Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/28 E. 2019/991 K. 03.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/28
KARAR NO : 2019/991
KARAR TARİHİ : 03.10.2019

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 28. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 26.10.2011 tarihli ve 2011/96 E., 2011/49 K. sayılı karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.10.2013 tarihli ve 2012/1162 E., 2013/18004 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı vekili, müvekkili banka ile dava dışı … Nakliyat Kömür San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan “Menkul Rehni Sözleşmesi”ne istinaden müvekkili lehine rehnedilen Rus menşeli parça kömürün davalılardan …’a yediemin teslim tutanağı ile yediemin olarak tam ve eksiksiz olarak teslim edildiğini, adı geçen davalının da bu kömürlerle ilgili her türlü hukuki ve cezai sorumluluğu kabul ettiğini, ancak anılan davalının taahhüt etmiş olduğu yükümlülüğü yerine getirmeyerek müvekkili banka lehine rehnedilmiş bulunan kömürlerin müvekkilinin yazılı muvafakati alınmadan antrepolardan taşınmasına göz yumarak denetim ve gözetim sorumluluğunu yerine getirmediğini, davalı şirket ile de banka arasında antrepolara konulan rehinli kömürlerin muhafazası için anlaşma yapıldığını rehinli kömürlerin yerinde olmaması ve tam olarak teslim edilmemesi nedeniyle müvekkili bankanın alacaklı olduğunun tespiti ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla şimdilik 100.000 ABD Dolarının faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının dava dışı … Ltd. Şti.’ne ait stoklanan kömürlerin kendisinin yazılı onayı olmadan satılarak depodan çıkarılmasına 4 yıldır zımni olarak muvafakat verdiğini, bu suretle söz konusu uygulamanın teamül haline geldiğini, esasen davacı ile dava dışı anılan şirket veya onun yan kuruluşlarına verilen kredi ile ithal edilen kömürlerin satılmadan depoda bekletilmesinin kredi sözleşmesinin ruhuna aykırı olduğunu, davanın … Ltd. Şti.’ne ihbar edilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İhbar olunan … Nakliyat Kömür San. ve Tic. Ltd. Şti. ihbara yanıt vermemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı bankanın, dava dışı şirketten alacağı olduğunu ve bunu tahsil edemediğini bu bakımdan rehin sözleşmesine dayalı olarak davalılara başvurduğunu ve bunun doğal sonucu olarak davalıların sözleşmeye aykırı hareket ettiklerini ve zarara uğradığını somut kanıtlarla ortaya koyamadığı, depoda bulunan tüm malların sürekli olarak depodan çıkarılıp satıldığı ve yerine yeni kömürler geldiğinin davacının bilgisi dahilinde olup, bu kapsamda sonradan antrepoya taşınan malların rehine konu olmasının hukuken mümkün görülmediği, rehinli mallar üzerinde tasarruf edilmiş olmasına bağlı olarak rehin sözleşmesinin sona erdiği, bunun sonucu olarak da vedia ve antrepo sözleşmesinin de kendiliğinden ortadan kalktığı, somut olayın tamamen hukuksal niteleme ile çözümlenmesi gerekli olduğundan bilirkişilerin aksi yöndeki oy ve görüşlerinin mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasında yapılan sözleşmelere dayalı olarak davalılara teslim edilen kömür emtiasının davacıya istediği anda teslim edilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı banka ile davalı … arasında düzenlenen 03.04.2007 tarihli “Yediemin Teslim ve Tesellüm Tutanağı” ile davacıya rehinli bulunan kömür emtiası korunması için davacı banka tarafından davalı …’a yediemin sıfatıyla teslim edilmiş olup, anılan tutanakta söz konusu emtianın bankanın yazılı muvafakati olmaksızın kimseye teslim edilmeyeceği ve bankanın ilk talebinde derhal bankaya teslim edileceği hususları kararlaştırılmıştır. Aynı tarihte davacı banka ile davalı Şeniz’in yetkilisi olduğu diğer davalı şirket arasında yapılan “Antrepo Senedi”nde ise dava konusu kömürün Trabzon’daki antrepolarında banka adına tutulduğu, malın ayrı bir bölmede depolandığı, mal üstündeki tüm hakların bankaya ait olduğu, ancak banka tarafından teleks/faks yoluyla gönderilen yetkiyle