Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/260 E. 2018/1931 K. 13.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/260
KARAR NO : 2018/1931
KARAR TARİHİ : 13.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında birleştirilerek görülen “itirazın iptâli” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda Bolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesince asıl ve birleşen davaların kısmen kabul kısmen reddine dair verilen 15.10.2014 tarihli ve 2014/67 E., 2014/376 K. sayılı karar asıl ve birleşen 2014/68 E., 2014/70 E., 2014/71 E. sayılı dosyalar yönünden davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 11.06.2015 tarihli ve 2014/7284 E., 2015/3279 K. sayılı kararı ile;
“…Asıl ve birleşen davalar bakiye iş bedelinin tahsili için yapılan ilâmsız icra takiplerine itirazın iptâli istemlerine ilişkin olup, mahkemece asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne dair verilen karar davalılar …, …, … ve … vekilince temyiz edilmiştir.
1-14.07.2004 gün ve 5219 sayılı Yasa’nın 2 A maddesinin C fıkrası ile HUMK’nın 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 01.01.2014 tarihinden itibaren 1.890,00 TL’ye çıkarılmıştır. Bolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/67 Esas-2014/376 Karar sayılı kararı 15.10.2014 tarihlidir. Bu dosya ile birleşen davalı … hakkında açılan 2014/70 Esas-2014/244 Karar sayılı itirazın iptâli davasında 2.742,00 TL yönünden itirazın iptâli talep edilmiş, 1.230,20 TL üzerinden itirazın iptâline hükmedilmiştir. Birleşen davalı … hakkında açılan mahkemenin 2014/68 Esas-2014/243 Karar sayılı itirazın iptâli davasında 1.097,00 TL yönünden itirazın iptâli talep edilmiş, 492,08 TL üzerinden itirazın iptâline hükmedilmiştir. Yine birleşen davalı … hakkında açılan mahkemenin 2014/71 Esas-2014/245 Karar sayılı itirazın iptâli davasında 1.097,00 TL yönünden itirazın iptâli talep edilmiş, 984,16 TL üzerinden itirazın iptâline hükmedilmiştir. Davalılar …, … ve Raşit Kara hakkında verilen kararlar bu davalılar yönünden kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve ¾ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtayca’da temyiz isteminin reddine karar verilebilir. Bu nedenle davalılar …, … ve …’ın temyiz istemlerinin reddi gerekmiştir.
2-Davalı … yönünden temyiz itirazlarına gelince;
Davacı yüklenici, dava dışı Kılıç Apartmanı Yönetimi ile yapılan 18.12.2013 tarihli sözleşmeye dayanarak, davalının ödemediği iş bedelinin tahsili için Bolu 2. İcra Müdürlüğü’nün 2013/7634 sayılı dosyası ile icra takibinde bulunmuştur. İcra takibine dayanak olan 18.12.2013 tarihli sözleşme, dava dışı Kılıç Apartmanı Yönetimi ile davacı yüklenici arasında, 06.06.2013 günlü kat malikleri toplantısında verilen yetkiye dayanılarak imzalanmıştır. Sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereği sözleşme, kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlar. Sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları da sözleşmenin taraflarıdır. Yargıtay içtihatlarında ve öğretide bu durum taraf sıfatı olarak adlandırılmaktadır. Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda özelliği ise, def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re’sen nazara alınmasıdır.
