YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/3169
KARAR NO : 2021/948
KARAR TARİHİ : 07.07.2021
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı ile imzaladığı 03.02.2011 tarihli sözleşme konusu makinenin teknik özellikler maddesine uygun olarak devreye sokulmadığını, verilen süreye rağmen teslim tarihi geçtiği hâlde, makinenin çalışır vaziyette teslim edilmemesi nedeniyle sözleşmeden döndüğünü, BK’nın 106-108. maddeleri gereğince makine için ödenilen ücret ile KDV’nin iadesi ve menfi zararının tazmini gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalıya ödenen sözleşme bedeli 30.000TL’nin ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Davacı vekili 17.10.2012 havale tarihli dilekçesi ile dava dilekçesini açıklamış, davalının sözleşme şartlarını yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin feshedildiğini, sebepsiz zenginleşen davalıdan müvekkilinin ödediği 30.000TL’nin ödeme tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte tahsilini ve dava konusu makinenin 14.03.2011 tarihinde teslim edilmemesi nedeniyle günlük 200TL cezai şartın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ettiğini belirtmiş; 05.06.2013 tarihli dilekçesinde ise, bilirkişi raporunda makinenin geç tesliminden dolayı müvekkili şirketin uğradığı toplam zararın 748.292TL hesaplandığını, davacının zarara dönük talebinin 42.400TL olduğunu belirterek dava değerini 72.400TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı Cevabı:
6. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkili arasında imzalanan 03.02.2011 tarihli protokol konusu makineye davacının talebi üzerine ilâve makine grupları yapılarak daha farklı ve üstün özelliklere sahip makinenin imal edilip davacıya teslim edildiğini, sözleşmeye göre yapılacak olan makinenin bedeli 32.000TL+KDV iken, davacının protokol dışındaki ilâve talepleri üzerine imal edilen makinenin bedelinin 54.045TL + KDV (63.773,10TL) olduğu, müvekkilinin bu tutar üzerinden düzenlediği 18.10.2011 tarihli faturasına davacının süresi içinde itiraz etmeyerek faturayı kabul ettiğini, fatura karşılığında 27.940TL ödeyen davacının bakiye 35.833TL ile ilâve işler bedelini ödemediğini, makinenin çalışır vaziyette teslim edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
7. … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.04.2014 tarihli ve 2012/530 E., 2014/172 K. sayılı kararı ile; tarafların imzaladığı 03.02.2011 tarihli protokolde makinenin 14.03.2011 tarihinde …’dan …’a gönderilmek üzere yükleneceği, zamanında yükleme yapılmadığı takdirde ise günlük 200TL reklamasyon kesileceğinin kararlaştırıldığı, bu durumda 12.10.2011 tarihinde …’dan yüklenip sevk edilen makinenin tesliminde gerçekleşen gecikme karşılığının 42.400TL olduğu, davacının defterlerinde gönderilen paranın toplam 30.113,20TL olarak görüldüğü ve bu hususun banka EFT’leri ve çeklerle desteklendiği, dava dilekçesi ve davacı vekilinin 17.10.2012 havale tarihli açıklama dilekçesinden davacının hem müspet hem de menfi zararının giderilmesini talep ettiği, sözleşme konusu makinenin geç teslim edildiği gibi ayıplı da olup verimli çalışmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile, davacının talebine göre ödediği 30.000TL’nin dava tarihinden, geç teslimden kaynaklanan 42.400TL’nin ise ıslah tarihi 04.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 08.06.2015 tarihli ve 2014/6775 E., 2015/3180 K. sayılı kararı ile;
‘‘…Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi zararın ve cezai şartın tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Davacı dava dilekçesinde; davalının edimini yerine getirmemesi ve dava konusu makinenin sözleşmedeki teknik özellikler maddesine uygun şekilde devreye sokulamaması nedeni ile sözleşmeden döndüklerini beyan etmiştir. Yanlar arasında imzalanan 03.02.2011 tarihli sözleşmede makinenin …’dan yükleme tarihinin 14.03.2011 olduğu, yükleme tarihi geçtiği takdirde davacı … sahibi tarafından her gün için 200,00 TL reklamasyon kesileceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin bu hükmü sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 158/II. maddesinde düzenlenen ifaya ekli ceza niteliğindedir. İfaya ekli cezanın istenebilmesi için eserin teslim edilmemiş ya da ihtirazî kayıtla teslim alınmış olması gereklidir. Somut olayda; dosya kapsamına göre eksiklikler bulunmakla birlikte davacının eseri teslim aldığı ve ihtirazî kayıt ileri sürmediği anlaşılmaktadır. Bu halde teslimde ihtirazî kayıt ileri sürülmemesi sebebiyle ifaya ekli cezayı isteme hakkı kalmamıştır. Mahkemece hüküm altına alınan bedelin 42.400,00 TL’lik kısmı ifaya ekli ceza olup yukarıda açıklanan nedenlerle reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