serbest kalabileceği hususları davalı şirket tarafından kabul edilmiştir. Banka tarafından davalı …’a 09.04.2008 tarihinde gönderilen ihtarname ile yediemin ve antrepo senedine konu kömürlerin hazır edilmesi istenmiş ancak davalılar bu konudaki yükümlülüklerini yerine getirmediklerinden işbu dava açılmıştır. Mahkemece, depoda bulunan tüm malların sürekli olarak depodan çıkarılıp satıldığı ve yerine yeni kömürler geldiğinin davacının bilgisi dahilinde olup, bu kapsamda sonradan antrepoya taşınan malların rehine konu olmasının hukuken mümkün görülmediği, rehinli mallar üzerinde tasarruf edilmiş olmasına bağlı olarak rehin sözleşmesinin sona erdiği, bunun sonucu olarak da vedia ve antrepo sözleşmesinin de kendiliğinden ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece yapılan değerlendirmede davacının üzerinde rehin hakkının bulunduğu davalılara teslim edilmiş emtianın depodan çıkarılarak satıldığı, bu hususu davacının da bildiği, rehin sözleşmesine konu malın satılmış olması nedeniyle rehin sözleşmesinin sona ermiş olduğu, buna bağlı olarak da davalılar ile yapılan vedia ve antrepo sözleşmelerinin de ortadan kalktığı sonucuna varılmıştır. Gerekçede dayanılan “Menkul Rehni Sözleşmesi” davacı ile dava dışı … Nak. Kömür San. Ltd. Şti. arasında yapılmıştır. Davalılar ile davacı banka arasında yapılan sözleşmeler ise rehin sözleşmesi olmayıp, bankanın üzerinde rehin hakkının bulunduğu kömürlerin korunması, saklanması ve banka tarafından istendiği anda bankaya teslim edilmesi yükümlülüklerini içeren yediemin ve saklatım sözleşmeleridir. Davalılar, anılan sözleşmeler ile söz konusu hususları yerine getirmeyi kabul ve taahhüt etmişlerdir. Bu itibarla, taraflar arasında rehin sözleşmesi olmadığı halde işbu davada rehin sözleşmesine dayalı olarak değerlendirmede bulunulması yerinde olmamıştır. Mahkemece rehin sözleşmesine konu kömürün satıldığı ve bunun da davacı tarafça bilindiği, rehin konusu kömürlerin satıldığı hususunu davacının bildiği halde itiraz etmeyip, buna izin verdikten sonra davalılardan teslimini istemesinin mümkün olmadığı sonucuna varılarak da dava reddedilmiş ise de antrepo senedinde, davalılara teslim edilen kömürlerin depoda ayrı bir bölmede depolandığı belirtilmiştir. Bu durumda, davalıların saklaması için ayrı bölümde tutulan davaya konu kömürlerin satıldığı ve bunun da davacı tarafından bilindiği halde buna karşı çıkılmadığı hususları açıklığa kavuşturulmamıştır. Davacı ile davalılar arasında yapılan sözleşmelerde, bankanın yazılı muvafakati olmadan söz konusu kömürün kimseye teslim edilemeyeceği hususu da açıkça belirtilmiştir. Davacı işbu davada, davalıların sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı davrandıkları iddiasına dayanmış, davalılar ise savunmalarında davacının saklatım sözleşmesine konu kömürlerin satılarak depodan çıkarılmasına zımni olarak izin verdiğini ileri sürmüş olmasına göre, davacının depodaki diğer kömürlerin değil de yediemin ve antrepo senedinde belirtilen koşullarda davalılara bıraktığı, bu sözleşmelerde yazılı miktar ve nitelikteki, ayrı bir bölmede tutulduğu belirtilen kömürün satılarak depodan çıkarıldığını bildiği ve bu duruma karşı çıkmadığı hususlarının davalılar tarafından ispatlanması gerekmektedir. O halde mahkemece, davacının davalılara bırakılan kömürün satılarak depodan çıkarıldığını bilip bilmediği, bu duruma izin verip vermediği hususlarının açıklığa kavuşturularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle davacı yararına bozulması gerekmiştir…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda dosya kendisine gönderilen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesince önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davacı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, vedia sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkili ile dava dışı … Nakliyat Kömür San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan “menkul rehni sözleşmesi”ne istinaden müvekkili lehine rehnedilen Rus menşeli parça