YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/270
KARAR NO : 2020/653
KARAR TARİHİ : 22.09.2020
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “şikâyet” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Antalya 3. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin kabulüne ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.
2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Alacaklı İstemi:
4. Alacaklı vekili 15.04.2014 tarihli şikâyet dilekçesinde; borçlu aleyhine başlattıkları genel haciz yolu ile icra takibinin Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin itirazın iptali kararı ile kesinleşmesinden sonra icra dairesi tarafından yapılan 28.05.2013 tarihli dosya hesabında bakiye borcun 17.867,20TL olarak hesaplandığını, borçlunun bu hesap işlemine karşı şikâyette bulunmadığını, dosya hesabının kesinleşmesine rağmen icra memurluğunca borçlunun 21.03.2014 tarihli talebine istinaden takip talebinde takipten sonrası için talep edilen gecikme tazminatının hesap edilmeyerek 13.08.2013 tarihinde dosya borcunun tamamı ödendiğinden icra dosyasının işlemden kaldırılmasına dair kararın taraf vekillerine tebliğine, 10 gün içinde itiraz edilmez ise hacizlerin kaldırılmasına dair işlem tesis edildiğini, ancak takip talebinde talep edilen %10 gecikme tazminatının faiz olmadığını, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 20. maddesi gereğince %10 oranında gecikme tazminatı olduğunu, hesaplamada dikkate alınması gerektiğini, Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde takip talebinde asıl alacağın 1.475,00TL olmasına rağmen, itirazın iptaline ilişkin kararın hüküm kısmında 1.375,00TL asıl alacak üzerinden takibin devamına karar verildiğini, buna 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 20. maddesi gereği aylık %10 üzerinden hesaplanacak gecikme tazminatının da dahil olduğunu, Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesince borçlu vekilinin faiz oranları ile ilgili hükmün infazında tereddüt olduğuna ilişkin tavzih talebinin reddine karar verildiğini ileri sürerek icra dosyanın işlemden kaldırılması ile hacizlerin kaldırılmasına dair 28.03.2014 tarihli memurluk işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Borçlu Cevabı:
5. Borçlu vekili 18.04.2014 tarihli cevap dilekçesinde; Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin itirazın iptaline ilişkin kararına istinaden icra dairesi tarafından yapılan 13.06.2013 tarihli dosya hesabında 2.953,80TL bakiye borç hesaplandığını ve bu miktarı 26.06.2013 tarihinde icra dosyasına ödediklerini, icra memuru tarafından borç ödendiğinden dosyanın infaz olduğuna dair 13.08.2013 tarihli yazı düzenlendiğini, ancak alacaklı vekilinin talebi üzerine yeniden bakiye borç hesabı yapıldığını, itirazın iptaline ilişkin mahkeme kararında takibin asıl alacak yönünden devamına karar verildiğini ve alacaklının fazlaya ilişkin taleplerinin reddedildiğini, ayrıca asıl alacağa faiz işletilip işletilmeyeceği veya hangi faiz oranının işletileceğinin de belirtilmediğini, bu hususta tavzih talepli dilekçenin Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesince tavzih gerektirecek bir konu olmadığından reddedildiğini, alacaklının itirazın iptaline ilişkin mahkeme kararına göre faiz talep etme hakkı bulunmadığını belirterek şikâyetin reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Antalya 3. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 11.11.2014 tarihli ve 2014/442 E., 2014/1198 K. sayılı kararı ile; dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin itirazın iptaline ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde itirazın iptali kararının faize ilişkin bölümünün takip tarihinden önce işlemiş faize ilişkin olduğu, takip tarihinden sonrası için ise ödeme emrinin tebliğini takip eden 7 günlük yasal ödeme süresinden sonra borçlunun temerrüde düştüğünün kabul edilmesi gerektiği, bu tarihten sonrası için Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 20. maddesine göre talep edildiği anlaşılan %10 gecikme tazminatı oranına göre bakiye dosya borcunun hesaplanarak dosyanın infaz edilip edilmediğinin tespit edilmesi gerektiği gerekçesiyle şikâyetin kabulü ile dosyanın işlemden kaldırılması ve taşınmaz üzerindeki haczin kaldırılmasına ilişkin icra müdürlüğü işleminin iptaline evrak üzerinden karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 06.10.2015 tarihli ve 2015/10129 E., 2015/23245 K. sayılı kararı ile;
“… Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Alacaklı taraf icra mahkemesine başvurusunda, özetle; takip dosyasında yapılan 28.05.2013 tarihli dosya hesabının borçlu tarafa tebliğ edildiğini, itiraz edilmeyerek borç miktarının kesinleştiğini, ancak icra memurluğu tarafından, itirazın iptaline dair mahkeme kararı ve gecikme tazminatı yok sayılarak, dosyanın infaz edilmiş sayılmasına ve taşınmaz üzerindeki haciz ile dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğini ileri sürerek, anılan icra müdürlüğü işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Takip dosyası incelendiğinde; alacaklı tarafından borçlu … hakkında işleyecek aylık %10 gecikme faizi ile birlikte aidat alacağına dayalı genel haciz yolu ile ilamsız takip başlatıldığı, borçlu tarafın itirazı ve alacaklının itirazın iptaline ilişkin başvurusu üzerine verilen Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 21.06.2012 tarih ve 2011/279 Esas, 2012/1152 Karar sayılı kararı ile; “davanın kısmen kabulü ile itirazın iptaline, 1375TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacak likit olduğundan asıl alacak üzerinden davalının %40 icra inkar tazminatı ödenmesine” karar verildiği görülmüştür.
Somut olayda, itirazın iptaline ilişkin ilam bulunduğuna göre, takip dosyasındaki hesaplamanın bu ilama uygun yapılması zorunludur. Yine ilamın hüküm kısmının aynen infazı zorunlu olup, dar yetkili icra mahkemesi yorum yoluyla hüküm kısmını değiştiremez (HGK’nun 08/10/1997 tarih ve 1997/12-517 Esas, 1997/776 Karar sayılı kararı). İcra müdürü de itirazın iptaline ilişkin ilamın hüküm fıkrası ile bağlı olup, mahkeme kararını yorumlayarak işlem tesis edemez. Aksi durum, ilama aykırılık nedeniyle İİK’nın 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikâyete tâbidir.
İtirazın iptali kararında 1375TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiğine göre, bu miktara takip tarihinden itibaren değişen oranlarda yasal faiz uygulanması gerekir.
O hâlde mahkemece, gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz hesaplanarak, dosyanın infaz edildiği dosya hesabı tarihi itibariyle İİK’nın 17. maddesine göre bakiye alacak olup olmadığı belirlenip, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, infazı kabil olmayacak şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Antalya 3. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 23.02.2016 tarihli ve 2015/1221 E., 2016/165 K. sayılı kararı ile; Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesi kararının takip öncesi tahakkuk etmiş alacağın belirlenerek verildiği, takip kesinleştikten sonra tahakkuk edecek miktarın Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerine göre belirlenmesi gerektiği gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; site yönetimi tarafından aidat alacağının tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte, takip talebinde takip sonrası için aylık %10 gecikme faizi talep edilmesi, borçlunun takip konusu borca, işlemiş ve işleyecek faize itirazı üzerine alacaklının duran takibin devamını sağlamak üzere açtığı itirazın iptali davasında Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesince “…itirazın iptali ile 1.375,00TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine…” karar verilmesi karşısında, takip tarihinden sonraki dönem için 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 20. maddesine göre %10 oranında gecikme faizi oranının mı yoksa değişen oranlarda yasal faiz oranlarının mı uygulanması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67. maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. İtirazın iptali davası, müddeabihi; takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir davadır. Mahkeme genel hükümlere göre yapacağı inceleme sonucunda, borçlunun borçlu olduğu kanısına varırsa, borçlunun itirazının iptaline (ve şartları varsa icra inkâr tazminatına) karar verir. Mahkeme, alacaklının takip konusu yaptığı alacağının mevcut olmadığı sonucuna varırsa, itirazın iptali davasının reddine karar verir. Bu ret kararının kesinleşmesi ile alacaklının başlatmış olduğu (ve borçlunun itirazı ile duran) icra takibi iptal edilmiş sayılır.
