Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/470 E. 2017/544 K. 22.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/470
KARAR NO : 2017/544
KARAR TARİHİ : 22.03.2017

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki “uygulama kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ergani 1. Kadastro Mahkemesince davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen 18.11.2013 gün ve 2013/141 E., 2013/82 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı şirket temsilcisi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 09.04.2014 gün ve 2014/3462 E., 2014/4203 K. sayılı kararı ile,
(…Uygulama kadastrosu sırasında Bahçekaşı Köyü çalışma alanında bulunan ve tapuda …. Gıda Ltd. Şti. adına kayıtlı bulunan eski 316 parsel sayılı 104.000 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 133 ada 1 parsel numarasıyla ve 87.159,65 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir. Davacı şirket temsilcisi, uygulama kadastrosu sırasında şirkete ait taşınmazın yüzölçümünün eksildiği ve eksikliğin komşu 228, 317, 320, 337 ve 350 parsel sayılı taşınmazlar ile tespit harici bırakılan alanların yüzölçümlerinin artırılmasından kaynaklandığı iddiasına dayanarak Kadastro Müdürlüğü aleyhine dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın husumet nedeniyle reddine, çekişmeli taşınmazın tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı şirket temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, Kadastro Müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi gereğince yapılan uygulama kadastrosuna itiraz niteliğindedir. İlgililer tarafından, uygulama kadastrosu sonucu yapılan işlemlere karşı 30 günlük askı ilan süresi içerisinde Kadastro Mahkemesinde açılacak davada, uygulama kadastrosunun yararına olan kişi ya da kişiler hasım gösterilmek suretiyle tespite itiraz edilebilecektir. Bu tür ihtilaflarda “lehine sınır değişikliği yapılan kişi”den maksat, davacı tarafın taşınmazındaki eksilmenin aksine, taşınmazının yüzölçümü artan ya da lehine ortak sınır değiştirilen taşınmaz malikleridir. Ancak, uygulama kadastrosunun sonucunda lehine sınır değişikliği yapılan bir kişi ya da kişilerin bulunmaması halinde ise, Kadastro Müdürlüğü hasım gösterilmek suretiyle tespite itiraz edilebilecektir. Mahkemece tesis paftası ile uygulama paftası çakıştırılmak suretiyle eksikliğin nereden kaynaklandığı teknik bilirkişilerce belirlenmeksizin, husumet esas alınmak suretiyle karar verilmiştir. Bu şekilde yanılgılı değerlendirme ile karar verilemez. Doğru sonuca ulaşabilmek için, mahallinde yerel bilirkişi ve taraf tanıkları hazır olduğu halde keşif yapılarak, yerel bilirkişi ve tanık sözlerine göre taşınmazın sınırları belirlenmeli, teknik bilirkişiden tesis paftası ile uygulama paftası çakıştırılmak suretiyle davacı parselindeki eksilmenin nereden kaynaklandığını gösterir rapor tanzim etmesi istenmeli, dava konusu taşınmazın uygulama kadastrosu sonucu oluşan yüzölçümü ile tesis kadastrosundaki yüzölçüm farkının hesaplama yönteminden kaynaklandığının anlaşılması halinde davanın esastan reddine karar verilmeli, dava konusu taşınmazın yüzölçümündeki eksilmenin 22.02.2005 tarih 5304 sayılı Yasa ile getirilen 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi ve bu madde uyarınca 29.11.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik” hükümlerine aykırı olduğu belirlendiği takdirde, uygulama kadastrosuna itiraz niteliğindeki bu davada, komşu parsel maliklerinin, tescil harici taşınmazlar yönünde ise Hazine veya ilgili tüzel kişilerin davaya dahil edilmesi için davacı tarafa olanak verilmeli ve bu şekilde 6100 sayılı HMK’nın 124. maddesi uyarınca yöntemince taraf koşulu sağlandıktan sonra hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması, kabule göre de; çekişmeli taşınmaz hakkında hem karar verilmesine yer olmadığına hem de çekişmeli taşınmazın tespit gibi tescile karar verilmek suretiyle hüküm fıkraları arasında çelişki oluşturulması da isabetsizdir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava uygulama kadastrosuna itiraz istemine ilişkindir.
