Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/2656 E. 2018/1897 K. 12.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/2656
KARAR NO : 2018/1897
KARAR TARİHİ : 12.12.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 33. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 14.04.2016 tarihli ve 2016/622 E., 2016/170 K. sayılı karar davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 03.10.2016 tarihli ve 2016/12951 E., 2016/12011 K. sayılı kararı ile;
(…Dava, davacının yurt dışı borçlanmasının 10.04.1978 tarihinden itibaren 5000 gün olarak yapılması gerektiğinin tespiti ve buna göre yaşlılık aylığı miktarının yeniden tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı 27.01.2005 tarihinde 3201 sayılı yasaya göre yurt dışında 01.12.1977-30.09.2000 tarihleri arasında hizmetini borçlanma talebinde bulunmuştur. Kurumca borçlanma talebi kabul edilerek 10.04.1978-30.09.2001 tarihleri arası 8450 gün karşılığı borç tahakkuk cetveli düzenlenmiş davacı 5000 gün karşılığı borçlanma bedelini 23.01.2012 tarihinde ödemiştir.
Davacıya 5000 gün yurt dışı borçlanması esas alınarak 01.02.2012 tarihinden itibaren aylık bağlanmıştır.
Aylık bağlama aşamasında borçlanmaya konu süre 10.11.1987-30.09.2001 yıllarına mal edilmiştir.
3201 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin 1’inci fıkrasına göre Kurumca yapılan borçlanma tahakkuk işlemi yerinde olduğu gibi Kurumca düzenlenen borçlanma cetvelindeki süreye ait borçlanma bedelinin herhangi bir ihtirazi kayıt konulmadan ödenmesi karşısında eldeki davanın reddi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının yurt dışı borçlanmasının 10.04.1978 tarihinden itibaren 5000 gün olarak yapılması gerektiğinin tespiti ile düzeltilen borçlanma tarih aralıklarına göre yaşlılık aylığı miktarının yeniden belirlenmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin 28.01.2005 tarihli dilekçesi ile yurt dışında geçen hizmet sürelerinin bir bölümünü 3201 sayılı Kanun’a göre borçlanmayı talep ettiğini, 10.04.1978 – 30.09.2001 tarihleri arasına ilişkin olarak 8450 gün tahakkuk ettirilen prim borcundan 10.04.1978 – 30.02.1992 tarihleri arasına ilişkin olmak üzere 5000 gün karşılığı 17.500,00 USD’yi 19.01.2012 tarihinde davalı Kuruma ödeyerek 30.01.2012 tarihinde tahsis talebinde bulunduğunu, talebinin yaş ve sigortalılık süresi yönünden davalı Kurum tarafından reddedilmesi üzerine 29.03.2012 tarihinde Ankara 11. İş Mahkemesinin 2012/253 Esas sayılı dosyası ile açmış olduğu davada Türk – Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29/4. maddesi gereğince 10.04.1978 tarihinin davacı için Türkiye sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilerek aylık talep tarihini takip eden aybaşı olan 01.02.2012 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verildiğini, söz konusu kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, davalı Kurum tarafından kesinleşen mahkeme kararına göre 29.01.2015 tarihli aylık bağlama kararı ile davacıya yaşlılık aylığının bağlandığını, ancak yaşlılık aylığı bağlama kararı incelendiğinde davacının aylık bağlamaya esas yıllık kazanç dönemleri belirlenirken borçlanarak ödediği 5000 günün tahakkuk cetvelindeki 10.11.1987 – 30.09.2001 yılları arasındaki tarih aralıklarının esas alınarak düşük aylık bağlandığının anlaşıldığını, bunun üzerine davalı Kuruma 08.04.2015 tarihli dilekçe ile itiraz edildiğini, ancak davalı Kurumun itirazı reddettiğini, Kurum işleminin hatalı olduğunu ileri sürerek davacının borçlanmak suretiyle ödediği prim günlerinin mahkeme kararı ile Türkiye sigorta başlangıç tarihi olarak kabul edilip kesinleşen 10.04.1978 tarihinden itibaren 5000 gün olacak şekilde intibakı ile düzeltilen bu borçlanma tarih aralıklarına göre aylık bağlamaya esas yıllık kazanç dönemlerinin yeniden tespiti, bağlanmış olan yaşlılık aylığının buna göre başlangıç tarihinden itibaren yeniden bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili; müvekkili Kurum tarafından davacı hakkında tesis edilen işlemde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; Davacının borçlanmak sureti ile ödediği primlerin Türkiye Sigorta başlangıç tarihi olan 10.04.1978 tarihinden itibaren 5000 gün olacak şekilde intibakı ile intibak uyarınca yaşlılık aylıklarının yeniden belirlenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Hükmün davalı … vekili tarafından temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece aylık bağlama kararında hizmet başlangıcı 10.04.1978 tarihi kabul edilerek aylık bağlandığı, ancak kısmi ödemenin 10.04.1978 tarihinden itibaren intibakının yapılmadığı, 3201 sayılı Kanun kapsamında yapılan borçlanmada Kurum tarafından borçlanılan sürenin hangi döneme mal edileceğine ilişkin işlemlere ihtirazi kayıt koşulunun bulunmadığı ve hizmet başlangıcı tarihinden itibaren borçlanılan sürenin intibakı gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, 3201 sayılı Kanun kapsamında yapılan yurt dışı borçlanma talebi üzerine tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin herhangi bir ihtirazi kayıt konulmadan kısmen ödenmesi hâlinde yapılan ödemeye karşılık gelen sigortalılık süresinin hangi tarihlere mal edilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkındaki Kanun ile yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarına yurt dışında çalıştıkları süreleri borçlanma ve buna bağlı yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı verilmiş ve bu kişilerin yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın Türkiye’de sosyal güvenceye kavuşmalarına imkân tanınmıştır.