3-Sözleşme konusu makinelerin demonte halde davacının deposunda bulunduğu anlaşılmaktadır. Sözleşme feshedildiğine ve ödenen bedelin istirdatına karar verildiğine göre davacı … sahibinde bulunan yükleniciye ait makine ve parçalarının da davalıya teslimi gerekir. Mahkemece dava konusu makinelerin davalıya teslimine ilişkin hüküm kurmamış olması hatalı olmuş kararın belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.01.2016 tarihli ve 2015/835 E., 2016/22 K. sayılı kararı ile; davacının hem müspet hem de menfi zararını talep ettiği, sözleşmeye konu makinenin geç teslim edildiği gibi aynı zamanda ayıplı da olduğu, makinenin verimli çalışmadığının montajdan sonra ortaya çıktığı ve baştan ihtirazı kayıt ileri sürülmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle bozma kararının iki numaralı bendine karşı direnilmesine, davacının ödediği 30.000TL’nin dava tarihinden, geç teslimattan doğan 42.400TL’nin de ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, Yargıtay kararının üç numaralı bendi yönünden ise uyulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında imzalanan 03.02.2011 tarihli sözleşmede makinenin …’dan yükleme tarihinin 14.03.2011 olduğu, yükleme tarihi geçtiği takdirde davacı … sahibi tarafından her gün için 200TL reklamasyon kesileceği kararlaştırılan somut olayda; sözleşme konusu makineyi eksikleri ile birlikte teslim alan ve ihtirazı kayıt ileri sürmeyen davacının geç teslim edilen makinedeki ayıpların montajdan sonra ortaya çıkması nedeniyle baştan ihtirazı kayıt ileri sürmesinin mümkün olup olmadığı ve buradan varılacak sonuca göre sözleşmede kararlaştırılan ifaya ekli cezai şartı davalı yükleniciden talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “cezai şart (ceza koşulu)” kavramı üzerinde durulmasında fayda vardır.
14. Kanun koyucu mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 158-161. maddelerinde “cezai şart” kavramını kullanmış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 179-182. maddelerinde ise bunun yerine “ceza koşulu” kavramını tercih etmiştir.
15. Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan fer’î bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etme imkânını bulacaktır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Akman S./Burcuoğlu H./Altop A./ Tekinay, S.S.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, … 1993, s. 358-359).
16. Cezai şartın, kanundaki ifadesi ile ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede buna ilişkin bir hüküm bulunması gerekir. Sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi temerrüt hâlinde TBK’nın 125/I. maddesi hükmünce alacaklı gecikme tazminatı talep edebilir ise de, ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede bununla ilgili açık hüküm bulunması şarttır.
17. Cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı (işlevi) bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri ise, borcun ihlali hâlinde borçlu tarafından ödenecek tazminatı önceden ve götürü olarak belirlemektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın (ceza koşulunun) diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme/fesih cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır (Kocaağa, K.: Ceza Koşulu (Sözleşme Cezası), … 2018, s. 31-33).
18. Cezai şart, somut olayda uygulanması gereken ve uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan BK’nın 158-161. maddelerinde düzenlenmiştir.
19. Borçlar Kanunu’nun 158. maddesi;
“Akdin icra edilmemesi veya natamam olarak icrası halinde tediye edilmek üzere cezai şart kabul edilmiş ise, hilafına mukavele olmadıkça, alacaklı ancak ya akdin icrasını veya cezanın tediyesini isteyebilir.
Akdin muayyen zamanda veya meşrut mahalde icra edilmemesi halinde tediye olunmak üzere cezai şart kabul edilmiş ise, alacaklı hem akdin icrasını hem meşrut cezanın tediyesini talep edebilir. Meğer ki alacaklı bu hakkından sarahaten feragat etmiş veya kayıt dermeyan etmeksizin edayı kabul eylemiş olsun.
Borçlunun, cezai şartı tediye ile akitten rücu etmek hakkını ispat edebilmek salahiyeti mahfuzdur…” hükmünü içermektedir.
20. Maddenin birinci bendinde seçimlik cezai şart düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere cezai şart vaad edilmiş ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise, alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek cezai şartın ödenmesini talep eder. Seçimlik cezai şartta alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de cezai şartın ödenmesini isteyemeyecektir.
21. İkinci bentte düzenlenen ifaya ekli cezai şartta ise alacaklı, açıkça vazgeçmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir.