13. Belirtmek gerekir ki ilamların infazı sırasında icra müdürlüklerince ilamın hüküm kısmı dikkate alınarak kararların infazı gerçekleştirilmelidir. İcra dairesi, ilamların hüküm bölümünü aynen infazla görevlidir. Sınırlı yetkili icra mahkemesinin hükümde yer almayan bir hususu yorum yoluyla ilama eklemesi ya da var olan bir hususu çıkarması olanağı yoktur. Bu nedenledir ki yerleşik yargısal uygulamada, ilamların infaz edilecek kısmının, hüküm bölümü olduğu, hükmün içeriğinin aynen infazı gerektiği ve gerek icra dairesi ve gerekse sınırlı yetkili icra mahkemesinin ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip olmadığı kabul edilmiştir. Nitekim bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.10.1997 tarihli ve 1997/12-517 E. -1997/776 K.; 22.03.2006 tarihli ve 2006/12-92 E.-2006/85 K.; 25.06.2008 tarihli ve 2008/12-451 E.- 2008/453 K., 17.06.2009 tarihli ve 2009/12-239 E., 2009/268 K, 03.03.2010 tarihli ve 2010/12-124 E., 2010/110 K., 06.02.2013 tarihli ve 2012/12-603 E., 2013/211 K., 16.06.2014 tarihli ve 2013/12-1310 E., 2014/532 K., 28.05.2019 tarihli ve 2017/8-1916 E., 2019/616 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
14. Yukarıda açıklandığı üzere icra dairesi itirazın iptaline ilişkin ilamın hüküm fıkrası ile bağlı olup, mahkeme kararını yorumlayarak işlem tesis edemez. Aksi durum, ilama aykırılık nedeniyle İİK’nın 16. maddesinin 2. fıkrası uyarınca süresiz şikâyete tâbidir.
15. Somut olayda; alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile takipte 1.375TL asıl alacak, 2.527,5TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.902,5TL’nin işleyecek aylık %10 gecikme faizi ile talep edildiği, ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun yasal süresinde icra dairesine verdiği itiraz dilekçesinde borca, işlemiş ve işleyecek faize itiraz ettiği, alacaklının duran takibin devamını sağlamak üzere açtığı itirazın iptali davasında Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 21.06.2012 tarihli ve 2011/279 E., 2012/1152 K. sayılı kararı ile “1- Davacının davasının kısmen kabulü ile; 2- Davalının Antalya 7. İcra Dairesinin 2004/3755 E. sayılı takip dosyasında itirazın iptali ile 1.375,00TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, 3- Fazlaya ilişkin talebin reddine…” karar verildiği, mahkeme kararının borçlu vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 22.01.2013 tarihli ve 2012/14315 E., 2013/793 K. sayılı kararı ile miktar yönünden temyiz dilekçesinin reddine karar verildiği, borçlu vekilinin 09.04.2013 tarihli dilekçesi ile uygulanacak faiz oranları hükümde bildirilmediğinden tavzih talebinde bulunduğu, Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 17.04.2013 tarihli kararı ile talep konusunun 6100 sayılı HMK’nın 305. maddesinde bahsi geçen tavzihi gerektirir hususlardan olmadığından reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
16. Şu hâle göre borçlu ödeme emrinde talep edilen işleyecek faize de itiraz etmiş olup, itirazın iptali davası işleyecek faiz oranını da kapsar. Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen; alacaklının fazlaya ilişkin talebinin reddi kararı, işlemiş ve işleyecek faize itirazın iptali talebine ilişkindir. Bu durumda; kesinleşmiş olan itirazın iptali kararına göre icra takibinde takipten sonrası için faiz istenemez.