kömürün davalılardan …’a yediemin olarak tam ve eksiksiz olarak teslim edildiğini, adı geçen davalının da bu kömürlerle ilgili her türlü hukuki ve cezai sorumluluğu kabul ettiğini, ayrıca davalı şirket ile müvekkili arasında antrepolara konulan rehinli kömürlerin muhafazası için sözleşme yapıldığını, ancak davalıların taahhüt etmiş oldukları yükümlülüklerini yerine getirmediklerini ve müvekkili lehine rehnedilmiş bulunan kömürlerin müvekkilinin yazılı muvafakati alınmadan antrepolardan taşınmasına göz yumarak denetim ve gözetim sorumluluğuna aykırı davrandıklarını, rehinli kömürlerin yerinde olmaması ve tam olarak teslim edilmemesi nedeniyle davalıların müvekkilinin zararından sorumlu olduklarını ileri sürerek tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla şimdilik 100.000,00 USD’nin faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili; müvekkillerinin davacı ile dava dışı … Nakliyat Kömür San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan menkul rehin sözleşmesine taraf olmadığını, müvekkillerinin sadece kendilerine ait olmayan depo sahasında depolanan kömürler için gözetim hizmeti verdiğini, dava dışı şirket tarafından ithal edilen kömürlerin Trabzon ilinde bulunan depoda stoklandığını, bu depodaki kömürlerin yine dava dışı şirket tarafından satıldığını ve yerine tekrar ithalat yapılıp stoklandığını, müvekkillerinin belirli aralıklarla depoda yaptığı gözetimler sonucunda kalan kömür miktarını davacıya bildirdiklerini, davacının depoda stoklanan kömürlerin kendisinin yazılı onayı olmadan satılarak depodan çıkarılmasına dört yıldır zımni olarak muvafakat verdiğini ve söz konusu uygulamanın teamül hâline geldiğini, bu nedenle davacının iddia ve taleplerinin kötü niyetli olduğunu ve dürüstlük kuralıyla bağdaşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Yerel mahkemece; davacının dava dışı şirketten alacağı olduğu ve bunu tahsil edemediği için rehin sözleşmesine dayalı olarak davalılara başvurduğu, bunun doğal sonucu olarak davalıların sözleşmeye aykırı hareket ettiklerini ortaya koyması gerektiği, depoda bulunan tüm malların sürekli olarak depodan çıkarılıp satıldığı ve yerine yeni kömürler geldiğinin davacının bilgisi dâhilinde olduğu, bu kapsamda sonradan depoya taşınan malların rehine konu olmasının hukuken mümkün görülmediği, rehinli mallar üzerinde tasarruf edilmiş olmasına bağlı olarak rehin sözleşmesinin sona erdiği, bunun sonucu olarak da vedia sözleşmesinin de kendiliğinden ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasından yapılan vedia sözleşmesinin davacı ile dava dışı şirket arasında yapılan menkul rehni sözleşmesi ile birleşik sözleşme oluşturup oluşturmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalıların davacının zararından sorumlu bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle taraflar arasında yapılan yediemin ve antrepo sözleşmesi olarak adlandırılan sözleşmelerin hukuki niteliğinin belirlenmesinde yarar bulunmaktadır.
Yediemine (güvenilir kişiye) tevdi sözleşmesi vedia sözleşmesinin bir çeşidi olarak 818 sayılı BK’nın 471. (6098 sayılı TBK’nın 569.) maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde; “İki veya daha ziyade kimseler haklarını muhafaza için hukuki vaziyeti munazaalı veya şüpheli olan bir şeyi müstevdie veya yediadile tevdi ederlerse müstevdi veya yediadil bunları bütün alakadarların muvafakati veya hakimin kararı olmadıkça hiç birine iade edemez.” hükmünü haizdir. Buna göre, yediemine tevdi sözleşmesi, yediemin ile vedia veren arasında yapılan ve sözleşme konusu mal üzerindeki tasarrufları engelleme amacı güden bir sözleşmedir. Yediemin ise, iki ya da daha fazla kişinin haklarını korumak üzere hukuki durumu ihtilaflı ya da belirsiz bir malı kendisine tevdi ettikleri üçüncü kişidir. Yediemin, vedia sözleşmesindeki vedia alan gibi, sözleşme konusu malı güvenli bir yerde muhafaza etmek zorundadır. Bu durumda sözleşme konusu malı taraflardan birisine iadesi ya diğerinin rızasıyla ya da mahkeme kararıyla olacaktır.