Bu anlatımlar ışığında somut olaya geldiğimizde; eser sözleşmesinin tarafları davacı yüklenici ile dava dışı Kılıç Apartmanı Yönetimi’dir. Bu nedenle, mahkemenin 2014/67 Esas sayılı asıl davanın davalısı … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekirken, kısmen kabulü yolunda hüküm kurulması doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece asıl davaya ilişkin olarak önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl ve birleşen davalar; eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Asıl dosyada davacı vekili; kat malikleri kurulunun 06.06.2013 tarihli kararı uyarınca 12.08.2013 tarihinde Kılıç Apartmanı Yöneticiliği ile müvekkili şirket arasında binanın ısı yalıtım işlerinin yapımı için sözleşme imzalandığını, müvekkili şirketin yüklenici sıfatıyla sorumlu olduğu yükümlülükleri yerine getirdiğini, sözleşmenin dokuzuncu maddesinde daire sahiplerinin ödeyeceği bedelin ve ödeme şeklinin düzenlendiğini, borcun 5.343,00TL’lik kısmının ödendiğini ancak geriye kalan 4.250,00TL’nin ödenmediğini, yapılan icra takibine ise haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile % 20 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl dosyada … vekili; müvekkilinin sözleşmenin tarafı olmadığını, sözleşmenin davacı ile Kılıç Apartmanı Yöneticiliği arasında imzalandığını, açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin daire sahibi olarak ödemesi gereken 5.343,00TL’yi ödediğini, 4.250,00TL’lik kısmına ise itiraz ettiğini, müvekkilinin dükkân sahibi olarak davacının yaptığı giderlerden hiçbir menfaat ve fayda elde etmediğini, dükkanının komple camla kaplı olup duvar bulunmadığını, binanın yalnızca çatı ve boyasından sorumlu olduğunu, dükkânların hiçbirisine ısı yalıtımıyla ilgili herhangi bir harcama yapılmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece Kılıç Apartmanı Yöneticiliğinin 06.06.2013 tarihli genel kurul kararı doğrultusunda davacı şirket ile imzaladıkları sözleşme doğrultusunda yapılan iş nedeniyle davacının davalı …’dan 3.813,60TL, birleşen 2014/68 E. sayılı dosyada davalı …’tan 492,08TL, birleşen 2014/70 E. sayılı dosyada davalı …’dan 1.230,2TL, birleşen 2014/71 E. sayılı dosyada davalı …’dan 984,16TL, birleşen 2014/69 E. sayılı dosyada davalı …’tan 1.291,7TL alacaklı olduğu, yöneticinin temsil yetkisine giren işlerden dolayı üçüncü kişilerle yaptığı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda yöneticinin yöneticilik görevinin gereği olarak onunla sözleşme yapan kişilerin gerek yöneticiye gerekse kat maliklerine karşı dava açabilecekleri, yöneticinin yasadan ve yönetim planından kaynaklanan yetkisine dayanarak üçüncü kişilerle borç ve alacak ilişkisi doğuracak sözleşmeler yapabileceği, yöneticinin kat maliklerinin vekili olduğundan sözleşmenin onların adına ve hesabına hukuki sonuç doğuracağı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Asıl ve birleşen 2014/68 E., 2014/70 E., 2014/71 E. sayılı dosyalarda davalılar vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle asıl dosyada davalı … yönünden bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki gerekçelerle asıl dosyada davalı … yönünden direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davacının alacağını sözleşmenin tarafı olan apartman yönetimi yerine dükkân maliki olan asıl dosya davalısı …’dan isteyip isteyemeyeceği, davalı …’ın davalı sıfatının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) 32. maddesinde ana gayrimenkulün kat malikleri kurulu tarafından, sözleşme, yönetim planı ve kanun hükümleri uyarınca verilecek kararlara göre yönetileceği, 34. maddesinde ise kat maliklerinin, ana gayrimenkulün yönetimini kendi aralarından veya dışarıdan seçecekleri bir kimseye (yönetici) veya üç kişilik bir kurula (yönetim kurulu) verebilecekleri belirtilmiştir.
Bu maddeye göre seçilen yöneticinin görevleri ise 634 sayılı KMK’nın 35. maddesinde ayrı ayrı sayılmış ve maddenin (a) bendinde “kat malikleri kurulunca verilen kararların yerine getirilmesi” yöneticinin görevleri arasında gösterilmiştir. Sözü edilen Kanunun 38. maddesinde de yöneticinin, kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumlu bulunduğu düzenlenmiştir.