3201 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile Kanunun amaç ve kapsamı düzenlenmiştir. İlgili madde;
“Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin on sekiz yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak yurt dışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri hâlinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir.”
düzenlemesini içermektedir.
3201 sayılı Kanun’un 3. maddesindeki “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.” şeklindeki düzenleme ile başvurulacak kuruluşlar belirtilmiştir.
Diğer taraftan 3201 sayılı Kanun kapsamında yurt dışı sürelerinin borçlanma tutarının niteliği Kanun’un 4. maddesinde düzenlenmiş, ilgili madde ile,
“Borçlanılacak her bir gün için tahakkuk ettirilecek borç tutarı, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azamî günlük kazanç arasında seçilecek günlük kazancın % 32’sidir. Ancak, prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir. Borçlanılan süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirilir. Tahakkuk ettirilen borç tutarı, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenir. Ödeme yapılan gün sayısı prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edilir. Tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı aranır…”
hükmü getirilmiştir.
3201 sayılı Kanun’un 5. maddesinde değinilmiştir. Kanun’un 5. maddesinde;
“Yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır.
Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir…” şeklindeki hükmü ile borçlanılacak sürenin nasıl değerlendirileceği ve hangi aylara mal edileceği belirtilmiştir.
3201 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca yurt dışı hizmet borçlanmalarında esas alınan yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere belirlenecektir. Bu durumda yurt dışı borçlanma talebi üzerine tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin kısmen ödenmesi hâlinde yapılan ödemeye karşılık gelen sigortalılık süresinin hangi tarihlere mal edileceği 5. madde kapsamında değerlendirilerek, yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru hesaplanması ile sonuca ulaşılacaktır. İlgili maddenin borçlanılan sürelerin hangi tarihlere mal edileceğine yönelik açık düzenlemesi karşısında borçlanma cetvelindeki süreye ait borçlanma bedelinin ihtirazi kayıt konularak ödenmesinin de sonuca etkili olmadığı belirgindir.
Eldeki davada davacının Alman Rant Sigortası hizmet belgesine göre 18 yaşını ikmal ettiği 10.04.1978 tarihinde “Pflichtbeitrage berufliche Ausbildung (zorunlu prim mesleki eğitim) kapsamında sigortalılığının bulunduğu, 27.01.2005 tarihinde Kuruma vermiş olduğu borçlanma talep dilekçesiyle 3201 sayılı Kanun uyarınca yurt dışında geçen 01.12.1977-30.09.2000 tarihleri arasında hizmetini borçlanma talebinde bulunduğu, Kurumca borçlanma talebi kabul edilerek 10.04.1978-30.09.2001 tarihleri arası 8450 gün karşılığı borç tahakkuk cetveli düzenlendiği ve davacı tarafından 5000 gün karşılığı borçlanma bedelinin 23.01.2012 tarihinde ödendiği, borçlanılan 5000 günlük sürenin 10.11.1987-30.09.2001 tarihleri arasına mal edildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesine yer alan açık düzenleme karşısında tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin davacı tarafından kısmen ödenmesi söz konusu olduğundan borçlanılan sürenin hangi tarihe mal edileceğinin tespiti ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru gidilerek belirlenecektir.
Diğer taraftan Özel Daire bozma kararında belirtilen borçlanma cetvelindeki süreye ait borçlanma bedelinin ihtirazi kayıt konularak ödenmiş olması da sonuca etkili olmayacaktır. Borçlanma bedeli ihtirazi kayıt konularak ödense dahi kısmi ödeme hâlinde 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru gidilerek mal edilecek tarihler tespit edilecektir.
Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429’uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 12.12.2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.