Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/3112 E. 2018/1343 K. 25.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/3112
KARAR NO : 2018/1343
KARAR TARİHİ : 25.09.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “Eski hâle getirme bedelinin tahsili ve ecrimisil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Şırnak Asliye Hukuk Mahkemesince davanın eski hale getirme bedeli talebi yönünden kabulüne; ecrimisil talebi yönünden ise feragat nedeniyle reddine dair verilen 21.05.2015 gün ve 2014/183 E., 2015/385 K. sayılı karar, eski hale getirme bedeline ilişkin olarak davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21.03.2016 gün ve 2015/18964 E., 2016/5716 K. sayılı kararı ile;
(…Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmazların eski hale getirme bedeli ve ecrimisil istemine ilişkindir.
Mahkemece, eski hale getirme bedeli talebinin kabulüne, ecrimisil talebi yönünden ise davanın feragat nedeni ile reddine karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki delil ve belgelere göre davalı idare vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak;
Taşınmazların yol olarak el atılan ve hafriyat dökülmek suretiyle el atılan bölümlerinin eski hale getirilmesine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken eski hale getirme bedelinin kararın infazı sırasında belirleneceği gözetilmeksizin infazda tereddüt yaratacak şekilde eski hale getirme bedelinin tahsiline dair hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir…)
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırmasız el konulan taşınmazların eski hâle getirme bedelleri ile ecrimisil bedellerinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin Şırnak ili Yenimahalle’de bulunan 584 ada 19 parsel, 787 ada 26 parsel ve 787 ada 25 parsel sayılı taşınmazların maliki olduğunu, dava konusu taşınmazlara 2005 yılında davalı idare tarafından el konulduğunu ve taşınmazların kısmen stabilize yol olarak düzenlendiğini, ancak 2008 yılında Şırnak-Cizre Karayolu güzergâhında yapılan değişiklik nedeniyle yol yapım faaliyetlerinin durdurulduğunu, yol yapımı sırasında davacının taşınmazlarının zarar gördüğünü ve yapılan hafriyat çalışmaları nedeniyle taşınmazların el konulmamış olan kısımlarının da kullanılamaz hâle geldiğini, ayrıca müvekkilinin çalışmalar nedeniyle taşınmazları üzerinde ekim yapamadığını ileri sürerek el konulmak suretiyle tahrip edilen ve müvekkilin tasarruf imkânını ortadan kaldıran eylem nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik eski hâle getirilme bedeli olan 5.000,00 TL’nin ve geriye dönük 5 yıllık ecrimisil bedeli olan 1.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalı …’nden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 29.04.2015 havale tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporunda belirtilen 136.319,91 TL eski hâle getirme bedelinin tahsilini istemiştir.
Davalı … vekili el konulduğu iddia edilen taşınmazların kamulaştırma koridoru dışında kaldığını ve el koymanın söz konusu olmadığını, kaldı ki davacının eski hâle iade ve ecrimisil taleplerinin zamanaşımına uğradığını, olayın 2005 yılında meydana geldiğini ve 2008 yılında güzergâh değişikliği nedeniyle taşınmazlara el koyma eyleminin sona erdiğini, davacının 2014 yılında dava açtığını, dolayısıyla 2 yıllık sürenin geçtiğini, yine ecrimisil için davanın 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmasının gerektiğini, 2008 yılında sona eren el koyma nedeniyle 2014 yılından geriye doğru 5 yıllık ecrimisil talebinin de bu nedenle zamanaşımına uğradığını, davacının maliki bulunduğu taşınmazlara el konulmadığı gibi hafriyat dökmek suretiyle zarar verilmesinin de söz konusu olmadığını, taşınmazlara el konulduğu kabul edilse dahi proje değişikliği nedeniyle ortada geçici bir el koymanın bulunduğunu, taşınmazların davacının tasarrufunda olduğunu, dolayısıyla malikin tasarrufunda olan yerler nedeniyle ecrimisil ve eski hâle iade davasının şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece kamulaştırmasız el koyma filinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti amacıyla keşif yapıldığı ve raporların dosya içerisine eklendiği, 26.12.2014 tarihli teknik bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazların belirli kısımlarında davalı idare tarafından hafriyat alınarak açılan yolun bulunduğu, yine bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 05.04.2015 tarihli raporda da eski hâle getirme bedellerinin ayrı ayrı hesaplandığı, yargılamanın devamı sırasında davacı vekilinin ecrimisil talebinden feragat ettiği, yine …’nün 13.06.2014 tarihli yazısında dava konusu taşınmazlara Şırnak – Cizre Devlet Yolu güzergâhı içinde kalması nedeniyle 2005 yılında el konulduğunun ancak heyelan olması nedeni ile çalışmaların durdurulduğunun ve yol güzergâhının bu nedenle değiştirildiğinin bildirildiği, gerek davalı idarenin yazısı gerekse keşif sırasında dava konusu taşınmazların bir bölümüne yol yapılmak suretiyle el konulduğunun sabit olduğu, öte yandan tüm taşınmazların müdahale edilen kısımlarının zemin değerlerinin bu kısımların eski hâle getirme bedelinden yüksek olduğu gerekçesiyle eski hâle getirme bedeli yönünden davanın kabulüne, ecrimisil yönünden ise feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı … vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece eldeki davanın, eski hâle getirme talebinde olduğu gibi bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını içeren bir eda davası olmadığı, dava dilekçesi incelendiğinde anlaşılması gerekenin eski hâle getirme bedeline hükmedilmesi olduğu belirtilerek, taleple bağlılık ilkesi uyarınca ve talep sonucunun niceliği dikkate alınarak direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eski hâle getirme bedelinin tahsili istemiyle açılan eldeki davada, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesindeki taleple bağlılık kuralı da dikkate alınarak eski hâle getirme talebinin kabulü ile el atılan bölümlerin eski hâle getirme bedelinin tahsili yönünde mi yoksa eski hâle getirme bedelinin kararın infazı sırasında belirleneceği gözetilerek sadece el atılan bölümlerin eski hâle getirilmesi yönünde mi hüküm kurulması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Medeni yargılama hukukunun temel amacı tarafların maddi hukuktan kaynaklanan sübjektif haklarını korumaktır. Konusunu da bu sübjektif hakların tanınması, bunların ihlali veya ihlal tehlikesi durumunda korunması oluşturur. Dolayısıyla hakkı ihlal edilen kişilerin başvurusuyla kişi ile Devlet arasında bir yargılama ilişkisi kurulmuş olur. Kişinin talebine göre bu ilişki dava ilişkisi, çekişmesiz yargı ilişkisi ya da geçici hukuki koruma ilişkisi niteliğinde olabilir. Medeni yargılama hukuku temelde bu ilişkiler üzerine kurulurken birtakım ilkeler de ortaya çıkmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 24 ilâ 33’üncü maddeleri arasında yargılamaya hâkim olan ilkeler düzenlemiştir.