Davacı şirket temsilcisi, uygulama kadastrosu sırasında şirkete ait taşınmazın yüzölçümünün eksildiği ve eksikliğin komşu 218, 317, 320, 337 ve 350 parsel sayılı taşınmazlar ile tespit harici bırakılan alanların yüzölçümlerinin artırılmasından kaynaklandığını ileri sürerek Kadastro Müdürlüğünü davalı göstermek suretiyle yüzölçümü eksik tespit edilen taşınmazının aynı parsel altında önceki yüzölçümüne tamamlatılmasını talep etmiştir.
Davalı … davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davalı olarak gösterilen Kadastro Müdürlüğünün taraf sıfatının bulunmadığı, ıslah yolu ile dahi hasım değiştirilmesine yasal olanak bulunmadığından yanlış hasım ile açılan davaya tespit malikinin dahil edilmesi suretiyle devam edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacı şirket temsilcisinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece önceki karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, uygulama kadastro çalışmaları sonucu davacının taşınmazının yüzölçümünde ortaya çıkan eksikliğin hesaplama yönteminden mi yoksa komşu parsellerin hangisindeki artıştan kaynaklandığı belirlenmeden sadece Kadastro Müdürlüğüne husumet yöneltilip yöneltilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
22.02.2005 tarih 5304 sayılı Yasa ile getirilen 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi ve bu madde uyarınca 29.11.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik hükümlerine göre yapılan uygulama kadastrosunun amacı; tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek; uygulama niteliğini kaybeden, teknik nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tespit edilen kadastro haritalarını yeniden üretip ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin yapılmasını sağlamaktır.
Uygulama kadastrosuna itiraz davaları, uygulama kadastrosu faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yönelik davalardır. Uygulama kadastrosunda, tesis kadastrosu sırasında yapılan teknik hataların belirlenerek haritaların zeminle uyumlu, teknik ihtiyaçlara cevap verir şekilde güvenli hale getirilmesi amaçlanır.
Uygulama kadastro çalışmaları tamamlandıktan sonra uygulama tutanakları ve haritaları askı ilanına çıkarılmaktadır. Askı ilan süresi içinde açılan tespite itiraz davalarında kural olarak davalı, uygulama kadastrosu lehine olan kişi ya da kişiler, başka bir anlatımla davacı taşınmazının yüzölçümündeki eksilmenin aksine taşınmazının yüzölçümü artan ya da lehine ortak sınır değiştirilen komşu taşınmaz malikleridir. Ne var ki davacıya ait taşınmazın fiili sınırları, tesis kadastrosu sınırları ve uygulama kadastrosu sınırlarının tam olarak çakıştığı halde ilk tesis ve uygulama kadastrolarındaki yüzölçümlerinde farklılık bulunması durumunda davacı aleyhine sınırında değişiklik olan komşu parsel maliki bulunmadığından, davanın Kadastro Müdürlüğüne karşı görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Yukarıda anlatılan ilkeler ışığında eldeki davanın geldiği aşama itibariyle somut olay değerlendirildiğinde; davacı taşınmazının uygulama kadastrosu sonucu oluşan yüzölçümü ile tesis kadastrosundaki yüzölçüm farkının hesaplama yönteminden kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunun davacı tarafından bilinmesi mümkün olmayıp, uygulama kadastro çalışmaları özü itibariyle önemli oranda mühendislik faaliyeti gerektirdiğinden bu durum ancak teknik inceleme sonucu anlaşılmaktadır.
O halde yerel mahkemece mahallinde keşif yapılarak teknik bilirkişiden tesis kadastro paftası ile uygulama paftası çakıştırılmak suretiyle davacı parselindeki eksilmenin nereden kaynaklandığını gösterir rapor alınmalı, bilirkişi raporunda taşınmazın yüzölçümü artan ya da lehine ortak sınır değiştirilen komşu taşınmaz bulunduğu takdirde komşu parsel maliklerinin, tespit harici taşınmazlar yönünden ise Hazine veya ilgili kamu tüzel kişilerin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 124. maddesi uyarınca davaya dahil edilmesi için davacı tarafa imkan tanınmalı, davanın yüzölçüm farkının hesaplama yönteminden kaynaklandığının anlaşılması halinde ise Kadastro Müdürlüğüne karşı yürütülerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında Özel Daire bozma kararının HMK’nın 124. maddesindeki yasal düzenlemeye uygun olmadığı, iradi taraf değişikliği ile davalı tarafın belirlenmesi ve bu aşamadan sonra komşu taşınmaz maliklerinin davada yer almasının sağlanmasının, 6100 sayılı HMK’nın 25. maddesinde düzenlenen “taraflarca getirilme ilkesi”, 26. maddesinde düzenlenen “ Taleple bağlılık ilkesi”, 27. maddesinde düzenlenen “ Hukuki dinlenme hakkı” ve aynı yasanın 30. maddesi ile düzenlenen “ Usul ekonomisi ilkesi”ne aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca Yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.03.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

– KARŞI OY-

Dava, uygulama kadastrosuna itiraz istemine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu Ergani 316 parsel sayılı, 104.000 m2 miktarlı taşınmazında yapılan uygulama kadastrosu sonucu oluşan, 133 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 87.000 m2 olarak yüz ölçümünün azaldığını, taşınmazının alanındaki eksilmeye karşılık komşu 317, 218, 337, 350, 320 parsel sayılı taşınmazlar ile tescil harici alanlarda artış meydana geldiğini, kuzeydeki yolun genişletildiğini, tespite itirazının kadastro müdürlüğünce reddedildiğini ileri sürerek, kadastro yenileme çalışmaları sırasında taşınmazının yüz ölçümünde meydana gelen eksilmenin komşu parsellerden mahsubu ile yüz ölçümünün tamamlanmasını istemiştir.
