Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/3202 E. 2021/1381 K. 09.11.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/3202
KARAR NO : 2021/1381
KARAR TARİHİ : 09.11.2021

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı asıl ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; avukat olan müvekkili ile davalı Banka arasında vekâlet ilişkisi bulunduğunu, bu ilişkinin davacının ortağı olduğu Gamay Hukuk Bürosu faaliyette iken başladığını, bahsi geçen avukatlık ortaklığının sona ermesi üzerine davalı Banka ile davacı arasında 13.10.2011 tarihinde yeniden sözleşme imzalandığını, Gamay Hukuk Bürosu ortaklığına dâhil olan avukatların tüm vekâlet ücreti alacaklarını davacıya devrettiklerini, davacının sözleşme ve vekâletnamelere dayanarak davalının vekili sıfatıyla dava ve icra dosyalarını takip ettiğini, talebinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine dayandığını, zira 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’na göre tarifenin altında avukatlık ücreti kararlaştırılamayacağını, davalıdan avukatlık ücretinin talep edilmesine rağmen ödeme yapılmadığını, bunun üzerine vekillikten istifa ettiğini ileri sürerek avukatlık ücretlerinin tahsili için başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali ile icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; davacının ortağı olduğu Gamay Hukuk Bürosunun tüm avukatları ile 2001 yılında ücret sözleşmesi imzalandığını, vekâlet ilişkisinin 2011 yılına kadar bu şekilde devam ettiğini, bu hukuk bürosunun ortaklık yapısının bozulmasından sonra 13.10.2011 tarihinde davacıyla sözleşme imzalandığını, sözleşme hükümlerine göre ödemelerin yapıldığını, davacının başkaca alacağının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.07.2014 tarihli ve 2013/162 E., 2014/304 K. sayılı kararı ile; taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin Avukatlık Kanunu’nun 164/4. maddesinde yer alan “Avukatlık asgari ücret tarifeleri altında ücret kararlaştırılamaz” hükmüne aykırı olması nedeniyle geçersiz olduğu, davacının alacağının 81.660,90TL olduğu yönündeki bilirkişi raporunun benimsendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, hesaplanan 81.660,90TL üzerinden itirazın iptaline, davacının icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 02.02.2016 tarihli ve 2014/38360 E., 2016/2442 K. sayılı kararı ile;
“…Dava vekâlet ücreti alacağına ilişkin itirazın iptali davasıdır. Davacı avukatın, 07.01.2013 tarihli ihtarname ile Gamay Hukuk Ofisinin dağılması sırasında Banka Hukuk Müşavirliğinin kendisine gösterdiği olumsuz tutumla ilgili serzenişlerinin ve Banka’nın ücret ödemelerinde kendisine gösterdiği taraflı ve olumsuz tutumun ve hak kazandığı ücret alacaklarının çeşitli taleplerine rağmen ödenmemesinin ve ödeme yapmamak için ısrar edilmesinin vekâlet ilişkisinde bulunması gereken karşılıklı güven durgusunu zedelediğinin, bu nedenle başka seçeneği kalmadığı için bankaya karşı başlattığı Ank. 11.İcra Müd.nün 2012/16890 sayılı dosyasında talep edilen alacağının ödenmesini, vekalet ilişkisini ve güven unsurunu bozan sebeplerin ortadan kaldırıldığının tarafına yazı ile bildirilmesini, bu güne kadar hak kazandığı, ödenmeyen veya eksik ödenen alacaklarının ödenmesini, bu işlemlerin 7 gün içerisinde yapılmasını, aksi halde sürenin sonunda haklı olarak vekalet akdini feshedeceğini, fesihten itibaren vekillik görevine sözleşme gereğince 2 ay daha devam edeceğini, diğer yasal haklarını talep edeceğini, ihtar ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece, emredici nitelikte olan Avukatlık Kanunun 164/4 maddesindeki hükme göre, taraflar arasındaki sözleşmede yer alan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi altında ücret ödenmesine dair hükümlerin geçerli olmadığı, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca bilirkişi tarafından yapılan hesaplamaya göre, davalının davacıya KDV dahil 81.660,90 TL avukatlık ücreti borcu olduğu gerekçesiyle bu miktar üzerinden davalının itirazının iptaline karar verilmiştir. Oysa ki, taraflar arasında düzenlenen sözleşme, hizmet hukuk müşavirliği niteliğinde bir sözleşme olup geçerlidir. Sözleşme ile belirlenen ücretin, Avukatlık Kanunu’na aykırı olduğu da kabul edilemez. Yine taraflar arasındaki sözleşmenin 26.maddesinde: “İş bu sözleşme süresiz olup, taraflar 2 ay önceden yazılı olarak bildirmek koşulu ile sözleşmeyi dilediği zaman feshedebilirler. Banka, avukatın bu sözleşmedeki yükümlülüklerinden herhangi birine aykırı hareket etmesi halinde sözleşmeyi her zaman feshedebilir ve dosyaları ücret ödemeksizin geri isteyebilir. Sözleşme, avukatlık ortaklığı ile yapılmış ise, avukatlık ortaklığının dağılması halinde sözleşme münfesih olacaktır. Banka, dosyaları her hangi bir ücret ödemeksizin geri istemekte veya ortaklardan her hangi biri tarafından takiplere devam edilmesini tercih etmekte serbesttir. Fesih halinde Avukat, dava ve icra takipleriyle sair tüm dosyalar ve belge asıllarını 7 (yedi) işgünü içerisinde Bankaya iade etmeyi kabul ve taahhüt eder. Bu durumda dahi, acele ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde avukat, hakkın zayi olmamasına dikkat edecek/özen gösterecek, gereken işlemi yapacak ve durumu acilen Banka’ya bildirecektir. Avukat bunun dışında fesih bildiriminden sonra dosyalarda hiçbir işlem yapamaz.” düzenlemesi bulunmaktadır. O halde dava konusu ihtilafın, tarafların serbest iradeleri ile yaptıkları ve geçerli olan bu sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, davacı avukatın istifasının sözleşme hükümlerine göre değerlendirilerek, sözleşmenin sona erdiği tarih itibariyle davacı avukatın sözleşmenin az yukarda belirtilen hükümleri gereğince hak etmiş olduğu vekalet ücreti miktarı tespit edilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, sözleşmenin geçersiz olduğundan bahisle, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Mahkemece 02.03.2017 tarihli ve 2017/52 E., 2017/87 K. sayılı karar ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 6. maddesinde avukatlık görevinin Banka hukuk müşavirliğince teslim edilecek dosyalara ilişkin olarak yerine getirileceğinin açıkça belirtildiği, bu durumda taraflar arasında Avukatlık Kanunu’nun 164/4. maddesinin uygulanması gerektiği, Yargıtay’ın sözleşmeyi hukuk müşavirliği sözleşmesi olarak değerlendirmesinin yerinde olmadığı, Avukatlık Kanunu’nun 164/4. maddesinin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle taraflar arasındaki ücret sözleşmesine de uygulanması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı asıl ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında düzenlenen sözleşmelerin “hizmet hukuk müşavirliği” olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre ücrete ilişkin sözleşme maddelerinin Avukatlık Kanunu’nun 164/4. maddesi karşısında geçerli sayılıp sayılamayacağı, davacının ücret alacağına dair hesaplamanın sözleşme maddelerine göre mi yoksa Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre mi yapılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, davalı Asya Katılım Bankası A.Ş.’nin 16.11.2017 tarihi itibariyle iflasının açılmasına karar verildiğinin anlaşılması üzerine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 194. maddesinin uygulanmasının gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.