Medeni hukuk yargılamasına hâkim olan ilkelerden biri taleple bağlılık ilkesidir. Bu ilke HMK’nın 26’ncı maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Buna göre, hâkim tarafların talepleri ile bağlıdır. Kanunlarda gösterilen sınırlı sayıdaki istisnalar bir kenara bırakılacak olursa talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Fakat hâkimin duruma göre talep sonucundan daha azına karar vermesinin önünde engel yoktur.
Bazı durumlarda hâkim tarafların talebiyle bağlı değildir. Bu durumlar kanunda açıkça belirtilmiştir. Örneğin Türk Medeni Kanunu’nun 170/3’üncü maddesi uyarınca boşanma istemi ile açılan davada boşanma sebebi ispatlanmış olsa bile hâkim boşanmaya veya ayrılığa karar verebilir.
Taleple bağlılık ilkesi özü itibariyle hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olduğunu ifade eder. Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ilk anlam; tarafın talep etmediği husus hakkında mahkemenin karar veremeyeceğidir. Buna göre tarafın neyi talep edip etmediği ve hâkimin ne hakkında karar verip veremeyeceği dava dilekçesine bakılarak tespit edilir. Bu tespitin konusunu, istenilen hukuki sonuç oluşturur. Bu itibarla hâkimin karar verme sınırı dava dilekçesi ile belirlenmiş olur.
Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ikinci anlam ise; tarafın talebinden fazlasına mahkemece karar verilememesidir (HMK m.26). Taleple bağlılık ilkesine yüklenen bu anlam aynı zamanda 24’üncü maddede ifade edilen “tasarruf ilkesi” ve 25’inci maddesinde yer alan “taraflarca getirilme ilkesi” ile de bağlantılı ve uyumludur.
Nihayet taleple bağlılık ilkesinin bir diğer anlamı ise; hâkimin talep edilenin dışında, farklı bir şeye karar verememesidir. Talep edilenden farklı bir şeye karar verememe, dilekçenin talep sonucu kısmı ile verilen hükmün sonuç kısmının karşılaştırılması suretiyle tespit edilir.
Bununla birlikte taleple bağlı olma, yargılama sonucunda davacının talep ettiği haktan daha azına sahip olduğunun belirlenmesi durumunda uygulanmaz (HMK m. 26). Talepten azına karar verme “çoğun içinde az da vardır” esasına dayanmaktadır. Bu kural ise davacının talep sonucu ile aynı nitelikte olan daha azına karar vermeyi ifade etmektedir. Nitekim dava açıldığında davacının talebi maddi hukukta karşılığa sahip olduğu oranda mahkemeden hukuki koruma sağlanmasıdır. Bir başka ifade ile davacının talebi, beklentisi tam olarak karşılanamadığı hâlde “ ya istediğimin hepsine karar ver ya da hepsine karar veremeyeceksen hiçbir şeye karar verme” anlamını taşımayacaktır. Zira davacının arzusu, maddi hukukta ihlal edildiğine inandığı hakkının dava açılmakla korunması veya yeniden tesisidir.
Yapılan bu kısa açıklamalar çerçevesinde somut olay incelendiğinde; dava dilekçesinde davalı … tarafından el konulmak suretiyle tahrip edilen ve davacının tasarruf imkânını ortadan kaldıran taşınmazların eski hâle getirme bedeli için fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL’nin tahsilinin istenildiği, 29.04.2015 havale tarihli ıslah dilekçesi ile ise bedelin 136.319,91 TL’ye yükseltildiği; söz konusu dilekçelerin içeriğinin eski hâle getirme bedelinin tahsili yönünde olduğu, diğer bir anlatımla davacı vekilinin eski hâle getirme kararı verilmesi şeklinde bir talebinin bulunmadığı, dolayısıyla hâkimin olmayan bir konuyu esas alarak ve bu itibarla talebi aşmak suretiyle eski hâle getirme yönünde bir karar vermesinin mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca, yerel mahkemenin taleple bağlılık ilkesi ve talep sonucunun niceliği dikkate alındığında, taşınmazların eski hâle getirilmesi şeklinde hüküm kurulmasının doğru olmayacağı gerekçesiyle verdiği direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.
Ne var ki, Özel Dairece, davalı … vekilinin hüküm altına alınan alacakların miktarına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı uygun bulunduğundan, davalı … vekilinin hüküm altına alınan alacakların miktarına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 25.09.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.