Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/437 E. 2018/669 K. 04.04.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/437
KARAR NO : 2018/669
KARAR TARİHİ : 04.04.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 29.03.2012 gün ve 2010/291 E., 2012/120 K. sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 05.02.2013 gün ve 2012/18729 E., 2013/2023 K. sayılı kararı ile:
“… Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıdan 310.000 TL bedel karşılığında satın aldığı taşınmaz için davalının borcu için dava dışı … Taahhüt A.Ş.’ye ödediği 171.430 TL ile birlikte toplam dava konusu taşınmaz için 390.000,00 TL ödemek zorunda kaldığını, davacıyla anlaştığı bedelden 60.000,00 TL fazla ödeme yapmak zorunda kaldığını bu bedelin davalıdan istirdadını talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Somut olayda, taraflar arasındaki 10.09.2008 tarihli daire devir protokolünde davalının daireyi 335.000.00 TL dava dışı … A.Ş.’den aldığı ve davacıya devrinin yapılacağının belirtildiği ancak davacıya ne kadar bedelle devredildiği belirtilmemiştir. Yine davalı ile davacının yeğeni şirketinin müdürü olan ve temsil yetkisi olmayan Hakan Kaşdoğan’la yapılan 30.03.2007 tarihli sözleşmede dava konusu dairenin bedeli 310.000,00 TL olarak belirtilmiş ise de, bu sözleşmede davacının herhangibir imzası bulunmamaktadır.
Yine dosya içinde mevcut 10.09.2008 tarihli davacı ve davalının imzasını taşıyan tutanakta, dava dışı … A.Ş.’ye dava konusu dairenin borcu olarak davacının 171.430,00 TL yatırdığı takdirde tapu ve daire davacıya tesliminin yapılacağı belirtilmiştir.
Yukarda açıklanan ve belirtilen belgeler ışığında davacı ile davalı arasında dava konusu dairenin satış bedelinin 310.000,00 TL olarak belirlendiğine dair tarafların imzalarını taşıyan bir sözleşme bulunmazken mahkemece, davacı tarafından davalıya 55.000,00 TL fazla ödeme yapıldığından bahisle davanın kısmen kabulü şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Mahkemece, yapılacak iş; tarafların imzalarını taşıyan dava konusu dairenin 310.000 TL’ye satıldığına dair belgenin varlığı halinde davanın kabulüne, belgenin dosyaya ibraz edilmemesi halinde davanın tümden reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, istirdat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının dava dışı … Taahhüt A.Ş’nin inşa ettiği sitede bulunan bir meskeni müvekkiline 310.000,00 TL bedel karşılığında sattığını, satış bedelinin nasıl ödeneceği hususunda ise davacının yeğeni Hakan Kaşdoğan ile davalı arasında 30.03.2007 tarihli sözleşmenin yapıldığını, bu kapsamda davacının 2007 yılı içerisinde davalıya toplam 200.000,00 TL ödeme yaptığını, ancak davalının … Taahhüt A.Ş’ye olan 170.000,00 TL bakiye borcu nedeniyle taşınmazın tapusunu alamadığını, tapu devri için adı geçen şirketin bakiye borcun ödenmesini istediğini, davalının da parasının olmadığını, ödemeyi davacının yapması hâlinde aradaki farkı kendisine ödeyeceğini söylemesi üzerine müvekkilinin 170.000,00 TL’yi … Taahhüt A.Ş.’ye ödediğini, böyle olunca da 310.000,00 TL bedelle satın aldığı daire için fazladan 60.000,00 TL ödeme yaptığını ileri sürerek, bu tutarın yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiş duruşmalara da katılmamıştır.
Yerel mahkemece, davacı tarafça davaya dayanak olarak sunulan ve davalının dava dışı Hakan Kaşdoğan ile tanzim ettiği 30.03.2007 tarihli sözleşme ile davacıyla 10.09.2008 tarihinde yapmış olduğu tutanak ve sözleşme suretlerinin isticvap davetiyesine ekli olarak davalıya tebliğ edildiği, davalının isticvaba icabet etmediği gibi sözleşmeye yönelik herhangi bir itirazda da bulunmadığı, buna göre davalının haricen satın aldığı taşınmazı davacıya 310.000,00 TL bedelle sattığı, davacının ise davalıya 195.500,00 TL ödeme yaptığı, taşınmazın tapusunun alınması sırasında da davalının … Taahhüt A.Ş.’ye olan 170.000,00 TL borcunu ödediği, böyle olunca fazladan 55.500,00 TL ödeme yaptığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekilince temyiz edilmiş, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçeyle bozulmuştur.