Somut olayda davacı ile davalı … arasında düzenlenen 03.04.2007 tarihli tutanak “Yediemin Teslim Tutanağı” başlığıyla düzenlenmiş ise de sözleşmeye konu taşınırın hukuki durumu ihtilaflı olmadığından taraflar arasında 818 sayılı BK’nın 471. (6098 sayılı TBK’nın 569.) maddesi anlamında yediemine tevdi sözleşmesinden ziyade 818 sayılı BK’nın 463. (6098 sayılı TBK’nın 561.) maddesinde tanımlanan vedia sözleşmesi (genel saklama sözleşmesi) bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Antrepo, gümrük gözetimi altında bulunan eşyanın konulması amacıyla kurulan ve kuruluşunda aranacak koşulların ve niteliklerin gümrük mevzuatı çerçevesinde belirlendiği depodur. Somut olayda antrepo olarak kabul edilmesi gereken gümrük mevzuatının uygulandığı bir deponun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Aslında taraflarca antrepo olarak adlandırılan yer, bir şekilde davalıların hâkimiyetinde bulunan ve gümrük işlemleri yapılmış malların konulduğu ve ayrıca kömür muhafazası için uygun olan bir depodur. Bu nedenle davalı şirket tarafından davacıya verilen 03.04.2007 tarihli belge “Warehouse Certificate” (antrepo senedi) başlığını taşısa da davacı ile davalı şirket arasında 818 sayılı BK’nın 463. (6098 sayılı TBK’nın 561.) maddesinde tanımlanan vedia sözleşmesi (genel saklama sözleşmesi) bulunduğu kabul edilmelidir.
Ayrıca 03.04.2007 tarihli “Warehouse Certificate” (antrepo senedi) başlığını taşıyan belge ile belirli aralıklarla düzenlenerek davacıya gönderilen “Warehouse Certificate” (antrepo senedi) başlıklı belgelerin “Incolab Services Turkey Ltd.” kaşesi altında şirket yetkilisi sıfatıyla … imzası ile düzenlenmesi ve bu belgelerin davalı şirket tarafından gönderildiğinin davalılar tarafından kabul edilmesi karşısında vedia sözleşmesinin davacı ile davalı şirket arasında kurulduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında yapılan sözleşmelerin esasen vedia sözleşmesi olduğu belirlendikten sonra bu aşamada vedia sözleşmesine ilişkin yasal düzenlemelerin de açıklanması gerekmektedir.
Vedia sözleşmesi (genel saklama sözleşmesi) somut olaya uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 463. ilâ 470. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 561. ilâ 580.) maddeleri arasında “vedia” başlığı altında düzenlenmiştir. Aynı başlık altında yine vedia sözleşmesinin temel özelliklerini içeren fakat kendine has bazı özellikleri olan; usulsüz tevdi, ardiye mukavelesi, otelciye tevdi başlıkları ile diğer muhafaza borcu doğuran sözleşmeler bulunmaktadır.
818 sayılı BK’nın 463. (6098 sayılı TBK’nın 561.) maddesinde vedia sözleşmesi; “İda, bir akittir ki onunla müstevdi, müdi tarafından verilen şeyi kabul ve onu emin bir mahalde hıfzetmeği deruhte eder. Ücret şart edilmedikçe veya hal, müstevdiin ücrete intizarını icabetmedikçe müstevdi ücret istiyemez “ şeklinde tanımlanmıştır. Görüldüğü üzere vedia sözleşmesinin konusu taşınır bir maldır. Bu taşınır mal, misli bir mal olabileceği gibi misli olmayan bir mal da olabilir. Buna göre, vedia sözleşmesi; vedia alanın (saklayan) vedia veren (saklatan) tarafından verilen taşınırı kabul ve onu güvenli bir mahalde muhafaza etme yükümlülüğü altında olduğu ve sözleşmede ayrıca kararlaştırılmadığı takdirde vedia alanın herhangi bir ücret talep edemeyeceği sürekli bir sözleşmedir.