17. Ancak ne var ki uyuşmazlığa konu olayda, alacaklı vekilinin şikâyet yolu ile başvurması üzerine Antalya 3. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 11.11.2014 tarihli şikâyetin kabulü kararına karşı borçlu vekili tarafından verilen 08.12.2014 tarihli temyiz dilekçesinde ve Antalya 3. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 23.02.2016 tarihli direnme kararına karşı borçlu vekili tarafından verilen 01.03.2016 tarihli temyiz dilekçesinde “…Alacaklının talep edebileceği faiz yasal faizdir. Müvekkil de bu şekilde hesaplanacak borcu ödemeye hazırdır…” şeklinde beyanda bulunulmuştur. Bu hâli ile alacaklı lehine usuli kazanılmış hak doğmuş olup, bu nedenle takipten sonrası için değişen oranlarda yasal faiz uygulanması gerektiğinden, itirazın ipali davası neticesinde takibin devamına karar verilen asıl alacak miktarı 1.375,00TL’ye takip tarihinden itibaren değişen oranlarda yasal faiz uygulanarak icra dairesince dosyanın infaz edildiğinin belirtildiği dosya hesabı tarihi itibariyle bakiye alacak olup olmadığı belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
18. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; borçlunun icra dairesine verdiği itiraz dilekçesinde işleyecek faiz oranına itiraz etmediği, bu nedenle itirazın iptali kararı ile birlikte takibin aylık %10 oranında işleyecek faiz üzerinden devam etmesi gerektiğinden direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
19. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 22.09.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde borçlunun ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine itirazı icra takibini kendiliğinden durdurur. İtiraz üzerine duran icra takibine itiraz hükümden düşürülmedikçe devam edilemez, borçluya karşı hiçbir icra takip işlemi yapılamaz.
Borçlu borcun bir kısmına itiraz etmiş ise (İİK m. 62/4) borçlunun kabul ettiği miktar için takip durmaz. Alacaklı borçlunun kabul ettiği miktar yönünden takibe devam edilmesini, borçlunun mallarının haciz edilmesini talep edebilir.
Borçlu takip talebinde asıl alacağa işlemiş ve işleyecek faize ve faiz oranına itiraz edebilir. Sadece işlemiş faize itiraz etmiş ise asıl alacağa takip tarihinden itibaren talep edilen faiz oranı üzerinden takibe devam edilir. Borçlu işleyecek faiz oranının takip talebinden itibaren istenen faiz oranı değil de yasal faiz oranı olması gerekçesi ile işleyecek faiz oranına itiraz etmiş ise, bu orana itiraz icra mahkemesince kaldırılmadıkça veya genel mahkemede itiraz iptal edilmedikçe takip talebinden itibaren asıl alacağa borçlunun benimsediği yasal faiz oranından faiz yürütülür. İşleyecek faize itiraz ile faiz oranına itiraz birbirinden farklı itirazlar olup işleyecek faize itirazın içinde faiz oranına da itiraz olduğu (çoğun içinde azın da bulunduğu ilkesinden yola çıkılarak) sonucuna varılamaz.
Borçlunun icrada itirazı ile duran icra takibine devam edebilmesi için alacaklı itirazın iptali (İİK m. 67) veya itirazın kaldırılması (İİK m.68, 70) yollarından birine başvurması gerekir.
İİK m. 67 de düzenlenen itirazın iptali davası (müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan) normal bir eda davasıdır (Kuru, Baki; İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013 s. 248).
Hukuk Genel Kurulun da itirazın iptal davasının eda davası olduğu görüşündedir. HGK 3,5 2006; 19/260-251 (YKD 2007/4 s. 626-631).
İtirazın iptali davasının tahsil davası olup olmadığı öğretide tartışmalıdır. Ancak mahkemece itirazın iptali davası sonucunda itirazın iptaline karar vermiş ise ve ayrıca “.. TL alacağın davalıdan tahsiline karar vermese dahi alacaklı bu ilamın kesinleşmesini beklemeden itirazla durmuş olan ilamsız takip dosyasına koyarak takibe devam edilmesini isteyebilir. Asıl alacağa itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi ve takip tarihinden sonra istenen işleyecek faiz oranı hakkında bir karar verilmemesi hâlinde takipte istenen asıl alacağa takip tarihinden itibaren takip talebinde istenen ve kesinleşen faiz oranı işletilmesi ve bu şekilde takip alacağının hesaplanması sonucunu doğurur.