Mahkemece, davalının isticvaba icabet etmediği gibi davetiyeye ekli olarak kendisine tebliğ edilen belgeler altındaki imzalara da bir itirazda bulunmadığı, böyle olunca belge içeriklerinin doğru olduğunun kabul edildiği belirtilmek ve önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle ilk hükümde direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olayda davalıya çıkarılan isticvap davetiyesine davalının icabet etmemesinin, davetiyeye eklendiği belirtilen 30.03.2007 tarihli sözleşme ile 10.09.2008 tarihli tutanak ve sözleşme altındaki imzaların davalıya ait olduğunun kabulü sonucunu doğurup doğurmayacağı, burada varılacak sonuca göre yanlar arasındaki satış bedelinin 310.000,00 TL olduğunun davacı tarafça kanıtlanıp kanıtlanamadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle isticvap kurumunun incelenmesinde yarar vardır.
Mevzuatımızda isticvabın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 169. maddesi;
“(1)Mahkeme, kendiliğinden veya talep üzerine taraflardan her birinin isticvabına karar verebilir.
(2)İsticvap, davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlar hakkında olur.” hükmünü içermektedir.
Belirtilmelidir ki, gerek mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 230 ve devamı maddelerinde gerekse 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nın 169 ve devamı maddelerinde düzenlenen isticvap; bir davada o dava ile ilgili belli vakıaların açıklığa kavuşturulması, varlığı ve yokluğu konusunda aleyhine olan tarafın ikrarının sağlanması amacıyla hâkimin kendiliğinden veya taraflardan birinin isteminin kabulü ile başvurabileceği usulü bir işlemdir
Tarafların hâkim tarafından her dinlenilmesi ya da açıklamalarının alınması teknik anlamda bir isticvap değildir. Hâkim, davayı aydınlatma ödevi (HMK. m.31) kapsamında, belirsiz veya çelişkili gördüğü hususlar hakkında taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir. Bunun gibi ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerekli görürse tarafları dinler (HMK. m.140). Tahkikat aşamasında da her iki tarafı usulüne uygun olarak davet edip, davada ileri sürülen vakıalar hakkında dinleyebilir (HMK. m. 144/1).
Görüleceği gibi, hâkim davanın her hâlinde tarafları veya vekillerini davet ederek dava konusu vakıalar hakkında dinleyebilir. Böylece, davacının davasının veya davalının savunmasının açıklanmasına çalışılır.
Ancak, isticvabın söz konusu olabilmesi için tarafın bizzat kendisinin kanunda belirtilen isticvap usulüne göre özel olarak sorgulanması ve dinlenmesi gerekir. İsticvapta tarafın vekili dinlenemez, taraf davayı vekil aracılığı ile takip etse dahi, isticvabına karar verilen kimseye bizzat davetiye gönderilir (HMK. m.170/1).
Mahkemece kendiliğinden ya da tarafların talebi üzerine başvurulan isticvap, taraflarca getirilme ilkesine tabi olan davalarda uygulanır. Buna karşılık kendiliğinden araştırma ilkesine tabi olan davalarda isticvap hükümleri uygulanmaz, çünkü tarafların ikrarı hâkimi bağlamaz. Bu nedenle, kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda isticvabın değil, tarafların dinlenilmesine ilişkin hükümlerin uygulanması gerekir.
İsticvabın konusu, dava ile ilgili belli (davanın temelini oluşturan) vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlardır (HMK m. 169/2). İsticvap, isticvap edilecek tarafı bir ikrarda bulunmaya götürebileceğinden ve tarafın gelmemesi hâlinde taraf isticvap konusu vakıayı ikrar etmiş sayılacağından bir taraf, ancak kendi aleyhine olan vakıalar hakkında isticvap edilebilir; yoksa, kendi lehine olan vakıalar için isticvap edilemez. Yani, davacının iddiasını dayandırdığı vakıa hakkında davalı; davalının savunmasını dayandırdığı vakıa hakkında davacı isticvap olunur. Bir taraf, kendi lehine olan vakıalar hakkında ancak HMK’nın 144 veya 31. maddelerine göre dinlenebilir (Kuru B./Arslan R./Yılmaz E.; Medenî Usul Hukuku, Ankara 2016, s. 370).