Vedia sözleşmesi, rızaya dayalı bir sözleşme olup, sadece tarafların anlaşmasıyla ve taşınırın tesliminden önce meydana gelmektedir. Sözleşmenin kurulmuş olması için taşınırın teslimi şart değildir. Ancak muhafaza borcu doğaldır ki taşınırın vedia alan tarafından teslim alınmasını ve koruma altına koyulmasını ifade eder. Başka bir deyişle vedia alanın muhafaza borcunun doğması için taşınırın teslimi gerekmekte olup, teslim almadan kaçınılması hâlinde bir “yüküm” ihlali olarak vedia alanın borçlu temerrüdüne düşmesine yol açar.
818 sayılı BK’nın 466. (6098 sayılı TBK’nın 564.) maddesi gereğince, vedia sözleşmesinde teslim edilen taşınır için bir vade tayin edilmiş olsa bile, vedia veren bu vadeye bağlı kalmaksızın, taşınırın iadesini her zaman talep edebilir. Zira Kanun’da açıkça düzenlenmemiş ise de vedia alanın taşınırı geri verme borcu, vedia sözleşmesinin en önemli ve zorunlu unsurlarından biridir. Çünkü vedia alan ancak taşınırı geri vermekle muhafaza borcunu tam olarak yerine getirmiş olur.
Vedia sözleşmesi, eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğindedir. Vedia alanın esas borcu taşınırı emin bir yerde muhafaza etmek ve vedia verenin talebi hâlinde veya belirlenen vadede bunu vedia verene geri vermektir. Vedia veren ise sadece sözleşmede açıkça ücret kararlaştırılmış olması veya hâl ve şartların vedia verenin ücret ödemesini gerekli kılması hali dışında hiçbir borç altına girmemektedir. Sadece vedia alanın sözleşmeyle üstlendiği borçların yerine getirilmesiyle bağlantılı giderler ile muhafaza edilen taşınırın vedia alana verdiği zararları gidermek zorundadır. Bu nedenle vedia sözleşmesi esas itibariyle ivazsız bir sözleşme olmakla birlikte sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça veya hâl ve şartlar gerekli kılmadıkça, vedia sözleşmesi ivazsız bir sözleşmedir.
Vedia verenin sözleşme konusu taşınırın maliki olması şart değildir. Bu nedenle vedia alan kural olarak sözleşmenin sona ermesi durumunda sakladığı taşınırı malikine değil vedia verene geri verme borcu altındadır. Sözleşme yapıldıktan sonra vedia veren taşınır üzerindeki ayni veya şahsi hakkını kaybetse dahi taşınır vedia verene teslim edilmelidir. Çünkü sözleşme vedia veren ile vedia alan arasında yapıldığı için ancak ikisi hakkında haklar ve borçlar doğurmaktadır. Hatta BK’nın 470. (TBK’nın 568.) maddesi gereğince bir üçüncü kişinin sözleşme konusu üzerinde ayni hak iddiasında bulunduğu durumlarda bile vedia alan geri verme borcunu saklatana karşı yerine getirecektir. Bunun tek istisnası sözleşme konusunun adli yoldan haczedilmesi ya da saklayana karşı istihkak davasının açılmasıdır; böyle durumlarda vedia alan, geri verme borcunu vedia verene karşı yerine getiremeyecek ve hacizden ya da istihkak davasından vedia vereni derhal bildirecektir.
Vedia sözleşmesinde vedia alanın muhafaza borcu, bu sözleşmenin konusunu ve amacını oluşturmaktadır. Vedia alan, taşınırı, vedia verenin belirlediği yerde ve onun istediği şekilde muhafaza etmekle yükümlüdür. Bu husus sözleşmede açıkça belirtilmemişse, vedia alan taşınırı güvenli bir yerde ve değeriyle orantılı bir dikkat ve özenle muhafaza etmek zorundadır. Vedia sözleşmesinde muhafaza borcu mutlak nitelikte olup açıkça veya zımnen izin verilmedikçe, vedia alan tevdi edilen taşınırı kullanamaz veya üçüncü kişilere kullandıramaz.
Vedia alan kusursuz olduğunu ispat etmedikçe, taşınırı geri vermemekten veya kötü bir durumda geri vermekten doğan zararı tazmin etmek zorundadır. Zira burada 818 sayılı BK’nın 96. (6098 sayılı TBK’nın 112.) maddesinin uygulanacağı kuşkusuzdur. Başka bir deyişle geri verme vedia alanın kusuru sonucunda gerçekleşemiyorsa geri verme borcu yerine tazminat borcu geçecektir.