Mahkemece, Kadastro tespitine itiraz davasında, Kadastro Müdürlüğünün taraf sıfatının bulunmadığı, ıslah yolu ile de taraf değişikliği yapılamayacağından davalı sıfat yokluğundan davanın reddine, Ergani İlçesi, Bahçekaşı köyü 133 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiştir.
Davcı tarafın temyizi üzerine, Özel Daire “…Uygulama kadastrosu sonucu yapılan işlemlere karşı 30 günlük askı ilan süresi içerisinde Kadastro Mahkemesinde açılacak davada, uygulama kadastrosunun yararına olan kişi ya da kişiler hasım gösterilmek suretiyle tespite itiraz edilebileceği, bu tür ihtilaflarda “lehine sınır değişikliği yapılan kişi”den maksat, davacı tarafın taşınmazındaki eksilmenin aksine taşınmazın yüz ölçümü artan ya da lehine ortak sınır değiştirilen taşınmaz malikleri olduğu, ancak, uygulama kadastrosunun sonucunda lehine sınır değişikliği yapılan bir kişi ya da kişilerin bulunmaması halinde ise, Kadastro Müdürlüğü hasım gösterilmek suretiyle tespite itiraz edilebileceği, hal böyle olunca, yerel bilirkişi ve tanık sözlerine göre taşınmazın sınırları belirlenmeli. Teknik bilirkişiden tesis paftası ile uygulama paftası çakıştırılmak suretiyle davacı parselindeki eksilmenin nereden kaynaklandığını gösterir rapor tanzim etmesi istenmeli, dava konusu taşınmazın uygulama kadastrosu sonucu oluşan yüz ölçümü ile tesis kadastrosundaki yüz ölçümü farkının hesaplama yönteminden kaynaklandığının anlaşılması halinde davanın esastan reddi, yüz ölçümündeki eksilmenin Kadastro Kanunu’nun 22/a Maddesi ve Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmenlik hükümlerine aykırı belirlendiği takdirde ….komşu parsel malikleri ve tescil harici taşınmazlar yönünden ise Hazine veya ilgili tüzel kişilerin davaya dahil edilmesi için davacı tarafa olanak verilmeli ve bu şekilde 6100 sayılı HMK’nın 124. maddesi uyarınca yöntemince taraf koşulu sağlandıktan sonra hüküm kurulmalıdır….” gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Yerel mahkemece, Kadastro Kanununun 22/a maddesi gereğince yapılan uygulama kadastrosunda husumetin uygulama kadastrosunun lehine yarar sağladığı kişi yada kişilere yöneltilmesi gerektiği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davacı tarafça temyiz edilmiştir..
Uyuşmazlık, kadastro müdürlüğü hasım gösterilerek açılan uygulama kadastrosuna itiraz davasında, uygulama kadastrosunun lehine yarar sağladığı kişi ya da kişilere, 6100 sayılı HMK’nın 124/4 maddesi uyarınca iradi taraf değişikliği ile davada taraf sıfatı verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun da “Dahili Dava” düzenlemesi bulunmadığı için 01.10.2011 tarihinden önce, Yargıtay’ın yerleşik uygulaması “ bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı kazandırılamayacağı, ıslah yoluyla da davanın taraflarında değişiklik yapılamayacağı” yönündeydi.
