Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/2808 E. 2021/530 K. 27.04.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/2808
KARAR NO : 2021/530
KARAR TARİHİ : 27.04.2021

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Elazığ 1. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 18.07.2012 tarihli dava dilekçesinde; davalı ile 08.10.2009 tarihinde bakıma muhtaç olması nedeni ile evlendiğini, aralarında yaş farkının fazla olduğunu, davalının kendisine ve çocuklarına saygılı davranmadığını, birlik görevlerini yerine getirmediğini, ziynet eşyalarını alarak evi terk ettiğini, aleyhine nafaka davası açtığını, fiilen bir buçuk yıldır ayrı olduklarını ileri sürerek boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 08.08.2012 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, tarafların her ikisinin de ikinci evlilikleri olduğunu ve önceki evliliklerinden çocuklarının bulunduğunu, davacı ve çocuklarının müvekkiline ve çocuklarına baskı ve şiddet uyguladıklarını, hakaret ettiklerini, kötü davrandıklarını ve son olarak evden kovduklarını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 500TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 30.000TL maddi, 10.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Elazığ 1. Aile Mahkemesinin 04.04.2013 tarihli ve 2012/442 E., 2013/299 K. sayılı kararı ile; davalı tanık anlatımlarından boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin kadına yönelik hakaret ve darp içeren eylemlerinin olduğu, buna karşılık kadın eşin de evlilik süresince eşine karşı olan sorumluluklarını yerine getirmediğinin anlaşıldığı, böyle olunca evlilik birliğinin her iki tarafın kusuru ile temelinden sarsıldığı gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, kadının kişilik haklarının zedelenmiş olduğu belirtilerek yararına 5.000TL manevi tazminat ödenmesine, ancak kadının da kusurlu davranışları bulunması nedeni ile maddi tazminat talebinin reddine, nafaka talebi yönünden ise davalı tarafından eldeki davadan önce açılan bağımsız tedbir nafakası davasının mahkemenin 06.11.2012 tarihli ve 2011/365 E., 2012/788 K. sayılı kararı ile reddedildiği, sözü edilen dosyanın eldeki dosya içerisine alındığı belirtilerek bu gerekçe ile nafaka talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 28.11.2013 tarihli ve 2013/13837 E., 2013/27940 K. sayılı kararı ile;
“…Hüküm davalı (kadın) tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda aynı oranda kusurlu olduklarının anlaşılmasına göre, davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediği gibi, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan hususlara ilişkin temyiz itirazları da yersiz bulunmuştur.
2-Davalının, boşanmaya sebep olan olaylarda kusurunun daha ağır olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece de böyle kabul edilmiştir. Herhangi bir geliri ve malvarlığı bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği toplanan delillerle gerçekleşmiştir. Bu durumda davalı yararına, davacının mali gücü oranında uygun miktarda yoksulluk nafakası tayini gerekirken; daha önce davalının açtığı nafaka davasının “ayrı yaşamakta haklı bulunmaması” sebebiyle reddedilmiş olmasının hukuki dayanağı ve koşulları farklı olan yoksulluk nafakasının reddine gerekçe oluşturamayacağı gözetilmeden yoksulluk nafakası talebinin reddi doğru bulunmamıştır,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. Elazığ 1. Aile Mahkemesinin 18.03.2014 tarihli ve 2014/41 E., 2014/192 K. sayılı kararı ile; her ne kadar bozma kararında kadının bir gelir veya mal varlığının olmadığı şeklinde belirleme yapılmış ise de davalı kadının Diyarbakır Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinde temizlik hizmetlerinde sigortalı olarak çalıştığı, bu çalışmanın boşanma kararının verildiği ve hatta bozma karar tarihinde dahi devam ettiği, davalı bozma sonrası 25.02.2014 tarihli duruşmada “bir gün önce işten ayrıldığını” beyan etmiş ise de her davanın açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilmesi gerektiği, davalının bağımsız tedbiri nafakası davasının “ayrı yaşamakta haklı bulunmaması” sebebi ile değil, hastanede temizlik işlerinde çalışarak o dönem için aylık 650TL gelir elde ettiğinin belirlenmiş olması nedeni ile reddedildiği, sözü edilen dosyanın eldeki dosya içerisine alındığı ve bozma öncesi kararda bu gerekçe ile yoksulluk nafaka talebinin reddine karar verildiği, bu belirlemeler karşısında erkeğin kadına nazaran daha az miktarda emekli gelirinin bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davalı yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 175. maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
12. Bilindiği üzere TMK’nın “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175. maddesi “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. ” hükmünü içermektedir.
13. Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73 E., 2009/118 K. sayılı kararları ile “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.
14. Ayrıca madde metninden de anlaşılacağı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde değildir. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki maddede açıkça belirtildiği gibi kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk T./Ateş D: Türk Medeni Hukuku, Aile Hukuku, İkinci Cilt, Ocak 2019, s. 302).
15. Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir. Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir.
16. Eldeki davada; tarafların 08.10.2009 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının bulunmadığı, her iki tarafın da ikinci evlilikleri olduğu ve önceki evliliklerinden çocuklarının bulunduğu, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilerek boşanmaya karar verildiği, hükmün davalı tarafından temyizi üzerine Özel Dairece kadın eşin herhangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı ve yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği belirtilerek kararın bozulduğu anlaşılmaktadır.
17. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, tarafların boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurlu olduğu noktasında mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin bilgiler incelendiğinde ise; erkek eşin 1934 doğumlu olup evlenme tarihinde 75, dava tarihinde ise 78 yaşında olduğu, adına kayıtlı bir evinin bulunduğu ve bu evde ikamet ettiği, Bağ-Kur emekliliğinden 450TL gelir elde ettiği, bundan başka geliri ve malvarlığının bulunmadığı, kadın eşin ise 1975 doğumlu olup evlenme tarihinde 34, dava tarihinde ise 37 yaşında olduğu, Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesinde temizlik işinde çalıştığı, aylık 650TL maaş aldığı, adına kayıtlı malvarlığının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Tarafların gelir durumları karşılaştırıldığında davacı kadının dava tarihinden itibaren çalışıyor olduğu, düzenli ve sabit geliri bulunduğu gibi elde ettiği gelirin erkek eşe göre daha fazla olduğu, bu hâliyle tarafların gelir durumlarına göre kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceğinden söz edilemeyeceği belirgin olup, yerel mahkemece kadın eşin talep etmiş olduğu yoksulluk nafakasının reddine ilişkin verilen direnme kararı, yerindedir.
18. Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Aşağıda dökümü yazılı 313.85TL’nin temyiz edenden alınmasına,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.04.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.