818 sayılı BK’nın 469. (6098 sayılı TBK’nın 67.) maddesine göre, birlikte veidayı kabul edenler, ondan müteselsilen sorumlu olurlar. Böylece bir şeyi muhafaza etmek üzere birlikte kabul edenler müteselsilen sorumlu olacaklardır. Görüldüğü üzere burada tarafların iradesi göz önünde tutulmaksızın kanuni bir teselsül öngörülmüştür.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile dava dışı … Nakliyat Kömür Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. arasında 03.04.2007 tarihli rehin sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye konu kömürlerin muhafazası amacıyla aynı tarihte davalılarla ayrı ayrı vedia sözleşmesi yapıldığı ve davalıların müteselsilen sorumluluk altına girdikleri, vedia sözleşmesi gereğince 86,536.230 mton Rus menşeli kömürün 03.04.2007 tarihli yediemin teslim tutanağı ile davalı … tarafından yediemin sıfatıyla tam olarak teslim alındığı anlaşılmaktadır. İşbu davada vedia sözleşmeleri ile davalılara teslim edilen rehinli kömürlerin yerinde olmamasından ve davacıya iade edilmemesinden dolayı davalıların sorumlu oldukları ileri sürülerek tazminat talep edilmektedir. Başka bir deyişle işbu davanın temeli, rehin sözleşmesi dışındaki bir sözleşme olan vedia sözleşmelerinden doğan borçlara aykırılığa dayanmaktadır.
Dava dışı … Nakliyat Kömür Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. ile davacı arasında imzalanmış olan 03.04.2007 tarihli taşınır rehni sözleşmesi gereğince, sözleşme dışı… Ltd.’nin davacı bankadan kullanmış olduğu ve kullanacağı tüm nakdi ve gayrinakdi kredilerden asaleten ve kefaleten doğan borçları nedeniyle 10.000.000,00 Euro’ya kadar kısmının teminatını teşkil etmek üzere Rus menşeli 86.536.230 mton parça kömürün birinci sırada rehin olarak verildiği, asıl borçlu şirket tarafından kullanılan kredinin ödenmemesi üzerine asıl borçlu şirket ile … Nakliyat Kömür Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. aleyhine icra takiplerine başlandığı, alacağın tahsil edilememesi üzerine 09.04.2008 tarihli ihtarname ile davalılardan rehne konu kömürlerin tesliminin istendiği anlaşılmaktadır.
Davacı ile davalılardan … arasında imzalanan 03.04.2007 tarihli yediemin teslim tutanağı gereğince, rehin konusu taşınırlar muhafaza edilmesi için davalı …’a tam ve sağlam olarak teslim edilmiştir. Nitekim bu husus tutanakta; “…Rehin alacaklısı Credit Europe Bank (Hollanda) NV kendisine rehin edilen zilyetliği ve zilyetliğin geçirilmesi suretiyle kendisine teslim olunan, ek listede nitelikleri yazılı menkul malları banka adına bila ücret yediemin sıfatıyla muhafaza ve ilk talebinde derhal Banka’ya iade etme kayıt ve şartıyla …’a tam ve sağlam teslim edilmiştir…” şeklinde belirtilmiştir. Yine davalı şirket tarafından davacıya hitaben düzenlemiş olan 03.04.2007 tarihli antrepo senedi başlıklı belgede; “…86,536.230 mton Rus menşeli kömürü Trabzon’daki antrepolarımızda 0703112 referans numarası ile Credit Europe Bank (Hollanda) NV adına … Nakliyat Kömür Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. lehine tutulduğunu onaylarız. Mal açıkça teşhis edilebilir durumda olup ayrı bölmelerde depolanmıştır…” ibaresi yer almaktadır.