Apartman yönetimlerinin tüzel kişiliği bulunmadığından, kural olarak apartman yöneticisi ya da yönetim kurulunun dava ve taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Yönetici ya da apartman yönetimi ancak 634 sayılı KMK’nın tanıdığı yetkiler dâhilinde dava açma hakkını kullanabilir. Kat malikleri kurulunca yöneticiye yetki verilmesi durumunda, kat maliklerini temsil yetkisine giren işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda yöneticinin ya da yönetim kurulunun dava açılabileceği belirgindir. Böyle bir durumda yönetici vekâletname ile tayin edilen bir vekil gibi değildir. Temsil yetkisini az yukarıda açıklanan özel yasa maddesinden alan bir temsilcidir ( HGK. 01.06.2011 tarih ve 2011/298 E., 2011/377 K.; 05.04.2017 tarih ve 2017/1282 E., 2017/604 K.).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, dava dışı Kılıç Apartmanı Yöneticiliğine 06.06.2012 tarihli kat malikleri kurulu kararı ile binanın çatısının komple yapımı, asansörlerin yeşil etiket olacak şekilde yapılması, dış cephe ısı yalıtımı, çatı izolasyonunun yapımı, aydınlatmaların yapımı hususunda yetki verilmiştir. Apartman yönetimi de bu yetkiye istinaden davacı yüklenici şirket ile 12.08.2013 tarihli sözleşmeyi imzalamıştır.
Eldeki itirazın iptali davası ise davacı yüklenici şirket tarafından sözleşme kapsamında tamamlanan iş bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itiraz üzerine davalı malike karşı açılmıştır.
Az yukarıda değinildiği üzere yönetici, yasadan ve yönetim planından kaynaklanan yetkisine dayanarak üçüncü kişilerle borç ve alacak ilişkisi doğuracak sözleşmeler yapabilir. Kat maliklerinin vekili olduğundan bu tür sözleşmeler onların adına ve hesabına hukuki sonuç doğurur. Yönetici de imzaladığı sözleşme uyarınca aktif ve pasif dava ehliyetine sahiptir.
Yöneticinin yöneticilik görevinin gereği olarak onunla sözleşme yapanlar, gerek yöneticiye gerekse kat maliklerine karşı dava açabilir. Davanın kat maliklerine karşı açılması durumunda Borçlar Hukukunun genel bir kuralı olan nispilik ilkesi uygulanmaz. Diğer bir anlatımla, yüklenicinin kat malikleri ile doğrudan doğruya sözleşme akdetmediği ileri sürülerek yapılacak husumet itirazı dinlenmez. Nitekim aynı husus Hukuk Genel Kurulunun 07.07.1993 tarih ve 1993/401 E., 1993/510 K., 27.09.2018 tarih ve 2017/15-423 E., 2018/1364 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, yöneticinin üçüncü kişilerle borç ve alacak ilişkisi doğuracak sözleşmeler yapabileceği, bu sözleşmelere göre dava açabileceği gibi yönetici sıfatı ile kendisine karşı dava açılabileceği, usul hukuku açısından davanın sözleşmeyi imzalayan yöneticiye karşı açılması gerektiği, doğrudan kat malikine dava açılması ya da kat malikinin doğrudan dava açabilmesinin toplumun ihtiyaç ve beklentileri ile uyumlu olmadığı, bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Açıklanan nedenlerle bağımsız bölüm maliki olan davalı …’ın taraf sıfatı bulunduğuna dair mahkemece verilen direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, davanın esasına ilişkin temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde olup davanın esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 15. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 13.12.2018 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

Apartman yönetimlerinin tüzel kişiliği olmadığından kural olarak apartman yönetiminin dava ve taraf ehliyeti bulunmamaktadır.
Ancak 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerine göre apartman yönetimlerinin, görevleri kapsamındaki konularda dava ve taraf ehliyeti bulunduğu kabul edilmektedir.