Yukarıda yapılan açılmalardan da anlaşılacağı üzere itirazın iptali davası aynı zamanda takip hukuku alanında sonuçları olan bir eda ve maddi hukuk davasıdır.
Yukarıda belirtilen ilke ve kurallar ışığında somut olayı incelediğimizde; Alacaklı Site Yönetimi 10.05.2004 tarihli takip talebinde borçludan apartman aidat alacağı, bu alacağı takibe kadar %10 aylık faizden hesaplandığı, işlenmiş faiz toplamının takip tarihinden itibaren aylık %10 işleyecek faizle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Borçlu ödeme emrine karşı icra dairesine verdiği itiraz dilekçesinde site aidatlarını ödediğinden aidat borcu bulunmadığını, aidat borçlarına karşı temerrüt ihtarında bulunulmadığından asıl alacağa faiz işletilemeyeceğini bu nedenle takip konusu borç miktarına, işlemiş faize ve işleyecek faize itiraz etmiştir.
Borçlunun faiz oranına ayrıca bir itirazı bulunmamaktadır.
Alacaklının Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinden itirazın iptali davası açması üzerine mahkemece davacının davasının kısmen kabulüne, davalının Antalya 7. İcra müdürlüğünün 2004/3755 Esas sayılı takip dosyasında itirazın iptali ile 1.375TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacak likit olduğundan asıl alacak üzerinden davalının %40 icra inkar tazminat ödemesine karar verilmiş, karar gerekçesinde, borçlunun aidat alacağını ödediğini ispatlayamadığı ancak borçluya aidat alacak kararları tebliğ edilmediği için faizden sorumlu olmayacağı belirtilmiştir.
BK 101 ve (TBK 117) maddesi borçlunun temerrüdünü düzenlemektedir. Anılan hükme göre muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer. Mahkemece böyle bir ihtar olmadığı için temerrüdün oluşmadığını ve takip talebine kadar temerrüt faizi istenemeyeceğini gerekçede vurgulandıktan sonra fazlaya ilişkin alacakların itirazın iptali istemini reddetmiştir. Bu kararla borçlunun işlemiş faize itirazı geçerli kabul edilmiş olup takip işlemiş faiz yönünden durmaya devam edecektir. Ancak borçluya tebliğ edilen ödeme emri temerrüt ihtarı yerine geçeceğinden asıl alacağa ödeme emrinin tebliğinden itibaren işleyecek faiz işletilmesi gerekir.
Zaten itirazın iptali ve 1.375TL asıl alacak üzerinden talebin devamı kararı, 1.375TL’ye ödeme emrinin tebliğinden itibaren takip tarihinde istenen ve itiraz edilmeyerek kesinleşen faiz oranı işletilerek tahsil edilmesini emretmektedir. İtirazın iptali kararında 3. bentte yazılan “Fazlaya ilişkin talebin reddine” hükmünün, takip tarihinden sonrada asıl alacağa faiz yürütülmeyeceği, işleyecek faize itirazın iptali isteminin de reddedildiği sonucu çıkarılamaz.
Kaldı ki borçlu, mahkemeye verdiği tavzih dilekçesinde takip talebinden itibaren işleyecek faiz isteneceği şeklinde hükmü anlamış sadece hükmün infazında tereddüt olmaması için hükümde faiz oranının da belirtilmesini talep etmiş mahkemece sadece işlemiş faiz yönünden alacaklının talebinin reddedildiğini, takip tarihinden sonra işleyecek faiz hususunda hüküm kurmalarının mümkün olmadığı belirtilerek tavzih talebinin reddine karar verilmiştir.