Davalı şirketin dava dışı rehin borçlusu … Nakliyat Kömür Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin denetim ve gözetim işlerini yaptığı, rehin konusu taşınırların konulduğu deponun mülkiyetinin davalılara ait olmadığı, ancak davalıların davacı ile yaptıkları sözleşmelerden depo üzerinde bir şekilde kişisel hakka dayalı hâkimiyetlerinin söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla rehin alacaklısı olan davacı banka, yediemin teslim tutanağı ile 86,536.230 mton Rus menşeli kömürü yediemin olarak rehin borçlusu dışında üçüncü kişi olan davalılara teslim etmiş olmakla taşınır rehni sözleşmesinin oluşmuş bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle 03.04.2007 tarihli yediemin teslim tutanağında ve antrepo senedi başlıklı belgede belirtildiği üzere taşınırın rehin alacaklısı adına üçüncü şahsa teslimi, üçüncü şahsın rehin borçlusunun denetim ve gözetim işini yapması, hatta rehinli taşınırın konulduğu bölme haricindeki bazı yerlerin rehin borçlusu tarafından kullanılması, rehin sözleşmesinin kurulmasına engel oluşturmayacaktır.
Bu durumda taşınır rehni için gerekli olan geçerli bir alacağın bulunduğu, taşınır rehni sözleşmesinde alacağı doğuran hukuki ilişkinin konusu ve miktarı bakımından sınırlama getirildiği, rehin sözleşmesinin konusunun 86.536.230 mton Rus menşeli parça kömür şeklinde belirlendiği, dava konusu kömürlerin davalıların hâkimiyeti altında bulunan depoya konulduğu ve rehin hakkının kurulması için gerekli olan zilyetliğin rehin alana veya üçüncü kişiye devredilmesi şartının da gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla davacı ile dava dışı … Nakliyat Kömür Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. arasında geçerli bir taşınır rehni sözleşmesinin kurulduğunun ve davacının davalılar ile vedia sözleşmesi yaparken taşınır rehni sebebi ile sınırlı aynî hakka sahip olduğunun kabulü gerekmektedir.
Yukarıda bahsedildiği üzere davacı ile davalılar arasında yapılan sözleşmeler rehin sözleşmesi olmayıp, davacının üzerinde geçerli bir rehin sözleşmesine dayalı rehin hakkının bulunduğu kömürlerin korunması, muhafazası ve istendiği anda davacıya teslim edilmesi borçlarını içeren vedia sözleşmeleridir. Bu itibarla, taraflar arasında rehin sözleşmesi bulunmadığı hâlde işbu davada rehin sözleşmesine dayalı olarak değerlendirmede bulunulması yerinde değildir. Zira rehin sözleşmesinin geçerliliğinin sadece muhafaza edilmesi için davalılara teslim edilen taşınır üzerinde davacının ayni ya da şahsi bir hakkının bulunup bulunmayacağı hususunda etkili olması, taraflar arasındaki vedia sözleşmelerini rehin sözleşmesi ile birleşik sözleşme hâline getirmemektedir. Başka bir deyişle davacı ile dava dışı … Nakliyat Kömür Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. arasında geçerli bir taşınır rehni sözleşmesi kurulması ile birlikte davacı tarafından davalılar ile taşınır üzerindeki sınırlı ayni hakka dayalı olarak rehin sözleşmesinden tamamen bağımsız dava konusu vedia sözleşmeleri yapılmıştır. Vedia sözleşmesi yapıldıktan sonra davacı bankanın taşınır üzerindeki ayni veya şahsi hakkı kaybolsa dahi, sözleşme vedia veren ile vedia alan arasında yapıldığı için taşınırın vedia verene teslim edilmesi gerekmektedir. O hâlde işbu davada davalıların vedia sözleşmesi gereğince yüklendikleri borçlarını yerine getirip getirmedikleri hususu tartışılmalıdır.
Davacı ile davalılardan … arasında imzalanan 03.04.2007 tarihli yediemin teslim tutanağında davalı …; bankadan tam ve sağlam şekilde teslim alınan rehinli malların banka adına aynen bila ücret muhafaza edeceğini, bankanın yazılı muvafakati olmadan malları kimseye teslim etmeyeceğini, ancak bankanın ilk talebinde derhal bankaya bulunduğu yerde teslim edeceğini taahhüt etmiştir. Yine davalı şirket tarafından davacıya hitaben düzenlenmiş olan 03.04.2007 tarihli antrepo senedi başlıklı belgede; 86,536.230 mton Rus menşeli kömürün Trabzon’daki antrepoda banka adına tutulduğu, malın açıkça teşhis edilebilir durumda olduğu ve ayrı bölmelerde depolandığı bildirilmiştir. Bu durumda davalılara teslim edilen 86,536.230 mton Rus menşeli kömürün Trabzon’daki depoda ayrı bölmelerde tutulduğu, bankanın yazılı muvafakati olmadan kömürlerin kimseye teslim edilmeyeceğinin davalılar tarafından taahhüt edildiği anlaşılmaktadır.
