Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/280 E. 2018/1751 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/280
KARAR NO : 2018/1751
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “icra takibine itirazın kaldırılması” talebinden dolayı yapılan yargılama sonunda Korkuteli İcra (Hukuk) Mahkemesince itirazın kaldırılmasına dair verilen 09.12.2011 tarihli ve 2011/70 E., 2011/153 K. sayılı karar, davalı-borçlu tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 21.06.2012 tarihli ve 2012/2961 E., 2012/21969 K. sayılı kararı ile;
“…Alacaklı tarafından başlatılan, genel haciz yoluyla takibe karşı, borçlunun, süresinde itiraz ettiği, alacaklı vekilinin de itirazın kaldırılması talebi ile icra mahkemesine başvurduğu anlaşılmaktadır.
İİK.nun 68/1 .maddesinde talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye dayanmakta ise, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir.
Somut olayda, borçlu itirazında takip alacaklısı ile olan borç ilişkini kabul etmeyip, takip dışı üçüncü kişi olan münasebetlerinden bahsetmektedir. Takibe dayanak belge İİK.nun 68/1 .maddesinde belirtilen belgelerden olmadığından alacağın varlığı yargılamayı gerektirir.
O halde, mahkemece itirazın kaldırılması isteminin açıklanan, nedenlerle reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir.
Diğer taraftan, …nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereğince hükümde “ gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem icra takibine itirazın kaldırılması istemine ilişkindir.
Davacı-alacaklı vekili borçlunun uzun süredir müvekkiline olan borcunu ödemediğini, İcra Dairesinin 2011/455 sayılı takip dosyasında dayanak teşkil eden belge incelendiğinde Ziraat Bankasına ait 18.10.2010 tarihli ve 6.000,00TL bedelli …’nun borcuna karşılık olarak müvekkil tarafından yapılan bir ödeme olduğunu, borçlu …’nun da itiraz dilekçesinde 6.000,00 TL’nin müvekkil tarafından ödendiğini kabul ettiğini, müvekkili tarafından ödenen 6.000,00TL’nin borçlu …’nun borcu için yapılan bir ödeme olduğunu ileri sürerek icra takibine yapılan itirazın kaldırılmasını ve asıl alacağın %40’ından az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı-borçlu yargılama aşamasında davacıya olan borcu ödediğini, ancak karşılığında ödediğine ilişkin herhangi bir yazılı belge almadığını, bu nedenle bir belge ibraz edemediğini beyan etmiştir.
Yerel Mahkemece davacı-alacaklı tarafından takibe konulan söz konusu banka dekontunun İİK’nun 68. maddesinde sayılan belgelerden olduğu, davalı-borçlunun usulüne uygun davetiyeye rağmen duruşmaya gelmediğinden icra dosyasında itiraz ettiği, borcu ödediğine ilişkin bütün yazılı belgelerini sunması amacıyla adına usulüne uygun isticvap davetiyesi çıkarıldığı, davalı-borçlu bu kez duruşmaya katılmakla birlikte borcunu ödediğine ilişkin yazılı belge ibraz etmediği, davalı-borçlunun borcu ödediğine ilişkin itirazını İİK M.68/1’deki belgelerden biri ile ispat edemediği gerekçesiyle davacı-alacaklının davasının kabulü ile davalı-borçlunun borca itirazının kaldırılmasına ve takip konusu asıl alacak miktarı olan 6.000,00TL’nin %40 oranındaki 2.400,00TL icra inkar tazminatının davalı-borçludan tahsili ile davacı-alacaklıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı-borçlunun temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahkemece takibe dayanak banka dekontunun İİK’nın 68. maddesinde yazılı belge niteliğinde olmadığı, kural olarak alacağın tahsili yargılamayı gerektirdiğinden genel haciz yolu ile takip yapılamayacağı, ancak davalı-borçlunun üçüncü kişi Recep tarafından gönderildiğini düşündüğü paranın ödünç olduğunu savunarak karz ilişkisini inkâr etmediğine göre ödeme ilişkisinin varlığını davalı-borçlunun kanıtlaması gerektiği, davalı-borçlunun da isticvap neticesinde ödeme savunmasını yazılı belge ile kanıtlamadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davalı-borçlu vekili tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından itirazın kaldırılması isteminin kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Başka bir anlatımla mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek ya da daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise yerel mahkemece bozmadan önce yapılan yargılama sonucunda, “…davacı-alacaklı tarafından takibe konulan söz konusu banka dekontunun İİK’nun 68. maddesinde sayılan belgelerden olduğu, davalı-borçlunun borcu ödediğine ilişkin yazılı belge ibraz etmediği…” gerekçesiyle itirazın kaldırılmasına karar verilmiş iken, kararın bozulması üzerine yapılan yargılama sonucu verilen direnme olarak adlandırılan kararda bu kez, “…takibe dayanak banka dekontunun İİK’nun 68. maddesinde yazılı belge niteliğinde olmadığı, kural olarak alacağın tahsili yargılamayı gerektirdiğinden genel haciz yolu ile takip yapılamayacağı, ancak borçlunun üçüncü kişi Recep tarafından gönderildiğini düşündüğü paranın ödünç olduğunu savunarak karz ilişkisini inkâr etmediğine göre ödeme ilişkisinin varlığını borçlunun kanıtlaması gerektiği, borçlunun da isticvap neticesinde ödeme savunmasını yazılı belge ile kanıtlamadığı…” gerekçesine yer verilerek; yeni bir hukuki gerekçeye dayalı direnme olarak adlandırılan karar verilmiştir.
Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı bu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; kararın bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek yeni gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hâl böyle olunca kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı-borçlu vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 12. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE 20.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.