IV. GEREKÇE
13. İcra ve İflâs Kanunu’nun “Hukuk davalarının tatili” kenar başlıklı 194. maddesi “Acele hâller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra devam olunabilir. Bu hüküm şeref ve haysiyete tecavüzden, vücut üzerinde ika olunan zararlardan doğan tazminat davaları ile evlenme, ahvali şahsiye veya nafaka işlerine müteallik ihtilaflara, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takiplerle ilgili olarak açılmış olan hukuk davalarına tatbik olunmaz.
Dava durduğu müddetçe zamanaşımı ve hakkı düşüren müddetler işlemez.” hükmünü içermektedir.
14. Görüldüğü üzere bu yasal düzenleme uyarınca, iflasın açılmasından sonra müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve bunlara ancak ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra devam olunabilir.
15. Bu hükmün amacı, iflas masasının aktif ve pasifini ilgilendiren davalara devam edilip edilmeyeceği konusunda alacaklılara zaman tanımaktır.
16. Dava konusu alacak iflas masasına bildirilmiş ve ikinci alacaklılar toplantısında masaya kabul edilmişse alacak davasının konusu kalmaz. Ancak davaya konu alacağın ikinci alacaklılar toplantısında kabul edilmemesi hâlinde husumet iflas idaresine yöneltilerek davaya kayıt kabul davası olarak devam edilir ve iflas tarihi itibarıyla saptanan alacağın iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilir.
17. Hukuk Genel Kurulunun 17.10.2019 tarih ve 2017/19-916 E., 2019/1085 K; 24.01.2018 tarih ve 2017/13-771 E., 2017/1428 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere iflas hukukuna ilişkin düzenlemeler kural olarak kamu düzenini ilgilendirmekte olup İİK’nın 194. maddesindeki davanın durması da kendiliğinden gerçekleşir. Bir diğer ifade ile tarafın iflas ettiği mahkemece bilinmese veya somut olayda olduğu gibi mahkemece uyuşmazlık ile ilgili nihai karar tesis edilmek suretiyle dava dosyasından el çekilmiş olsa bile dava durur.
18. Somut uyuşmazlıkta İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.11.2017 tarihli, 2017/41 E. sayılı kararı ile davalı şirketin iflasının açılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
19. O hâlde, mahkemece İİK’nın 194. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere direnme kararının bozulması gerekir.
20. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; somut uyuşmazlıkta direnme karar tarihi ve tarafların kararı temyiz tarihi itibariyle davalı hakkında verilmiş bir iflas kararı olmadığı, bu aşamada davanın esası hakkında karar verilmek üzere dosyanın ele alınması gerektiği, bu nedenle ön sorunun bulunmadığı ileri sürülmüş ise de bu görüş açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
21. Diğer taraftan, dava tarihi 21.03.2013 olduğu hâlde direnme kararının başlık kısmında 02.02.2017 olarak hatalı yazılmış ise de bu durum mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
22. Sonuç olarak, açıklanan bu değişik gerekçe ile direnme kararının usulen bozulması gerekmiş; bozma nedenine göre davacı asıl ve davalı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenememiştir.

V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ile 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre davacı asıl ve davalı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstekleri hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.11.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.