Öte yandan borçlu 16.03.2013 tarihli ve takip sonrası aylık %10 üzerinden faiz hesap edilerek bulunan dosya borcuna KMK 20. maddesinde 14.11.2007 tarihinden sonrası için aylık %5 gecikme faizi ve (tazminatı) düşünüldüğünden bu tarihten sonrası için aylık %5 yerine %10 faizden hesaplama yapılmasına itiraz etmiştir. Borçlu bu talebi ile de takipten sonrası için KMK 20. maddesine göre faiz işletilmesi gerektiğini kabul etmektedir.
Alacaklının şikâyete konu yaptığı 28.03.2014 tarihli memurluk işleminde itirazın iptali ilamında faiz konusunda hüküm bulunmadığı için takip sonrası faiz işletilemeyeceği, dosya borcunun takip sonrasında borçlu tarafından ödendiğinden dosyanın infazının işlemden kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Şikâyet üzerine, İcra mahkemesince şikâyetin kabulü ile memurluk işleminin iptaline karar verilmiştir. Karar gerekçesinde itirazın iptali kararında sadece işlemiş faize itirazın iptal talebinin reddedildiği ödeme emrinin tebliğinden 7 günlük ödeme süresinden sonra borçlu temerrüde düştüğü için takipten sonrası için KMK 20. maddeye göre talep edilen aylık %10 gecikme tazminatı ile birlikte dosya borcunun hesaplanması gerektiği vurgulanmıştır.
Borçlu vekilinin temyizi üzere Özel Dairece “itirazın iptali kararında 1.375TL asıl alacak üzerinden takibin devamına fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiğine göre bu miktara takip tarihinden itibaren değişen oranlarda yasal faiz uygulanmaz” gerektiği gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Oysa borçlunun icra dairesinde ödeme emrine itirazında faiz oranına itirazı olmadığı için faiz oranı itirazı iptal davasının konusu değildir. Zaten itirazın iptali kararında faiz oranına ilişkin bir hüküm yoktur. Mahkemece itirazın 1.375TL asıl alacak üzerinden kaldırılıp takibin takip talebinde talep edilen ve KMK 20. maddesine göre hesaplanan faiz oranı üzerinden devam etmesi takip hukukunun bir gereğidir. Faiz oranına icra dairesinde itiraz edilmediği için takip talebinde faizin türü (KMK m.20) kesinleşmiştir. Artık KMK 20. maddesine göre değişen oranlarda takip sonrası faiz işletilerek dosya borcu hesaplanmak durumundadır.
KMK 20. maddesi uyarınca apartman aidat alacağı için öngörülen faiz oranı da bir tür yasal faiz olup KMK 20. maddesi uyarınca faiz oranı 10.05.2004 takip tarihi itibari ile aylık %10 ise de bu oran 14.11.2007 tarihinden sonra aylık %5’e düştüğü için dosya borcu değişen bu oranlara göre hesaplanmalıdır.
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık takip tarihinden itibaren asıl alacağa 634 sayılı KMK 20. maddesine göre aylık %10 faiz oranının mı yoksa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda yasal faizin mi uygulanması gerektiğine ilişkindir.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında takip tarihinden sonra faiz işletilmesi konusunda olmayıp uygulanacak faiz oranında olduğu hâlde Hukuk Genel Kurulunun değerli çoğunluğu itirazın iptali kararında geçen “fazlaya ilişkin talebin reddine” hükmü dolayısıyla işleyecek faizin istenemeyeceği ancak borçlunun kabulü nedeniyle takip tarihinden itibaren asıl alacağa değişen oranlarda yasal faiz istenebileceği görüşüne katılamıyorum.
İtirazın iptali kararında geçen bu ret kısmının işlemiş faizle ilgili olduğu, itirazın iptali ve 1.375TL asıl alacak üzerinde takibin devamı kararının anılan alacağın takipte istenen ve itiraza uğramayıp kesinleşen KMK 20. maddesi uyarınca istenen aylık %10 ve değişen oranlarda faiz işletilerek takibin devamı anlamına geldiğinden direnme kararının onanması gerektiği görüşündeyim. Bu nedenlerle sayın çoğunluğun aksi yöndeki değişik bozma görüşüne katılamıyorum.