Nevarki, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.’nun “ Tarafta İradi Değişiklik” başlığını taşıyan 124. maddesi ile; “(1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. (2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. (3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. (4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” hükümleri getirilmiştir.
Dava açıldıktan sonra davanın taraflarında değişiklik olabilir. Dava açıldıktan sonra taraflardan birinin yanına yeni kişiler katılarak dava arkadaşlığı biçiminde davaya devam edilebileceği gibi, davacı veya davalının yerine yeni kişi veya kişilerin geçmesi ile davaya bu kişiler tarafından veya onlara karşı devam edilebilir.
Dava konusunun devri dışında, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 124. maddesi ile de iradi taraf değişikliği imkanı getirilmiştir.
Davacı, davayı açtıktan sonra davalıyı yanlış gösterdiğini fark ederse, davalının açık izni ile doğru davalıya karşı davaya devam edebilir. (HMK’nın 124/1 m.)
6100 sayılı HMK’nın 124. maddesinin 3. ve 4. bentlerinde yapılan yeni düzenlemede; ancak maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilebileceği belirtilmiştir
Davacı, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığını, bu taraf değişikliğinin maddi bir hataya dayalı olduğunu ve değişiklik talebinin dürüstlük kuralına aykırı düşmediğini delilleri ile ortaya koyarak talep de bulunmalıdır.
Buna göre, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi, kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir.
Somut olaya, belirtilen yasal düzenleme ve hukukun genel ilkelerine göre bakıldığında, HMK’nın 124 maddesinin uygulama yeri bulunmamaktadır.
Şöyle ki; uygulama kadastrosu sonucu yapılan işlemlere karşı 30 günlük askı ilan süresi içerisinde Kadastro Mahkemesinde açılan davalarda, uygulama kadastrosu yararına olan kişi ya da kişilerin davalı taraf olarak yer alması gerekir. Başka bir deyişle, davacı tarafın taşınmazındaki eksilmenin aksine, taşınmazının yüz ölçümü artan ya da lehine ortak sınır değiştirilen taşınmaz malikleri davada hasım gösterilmelidir.
Davacı, dava dilekçesinde, uygulama kadastrosu sonucu taşınmazının yüz ölçümünde meydana gelen miktar eksikliğinin komşu 228, 317, 320, 337 ve 350 parsel sayılı taşınmazlar ile tescil harici yerlerden tamamlanmak suretiyle yüz ölçümünün düzeltilmesini talep ederek davayı Ergani Kadastro Müdürlüğüne yöneltmiştir. Dava niteliğine göre kadastro müdürlüğünün davalı sıfatının bulunmadığı, mülkiyet değişikliğine yol açan bu tür davaların, kadastro işlemi ile yüz ölçümü artan taşınmaz maliklerine karşı açılması gerektiği tartışmasızdır.
Davacının, dava dilekçesinde davalı tarafın yanlış ve eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığı, bu taraf değişikliğinin maddi bir hataya dayalı olduğu ve değişiklik talebinin dürüstlük kuralına aykırı düşmediğini delilleri ile ortaya koyan bir talebi olmadan, temyiz incelemesi yapan Özel dairenin kendiliğinden bu taraf değişikliğinin yapılması yönündeki bozma kararının HMK’nın 124. maddesindeki yasal düzenlemeye uygun olmadığını düşünüyorum.
Öte yandan, kadastro müdürlüğünün davada davalı taraf sıfatının bulunmadığı özel daireninde kabulünde olduğuna göre, karşı tarafı (davalısı) olmadan, yerel bilirkişi ve tanıklar dinlenmek ve teknik bilirkişi ile keşif yapılmak suretiyle, dava konusu taşınmazın yüz ölçümündeki eksilmenin uygulama kadastrosu ile oluşup oluşmadığının tespiti ve bunun sonucuna göre, iradi taraf değişikliği ile davalı tarafın belirlenmesi ve bu aşamadan sonra komşu taşınmaz maliklerinin davada yer almasının sağlanmasının, 6100 sayılı HMK’nın 25. maddesinde düzenlenen “taraflarca getirilme ilkesi”, 26. maddesinde düzenlenen “ Taleple bağlılık ilkesi”, 27. maddesinde düzenlenen “ Hukuki dinlenme hakkı” ve aynı yasanın 30. maddesi ile düzenlenen “Usul ekonomisi ilkesi” ne aykırı olduğu görüşündeyim.
Belirtilen bu nedenlerle, yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun yerel mahkeme kararının bozulmasına yönelik kararına katılamıyorum.