Davada site yönetimi ile yapılan eser sözleşmesine dayalı olarak iş bedeli alacağı talep edilmiştir. Gerçekten de, bu subjektif hak kendisinden istenebilecek olan gerçek ya da tüzel kişi hakkında dava açılabilir. 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Yasasının 35. maddesinde yöneticinin görevleri sayılmış ve aynı Yasanın 38. maddesinde ise, yöneticinin kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumlu bulunduğu belirtilmiştir. Apartman yönetiminin tüzel kişiliği yok ise de; yönetici Yasadan ve yönetim plânından kaynaklanan yetkisine dayanarak üçüncü kişilerle borç ve alacak ilişkisi doğuracak sözleşmeler yapabilir. Kat maliklerinin vekili olduğundan bu tür sözleşmeler onların adına ve hesabına hukuki sonuç doğurur. Taşınmaz malın yönetiminin gerektirdiği giderleri yapmak ve buna yönelik sözleşme imzalamak 634 Sayılı Yasanın 35. maddesi hükmü kapsamındaki yönetici görevlerindendir.
Apartman yönetimi ile kat malikleri arasındaki ilişkide temsil ve vekalet hükümleri uygulanacak ise de bu maddi hukuk anlamındadıır. Yani yönetim ile kat malikleri arasındaki iç ilişkide temsil ve vekalete ilişkin maddi hukuk kuralları uygulanacaktır.
Usul hukuku anlamında ise doğrudan temsil ve vekalet hükümlerine gidilemeyecek dava ve taraf ehliyeti bakımından muhatabın kim olduğuna bakılacaktır. Usul hukuku anlamında yönetim görevine giren konularda apartman yönetiminin dava ve taraf ehliyeti var ise artık usul hukuku anlamında muhatap da apartman yönetimi olup, kat maliklerinin temsil ve vekalet hükümleri uygulanır diye ayrı davalar açabileceği aleyhlerine ayrı davalar açılabileceğinden söz edilemeyecektir.
Yönetimin görevine giren konularda kat maliklerine de dava ve taraf olma ehliyeti tanınırsa bir dava ile çözülecek konuda her maliki için ayrı dava açılabileceği sonucu ortaya çıkar ki bu usul ekonomisi ilkesine de uygun düşmeyecektir.
Doğrudan kat malikine dava açılabilmesi veya her kat malikinin doğrudan dava açabilmesi, toplumun ihtiyaçları, beklentileri ile de uyumlu olmayıp, usul hukuku anlamında muhatabın apartman yönetimi olması gerektiği kabul edilmelidir.
HGK 5.4.2017 tarihli 2017/1-1282 esas sayılı dosyada 5.4.2017 tarihinde verdiği kararında Kat Mülkiyeti Kanununun 32, 34, 35 ve 38. maddesinden de söz edildikten sonra, apartman yönetiminin yönetim görevi kapsamına giren konularda dava ve taraf olma ehliyeti olduğu kabul edilmiş ve böyle bir durumda yöneticinin vekaletname ile tayin edilen vekil gibi olmadığı, temsil yetkisini özel yasa maddesinden alan temsilci olduğu açıklanmış, sonrasında ise; özellikle, günümüz hayatının getirdiği toplu site yapılaşmaları ya da çok katlı yapılarda kat malikleri sayısının oldukça fazla olması ve maliklerin ortak kullanımına ayrılmış olan tesis ve alanların bir disiplin için bakılması, korunması ve onarılması, başka bir deyişle ortak kullanımdaki yerlerin yönetilmesi gereği karşısında, tüm maliklerin birlikte dava açabileceğinin veya tüm maliklere karşı dava açılması gerektiğinin kabulü uyuşmazlıkları çözümsüzlüğe terk etme sonucunu doğuracağı gibi usul ekonomisi ilkesine de uygun olmadığı belirtilmiştir.
Temsil ve vekalet ilişkisi bulunan hallerde usul hukuku bakımından muhatap vekil veya temsilci değildir. Vekil veya temsilciye dava açılamaz. Bu genel kuraldır. Ancak kat mülkiyetiyle ilgili olarak muhatap açıkça apartman yönetimi olarak belirlendiğinden artık temsil ve vekalete dayanarak kat malikine gidilebileceği sonucuna varılamaz.
Bu durumda usul hukuku anlamında muhatabın apartman yönetimi olması gerektiği, bu şekilde belirlenen bir muhatap olduğuna göre artık doğrudan kat malikine gidilemeyeceği, direnme kararının bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.