyle kendisine tevdi edilen bilgi ve belgelerin veya öğrendiği sırların gizliliğini sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülük, bilirkişilik görevi sona erdikten sonra da devam eder.
(6) Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorun açıkça belirtilmeden ve inceleme yaptırılacak konunun kapsamı ile sınırları açıkça gösterilmeden bilirkişi görevlendirilemez.
(7) Aynı konuda bir kez rapor alınması esastır; ancak rapordaki eksiklik veya belirsizliğin giderilmesi için ek rapor istenebilir.
(8) Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi ile bu Sisteme entegre bilişim sistemleri veya yazılımlar vasıtasıyla ulaşılabilen bilgiler veya çözülebilen sorunlar için bilirkişiye başvurulamaz.” düzenlemesine yer verilmiştir.
20. Tüm bu açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; davacı, davalı ile 28.09.2007 tarihinde imzaladığı yazılı sözleşme konusu işleri ve fazladan ilâve imalatları yaparak teslim etmesine rağmen, davalının bakiye alacağını ödemediğini iddia etmiş; davalı ise yazılı sözleşme ilişkisini inkâr ederek davacı ile sözlü olarak anlaştıklarını savunmuştur. Davacı tarafından dosyaya sunulan, ancak davalının kabul etmediği 28.09.2007 tarihli belgenin yazılı eser sözleşmesi niteliğinde olmadığı gerek mahkemenin gerekse Özel Dairenin kabulündedir. BK’nın 366. maddesine ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre taraflar arasında sözlü eser sözleşmesinin bulunduğu, başka bir ifadeyle akdi ilişkinin varlığının sabit olduğu, ancak tarafların iş bedelinde anlaşamadığı hâllerde, davacının gerçekleştirdiği imalatların bedeli, işin yapıldığı yıl serbest piyasa rayiçlerine göre hesaplanmalıdır. Mahalli piyasa rayiçleri ile yapılan hesaplamada KDV ve yüklenici kârı da bedele dahil olduğundan, ayrıca bu kalemler eklenip, çıkarılmadan hesap yapılmalıdır.
21. Dosya kapsamında bulunan delil ve belgelerden 2008 yılında işe başlayan davacının, dava konusu taşınmazlardaki imalatları 2008 ile 2010 yılları arasında yaptığı anlaşıldığından, mahkemece gerçeğin ortaya çıkması için HMK’nın 266. maddesi ve Bilirkişilik Kanunu’nun 3. maddesindeki usule göre konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyeti oluşturulup, gerekirse mahallinde keşif ve inceleme de yapılmak suretiyle alınacak raporda, davacının yıllara göre gerçekleştirdiği imalatlar ayrı ayrı tespit ettirilip, her bir işin yapıldığı ileri sürülen tarihler itibariyle serbest piyasa rayiçlerine göre bedellerinin denetime elverişli biçimde ve tarafların itirazlarını da karşılayacak şekilde hesaplattırılması, bulunacak bedelden davalının eksik ve ayıplı imalatların giderilmesi için dava dışı …’a ödediği 29.630TL ile kanıtlanan 402.269,38TL ödemenin mahsubu ile varılacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, 28.09.2007 tarihli belgede yazılı tutarların eserin yapıldığı yer ve zamandaki piyasa rayiç fiyatlarına uygun bulunduğu belirtilerek bu belgeye göre hesaplama yapan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi doğru olmamıştır.
22. Diğer taraftan her ne kadar dava tarihi 25.12.2012 olmasına rağmen, direnmeye ilişkin gerekçeli karar başlığında 08.01.2015 olarak, karar tarihi de 28.01.2016 olduğu hâlde, gerekçeli kararda 28.01.2015 olarak hatalı gösterilmiş ise de, bu hususlar mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olup, esasa etkili olmadığından ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
23. Hâl böyle olunca, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
24. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 15.04.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.