Kanundaki düzenleme dikkate alındığında, sonuçları bakımından isticvapta ikrar elde etme amacı öne çıkmakla birlikte, isticvabın tek amacı ikrar elde etmek değildir, bilgi ve kanaat oluşturmak şeklinde önemli başka amaçları da vardır (Pekcanıtez H.; Pekcanıtez, Usûl Medenî Usûl Hukuku, İstanbul 2017, s. 1373, 1374).
Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/6-477 E., 2009/546 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi taraflar kendi davalarında en şüpheli tanık olarak değerlendirildiğinden, öğreti ve Yargıtay uygulamalarında isticvap başlı başına bir delil olarak kabul edilmemektedir. Fakat, isticvap ile delil elde edilebilir ve bazı hâllerde isticvap davanın aydınlatılmasına yardımcı olabilir.
Somut olayda olduğu gibi yargılama, isticvabına karar verilen tarafın yokluğunda devam etmekte olsa bile, o tarafa isticvap davetiyesi gönderilebilir. İsticvap davetiyesinde bulunması gereken hususlar ise HMK’nın 171/1. maddesinde düzenlenmiş ve “İsticvabına karar verilen kimseye bizzat davetiye gönderilir ve belirlenen gün ve saatte isticvap olunmak üzere hazır bulunması gerektiği belirtilir. Davetiyede, ayrıca, isticvap konusu vakıalar gösterilir; ilgili tarafın geçerli bir özrü olmaksızın gelmediği veya gelip de sorulara cevap vermediği takdirde, isticvap konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı ihtarı da yapılır.” denilmiştir.Çağrılan taraf özürsüz olarak gelmediği veya gelip de soruları cevapsız bıraktığı takdirde, mahkemece sorulan vakıalar ikrar edilmiş sayılacaktır (…m.171/2).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; davacı, dava dışı … Taahhüt A.Ş’nin inşa ettiği ve Yeniyol Konakları olarak bilinen sitedeki A Blok, Zemin Kat, 1 numaralı daireyi davalıdan 310.000,00 TL bedel karşılığında satın aldığını, satış bedelinin nasıl ödeneceği konusunda ise yeğeni ve aynı zamanda ortağı olduğu şirketin müdürü olan Hakan Kaşdoğan ile davalı arasında 30.03.2007 tarihli sözleşmenin yapıldığını, bu sözleşme kapsamında davalıya toplam 200.000,00 TL ödeme yaptığını, bunun dışında taşınmazın tapusunu alabilmek için davalının … Taahhüt A.Ş’ye olan 170.000,00 TL bakiye borcunu da davalının fazla kısmı kendisine ödeyeceğini söylemesi üzerine ödediğini, davalının ise fazla ödenen tutarı kendisine ödemediğini ileri sürerek eldeki davayı açmış, ödemelere ilişkin banka dekontları ile birlikte Hakan Kaşdoğan ile davalı arasında imzalandığını ileri sürdüğü 30.03.2007 tarihli sözleşmeyi, yine kendisi ile davalının imzalarını taşıdığını belirttiği 10.09.2008 tarihli “Daire Devir Protokolü” başlıklı belgeyi ve aynı tarihli tutanağı dosyaya ibraz etmiştir. Davalı ise duruşmalara katılmadığı gibi cevap dilekçesi de sunmamıştır.Yerel mahkemece dosyaya sunulan belgeler hakkında beyanı alınmak üzere davalıya isticvap davetiyesi çıkarılmış, davetiye dava dilekçesinin davalıya bizzat tebliğ edildiği adreste muhatabın tevziat saatlerinde çarşıda olması nedeniyle birlikte çalışan mümeyyiz ve yetkili işçisi imzasına tebliğ edilmiştir. Davalı, isticvap davetiyesinde belirtilen gün ve saatte duruşmaya gelmediği gibi mazeretde bildirmemiştir. Anılan isticvap davetiyesi incelendiğinde, 30.03.2007 tarihli sözleşme ile 10.09.2008 tarihli protokol ve tutanağın eklenerek, davalının duruşma gün ve saatinde hazır bulunması gerektiği, duruşmaya gelmez ve gelip de beyanda bulunmaz ise belge içerikleri ile altındaki imzaları kabul etmiş sayılacağı hususunun ihtar edildiği görülmektedir. Bu durumda,usulüne uygun olarak düzenlenip yine usulüne uygun şekilde davalıya tebliğ edilen davetiyeye rağmen davalının özür bildirmeksizin isticvaba icabet etmediği anlaşılmaktadır. Kanunda isticvabın gereklerini yerine getirmeyen taraf bakımından, ilgili vakıayı ikrar etmiş sayılacağı belirtildiğinden, davalının da isticvap davetiyesine ekli belgeler altındaki imzanın kendisine ait olduğunu ikrar ettiği kabul edilmelidir.