Vedia sözleşmesinde vedia alanın, en önemli yükümlülüğü muhafaza borcudur. Buna göre, muhafaza borcunun ihlal edilip, taraflar arasındaki sözleşmede vedia verenin yazılı izni olmaksızın rehin konusu malların kimseye teslim edilmemesi kararlaştırılmış olmasına rağmen; rehin konusu malların dava dışı rehin borçlusu şirkete teslim edildiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Zira davacı işbu davada, davalıların yazılı muvafakati olmaksızın rehin konusu malları dava dışı şirkete teslim etmek suretiyle vedia sözleşmelerden kaynaklanan borçlarına aykırı davrandıkları iddiasına dayanmış, davalılar ise davacının vedia sözleşmelerine konu kömürlerin dava dışı şirkete teslim edilerek depodan çıkarılmasına zımni olarak muvafakat verdiğini savunmuştur.
Bu durumda depodaki diğer kömürlerin değil de yediemin tutanağı ile antrepo senedinde belirtilen koşullarda davacı tarafından davalılara teslim edilen ve ayrı bir bölmede tutulduğu belirtilen 86,536.230 mton Rus menşeli kömürün dava dışı rehin borçlusu şirkete teslim edilerek depodan çıkarıldığını davacının bildiği ve bu duruma karşı çıkmadığı hususlarının davalılar tarafından ispatlanması gerekmektedir.
Davalı şirket tarafından vedia sözleşmeleri sonrasında sözleşmelere konu kömürlerin bulunduğu Trabzon deposundaki kömür miktarı için belirli aralıklarla antrepo senedi başlıklı belgelerin davacıya gönderildiği, davacının ise bu belgelere itirazının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu belgelere göre Trabzon deposunda; 25.04.2007 tarihi itibariyle 12.066.412 mton kömür bulunduğu, 03.05.2007 tarihi itibariyle 49.271.517 mton kömür bulunduğu, 12.06.2007 tarihi itibariyle 36.363.671 mton kömür bulunduğu, 30.06.2007 tarihi itibariyle 179.387.169 mton kömür bulunduğu, 10.09.2007 tarihi itibariyle 173.895.310 mton kömür bulunduğu ve 03.01.2008 tarihi itibariyle 20,125.242 mton kömür bulunduğu bildirilmiştir. Davalı şirket tarafından 30.06.2007 tarihi itibariyle 179.387.169 mton kömür bulunduğu yönündeki bildirim sonrası davacı ile dava dışı … Nakliyat Kömür Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. arasında daha önce rehnedilerek davalılara teslim edilen 86.536.230 mton kömür miktarı düşülmeden depoda bulunduğu bildirilen 179,387.169 mton Rus menşeli kömürün tamamı için 08.08.2007 tarihli başka bir menkul rehni sözleşmesi yapıldığı görülmektedir.
Bu durumda ayrı bölmelerde tutulduğu belirtilen ve bankanın yazılı muvafakati olmadan kimseye teslim edilmeyeceği taahhüt edilen kömürlerin dava dışı şirkete teslim edilmesine davacının zımni muvafakat ettiğinin ispatlanması gerekmektedir. Başka bir deyişle davalıların sözleşmeler ile yüklendikleri muhafaza borcu karşısında, satılması için dava dışı şirkete teslim edilen kömürlerin, rehinli olan ve ayrı bölmelerde tutulduğu bildirilen 86,536.230 mton Rus menşeli kömürler haricindeki diğer kömürler olmadığının bizzat rehinli kömürler olduğunun ispat yükü davalılar üzerindedir.
O hâlde davacının, vedia sözleşmeleri gereğince davalılara bırakılan 86,536.230 mton Rus menşeli kömürün depodan çıkarıldığını bilip bilmediği, davalılar tarafından yapılan bildirimlerde rehinli kömürlerin mi yoksa rehinli kömürler haricindeki diğer kömürlerin mi kastedildiği hususlarının açıklığa kavuşturularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana iadesine, aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 03.10.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.