22. Dönme cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen cezai şart ise, maddenin üçüncü bendinde hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat yetkisi saklı tutulmuştur. Böylece borçlu alacaklı ile yaptığı anlaşmada dilerse sözleşmeden dönmeyi ve alacaklıya sadece cezai şart ödemeyi kararlaştırabilir. Bu tür cezai şartta borçlu cezayı ödemek suretiyle sözleşmeden dönebileceği gibi, alacaklı da sadece cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu durumda artık alacaklı borçludan asıl edimin ifasını isteyemeyecektir.
23. Cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. İstisnası cezanın tenkisiyle (indirilmesiyle) ilgili BK’nın 161. maddesinde (TBK m. 182) düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde: “Hâkim fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir” denilmek suretiyle, bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür.
24. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2014 tarihli ve 2013/15-1140 E., 2014/905 K.; 29.11.2017 tarihli ve 2017/3-998 E., 2017/1459 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.
25. Somut olayda; dava konusu 03.02.2011 tarihli eser sözleşmesinde yer alan “Teslim tarihi: …’dan yükleme tarihi 14.03.2011. Yükleme tarihi geçtiği takdirde KAYAŞ tarafından hergün için 200 TL reklamasyon kesilecektir…” hükmünün ifaya ekli cezai şart mahiyetinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
26. Borçlar Kanunu’nun 158/II. maddesinde ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir denilmek suretiyle ifaya ekli cezai şart düzenlenmiştir. Bu cezaya, gecikme cezası da denmektedir.
27. Anılan hükme göre borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilmesi olanaklıdır.
28. Borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle zarara uğramasa dahi kararlaştırılan ceza koşulunu talep edebilir.
29. İfaya ekli cezai şartın istenebilmesi için sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça gecikmiş ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemesi gerekir. Aksi hâlde cezai şartı isteme hakkı düşer. Gecikmiş ifadan önce keşide edilen ihtarla gecikme cezası isteme hakkı saklı tutulmuş, sözleşmede cezai şart talep edebilmek için ihtirazı kayda gerek olmadığı kararlaştırılmış ya da ifadan önce alacaklının bu hakkını saklı tuttuğu anlamına gelecek davranışları mevcut ise sonradan yapılan teslimde çekince konulmamış olsa dahi cezai şart isteme hakkı düşmez, talep edilebilir.
30. Cezayı isteme hakkının saklı tutulması (çekince, ihtirazı kayıt), yenilik doğuran bir irade beyanı olup, ifa anında açıkça yapılmalıdır. Saklı tutma, teslim-kabul tutanağına düşülecek bir kayıtla veya ifayı kabulden önce yapılacak yazılı bildirimle yahut … bedelinin ceza alacağı kesilerek ödenmesi gibi buna delalet eden bir eylem veya işlem ile gerçekleştirilebilir.
31. Açık feragat ise, borçluya yöneltilen ve varması gereken bir irade beyanıyla veya sözleşmeye önceden –eserin çekincesiz kabul edileceğine- ilişkin bir hükmün konulmasıyla olur. Bazen de, çekincenin varlığı bazı koşulların gerçekleşmesine bağlanabilir (Selimoğlu Y.E.; Eser Sözleşmesi, … 2017, s.350-353).
32. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendiğinde; taraflar arasında imzalanan sözleşmede yükleme tarihi geçtiği takdirde davacı … sahibinin her gün için 200TL reklamasyon keseceğine yönelik düzenleme geç teslimden kaynaklanan ifaya ekli cezai şart olup, teslim tarihinin 14.03.2011 olarak kararlaştırılmasına rağmen, dosyada bulunan sevk irsaliyesinden fiili teslim tarihinin 12.10.2011 olduğu ve sözleşme konusu makinenin gecikme ile davacıya teslim edildiği, davacı … sahibinin herhangi bir çekince ve ihtirazı kayıt koymaksızın eksikleri ile birlikte makineyi teslim aldığı anlaşılmaktadır.
33. Mahkemece dava konusu talebin, ayıptan doğan zarara ilişkin olmayıp, geç teslimden kaynaklı cezai şart olduğu, sözleşme konusu makineyi ihtirazı kayıt ileri sürmeden teslim alan davacının, sözleşmede de aksi kararlaştırılmadığından geç teslimden kaynaklanan ifaya ekli cezai şartı talep edemeyeceği gözetilmeksizin, davalı yüklenicinin geç teslim ettiği makinenin ayıplı olduğu, ayıbın sonradan ortaya çıkması nedeniyle davacının teslim sırasında ihtirazı kayıt ileri sürmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun değildir.
34. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki belge ve delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru olmamıştır.
35. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA ,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 07.07.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
.