Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/476 E. 2018/1621 K. 06.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/476
KARAR NO : 2018/1621
KARAR TARİHİ : 06.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Korkuteli Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 22.01.2013 tarihli, 2010/543 E., 2013/9 K. sayılı karar, davacı tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 17.09.2013 tarihli, 2013/9224 E., 2013/8303 K. sayılı kararı ile,
“…Davacı …, Çıvgalar Köyü çalışma alanında bulunan ve kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmaz hakkında kadastro öncesi döneme ilişkin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak adına tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro sırasında haritasında yol olarak gösterilen ve hakkında kadastro tutanağı düzenlenmeyen taşınmaza ilişkin kadastrodan önceki nedene dayalı tescil davasıdır. Mahkemece, kadastro tespitinin yapıldığı tarih itibariyle taşınmazın kamu malı genel yol niteliğinde olup olmadığı, buna göre taşınmaz üzerinde davacı yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde öngörülen zilyetlikle iktisap koşullarının süre ve kullanım yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerekirken bu husus tartışılıp değerlendirilmeden kadastro tespitinden sonraki zilyetlik değerlendirilerek dosya kapsamına uygun bulunmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Davacı … Korkuteli İlçesi Çıvgalar Köyü 109 ada 17 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında kendisine ait taşınmazda yol tashihine gidildiğini ileri sürerek 109 ada 17 parselin doğu kesiminden geçmekte olan köy yolunun iptaline ve adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili dava konusu taşınmazın öncesinde ve hâlen yol olduğunu, yeni açılmış bir yol olmadığını duruşmada alınan beyanında ifade etmiştir.
Yerel Mahkemece davacı adına tescil edilen 109 ada 17 parselin 17.01.2008 tarihinde tespit gördüğü, dava konusu taşınmaz bölümüne ilişkin davanın ise 08.10.2010 tarihinde açıldığı, Yargıtay’ın kararlılık kazanmış içtihatlarına göre 2 yıllık makul süre geçtiği, kadastro çalışmalarının yapılmasından 2 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra açılan bu davanın makul süre içinde açıldığından söz edilemeyeceği, davanın makul sürede açılmadığı ve dava konusu taşınmazın yol olarak tespit harici bırakıldığı tarihten dava tarihine kadar 20 yıl geçmediği, bu nedenlerle davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak her ne kadar paftasında yol olarak gösterilen ya da 3402 sayılı Kadastro Kanunu uyarınca tutanak düzenlenmeyen taşınmazlar yönünden kadastro öncesi sebebe dayalı dava açma hakkını sınırlayan yasal bir düzenlemenin bulunmadığı, makul sürenin Yargıtay uygulamaları ile oluşturulduğu, bu durumda makul sürenin hak kaybına sebebiyet verilmemesi açısından en azından yasada belirtilen 10 yıllık sürenin benimsenmesinin hak ve adalete daha uygun düşeceği tartışılabilir ise de yüksek yargı olan ve alt derece mahkemelerinin karar denetimini gerçekleştiren Yargıtay’ın uygulamalarının bu tür durumlarda farklı kararların çıkmaması yönünden belirleyici merci olduğu ve mahkemelerin bu hususu resen göz önünde bulundurması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan yerler hakkında kadastrodan önceki hukuki nedenlere dayanarak dava açılmasını sınırlayan bir sürenin (makul süre) bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16. maddesi hükmüne göre yollar, paftasında gösterilmekle yetinilir.
Dava konusu taşınmaz, davacı adına tespit edilen 109 ada 17 parsel sayılı taşınmaza ait kadastro tutanağına göre 07.05.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında paftasında yol niteliği ile tespit harici bırakılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesi uyarınca herkes, yargı mercileri önünde hak arama özgürlüğüne sahip olup, bu özgürlüğün en yaygın kullanılma şekli dava açma hakkıdır. Yine Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.”
Ayni haklar yasal kısıtlama yok ise nitelikleri gereği her zaman ve herkese karşı ileri sürülebilirler. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin 3. fıkrasında yalnızca hakkında tutanak düzenlenen taşınmazlarla ilgili olarak 10 yıllık hak düşürücü süre belirlenmiş olup, gerek Kadastro Kanunu’nda gerekse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun tescil hükümlerini düzenleyen maddelerinde, hakkında tutanak düzenlenmeyen ya da tescil harici bırakılan yerler hakkında kadastro öncesi nedenlere dayanarak dava açılmasını sınırlayan bir süre düzenlenmesi bulunmamaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.04.2015 tarihli 2013/8-2061 E., 2015/1256 K., 30.09.2015 tarihli 2014/16-102 E., 2015/2026 K., 02.11.2016 tarihli 2014/8-1337 E., 2016/1009 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
O hâlde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının

yatırana geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.11.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.