Davalının altındaki imzaları ikrar ettiği kabul edilen belgeler incelendiğinde ise davalı ile dava dışı Hakan Kaşdoğan arasında yapılan 30.03.2007 tarihli sözleşmenin Yeniyol Konakları, A Blok, zemin katta bulunduğu belirtilen dairenin 310.000,00 TL bedel karşılığında satışı için düzenlendiği, taksitler hâlinde yapılacak ödeme tutarları ve tarihlerinin sözleşme altında gösterildiği, Hakan Kaşdoğan tarafından da 02.04.2007 tarihi ile 26.12.2007 tarihleri arasında toplam 195.000,00 TL’nin Yeniyol Konakları ödemesi açıklamasıyla davalı hesabına havale edildiği dosyada mevcut makbuzlardan anlaşılmaktadır. Diğer taraftan davacı ile davalı arasında düzenlenen 10.09.2008 tarih ve “Daire Devir Protokolü” başlıklı belgede davalının … Taahhüt A.Ş.’den aldığı ve yapım aşamasında bulunan Yeniyol Konakları, A Blok, Zemin Kat, 1 numaralı daireyi davacıya devrettiğinin belirtildiği, aynı tarihli “Tutanak” başlıklı belgede de devir protokolü ile davacıya geçen daire nedeniyle davalının … Taahhüt A.Ş’ye olan 171.430,00 TL borcunun davacı tarafından ödenmesi hâlinde tapu ve daire tesliminin davacıya yapılacağının kararlaştırıldığı görülmektedir.
Tüm bu belgeler ile birlikte davacının 26.09.2008 tarihinde 170.000,00 TL’yi “konut bedeli” açıklaması ile dava dışı … Taahhüt A.Ş.’nin banka hesabına yatırdığı ve aynı tarihte 30.03.2007 tarihli sözleşmede 310.000,00 TL bedelle satıldığı belirtilen … Taahhüt A.Ş. adına kayıtlı 6 parsel sayılı ana taşınmazdaki A Blok, Zemin Kat, 1 numaralı bağımsız bölümün tapuda davacı adına tescil edildiği hususları bir arada değerlendirildiğinde; davacının davalıdan haricen devraldığı taşınmaz bedelinin 310.000,00 TL olduğunu ispat ettiği, davacı adına tescil edilen taşınmaz için yaptığı ödemeler davalı tarafından kabul edilen Hakan Kaşdoğan’ın ise anılan sözleşmeyi teyzesi olan davacı nam ve hesabına yapan ve bazı edimleri onun adına ifa eden kişi konumunda olduğu anlaşılmıştır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, Özel Daire bozma ilamında belirtildiği gibi dava konusu taşınmazın satış bedelini gösteren ve davacı ile davalının imzalarını taşıyan bir belgenin dosyaya ibraz edilmediği, böyle olunca satış bedelinin 310.000,00 TL olduğunun davacı tarafça ispat edildiğinin kabul edilemeyeceği, ancak dava dilekçesinde davacının açık bir şekilde yemin deliline de dayandığı, bu durumda davacı tarafından taşınmazın satış bedelini gösterir bir belgenin ibraz edilmemesi hâlinde mahkemece kendisine yemin teklif hakkının da hatırlatılması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden direnme kararının bu genişletilmiş gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir.
Hâl böyle olunca, yerel mahkemenin yukarıda açıklanan hususlara değinen direnme kararı yerindedir.
Usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekir.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (2.966,21 TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Geçici 3. maddeye göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 04.04.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.